İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararından bu yana 417 kadın katledildi 2022-07-01 09:02:12   ANKARA - İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme tarihi olan 20 Mart 202'den Temmuz 2022’ye kadar ülkede en az 417 kadın katledilirken, 246 kadın da şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Sözleşmeden çekilmenin ardından çok sayıda erkek eril-yargının verdiği cezasızlık ve “iyi hal” indirimleriyle ödüllendirilirken, kadın katliamlarının ise önü açıldı.      İstanbul Sözleşmesi’nden 20 Mart 2021 gecesi Cumhurbaşkanı kararnamesiyle çekilmenin ardından 1 Temmuz 2021’de yürürlükten kaldırılması üzerinden bir yıl geçti. Kadınların mücadelesi ile imzalanan sözleşmenin uygulanması için kadınlar hedef alındığı günden bu yana mücadele yürütürken, erkek akıl ise kadınları hedef almaya devam ediyor.   İstanbul Sözleşmesi nedir?   İstanbul’da imzalanması dolayısıyla kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, Avrupa Konseyi (AK) tarafından hazırlanan, 45 ülke ve Avrupa Birliği (AB) tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.   Türkiye ilk imzacı ülke   12 bölüm ve 81 maddeden oluşan sözleşmenin taslağı, 7 Nisan 2011'de Strazburg’ta Avrupa Konseyi Bakan Yardımcılarının bin 111’nci toplantısında kabul edildi. Sözleşme, İstanbul’da gerçekleşen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 11 Mayıs 2011 tarihindeki 121’nci toplantısında imzaya açıldı. 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılarak, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. Türkiye, 11 Mayıs 2011'de Sözleşmeyi ilk imzalayan ve 24 Kasım 2011'de parlamentosunda onaylayan ilk ülke oldu. İmzacı ülkelerin sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütler, bağımsız uzmanlar grubu olan "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu" (GREVIO) tarafından denetleniyor.   İstanbul Sözleşmesi’nin önemi   Sözleşme, AK tarafından desteklenmekte olup taraf devletleri hukuki olarak bağlar. Sözleşmenin beş temel ilkesi; kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddete maruz kalanların korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesini hedefliyor. Sözleşme, kadına karşı şiddeti bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık türü olarak tanımlayan, bağlayıcı nitelikte ilk uluslararası düzenlemedir.     İstanbul Sözleşmesi neden hedef alındı?   İmzalandığı 2011 yılından ve yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2014 tarihinden bu yana uygulamada eleştirilen İstanbul Sözleşmesi 2019 yılında cihatçı ve dinci örgüt ve yapılanmalar tarafından hedef alınmaya başladı. 2019 yılında tartışmaya açılan ve hedef gösterilmeye başlanan İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılması için eril-iktidarın havuz medyası Yeni Akit ve Yeni Şafak gibi gazeteler “Sözleşme yuva yıkıyor, kaldırılsın” sözleriyle sözleşmeyi açıkça hedef gösterdi. Kısa sürede ülkede en çok tartışılan konu halini alan sözleşmenin uygulanması için kadınlar sokaklara çıkarak sözleşmeye sahip çıktığını duyurdu.   Argüman: Toplum yapısını bozuyor, aileyi parçalıyor!   Kadın düşmanları, sözleşmeyi iki temel argüman üzerinden hedef aldı. Toplumsal cinsiyet eşitliğini düzenleyen sözleşmenin 3 ve 4’ncü maddeleri ile sözleşmenin LGBTİ+’ları yasal teminat altına almasının “toplum yapısını bozduğu” iddiası birçok mecrada hem iktidar yetkilileri hem de ana akım medya tarafından dile getirildi. Yine kadın beyanının esas alınmasını da hedef alanlar, şiddet veya tecavüz faili erkekler hakkında verilen uzaklaştırma kararının “aileyi parçaladığını” öne sürdü.    