Gizli tanık pazarlıkla açık tanık olmuş 2022-07-18 09:03:22     ANKARA - Kobanê Davası’nın gizli tanığı ABC123, açık tanık olmaya karar vererek Merdan Rüştü Ovalıoğlu olarak ifade verdi. Dava avukatı Çiğdem Kozan, tanığın emniyette ifade vermeye teşvik edildiğini ifade ederek, mahkemenin tanığın ifadesine yardımcı olduğunu belirtti.    Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ile Selahattin Demirtaş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP MYK üyeleri ile çok sayıda Kürt siyasetçinin bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı “Kobanê Siyasi Soykırım Davası” bir yılı aşkın süredir görülmeye devam ediyor. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin yalnızca Kobanê Davası’na bakmakla görevlendirilen heyeti tarafından görülen davada, avukatlar her geçen gün yeni hukuksuzluklar yaşandığını ifade ediyor. Avukat ve siyasetçilerin itirazlarının mahkeme tarafından kabul edilmediği davanın 14’ncü duruşması geride kalırken, davanın adli tatile girmeyecek olması ise seçim öncesi davanın karara bağlanmak istenmesi olarak değerlendiriliyor.   14’ncü duruşmanın 5 Temmuz’da görülen oturumunda dosyanın gizli tanığı ABC123, açık tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu olarak yeniden ifade verdi. Tanığın ifadesinde dikkat çeken beyanlarıan işaret eden avukatlar, bununla yeni hukuksuzlukların açığa çıktığını belirtiyor. Tanığın dosyanın esas tanıklarından Kerem Gökalp ile aynı cezaevinde kalmış olması da dikkat çekti. Yanı sıra gizli tanıklar ULAŞ, MAHİR ve SEHER ise duruşmanın görülmediği hafta sonu mahkeme tarafından dinlendi.   Dosyada gelişen bu durumlar üzerine davayı en başından takip eden avukatlardan Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Ankara Şube Yöneticisi Çiğdem Kozan değerlendirmelerde bulundu.     Gizli tanık ABC123 duruşmanın olmadığı gün dinlenmişti   Öncelikli olarak gizli tanık ABC123’ün dosyaya dahil edilmesi üzerine konuşulması gerektiğinin altını çizen Çiğdem, ayın 2 haftasında duruşma yapıldığını hatırlattı. Mahkemenin devam eden periyotlarda Çarşamba günü duruşma yapmadığını kaydeden Çiğdem, gizli tanık ABC123’ün mahkemece ne şekilde dinlendiğini şu sözlerle anlattı: “Bizler 10 Şubat Perşembe günü duruşmaya gittiğimizde mahkeme bir anda bir önceki gün duruşma yokken biz avukatlar ve yargılanan siyasetçilerin yokluğunda duruşma açtığını ve bir gizli tanığı dinlediğini ifade ederek tanığın beyanlarını duruşma zaptına ekledi. Bizler o zaman da buna ciddi itirazlarda bulunduk. Mahkemenin korsan duruşma açtığını, taraflar olmaksızın, tanığa soru sorma hakkımızı elimizden alarak haberimiz dahi olmadan tanık dinleyemeyeceğini ifade ettik. Bizler tanığın ses ve görüntüsü değiştirilerek tarafların da varlığında dinlenebileceğini, tanığa soru sorma hakkımızı kullanabileceğimizi ifade ettik ancak hukuksuz kararlarla yürütülen bu yargılamada itirazlarımız mahkemece dikkate alınmadı. Ayrıca bu tanık beyanları müvekkillerimizin tutukluluk devam kararlarına gerekçe edildi.”   Gizli tanık gibi açık tanığın da beyanları kaçırılmak istendi   4 Temmuz’da görülen duruşma gününün sonunda mahkeme başkanının bir sonraki gün olan 5 Temmuz’da gizli tanık ABC123’ün dinleneceğini söylediğini aktaran Çiğdem, “5 Temmuz günü duruşmaya gittiğimizde gizli tanık olarak dinleneceği söylenen ABC123 ‘ün açık tanık olarak ifade vermek istediği söylendi. Tanık hakkında, Tanık Koruma Kanunu’ndan kaynaklı tedbirin kaldırıldığı söylenerek tanığın ifadesi alınmaya başlandı. Biz avukatlar ve müvekkillerimiz henüz ne olduğunu anlamaya çalışırken, mahkeme hızlıca ifade alma işlemine geçti. Bizler şaşkındık çünkü mahkeme bir önceki gün gizli tanık olarak dinleneceğini söylemişti. Akabinde mahkemece tanığın ifadesi alınırken 25 Haziran tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca alınmış bir ifadesinden bahsedilmeye başlandı. Ancak dosyada böyle bir