TJA aktivisti Güler Tunç: Kadın katliamları savaş konseptinin parçası 2022-06-11 09:10:10   ŞIRNAK - Son süreçte bölge kentlerinde artan kadın katliamlarının uygulanan cezasızlık politikasından kaynaklandığını söyleyen TJA aktivisti Güler Tunç, “Kadın katliamları savaş konseptinin bir parçası” dedi.   Türkiye ve bölge kentlerinde AKP-MHP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddet ve katledilme oranları giderek arttı. Yargının “cezasızlık” politikasıyla faillerin yargılanmaları rafa kaldırılıyor ve kadınların yaşam güvencesi daha büyük bir risk ile karşı karşıya bırakılıyor. Öte yandan AKP-MHP iktidarı tarafından kadın haklarını güvence altına alan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ve 6284 sayılı yasanın uygulanmamasına karşı kadınların her alanda direnişi ve mücadelesi sürerken, hükümetin bunun karşısında sessizliği sürüyor.   Bölge kentlerinde ise kadın katliamları, şiddet, çocuklara yönelik taciz ve tecavüz olaylarında faillerin genel olarak devletin üniformalı çalışanları olması bölgede yürütülen özel savaş politikasını gözler önüne seriyor. Çoğu serbest bırakılan, hatta hiç yargılanmayan, yargılanıp ceza alanının dahi tutuksuz olduğu bölge kentlerinde, kadınlar, gençler ve çocuklar için yaşam güvencesi sağlanamıyor.   Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Güler Tunç, son süreçte bölge kentlerinde artan kadın katliamlarına ilişkin değerlendirmede bulundu.   ‘Özel savaş politikaları devreye sokuldu’   Güler, kadın katliamlarının özellikle bölge kentlerinde artış göstermesinin nedeninin 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu’nun (MGK) gerçekleştirdiği saldırı ve çökertme politikalarından kaynaklandığını söyledi. Özyönetim sürecinden bu yana bölge kentlerinde özel savaş politikalarının giderek derinleştiğini de belirten Güler, “Özyönetim direnişinde AKP-MHP iktidarının sonuç alamadığı kentlerde özel savaş politikaları uygulaması devreye sokuldu. Bu şekilde bekçiler sokaklarda devreye girdi. Öte yandan uzman çavuşlar üst mercilere getirildi. İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmesiyle de bekçi, uzman çavuş, asker ve polislere ‘herhangi bir can koruma yetkiniz olmadığı gibi daha çok insan katledebilirsiniz’ yetkisi verilerek daha fazla kadının katledilmesine neden olundu” dedi.   ‘Cezasızlık failleri cesaretlendiriyor’   İktidar tarafından faillere uygulanan cezasızlık politikasına vurgu yapan Güler, uygulanan cezasızlık politikasının failleri cesaretlendirdiğinin altını çizdi. Son süreçte katledilen tüm kadınların faillerinin cezasızlık politikasıyla aklandığını kaydeden Güler, “Mevcut sistemden dolayı Türkiye'de hukuk ve adaletten bahsetmek çok cılız kalıyor. Öte yandan kadınların ve çocukların katledilmesi kararı MGK’dan çıkıyor. Özellikle Kürdistan kentlerinde 90’lardan bu yana kendi tarafına alamadıkları Kürt halkını ve kadınlarına ahlaki değerlere aykırı bir şekilde saldırmaya çalışıyorlar. Failler olayın ilk anında gözaltına alınarak tutuluyor ama ardından serbest bırakılıyor. Serbest bırakıldıktan sonra hiçbir cezaya ya da tabi tutulmuyor. Bu durumun en büyük örnekleri ise Pınar Gültekin ve İpek Er'in katledilmesi. Tecavüz ve cinayet faili uzman çavuş Musa Orhan hala dışarıda geziyor. Yine en son Silopi'de Sakine Kültür katledilmekle kalmadı cenazesi yakıldı ve sokak ortasına bırakıldı. Bunların tümü savaş zihniyetinden beslenen erkeklerin kadın düşmanlığını gösteriyor” diye ifade etti.   