Çiçek Otlu: Amasra’da metan gazı Kürdistan’da kimyasal

  • 09:02 25 Ekim 2022
  • Siyaset
 
Marta Sömek 
 
İSTANBUL - Türk Hükümeti’nin kimyasal silah kullandığının görüntüler ile kanıtlandığını söyleyen SKM Genel Sözcüsü Çiçek Otlu, emekçi sol hareketin bunu “iddia” olarak ele almasını eleştirerek, “Faşizme karşı mücadele edenlerin yanında yer almamız gerekiyor” dedi.
 
Türk Hükümeti’nin, Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) desteğiyle Güney Kürdistan’da bulunan Zap, Avaşin ve Metina bölgelerine yönelik kimyasal silahla gerçekleştirdiği saldırıda 17 HPG’li ve YJA STAR’lı yaşamını yitirmesinin kamuoyundaki yankıları sürüyor. Özellikle 18 Ekim günü kimyasal silah ile katledilen iki YJA Star ve HPG’linin görüntülerinin paylaşılması sonrası Kürdistan başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde alanlara çıkan halklar, kimyasal silah saldırılarının “insanlık suçu olduğunu” ve bunun tespiti için bölgeye bağımsız heyetlerin gitmesi için çağrılar yaptı.  
 
Araştırmak yerine soruşturma açıldı
 
Tepkilerin büyümesi sonrası Türk yetkililer açıklama yapmak zorunda kalarak, görüntüleri inkar etti ve kimyasal kullanılmadığını iddia etti. Görüntüler üzerinden bir değerlendirmede bulunan Türk Tabipler Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı ise istemsiz hareketlerin sinir sistemini tutan bir kimyasalın etkisiyle olabileceğini  ve bir kimyasal kullanıldığı iddiası varsa da bununla ilgili etkili bir soruşturma yapılması gerektiğini ifade  etti. Bu açıklamadan sonra Şebnem’e jet hızıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açıldı.
 
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Sözcüsü Çiçek Otlu, Türkiye’nin KDP ortaklığıyla kimyasal silah kullanmasına ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
Kazan Vadisi hatırlatması 
 
Kimyasal silahların ilk defa kullanılmadığına dikkat çeken Çiçek, “Faşizm ezilenleri, muhalif ya da örgütlü güçleri yenemediği; kontrol etmek, teslim almak istediği dönemlerde kimyasal silahı hep kullanmış” dedi. Emperyalist savaş dönemlerinde özellikle Almanya’da Hitler “faşizminin”, ABD’nin Hiroşima’da ve Vietnam’da kimyasal kullandığını anımsatan Çiçek, “Bunların hepsine baktığımızda özellikle egemen sınıflar kendi çıkarları, iktidarlarının devamı için her zaman kendisine karşı mücadele edenlere kullanmıştır. Başur Kürdistanı’nda gerilla güçlerine karşı kimyasal silah ilk defa kullanılmadı. Biz yıllar öncesinde bu topraklarda Kuzey Kürdistan’da da gördük. Kazan Vadisi’nde 2011 yılında nasıl kimyasal silah kullanıp 36 tane gerilla gücünün katledildiğine tanık olduk. Irak’ta Saddam rejimi tarafından Halepçe Katliamı’nda kullanılmıştı.19 Aralık 2000 tarihinde Bayrampaşa Hapishanesi başta olmak üzere birçok devrimci tutsağın teslim alınması için hapishanelerdeki tutsakları kimyasal silahlarla yaktılar. Bunların hepsine tanık olduk, kadın arkadaşımızın sesi hala kulaklarımızda, ‘Bizi diri diri yaktılar’ sesi her zaman yankılandı” diye konuştu. 
 
‘Eşitsiz bir savaş kulvarında gidiyor’
 
“2018’den bu yana HPG’lilere karşı kimyasal silah kullanımı çok yoğun kullanılıyor” diyen Çiçek,  “Özellikle son Nisan ayından bu yana Garê direnişinin karşısında yenilmiş olan Türk devleti Zap, Avaşîn’de gerilla savaş taktiğini yenemediği için şimdi eşitsiz bir savaş kulvarında gidiyor. Kirli savaş, sömürgeci politikalarını çok net bir şekilde kimyasal silah kullanarak göstermiş durumda” ifadelerini kullandı. Cenevre Anlaşması ve uluslararası hukukta kimyasal silah kullanmanın “insanlığa karşı suç” olarak kabul edildiğini hatırlatan Çiçek, özellikle Başur ve Bakur’da kullanılan herhangi bir kimyasal silahın suç olarak görülmediğini vurguladı. Çiçek, kamuoyu ve uluslararası hukukun, insanlığa karşı işlenmiş suç karşısında sessizliğini de eleştirdi. 
 