İktidarın sözleşme hakkındaki söylemleri   2019’da sözleşmenin İslamcı kadın düşmanları tarafından hedef alınmaya başlanmasına iktidar kanadından yanıtlar gecikmedi. İlk yorum AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan geldi. Sözleşmenin “aile yapısını bozduğu” iddialarına “Muhafazakar camianın rahatsız olduğu hükümler var. Eleştiriler duyuyorum”  sözleriyle cevap verdi. 1 Haziran 2019’da basına kapalı gerçekleşen Milli İrade Platformu iftarında ise AKP’li Cumhurbaşkanı “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” ifadelerini kullanarak tartışmayı derinleştirdi. 2020 Şubat ayında ise Yüksek İstişare Kurulu toplantısında, “İstanbul Sözleşmesi vatandaşlardan gelen şikâyetler üzerine yeniden gözden geçirilecek” diyerek mevcut tartışmaları körükledi. 2 Temmuz 2020’de, AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, katıldığı televizyon programında, İstanbul Sözleşmesi’nde parti olarak kalamayacaklarını belirterek, “Nasıl sözleşmenin usulünü yerine getirerek imzalandıysa, aynı şekilde usulünü yerine getirerek bu sözleşmeden çıkılır” ifadelerini kullandı. Eski AKP’li milletvekili Mehmet Metiner ise İstanbul Sözleşmesi'nin kabulü için "evet oyu" verdiğinden dolayı çok pişman olduğunu söyleyerek milletvekillerinin neye oy verdiğini bilmeden el kaldırdığını öne sürdü.   Cumhurbaşkanı’nın kızından destek   AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın başkan yardımcılığını yaptığı Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) İstanbul Sözleşmesi’ne destek vererek, "İstanbul Sözleşmesi ve kadın cinayetlerinin artması arasında doğrusal hiçbir bağlantı yok iken, kadın cinayetlerini önlemek üzere getirilmiş bir düzenlemenin günah keçisi ilan edilmesini anlamak pek mümkün gözükmemektedir. Cinayetler gerçekten arttıysa burada bakılması gereken pek çok değişkenli sosyolojik ve psikolojik toplumsal süreçlerdir. Burada Sözleşmenin bu kadar hedefe konması asıl sebeplerin görmezden gelinmesi anlamına da geliyor" açıklamasında bulundu.   İktidardaki erkekler AKP’li muhalif kadınları da tasfiye etti   İktidarın öne sürdüğü tartışmalara katılmayan AKP’li kadınlar da sözleşmenin fesih tartışmalarına tepki gösterdi. AKP İstanbul Milletvekili ve Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Canan Kalsın, 9 Temmuz 2020 tarihinde Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “İstanbul Sözleşmesi Türkiye’de hazırlandı. İlgili koruma kanunları çıkarıldı. Aile içinde yaşanan eşler arası şiddet, yaşlıya ve çocuğa karşı işlenen şiddeti de kapsayacak şekilde düzenlendi. 81+1 madde olarak düzenlenen bu sözleşme 2009’da kabul edildi ve 2011 yılında yürürlüğe girdi. 2009 kabul-2011 yürürlüğe giriş ve yıl 2020? 9 yılda ne değişti? Dokuz yıl sonra niye günah keçisi haline geldi? Cumhurbaşkanımızın Ailesine-yakınlarına saldırı kiti haline niye dönüştürüldü?” ifadelerini kullandı. Bu açıklamadan sonra, Canan, Meclis Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanlığı görevinden alındı.   İktidar yanlıları ve muhalefet   Tartışmaların derinleştiği süreçte İslamcı, Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR) yaptığı basın açıklamasıyla “İstanbul Sözleşmesi aile kurumuna savaş açıyor” sözleriyle sözleşmeyi hedef aldı. İktidar basını Yeni Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak, ''İstanbul Fethi için ‘Zulüm 1453'de başladı’ diyenlerin rövanşıdır. Bu utanca son verilene kadar bu konu sabit gündem" sözleriyle hedef alınmasını sürdürdü. İktidarın yanı sıra kimi muhalefet partilerinin de dahil olduğu tartışmadan bir yorum da Saadet