Savaş konseptine vurgu   Güler, bölge kentlerinde gerçekleşen kadın katliamlarının savaş politikasından bağımsız olmadığına işaret ederek, iktidar tarafından kadınlara karşı bir savaş açıldığını kaydetti. Gerçekleşen kadın katliamlarının politik olduğunu da ifade eden Güler, “Türkiye’de her gün en az 4 kadın katlediliyor. Kadınların bu şekilde katledilmesi ise uygulanan savaş konseptinden kaynaklanıyor. Öte yandan siyasi ve çalışma alanlarında çalışma yürüten ve irade sahibi olan kadınlar katledilmeye maruz kalıyor. Kadınlar kendi iradelerini ve haklarını savundukları zaman iktidarın ve erkeklerin hedefi haline geliyorlar. İktidar ve erkekler kadın beyanını esas almadıkları gibi, ‘kadın irade sahibi olmaz’ gibi bir zihniyetle kadınları katlediyor, şiddete maruz bırakıyor. Kadınlar kendi öz savunmasını kullandığında ise büyük cezalarla karşı karşıya kalıyor. Erkekler yapınca ise cezasızlık politikası ile yargılanıyor. Bundan kaynaklı kadınlar şiddete maruz kalıyor” sözlerine yer verdi.   ‘Kadınlar bu saldırılara karşı daha da güçlü duracak’   Gerçekleştirilen kadın katliamlarına ve şiddetine karşı kadınların yüzyıllardır mücadelesini sürdürdüğünü de dile getiren Güler, “Kadınların katledilmesi her gün basına yansıyor. Kadın katliamlarının daha fazla basına yansıması için bütün kadın kuruluşlarının ve TJA aktivistlerinin her alanda mücadelesini büyütmesi gerekiyor. Öte yandan daha fazla kazanım elde etmek için kolektif bir şekilde hareket etmemiz lazım. Çünkü hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Bunun için de bir kadının daha katledilerek eksilmemesi için güçlü bir direniş göstermemiz lazım. Evet, şu anda savaş, ekonomik, kriz, baskılar ve gözaltılar var. Bütün bunlara karşı muazzam bir kadın direnişi var. Tabi ki de bu mücadeleyi daha da büyütmemiz gerekiyor. Çünkü bu saldırılar gün geçtikçe derinleşiyor. Biz 21'inci yüzyıl kadın yüzyılı olacak diyoruz. Çünkü bütün mücadelelerin öncülüğünde kadınlar ve anneler var. Bu yüzden de şüphesiz ki bu saldırılara karşı biz kadınlar daha güçlü duracağız” diye vurguladı.   ‘Kadınlar cezasızlık politikasını değiştirecek’   Türkiye’de var olan mevcut sistemden kaynaklı hukuk ve adaletten bahsetmenin mümkün olmadığını kaydeden Güler, son olarak şu ifadelere yer verdi: “Bütün faillerin cezasızlık politikasından dolayı dışarıda olması ve bu uygulamayla üst melceye çıkarılmak istenen failleri topluma sorduğumuzda bir bütünen bundan rahatsız olduklarını dile getiriyorlar. Ama şu da bir gerçek ki Türkiye’de mevcut sistemde adalet ve hukuk olmadığı için çok fazla üzerinde durup yorum yapamıyoruz. Öte yandan bütün bunlara baktığımızda toplumda buna karşı bir uyanışın olduğunu da görüyoruz. Ancak AKP-MHP iktidarı olduğu sürece cezasızlık politikası giderek derinleşecek. Ama biz kadınların bunu değiştirmesi gerekiyor. Ve bu iktidarın değişmesi için güçlü bir ses de çıkarmamız gerekiyor. Çünkü hiçbir kadının faili cezasızlık politikasıyla yargılanmamalı.”