‘Görüntüler somut bir delil olarak sunuldu’
 
Yayınlanan görüntülerle bu suçun somut olarak kanıtlandığına dikkat çeken Çiçek, “Bu suça ses çıkaran Kürt ulusal özgürlük mücadelesini savunan ve ulusların kendi tayin hakkı olması gerektiğine inanan kuvvetler, partiler, örgütler şu anda Türk devletinin kullandığı kimyasal silaha karşı mücadele etme çağrısı yapıyor. Emperyalist ülkeler kimyasal silah üretimini yasaklamış değiller, sadece kullanımını yasakladıklarını söylüyorlar. Kimyasal silah üretiminin olduğu yerde de birileri satın alıyor ve bunları kendisine karşı gelen, örgütlenen ve iktidarına karşı ‘düşman’ ilan ettiklerine kullanmaya devam ediyor. Tarihin her anında böyle olmuş, şimdi de böyle devam ettiği görülüyor. Özellikle son çıkan görüntüler belki çok defa ellerinde vardı yayınlananlar tarafından ama ilk defa yayınlandı. Şu ana kadar kimyasal silah kullanılmadığı yönünde bir sürü iddia atıldı ortaya. Gerilla güçlerinin ölümlerinin kesinlikle bundan kaynaklı olmadığı söylenmişti, ilk defa somut bir delil olarak da sunulmuş oldu” diye belirtti.
 
‘Kürt halkının özne olmaması için iş birliği halindeler’
 
TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın da yayınlanan görüntülerle kimyasal silah kullanımına dair tespitlerine ilişkin konuşan Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: “İstem dışı hareketler, tüm sinirlerinin kontrol dışına çıktığını gösteren görüntülerdi. Bugün Şebnem Korur Fincancı’ya ‘Türk devletini aşağılamak, Türk devletinin karşısında yer almak’tan dolayı soruşturma açıldı. Kimyasal silah kullanımı konusundaki sessizlik emperyalist ülkelerin kendi çıkarları doğrultusunda hareket edeceğini gösteriyor. Ortadoğu’da gelişen siyasal gelişmelere baktığımızda özellikle gerilla güçlerinin ya da Kürt halkının özgürlük mücadelesinde bulunan güçlerin kesinlikle özne olmaması ve Rojava Devrimi’nin daha güçlü hale gelmemesi ya da İran’da gelişen halk ayaklanmasında Rojhilat’ta Rojavada’ki gibi bir devrimin gerçekleşmemesi için emperyalistler iş birliği halindeler. O yüzden de biz Sur’da, Cizre’de, özyönetimlerde, bodrumlarda arkadaşlarımızın nasıl yakıldığını, katledildiğini gördüğümüzde emperyalist ülkeler hem seyirci kalmışlardı hem de yapılan tüm suç duyurusu başvurularında haksız olduğu ilan edilmişti arkadaşlarımıza. O yüzden ezilenleri ya da özgürlük mücadelesi verenlerin yanında asla emperyalist işbirlikçilerin ya da onların kurumlarının yer almayacağını biliyoruz.”
 
‘Amasra’da metan gazı Kürdistan’da kimyasal’
 
Çiçek, ezilenler ile özgürlük mücadelesi yürütenlerin yanında her zaman “faşist rejime” karşı mücadele edenlerin olacağını vurguladı. Öte yandan Amasra’daki maden işçilerinin de metan gazıyla katledildiğini ifade eden Çiçek, “Başur Kürdistanı’ndaki kimyasal silah kullanımının da aynı iktidar tarafından yapıldığını biliyoruz. Biri kar güvenliği, biri de sömürgeci politikaları için yapmıştı. İkisi de kirli ve azgın sömürüsü için yaptı. Emekçi sol hareketi içerisinde Amasra’daki maden işçisi katliamına bu kadar güçlü ses çıkarırken, bu kadar birleşik mücadele verilirken Kürt halkının en yiğit evlatlarına karşı kullanılan kimyasal silah kullanımı karşısında da ‘iddiadır’ diyerek sessiz kalmak bizim değerlerimiz, ilkelerimiz bakımından yürüttüğümüz özgürlük mücadelesine uygun bir şey değil. Faşizme karşı mücadele edenlerin yanında yer almamız gerekiyor” sözleriyle mücadelede yer almak gerektiğini ifade etti.
 
Özgürlük mücadelesini sahiplenme çağrısı
 
 Çiçek, son olarak da “İnsanlığımızda istifa etmediğimizi, devrimci değerlerimize sahip çıktığımızı ve ancak birleştiğimizde, birlikte olduğumuzda bu faşist rejimi yıkabileceğimizi göstermeye ihtiyacımız var. Dayanışma değil birleşen ve özneleşen güçler olmak zorundayız. Yoksa hepimizi köleleştiren, yoksulluğa götüren; Suruç, Amed, Ankara Katliamı’ndaki gibi bizi teslim almaya çalışan bir faşist rejimle karşı karşıya kalacağız. Bu nedenle de tüm bu katliamlara itiraz sesini yükseltmek ve kendimiz bakımından da özgürlük mücadelesini sahiplenmemiz gerekiyor” vurgusunu yaptı.