Meral Danış Beştaş: İstanbul’da DEM ve kadın zamanı!

  • 09:01 23 Şubat 2024
  • Siyaset
 
Marta Sömek
 
İSTANBUL - İstanbul’da kadın özgürlükçü anlayış ile bir kadın kenti yaratmak istediklerini söyleyen DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayı Meral Danış Beştaş, “İstanbul’a DEM çok yakışacak. Halk çaresiz değil, çünkü DEM Parti var. DEM Parti çoğulculuğuyla, kadın özgürlükçü paradigmasıyla İstanbul’da çok büyük bir başarı elde edecek. İstanbul’da DEM ve kadın zamanı. Herkese çağrı yapıyorum, DEM’de buluşalım” sözleriyle seslendi.
 
Halkların “umut” olarak tanımladığı Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), 31 Mart Yerel Seçimler’de Kurdistan ve Türkiye’nin dört bir yanında kendi adaylarını çıkarma kararı aldı. İstanbul Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayları Meral Danış Beştaş ile Murat Çepni de, kentte halklar tarafından büyük bir coşku ve ilgi ile karşılandı.
 
İstanbul’da DEM rüzgarı esiyor
 
Kozmopolit bir yapıya sahip olan ve çok sayıda halkın yoksulluk ve ekonomik kriz karşısında İstanbul’da verdiği yaşam mücadelesinin yanı sıra anadilinden barınmaya pek çok sorun mevcut. Yine erkek-devlet şiddetinin en çok yaşandığı kentlerin başında gelen İstanbul’da, belediyelerin “Sığınma Evi” sayısı da yok denecek kadar az. Kadınlara ve halklara çözüm olunmayan kentte, DEM rüzgarı esmeye başladı. Her kesimden halkların büyük bir umut beslediği DEM Parti’nin, İstanbul’un 17 ilçesinde kendi adayları ile seçimlere gitmesi de kentteki çalışmaları hızlandırdı. İlçe ilçe, mahalle mahalle, ev ev, kapı kapı gezerek seçim çalışmaları yürütülen kentte, DEM Parti seçim çadırlarına da büyük bir ilgi gösteriliyor.
 
DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye eşbaşkan adayı Meral Danış Beştaş, İstanbul’da estirecekleri DEM rüzgarına ilişkin ajansımızın sorularını yanıtladı.
 
*DEM Parti olarak tüm kentlerde kendi adaylarınızı çıkarma kararı aldınız. Batıda da çok sayıda il ve ilçede adaylarınızla seçime gidiyorsunuz. Bu perspektifle hedefleriniz nelerdir?
 
Bir parti olmanın, siyaset yürütmenin, iddia sahibi olmanın doğal sonucu bu. Neticede biz siyasi bir partiyiz ve Türkiye’nin hemen hemen her yerinde örgütlüyüz. Olması gereken zaten yola çıkış mücadele gerekçelerimizden biri Türkiye’nin her tarafında iddia sahibi olmamız. Tabii ki 2019’da istisnai bir tutum almamız sebebiyle bu soruyla daha çok muhatap oluyoruz. Ama bu seçimler için ya da bu dönemde bizim temel yol haritamız hep buydu. Bir yıl önce de söylemiştim, asıl olan bizim kendi adaylarımızla girmek, iddiamızı ortaya koymak ve kazanmak için yola çıkmak. Bu yönüyle İstanbul’da da, İzmir’de de, Muğla’da da, Antalya’da da, Diyarbakır’da da, Hakkari’de de iddialıyız. DEM Parti farkını ortaya koyacağız. DEM Parti’nin nasıl bir Türkiye, demokratik rejim, halklar birlikteliği, dil ve kimlik yaklaşımı ve en önemlisi nasıl bir demokrasi olduğunu ortaya koyacağız. Şu anda Türkiye demokratik bir ülke değil. Bütün bunlar aynı zamanda seçimle birlikte daha çok tartışılacak olan ve mücadele gerekçelerimizden birini de bu vesileyle seçim meydanlarında, çalışmalarımızda anlatacağız.
 
*Açıkladığınız Kadın Seçim Bildirgesi’nde Yerel Seçimler’in tüm kademelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bütçeleme yürüttüğünüzü ve bundan sonra da aynı politikayı yürüteceğinizi duyurdunuz. Gerçekleştireceğiniz kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışınızdan bahsedebilir misiniz?
 