Partisi Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’dan geldi. Abdulkadir, sözleşme için “Kim ne diyorsa desin, toplumu bir felakete ve uçuruma sürükleyen, haneleri birbirinden ayıran İstanbul Sözleşmesi derhal feshedilmelidir” dedi. Yine Saadet Partisi Kadın Kolları Başkanı Ebru Asiltürk de Milli Gazete'ye yazdığı yazıda, İstanbul Sözleşmesi’ni "aile yapısına atılan bomba" ve “elma şekerine bulanmış zehir” olarak tanımlayarak, iktidara sözleşmenin feshi için çağrı yaptı. İktidar yanlısı sendikalardan Memur-Sen de yayınladığı açıklama “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi için” Meclise çağrı yaptı.   20 Mart öncesi: Kadınlar eylemde   Tüm bu tartışmaların alevlenmesiyle birlikte kadınlar, ülkenin dört bir yanından “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” şiarıyla, bulundukları alanlarda çeşitli eylem ve etkinlikler gerçekleştirmeye başladı. Sözleşmenin feshedilmesi istemine karşı çıkan kadınlar, kazanımlarına sahip çıkacaklarını söyleyerek sokaklarda, alanlarda basın açıklamaları ve eylemler düzenledi. Kadınların eylemlerine müdahalede bulunan polisler çok sayıda kadını İstanbul Sözleşmesi eyleminde darp ederek gözaltına aldı. Yine çok sayıda kadın hakkında İstanbul Sözleşmesi eylemine katıldıkları için davalar açıldı.   20 Mart 2021   İktidar ve yanlılarının sözleşmeyi hedef aldığı ve kadınların buna karşı direnişte olduğu süreçte, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 20 Mart gecesi yayınladığı bir kararname ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiğini duyurdu. 9 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3'üncü maddesince sözleşmenin feshedilmesi kararın hemen ardından Resmi Gazete'de yayınlandı. 30 Nisan 2021'de Resmi Gazete'de yayınlanan başka bir kararla anlaşmanın sona erme tarihi 1 Temmuz 2021 olarak belirlendi.   Çekilme gerekçesi   Sözleşmenin feshedilme gerekçesi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından "Bilindiği üzere Türkiye, kadının toplumdaki statüsünü koruma ve kadına yönelik her türlü şiddetle mücadele etme konusundaki güçlü bağlılığını göstererek İstanbul Sözleşmesi’nin ilk imzacısı olmuştur. Başlangıçta kadın haklarının güçlendirilmesini teşvik etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye'nin toplumsal ve ailevi değerleriyle bağdaşmayan eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle edilmiştir. Türkiye'nin sözleşmeden çekilme kararı alması da bu nedene dayanmaktadır. Türkiye, sözleşmeden çekilse de aile içi şiddetle mücadeleden asla vazgeçmeyecektir" sözleriyle açıkladı.    20 Mart’ın ardından   Sözleşmeden geri çekikme kararını gece duyan kadınlar sabahında sokakları direniş ve isyan alanına dönüştürmeye başladı. İstanbul, İzmir, Ankara gibi metropol kentler başta olmak üzere haftalara ve sonra aylara yayılan eylemler hala devam ediyor. Alanlara, sokaklara inen kadınlar, “tek adamın sözleşmeyi feshedemeyeceğini” haykırırken, “İstanbul Sözleşmesi bizim vazgeçmiyoruz” sloganları attı. Siyasetten yargıya, sanattan eğitime, sağlıktan yaşamın bir bütününde yer alan kadınlar, sözleşmenin feshine tepki gösterdi. Aradan geçen bir yıla rağmen sözleşmenin feshine tepkiler yağmaya devam ediyor.   1 Temmuz   Türkiye 1 Temmuz 2021’de Sözleşmeden resmi olarak çekildi. Kadınlar 1 Temmuz’u sokaklarda kararı protesto ederek geçirdi. Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Hatay, Eskişehir, Antalya, Kayseri, Dersim, Elazığ, Urfa başta olmak üzere ülkenin dört bir yanından kadınlar “İstanbul Sözleşmesi bizim vazgeçmiyoruz” şiarıyla sokağa taştı. Binlerce kadın sokakta İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkarken, iktidar ise sessizliğini korudu.       