ifade yoktu. Mahkemece sabah tanık hakkındaki tedbir kaldırıldıktan sonra da dosyaya giren evrak olarak bu ifade evrakı tarafımıza bildirilmeden adeta bizlerden evrak gizlenerek hızla tanık ifadesi alınmaya başlandı. Bu kez tarafımızca bu usule itiraz edildi. Çünkü tanığın açık tanık olarak verdiği ifadeden tarafımızın bilgisi yoktu ve hatta ifade evrakı dahi elimizde yoktu. Bu şekilde tanığın ifadesinin alınamayacağını, mahkemenin bizden evrak sakladığını, tanığın ifadesini okumadan tanığa nasıl soru soracağımızı, bunun mümkün olamayacağını ifade ettik. Bu itirazlar üzerine mahkeme kısa bir ara vererek tanığın ifadesini bizlere vermek durumunda kaldı. Ancak müvekkillerimizle bu ifade üzerine konuşabilmemiz için yeterli bir süre sağlanmadığının altını çizmek gerek. Böyle bir süreçti gizli tanık ABC123’ün, açık tanık Merdan Rüştü Ovalıoğlu’na dönüşmesi” şeklinde konuştu.     ‘Emniyette tanığa hakkındaki ifadeler gösterilerek ifade vermeye teşvik edilmiş’   Açık tanık olmaya karar veren Merdan’ın, açık tanık olmaya karar vermesine ilişkin sorulan sorulara çelişkili beyanlarda bulunduğunu kaydeden Çiğdem, tanığın önce verdiği ifadenin içine sinmediğini, başka bir dosyada ifade verirken bu dosyaya da değindiğini söylediğini ifade etti. Çiğdem, tanığın daha sonra kendisi hakkında başkaca kişilerin verdiği ifadeleri gördüğünde kızdığını söylediğini sözlerine ekleyerek, “ ‘Örgütten kaçmama gerek yok diye düşündüm ve açık tanık olarak ifade vermek istedim’ dedi. Ancak tabii yargılaması bitmiş, dosyası Yargıtay aşamasında olan bir tanığın hakkındaki ifadeleri bu aşamada öğrenemeyeceğini bizler biliyoruz. Yani Şubat ayından Haziran ayına bu ifadeleri görmesi mümkün değil. Zira yargılaması bitmiş, dosyası Yargıtay’da. Hatta tanığa bu konuda soru yönelttiğimde 25 Haziran’da ifadesi alınacağı zaman emniyete gittiğinde emniyet personeli tarafından bu ifadelerin kendisine gösterildiğini söyledi. Yani emniyette ifadesi alınmadan önce, ‘Bak bu ifadeler var hakkında’ diye usulsüz biçimde tanığa gösterilmiş ve tanık ifade vermeye teşvik edilmiştir. Tabii kendisinin hangi düşünce ile bu ifadeyi verdiği aslında açık. ABC123 olarak verdiği ifadeler çok soyut ve çelişkili idi. Bu ifadenin yeterli olmadığı, çelişkili olduğu kendisine söylenmiş olmalı ki, tanık bir anda açık tanık olmaya karar verdi” sözlerine yer verdi.   Tanık Merdan tanık Kerem Gökalp ile aynı cezaevinde kalmış   Tanık Merdan’ın ifadesini alan savcının, Kobanê Davası’nın soruşturma savcısı Ahmet Altun olduğunun altını çizen Çiğdem, “Savcı Ahmet Altun, iddianamede kurduğu kurguya uymayan tanık ifadesini değiştirmek ve tanıktan istediği bilgileri almak istedi aslında. Bunun karşılığında muhtemelen Yargıtay’daki dosyası üzerinden ve tahliyesi üzerinden bir pazarlık söz konusudur diye düşünüyorum. Tıpkı açık tanık Kerem Gökalp gibi bu tanık da serbest kalmak karşılığında bu ifadeleri vermiş olmalı. Ki tanık Kerem Gökalp ile bu tanığın Şırnak Cezaevi’nde birlikte kalmış olması da sanırım tesadüf olamaz” diye belirtti.     Tanık ifadesini mahkeme ile birlikte hazırlamış   Tanığın ifade verirken mahkeme ile üzerine düşündüklerini hangisini yazıp hangisini yazmayacaklarına mahkeme ile birlikte karar verdiklerini söylediğine dikkat çeken Çiğdem, “Bu çok ilginçtir. Bir tanık neyi söyleyeceğine ancak kendisi karar verir. Mahkeme, ‘Şunları yazmayalım’ diyemez, müdahale edemez. Bu duruşmada, ABC123 olarak verdiği ifadeleri değiştirdi ve genişletti tanık. Ve şunu da söyledi; ‘Eski ifadem değil bu ifadem geçerli sayılsın.’ Önceki ifadesi ile bu ifadesinde ciddi çelişkiler mevcut tabii. Tanık dahi bunu biliyor ve ‘Eski ifadem geçerli sayılmasın’ diyor. Yine bu ifadesinde de çok ciddi çelişkiler mevcut. Öncelikle, tanığın verdiği ifadeler ‘Çözüm Süreci’ne ilişkin. Tanık ‘Bahsettiğim dönemler Çözüm Süreci’ diye kendisi de ifade etti. Çözüm sürecinde yaşananlardan hükümetin, devletin bilgisi olduğunu da söyledi. Hatta ‘Ahmet Davutoğlu da bence yargılanmalı’ dedi. Sanırım tanığa göre Çözüm Süreci taraflarının tamamı yargılanmalı” ifadelerini kullandı.     ‘Her bir tanığın beyanından sonra çöken dosya yeni tanıkla kurtarılmaya çalışılıyor’   Çiğdem, tanığın tamamen soyut beyanlarda bulunduğunu ifade ederek, “Duydum, öyle söylenmişti bana” gibi ifadelerde bulunduğunun altını çizdi. Tanığın HDP’nin yargılama konusu olan tweetinin adeta talimatla atıldığını söylemeye geldiğini belirten Çiğdem, “Talimatı kendisinin götürdüğünü söyleyen bir noktaya vardı beyanlar. Zira başka türlü dosyada somut delil bulamıyorlar. Bu denli şartlandırılmış ve ezberden konuşan bir tanıktan bahsediyoruz. Dosyada yer alan her bir tanığın iddia ettiği bu talimatın gelişine dair birbirinden farklı, tamamen çelişkili beyanları mevcut. Aslında dosya her bir tanığın beyanından sonra çöktükçe yeni bir tanık icat edilerek dosya kurtarılmaya çalışılıyor. Ama bu şekilde dosya birbiri ile çelişkili tanık beyanları ile doluyor adeta” dedi.   ‘Yalan tanıklıktan işlem yapması gereken mahkeme tanıkları bizden kaçırarak dinledi’   Yargılamadaki hukuksuzlukların bitmediğine işaret eden Çiğdem, mahkemenin hukuksuzluklara her gün bir yenisini eklediğini söyledi. 4 Temmuz Pazartesi günü duruşmaya gittiklerinde mahkemenin hafta sonu 2 ve 3 Temmuz’da duruşma açarak dosyanın esaslı gizli tanıklarından ULAŞ, MAHİR ve SEHER’i dinlediğini söylediğini kaydeden Çiğdem, “Buna dair birçok itirazımız oldu ama burada önemli olan mahkemenin tavrı ve kastıydı. Buna değinmek daha doğru. Bu tanıklardan önce Mahkemece A53 ve HERMES isimli gizli tanıklar dinlendi. Bu gizli tanıkların açıkça yalan söylediği ortaya çıktı. Tanıklardan A53, 6-8 Ekim 2014 döneminde HDP Genel Merkez binası olmamasına rağmen, kendisinin de HDP Genel Merkezi’nin orada olduğunu, toplantının orada yapıldığını iddia etti. Yine bu tanık toplantı 6 Ekim’de olmasına rağmen ısrarla 5 Ekim’de olduğunu iddia etti. Yine Ankara’da değil, başka ilde oldukları dosyadaki kayıtlarla sabit olan bir kısım müvekkillerimizin de MYK olmamasına rağmen bu toplantıya katıldığını iddia etti. Örneğin; Ayla Akat Ata’nın ve Aysel Tuğluk'un toplantıya katıldığını iddia etti ve bu beyanın yalan olduğu dosyadaki kayıtlar ile sabit. Yine Hermes; Ayla Akat Ata ile bir kısım etkinliklere katıldığını iddia etti ama iddia ettiği tarihlerde Ayla Akat Ata o ilde dahi değil. Bu gibi çok rahat yalan söyleyen tanıkları dinledikten sonra bizler mahkemeden bu tanıklar hakkında yalan tanıklıktan suç duyurusunda bulunmasını istedik. Mahkeme bu gizli tanıklar hakkında yalan tanıklıktan suç duyurusunda bulunmak yerine, Gizli tanıklar ULAŞ, MAHİR ve SEHER’i hafta sonu bizlerden kaçırarak dinledi. Bu sürecin tam da tanıkların yalan beyanda bulunmasından hemen sonraya denk gelmesi mahkemenin niyetini sorgulatıyor bizlere” şeklinde konuştu.     ‘Mahkeme hukuksuz bir karara imza atmayı tercih etti’   Mahkemenin, tanıklara soru sorulmasını engellemeye çalıştığını dile getiren Çiğdem, “Zaten gizli tanık olan tanıkları bir de gizli celse açarak, tanıkların yalanlarının ortaya çıkmaması adına bizlerden kaçırarak dinledi. Mahkemece tanıkların can güvenliği olmadığı iddia edildi ama bu davada birçok açık tanık da dinlendi. Hatta gizli tanık olarak ifade veren tanık dahi açık tanık olarak ifade vermeye karar verdi. Bu tanıklara hiçbir şey olmamışken, diğer tanıklar için can güvenliği tehdidinden bahsedilemez. Kaldı ki böyle bir tehdit var ise dahi mahkemece hala gizli tanık olarak, ses ve görüntüleri değiştirilerek duruşmada dinlenmeleri mümkündü. Ama mahkeme hukuksuz bir karara imza atmayı tercih etti. En başından beri bu davanın bir kumpas davası olduğunu, yaratılmış oluşturulmuş deliller ile kurgulandığını ifade etmiştik. Mahkemenin bu tavrı da en başından beri yürütülen bu sürecin bir parçası” diye ekledi.