Bizim parti anlayışımızın, modelimizin en temel ayaklarından biri kadın özgürlükçü bir perspektifle yerel yönetim, demokratik, toplumcu bir yönetimi yaşama geçirmek. Kadın özgürlükçü yönetim derken birçok yanı var bunun, sadece bir slogandan ibaret değil. Biz bunu merkezi bütçelemede de çok tartışıyoruz. Bütçe Komisyonu’nda, Meclis’te bunu tek ve en çok tartışan biziz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme, kadınlara yönelik ayrımcılık, kadınların bir yurttaş, birey, anayasal vatandaş olarak bu ülkede maddi kaynaklardan eşit oranda yararlanamadığını, yoksulluğun neredeyse renginin kadınlaştığı bir ülkede yaşıyoruz. Kadına yönelik hak ihlalleri bir yana kadınların ekonomik özgürlüğü de söz konusu değil. Yüzde 90’ı aşan oranda gayrimenkuller erkekler adına kayıtlı. Kadınlar bu ülkede çok az bir mülkiyet hakkına sahip. Bu TÜİK verilerinden tutalım, bütün endekslerde ortaya çıkıyor.
 
Kadın özgürlükçü anlayış
 
Yine işe girişlerde işçi, emekçi kadınların eşit işe eşit ücret bile alamadığını biliyoruz. Kadınların işe alınırken çok sık bir elemeden geçirildiğini biliyoruz. Bununla sıklıkla hayatımızda da karşılaşıyoruz. Kadınlar hamile olabilir, çocukları olur, işe yeterince zaman veremez deniliyor. Kadın olmanın doğal sonucu olarak tabii ki isterse anne olabilir, çocuğuna da bakmak zorunda. Bir kadın hem çalışabilir hem çocuk büyütebilir mantığını da yerleştirmek lazım. Kadınların anne olması, iş, toplumsal, siyasi yaşamdan kopması anlamına gelmiyor. Tam tersine buna uygun altyapı mekanizmalarını kurmak gerekiyor. İş yerinde kreş, mobilizasyon servis, çocuklara bakım emeği ücreti gibi. Bütün bunları değerlendiriyoruz. Kadın özgürlükçü derken bunların tamamını kapsayan bir yerden yaklaşıyoruz.
 
“Eşbaşkanlık sistemi Türkiye’de sadece bizim tarafımızdan yaşama geçirilen, savunulan bir model. Ve bunun kadınların yaşamı, mücadeleye katılımları, siyasette temsil edilmeleri açısından çok çok önemli bir fonksiyonu olduğunu ifade etmek istiyorum.”
 
*İstanbul’da adaylığınız halklar tarafından oldukça umutlu karşılandı. Hem kozmopolit bir yapıya sahip olan hem de erkek-devlet şiddetinin yüksek olduğu kentlerin başında gelen İstanbul’da nasıl bir mücadele yürüteceksiniz?
 
Kadına yönelik şiddetin zirve yaptığı bir dönemde yaşıyoruz. Belediyelerin sığınaklar ve yaşam evleri konusunda da olanakları çok yüksek. Her belediyenin normalde yasal olarak sığınak açma görevi var ve bu Türkiye’de hiç yeterli sayıda olmadı. Kadınlar korumasız kalıyor. İşin adli boyutu çok güçlü bir şekilde karşımızda duruyor. Çünkü kadına yönelik şiddetin meşru görüldüğü, tam tersine şiddetin cezasız bırakıldığı bir perspektifle, siyasal iradeyle karşı karşıyayız. Belediyeler buna dönük yaklaşımları ve çalışmalarıyla kadınların daha güvende olması için bir yol haritası çizebilir ve çalışabilir. Bizim temel perspektiflerimizden biri bu. İstanbul’da bir kadın kenti yaratmak istiyoruz. İstanbul Türkiye’dir diyoruz ama yine nüfus olarak en çok farklı renkte, kimlikte, inançta kadının yaşadığı da bir kent. Kadınların gece, gündüz, sabah, hiçbir saat fark etmeden güvende olması lazım. Özgürce İstanbul’da yaşayabilmeleri gerekiyor.
 
İstanbul’da eşbaşkanlık sistemini yaşama geçireceğiz!
 
Şiddete, tacize, istismara, mobbinge maruz kalmadan yaşayabileceği bir kenti nasıl inşa ederiz, bu konudaki itirazlar nedir bütün bunları kadın kurumlarıyla da Kürt kadın hareketi ve Türkiye feminist hareketiyle birlikte tartışıp sonuçlar elde edeceğiz. Sadece biz karar vermeyeceğiz, ilgili bileşenlerle birlikte karar vereceğiz. Kadın başlığında da en büyük paydaşımız kadınlar olacak tabii ki. Biz kadınlar birlikte karar vereceğiz. Kadın alanında çok iddialıyız. Eşbaşkanlık sistemi Türkiye’de sadece bizim tarafımızdan yaşama geçirilen, savunulan bir model. Ve bunun kadınların yaşamı, mücadeleye katılımları, siyasette temsil edilmeleri açısından çok çok önemli bir fonksiyonu olduğunu ifade etmek istiyorum. Çünkü kadın erkek eşitliği dediğimizde sadece kağıt üstünde değil, karar mekanizmalarında da denk, eşit düzeyde yönetimde eşitliği kastediyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazandığımızda da yine eşbaşkanlık sistemini yaşama geçireceğiz.
 