6284 sayılı kanun da hedef alındı    İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının ardından “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” yani 6284 sayılı Kanun yayımlandı. Meclis’te 8 Mart 2012'de kabul edilen ve 20 Mart 2012'de Resmi Gazete’de yayımlanan yasanın amacı, şiddete maruz kalan ya da bu yönde bir tehdit altında bulunan kadın, çocuk, aile bireyi ve tek taraflı ısrarlı takip mağdurlarının korunması ve bu kişileri hedef alan şiddetin önlenmesi için alınacak önlemleri düzenlemektir. Kanun, fiziksel şiddetin yanı sıra, ekonomik, psikolojik, cinsel şiddet gibi şiddet türlerini de kapsamaktadır. Koruma kanunu olarak bilinen ve çoğu zaman uygulanmaması nedeniyle birçok kadını yaşamdan koparan yasa da İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından tehdit altında.      4’üncü yargı paketi     İstanbul Sözleşmesinin feshine yönelik artan tepkiler üzerine harekete geçen AKP ve MHP iktidarı 4’üncü yargı paketi olarak bilinen "Kadına Karşı Şiddet ve Sağlıkta Şiddetle Mücadele Kapsamında Yapılması Öngörülen Değişiklikler Hakkında Kanun Teklifi"ni Meclis’e sundu. Sözleşmenin feshinden bir hafta sonra 8 Temmuz 2021’de Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasallaşan kanun, kadına yönelik şiddetin önlenmesi hedefiyle oluşsa da yargı kararlarına yansıması olmadı. Kanunda, erkeklere verilen “iyi hal” indirimlerinin çerçevesinin yeniden ele alınması ve somut haller dışında “kravat indirimi” gibi indirimlerin uygulanmaması şeklinde düzenlemeler yer aldı. Yanı sıra ısrarlı takibin de suç kapsamına alınmasına karar verildi. Kadına yönelik şiddet kapsamında verilen cezanın alt sınırında da değişiklik yapılan kanuna, kadınların itirazı yükseldi. Kanunun, İstanbul Sözleşmesi’nin yerini alamayacağını belirten kadınlar, kanunun uygulanmasına yönelik endişelerini ifade ederken, avukatlar ise erkeklere verilecek cezanın alt sınırının artmış olmasına rağmen infaz kanununda değişiklik yapılmadığı müddetçe erkeklerin hapis yatmayacağını ifade etti. Nitekim kanunun yasallaşmasının ardından erkek-yargı tarafından erkeklere verilen çeşitli “indirim”ler ise kanunun yasal düzlemde kaldığını gösterdi. Kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla çıkarıldığı iddia edilen yasa, kadın katliamlarını da önlemedi.      24 saat içinde 6 kadın katledildi   İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiği Mart 2021 tarihinden hemen sonra 24 saat içinde 6 kadın katledildi. Çekilme kararının ardından ilk 10 günde 12 kadın katledilirken ilk iki ayda ise 44 kadın en yakınındaki erkek tarafından katledildi. Erkeğe cesaret ve cezasızlık garantisi veren bu karar, yüzlerce kadını yaşamdan kopardı. Sözleşmenin feshinden bu yana bir yıl içinde 400’ü aşkın kadın katledildi. Ajansımızın aylık tuttuğu verilere göre Nisan 2021’de 18 kadın katledilirken 12 kadın şüpheli şekilde, Mayıs ayında 25 kadın katledilirken, 33 kadın şüpheli şekilde, Haziran’da 26 kadın katledilirken 17 kadın şüpheli şekilde, Temmuz’da 27 kadın katledilirken 8 kadın şüpheli şekilde, Ağustos’ta 34 kadın katledilirken 14 kadın şüpheli şekilde, Eylül’de 25 kadın katledilirken 18 kadın şüpheli şekilde, Ekim’de 23 kadın katledilirken 14 kadın şüpheli şekilde, Kasım’da 33 kadın katledilirken 25 kadın şüpheli şekilde, Aralık’ta 25 kadın katledilirken 6 kadın şüpheli şekilde, Ocak 2022’de 30 kadın katledilirken 31 kadın şüpheli şekilde, Şubat’ta 24 kadın katledilirken 26 kadın şüpheli şekilde, Mart’ta 26 kadın katledilirken 17 kadın şüpheli şekilde, Nisan’da 31 kadın katledilirken 12 kadın şüpheli şekilde, Mayıs’ta 32 kadın katledilirken 17 kadın şüpheli şekilde, Haziran’da 26 kadın katledilirken 13 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.   