Cumartesi Anneleri: Zeynep'in ömrü oğlunun mezarını bulmaya yetmedi 2022-06-04 13:30:51   İSTANBUL - Cumartesi Anneleri, 41 yıl önce idam edilen ve cenazesi ailesine verilmeyen Veysel Güney’in akıbetini sordu.   Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle gerçekleştirdikleri eylemlerinin 897’nci haftasında da pandemi koşulları nedeniyle sanal medya hesaplarından açıklama gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemde 10 Haziran 1981 tarihinde Antep E Tipi Cezaevinde idam edilen ve cenazesi ailesine verilmeyen Veysel Güney (24) için adalet istendi.   ‘Amcamın cenazesini vermediler’   Veysel’in yeğeni Doğan, amcasının avukat tutmasına bile izin verilmeden hukuksuz bir şekilde yargılandığını belirtti. Veysel, “Ben amcamı hiç tanımadım. Bunca yıldır sadece arkadaşlarının anlattıklarından, fotoğraflarından biliyorum. Mezarı başına gidip amcamı anamadık. Çünkü bunca yıl geçmiş olmasına rağmen amcamın cenazesini hala bize teslim etmediler. Amcamın mezarından korkan bir sistem mevcut hala” dedi.   ‘Annesi mezarını bulamadı’   Cumartesi Annesi olan Veysel’in annesi Zeynep Güney’in yıllarca oğlunun mezarını aradığını ve mücadele ettiğini belirten yeğen Doğan, “Ömrü oğlunun mezarını bulmaya yetmedi. Bir Cumartesi Annesini daha oğlunun mezarına hasret bir şekilde ölümle yüzleştirdiler. Bu tarif edilebilir bir acı değil. Bizler kayıp yakınları olarak bu üzüntü ile yaşıyoruz sürekli. Ve bu geçecek bir acı da değil . Ancak biz ailesi olarak amcam ve diğer kayıplar bulunana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.   ‘Bir teğmen’in intikamı için böyle yargılandı’   Veysel’in dosya avukatlarından Ercan Kanar,  1981 yılında bir çatışmada yaşamını yitiren bir teğmenin intikamını almak için Veysel’in hukuk kuralları çiğnenerek yargılandığını vurguladı.  Ercan, “Bu yargılamanın hukukun zerresi ile ilgisi yoktu. Şubat’ın 5’inde duruşma günü belli oldu. Bir gün sonra duruşma başladı. 17 Şubat’ta da ikinci duruşma oldu ve karar çıktı. İdam cezası verdiler. Yani bir ay içinde iki duruşma ile yapılan sözde yargılama ile idam cezasına mahkum oldu. Ve yıldırım hızıyla Askeri Yargıtay, iki ay içinde onayladı. Bu karardan sonra 2 aylık süreçte de Askeri Konsey infazına karar verdi. 12 Eylül faşist darbesinin nasıl insan haklarına aykırı bir darbe olduğunu anlamak için Veysel Güney’in yargılanış tarzına bakmak yeter” diye belirtti.   ’12 Eylül’de darbe yapanlar insanlığa karşı suç işledi’   Veysel’in 5 ay hücrede tutulduğunu ve ağır işkencelere maruz kaldığını belirten Ercan, bu sürede avukat tutmasına, ailesi ile görüştürülmesine ve mektuplaşmasına izin verilmediğini de aktardı. Ercan, “Ölümünden önceki son sözlerini yazdığı mektupta ailesine verilmedi. 12 Eylül suçlularını koruyan geçici 15’nci madde yürürlükten kaldırıldıktan sonra 2011 yılında hem Veysel Güney için hem de diğer gözaltında kaybettirilenler için Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. O suç duyurusunda 12 Eylül’de darbe yapanların, askeri komutanların ve emniyet yetkililerinin de tümünün insanlığa karşı suçtan, yaşam hakkını ihlalden, işkence ve kötü muameleden ve adil yargılanma hakkını ihlalden yargılanmalarını istedik. Ne var ki Cumhuriyet Savcılığı bu suç duyurumuzu reddetti. İtiraz ettik, itirazımız mahkeme tarafından reddedildi. AYM’de başvurumuzu reddetti” dedi.   ‘Devletin halklara bir özür borcu var’   2016 yılının Haziran ayında dosyayı AİHM’e taşıdıklarını  kaydeden Ercan, “Gerek Veysel Güney için gerekse diğer gözaltında kaybettirilenler için işkencede öldürülenler için devletin yaşamını yitirenlerin yakınlarına bir özür borcu vardır. Aslında halklara bir özür borcu vardır” diye belirtti.   ‘Veysel’i suçlayacak delilimiz yoktu’   Bu haftaki basın metnini Cumartesi İnsanlarından Leman Yurtsever okudu. Leman, Veysel’in idamından 25 yıl sonra onun ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk’ün “Adaleti Gördünüz mü?” isimli kitabında, Veysel’i suçlayacak delillerinin olmadığını, ayrıca yargılamanın tarafsız ve adil bir şekilde yapıldığına dair kuşkuları olduğunu belirten itiraf niteliğinde açıklamalarını hatırlatı.   'Kuşkular oluştu'   Leman, şunları söyledi: “Ailesi ve arkadaşları yıllarca Veysel’in mezarını bulmak için mücadele etti. Yapılan araştırmalar sonucunda 2006 yılında Gaziantep Mezarlıklar Müdürlüğü’nün 9 Haziran 1981 gününe ait son kaydında ‘hüviyeti meçhul’ bir kişinin ‘asılarak idam edildiği’ ve 105341 numaralı mezara gömüldüğü bilgisine ulaşıldı. Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile söz konusu mezar açıldı. Mezardan alınan kemik numuneleri Ankara Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Biyoloji İhtisas Dairesi tarafından yapılan kimliklendirme çalışmasında, numuneler ile anne Zeynep ve baba Ali Güney arasında kan bağı kurulamadığı yönünde bir rapor hazırlandı. Kamuoyunda ve Güney Ailesi’nde bu raporun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı veya Adli Tıp’a gönderilen numunelerin doğru olup olmadığı yönünde derin kuşkular oluştu.”   'Vazgeçmeyeceğiz'   Veysel'in kaybedilmesinin insanlığa karşı bir suç olduğunu dile getiren Leman, “Kaç yıl geçerse geçsin Veysel Güney için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 198 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.