Kadın olarak farkımızı ortaya koyacağız
 
Bir tane bağımsız kadın aday var. Onun dışında ilçelerden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tek kadın aday benim. Bir ara Ekrem İmamoğlu söylemişti, ‘Hepiniz tek bir ben’ diye. Ben de onlara bunu söylüyorum. Çok erkek bir aday profili var. Kadın olarak farkımızı ortaya koyacağız.
 
“Türkiye’de Trabzon’dan Hakkari’ye kadar herkesin bu topraklarda ortak, çatışmadan, ötekileştirmeden, düşmanlık yapmadan yaşayabileceğini savunuyoruz.”
 
*Partiniz halklara nasıl bir umut olacak, halklar neden DEM Parti’ye oy vermeli? Halklara bu noktada bir çağrı ve mesajınız var mı?
 
İstanbul’a DEM çok yakışacak. DEM Parti olarak Türkiye genelinde de yerel yönetimlerde de farklılıkları bir arada tutan, eşit hak ve özgürlüklere sahip, herkesin istediği gibi kendi inancıyla yaşamını savunan, kadınlara kadın kimliğiyle ötekileştirmeye maruz kalmadan yaşamını savunan bir yerden yaklaşıyoruz. Yine çok dilli bir belediyecilik diyoruz. 2 milyona yakın Kürt yaşıyor burada. Anadili ile ilgili hiçbir belediyenin bir çalışması yok. Sadece Kürtler değil, Süryaniler, Ermeniler, başka kimliklerde, inançlarda insanlar da var burada. Dile yaklaşımda bile kapsayıcı bir yanları yok. Biz tam tersine herkesin kendini içinde göreceği bir yönetim hedefliyoruz ve bunu hayata geçirebiliriz. Neticede DEM Parti’nin Türkiye tahayyülünde de Türkiye’de tekçilik üzerine değil çoğulculuk üzerine bir yönetim anlayışını savunuyoruz. Bunu anayasal olarak da savunuyoruz aynı zamanda. Herkesin kendisini içinde görebileceği bir anayasa olurken, Türkiye’de Trabzon’dan Hakkari’ye kadar herkesin bu topraklarda ortak, çatışmadan, ötekileştirmeden, düşmanlık yapmadan yaşayabileceğini savunuyoruz.
 
Halk çaresiz değil DEM Parti var!
 
Şu anda yaşadığımız atmosfer maalesef bu değil. Tamamen tekçilik üzerine kurulu bir yönetim anlayışı hüküm sürüyor. Hatta bu tekçiliği de geçti ırkçılığa vardı. Neredeyse 2024 yılında ‘Kürt yoktur’ deme noktasına geldiler. Alevi inancını tümden yok sayıyorlar. Kadınlara bakış açısında tamamen eve kapatan, anne olarak niteleyen, kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran bir anlayış var. Bütün bunların karşısında halk çaresiz değil. Çünkü DEM Parti var, bunu söylüyoruz. Seçeneksiz değiller asla. Bir arada yaşayabiliriz. Bu topraklar hepimiz. Buranın sahibi kim derseniz, hepimiz diyoruz. Onlar sadece ‘biziz’ diyor. Bütün farklılıklar demokratik ulus perspektifiyle yaşayabilir. Biz bunu savunuyoruz. İstanbul DEM Parti ve bizim için çok önemli bir zemin. Bu nedenle DEM Parti çoğulculuğuyla, demokratik yaklaşımıyla, kadın özgürlükçü paradigmasıyla, ekolojiye yaklaşımıyla, çevre ve doğa katliamına karşı duruşuyla İstanbul’da çok büyük bir başarı elde edecek. Buna inanıyorum çünkü İstanbul dinamikleri de bu konuda demokratik tutumlarıyla geçmişten günümüze çok iyi bir duruş ortaya koydu.
 
Zaman kadın zamanı
 
İstanbul’da DEM zamanı. Herkese çağrı yapıyorum, DEM’de buluşalım. DEM’le yolumuza devam edelim. Zaman özgürlükler zamanı, eşitlik zamanı, ayrımcılığa karşı durma zamanı. Ve tabii ki kadın zamanı.