En az 417 kadın katledildi   Sözleşmenin feshedildiği 20 Mart 2021’den Mart 2022 tarihine kadar geçen bir yılda en az 328 kadın katledilirken, 221 kadın şüpheli şekilde yaşamını yitirdi. Sözleşmenin feshedildiği 20 Mart 2021’den Temmuz 2022’ye kadar ise en az 417 kadın katledilirken 246 kadın da şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.   Erkek-yargı kararları: Tecavüzcü uzman çavuş ‘iyi hal’le ödüllendirildi   Yine ülke gündeminde aylarca tartışılan ve yargının cezasızlıkla ödüllendirdiği erkekler arasında yer alan isimlerden biri tecavüzcü uzman çavuş Musa Orhan oldu. Batman’ın Beşir’i ilçesinde uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze maruz kalması sonucu 16 Temmuz 2020’de intihara sürüklenen, ardından ise 18 Ağustos 2020’de yaşamını yitiren İpek Er’e tecavüz etmekten yargılanan Musa Orhan’a 3 Aralık 2021’de Siirt 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nce “iyi hal indirimi” uygulanarak 10 yıl hapis cezası verildi. Tutuksuz yargılanan Musa Orhan, kadınların mücadelesi sonucunda bir süre tutuklu kaldıktan sonra tekrar erkek yargı tarafından tahliye edildi. Mahkeme Musa Orhan’a “nitelikli cinsel saldırı” suçundan önce 12 yıl hapis cezası verildi. Ardından ise “Geleceği üzerinde olumsuz etki yaratabileceği” ve tüm duruşmalara düzenli katıldığı öne sürülerek “ iyi hal” indirimi ile bu ceza 10 yıla indirilerek tutuksuz bırakılmaya devam etti.   Tecavüzcüye ödül eleştirene ceza!   Musa Orhan’ı cezasızlıkla ödüllendiren erkek yargı, Musa Orhan’a dijital medya hesabından “tecavüzcü” dediği için 24 Mayıs’ta Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından oyuncu Ezgi Mola’ya “hakaret” gerekçesiyle 6 bin 960 TL adli para cezası verildi.   Yargının eril kararları üniformalılarla da sınırlı kalmadı. Yargıtay, Hatice Kaçmaz’ı katleden Orhan Munis hakkında “Evlilik teklifini kabul etseydi öldürülmeyebilirdi” diyerek, indirim verilmesini haklı buldu. Yargıtay, Hafize Kurban’ı katleden Uğur Kurban’a da Hafize Kurban’ın “sadakatsizlik” yaptığı iddiasıyla fazla ceza verildiğine hükmetti.   2 kadını katletti 10 yıl ceza aldı!   Kamuoyunda işlediği sayısız “suç” ile tanınan isimlerden biri de Ümitcan Uygun. Adeta suç makinası haline gelen Ümitcan Uygun ilk olarak 20 Haziran 2020’de Ankara’da şüpheli şekilde yaşamını yitiren Aleyna Çakır’ın (Sema Esen) ölümünün baş şüphelisi oldu. Ardından Aleyna’yı katletmekten hakkında hiçbir işlem yapılmayan fail Ümitcan, bu defa Ankara’da 3 Ağustos’ta evinde yaşamını yitirmiş halde bulunan Esra Hankulu’yu katletmekten yargılandı. İki kadının katledilmesinin faili olan Ümitcan’ın yanı sıra uyuşturucu gibi adli suçlardan suç kaydı olduğu açığa çıktı. Aleyna’nın katledilmesinin baş faili Ümitcan, Aleyna’yı katletmekten tutuklanmazken,  “uyuşturucuya özendirmek” suçundan tutuklandı. Ardından Esra Hankulu’yu katletmekten tutuklanan ve ağırlaştırılmış müebbetle yargılanan Ümitcan’a 13 Nisan’da Ankara 9’ncu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “takdir indirimi” uygulanarak 10 yıl hapis cezası verildi.        