ATK’ye: İnsanların yaşamına mal olacak yaklaşımdan vazgeç! 2022-07-04 09:04:53   Zelal Tunç   VAN - Cezaevlerindeki ağır hasta tutsaklara ilişkin “Cezaevinde kalabilir” raporu veren ATK’nin yaklaşımını değerlendiren TİHV Van Temsilcilik Sekreteki Sevim Çiçek, ATK’nin suç işlediğini belirterek, “Bunu yapmayın güvenlikçi politikalarınızla insanların hayatlarına mal olacak yaklaşımlardan vazgeçin” çağrısında bulundu.   Cezaevlerinde ağır hasta tutsakların durumu giderek ağırlaşırken, bir yandan da tutsakların infazları yakılıyor. Adli Tıp Kurumu (ATK)  durumu ağır olan hasta tutsakları tahliye bırakmak yerine “Cezaevinde kalabilir” raporu vermeye devam ediyor. ATK en son Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk ile 83 yaşındaki Mehmet Emin Özkan ve 80 yaşındaki Makbule Özer için “cezaevinde kalabilir” raporu verdi.    Cezaevlerinde hasta tutsakların serbest bırakılmamasıyla devam eden ihlaller ile ATK kararlarını Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Van Temsilcilik Sekreteri Sevim Çiçek değerlendirdi.   Türkiye de 314 bin 502 tutsak bulunmakta   Türkiye cezaevlerindeki hak ihlallerinin son derecede vahim ve endişe verici olduğunu belirten Sevim, “İktidarın, insan hakları perspektifi ile değil de güvenlikçi politikalarda ısrar etmesinden dolayı cezaevlerinde 314 bin 502 tutuklu bulunmaktadır. Bu zaten kapasitenin  çok üzerinde bir sayı. Bu durum aslında tek başına bir sorun. Fakat baktığımız zaman hapishanelerde bundan en çok mağdur olan, en çok etkilenen, hasta tutsaklar ve yaşamını kaybetme tehdidi ile karşı karşıya kalanlardır. Can yakıcı olan budur. Özellikle buna dair yapılabilecek ve söylenecek sözlerin çok ciddi bir önemi var. Ne kadar geç kalınırsa ya da  bu alandaki çalışmaları yürütemediğimiz, doğru şekilde yapmadığımız taktirde bu insanlar ölümle karşı karşıya kalırlar” ifadelerini kullandı.     ‘Bir kişinin özgürlüğünün kısıtlanmasında devletin sorumluluğu var’    2021 yılının başında 46 tutsağın hastalıktan doyalı hayatını kaybettiğini hatırlatan Sevim, “Fakat en önemli durum mahpuslar hakkında sağlıklı bilgiye ulaşamamamızdır.  Hasta mahpusların sağlığa erişim hakkı olmaması bir sorun. Revirlerde yeterli personellerin olmaması zamanında sevk edilmemesi, hastanelere götürürken ring araçlarıyla götürmeleri ve orada kelepçeli muayenenin dayatılması, özellikle pandemi sürecinde geri dönüldüklerinde tekli hücrede bekletilmeleri söz konusu. Zaten zor koşullarda hastaneye gitme durumunda olan, ilaçlarına erişemeyen mahpuslar dönüşte karantina koğuşundan dolayı hastaneye gitmemeyi tercih etmek zorunda kalıyor. Bu bir tercih meselesi değil aslında. Yaşamını 14 gün boyunca tek başına sürdürme durumları söz konusu. Burada önemli olan şey şudur; bir insanın özgürlüğünün kısıtlaması söz konusu. Bunda devletin sorumluğu ve yükümlülüğü var. Kişi hapishaneye geldiğinde eğitim hakkı, sağlık hakkı, hijyen hakkı, sosyal hakları ve bütün haklarına ilişkin tüm sorumluluk devlettedir” şeklinde konuştu.   ‘İktidar kör, sağır, dilsiz...’   Türkiye’de devletin cezaevlerine ilişkin sorumluluğunun gereğini yerine getirmediğini işaret eden Sevim, “Hapishanelerdeki mahpusların talebi normal yasalarda belirtilen ya da olması gereken demokratik bir hukuki işleyişin sağlanmasıdır. Ancak yasal hukukun dışında, düşman hukuku, intikam alır gibi bir tarz, bir yaklaşım söz konusu. Hasta mahpusların yaşadıkları sorunları dile getirdiğimiz zaman ise kör, sağır, dilsiz hiçbir şekilde cevap vermeyen bir iktidar tavrıyla karşı karşıyayız” dedi.   ‘ATK iktidarın talepleri doğrultusunda hareket ediyor’   Ülkede ATK’nin bilimsel veriler çerçevesinde yaklaşmadığını vurgulayan Sevim, şöyle dedi: “Bu gerçeklik de kendi içinde ayrı bir başlık aslında. Adli Tıp Kurumu olarak düşündüğümüzde mahpusların orada kalmaması için gereken bilimsel bir rapor verilmesi gerekirken, son zamanlarda baktığımızda siyasal iktidarın talepleri ve istekleri doğrultusunda, bilimsellikten uzak, objektiflikten uzak, bir kurum haline gelmiş. Bağımsız ve tarafsız olmayan bir rapor gerçeği var. Mahpuslar belki tedavi ile sağlık sorunları giderilebilecekken, ağır hastaların ATK’nin bu kararlarıyla serbest bırakılmamakta. Ve tedavi edilememektedir.”    Bağımsız heyetlerin cezaevi ziyaretleri engelleniyor   Hasta tutsakların cezaevinde bağımsız heyetlerce ziyaret edilebilmesi gerektiğini söyleyen Sevim,  ancak hiçbir şekilde bağımsız heyetlerin cezaevlerini ziyaret edemediğini kaydetti. Ağır hastalıklarına rağmen birçok ihlal ile karşı karşıya olan hasta tutsaklar için Sevim, “Mahpuslar sürgün ve sevk süreci yaşanmakta. Gelen mektuplardan ve avukatlardan aldığımız raporlardan veya yakınlarından aldıklarımızla bu süreci değerlendirme şansımız oluyor” şeklinde konuştu.   ATK raporunda mahkeme iddiaları yer alıyor    HDP eski milletvekili Aysel Tuğluk’un ağır hasta tutsaklardan biri olduğunu ve acilen serbest bırakılması gerektiğini vurgulayan Sevim, “Aysel Tuğluk için Kocaeli Üniversitesi raporunun ATK tarafından yok sayılması kabul edilemez bir durum. ATK’ye verilen bir raporun en az 3 hafta takip edilmesi gerekirken, Aysel Tuğluk’un raporu ATK tarafından 3 gün içerisinde geri gönderiliyor. ATK’nin açıkladığı rapora baktığımız zaman Aysel Tuğluk’un sağlığıyla ve durumuyla ilgili değerlendirme yerine Aysel  hakkında mahkemelerde yer alan iddiaların rapora yazılmış olması ATK’nin nasıl yaklaştığını gösteriyor. Yanı sıra sesini duyuramayan onlarca mahpus hakkında hiçbir bilgimiz yok. En göz önündeki Aysel Tuğluk’a yaklaşım böyleyken en köşede kıyıda olanı düşünemiyorum” dedi.      ‘Bundan derhal vazgeçin’   Hasta tutsakların rapor sürecinde ATK’nin olumlu karar vermesi durumunda da bu kez savcılığın değerlendirmelerine bakıldığını söyleyen Sevim, “Bilimsel olması gereken bir kurumun karar vermesi gerekirken, infaz savcılığının değerlendirmesine bırakılıyor. Bundan derhal vazgeçmeliler. İnsanların özgürlüklerinden, fiziksel, ruhsal, sosyal haklarını korumakla yükümlüyken, bunun tam tersi hiç birini yapmayarak işkence ve eziyet etmek suçtur. Mahpusların bu hakları yasalarla, kanunlarla uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Devletin bu konuda pozitif yükümlülüğü vardır. Devletin kendi yasaları uluslararası sözleşmeleri yok sayılarak  kurumlar da bu zihniyete kurban ediliyor. Yasaları, hakları yok sayarak, bir siyasal iktidarın yandaşı ya da, onun isteklerini yerine getirmek gibi bir zihniyetle yaklaşım göstermeleri en basit şekilde suçtur. Vicdansızlıktır. İnsanların bu koşularda yaşamaları kabul edilir bir durum değildir” diye belirtti.    ‘Güvenlikçi politikalarla insanların hayatlarına mal olmayın’   Son olarak yetkililere seslenen Sevim, “Bunu yapmayın güvenlikçi politikalarınızla insanların hayatlarına mal olacak yaklaşımlardan vazgeçin. Kurumun bağımsız tarafsız olma sorumluluğu var. Herkes bu noktada üzerine düşeni yerine getirmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.