Pınar Gültekin Davası        İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından cezasızlıktan cesaret alan erkekler, yüzlerce kadını katlederken, yine onlarca kadına ve çocuğa cinsel saldırıda bulundu. Kadın katillerine ve tecavüzcülere verilen “iyi hal”, “haksız tahrik”, “takdir” gibi indirimler ise koşulsuz olarak erkeklere tabiri caizse ‘kıyak’ olarak sunuldu. Kamuoyunda ciddi tepkilere yol açan erkek-yargı kararının son örneği Pınar Gültekin davasında bir kez daha görüldü. Pınar Gültekin’i 16 Temmuz 2020’de katleden ve ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanan fail Cemal Metin Avcı’ya 20 Haziran’da Muğla 3’ncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “haksız tahrik” indirimi uygulanarak 23 yıl hapis cezası verildi. Kararın gerekçesinde ise verilen indirim savunularak, “yakma eyleminin eziyet değil cesedi yok etmeye yönelik” olduğu ifade edildi.   Bunlar İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından kamuoyunda sıkça konuşulan birkaç dava iken, onlarca erkek “iyi hal”, “haksız tahrik”, “takdir” gibi indirimlerle cezasızlıkla ödüllendirildi ve ödüllendirilmeye devam ediyor.   Üniformalıların şiddeti   Erkeğe verilen cezasızlık en çok üniformalı failleri cesaretlendirdi. Özellikle bölge kentlerinde kadın ve çocukları tecavüze maruz bırakan üniformalı erkekler, çok sayıda kadın katliamının da faili oldu. Uzman çavuş, asker, polisin yanı sıra korucu ve bekçiler aldığı cesaretle kadın ve çocukları hedefine aldı. Bunun son örneği ise Şırnak’ta gerçekleşti. Şırnak’ın Silopi ilçesinde 15 Mayıs’ta cansız bedenine ulaşılan Sakine Kültür’ün, Özel Harekat Ocakları Şırnak İl Başkanı İbrahim Barkın tarafından katledildiği ortaya çıktı.    MHP’li tecavüzcü    Yine AKP’nin iktidar ortağı MHP’nin kadın ve çocuklara yönelik suçları ayyuka çıktı. Diyarbakır’da 17 Haziran’da MHP Diyarbakır İl Başkanı Cihan Kayaalp çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan gözaltına alınarak tutuklandı.     Kadın örgütlerine müdahale ve dava    Erkeği cezasızlıkla ödüllendiren emniyet ve yargı işbirliği, kadınları ise hedef almaya devam etti. Özelde Kürt kadın hareketine yönelik tahammülsüzlük sınırının genişlemesiyle Diyarbakır’da bulunan Rosa Kadın Derneği’ne çok defa polis baskını gerçekleşti. En son 5 Nisan 2021’de gerçekleşen baskında çok sayıda kadın gözaltına alındı. Dernek başkanı Adalet Kaya olmak üzere çok sayıda Rosa üyesi kadın hakkında kadın mücadelesi yürüttükleri için açılan davalar ise Diyarbakır’da görülmeye devam ediyor.  Yine kadınlara yönelik şiddetin son bulması istemiyle faaliyet yürüten Kadın Cinayetleri’ni Durduracağız Platformu’na da 13 Nisan’da kapatma davası açıldı. İlk duruşması İstanbul Çağlayan Adliyesi 13. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen dava 5 Ekim’e ertelendi.    Danıştay davaları   İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının ardından siyasi partiler, hukuk örgütleri, sendikalar, sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri olmak üzere binlerce kurum ve kadın fesih kararının iptali talebiyle Danıştay’da dava açtı. Açılan davaları ele alan Danıştay dört grup duruşması şeklinde kadınların taleplerini ve savunmalarını dinledi. İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali yönünde açılan davaların ilki 28 Mayıs’ta, ikincisi 7 Haziran’da, üçüncüsü 14 Haziran’da ve sonuncusu ise 23 Haziran’da görüldü. En az 60 kurum ve çok sayıda bireysel başvuru davasını ele alan Danıştay, fesih işleminin iptali yönündeki esas kararını 20 Temmuz’dan önce açıklayacağını belitti. Ülkenin 81 kentinden Danıştay’da görülen davaya katılan yüzlerce avukat ve kadın, İstanbul Sözleşmesi’ni savunur ve önemine dikkat çekerken Danıştay savcısı da İstanbul Sözleşmesi’nin feshinin iptali yönünde mütalaa sundu.   Sözleşmenin resmi olarak feshedildiği 1 Temmuz 2021 tarihinin ardından bir yıl geçse de kadınlar sözleşmeye sahip çıkmaya devam ediyor.