Pervin Buldan'dan ittifak açıklaması: Tek bir oyumuz bile pazarlık konusu olmayacak 2018-11-13 13:38:57   ANKARA - Yerel seçimlerde ittifak anlayışlarında şeffaflığın önemine dikkat çeken HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Halkımızın haberi olmadan bir adım bile atmayacağız. Yukarıdan aşağıya tüm süreçler halkın gözü önünde olacak. Tek bir oyumuz bile pazarlık konusu olmayacak” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında konuştu. Seçim takvimine değinen Pervin, HDP’nin takvimine dair açıklamalarda bulundu. Hafta sonu parti organlarının toplantılar düzenlediği ve yarın da HDP İl Eşbaşkanları Toplantısı düzenleyeceklerini kaydeden Pervin, saldırılara karşı HDP’nin siyasetteki kararlığının korunacağını söyledi.   Pervin, “Halkın seçilmiş temsilcilerini yargılayamazsınız, HDP’yi yıldıramazsınız. İşte bu salona bakın yılmayacağımız, korkmayacağımızı buradan bir kez daha göreceksiniz” dedi.   ‘Çalışmaların ikinci aşamasına geçeceğiz’   Yerel seçim tartışmalarını ilk aşamasında önemli ölçüde hazırlıkların tamamlandığını ifade eden Pervin, bölgede Kürt partilerle ittifak görüşmelerinin sonuç alıcı biçimde devam ettiği, batıda ise demokratik ittifak oluşturulması çabası içinde olduklarını vurguladı.   Halkın HDP’nin en doğru adayını ortaya çıkartacağını ve partinin önüne koyacağını dile getiren Pervin, “Önümüzdeki günlerde çalışmaların ikinci aşamasına geçeceğiz. Adaylık başvurusu ve yerellerde ittifak ve ortaklaşma görüşmeleri, adayların netleştirilmesi başlayacak” ifadelerini kullandı.    Aday adayı başvuruları 20 Kasım-5 Aralık tarihlerinde Aday adayı başvurularının 20 Kasım-5 Aralık tarihleri arasında alınacağını duyuran Pervin, şu çağrıyı yaptı: “Buradan çağrı yapıyoruz. Bu ülkede barışı, demokrasiyi isteyen herkesi yerelde siyaset yapmaya, HDP’ye başvuru yapmaya davet ediyoruz.”    ‘Tek bir oyumuz bile pazarlık konusu olmayacak’   İttifak anlayışlarına dair konuşan Pervin, şöyle devam etti: “Bizim belediyecilik anlayışımız halkın doğrudan söz sahibi olması politika olmasına dayanıyor. Bu anlayışla kurulacak olan ittifakların bu demokratik taleplerin bir araya gelmesiyle oluşacaktır. Örgütlü-örgütsüz sivil kesimlere, köy, yöre derneklerine, demokratik kurumlara ve yurttaş girişimlerine kapımız açıktır. Sadece kapıları açmıyoruz onların da kapılarını çalmaya hazırız. Halkımızın haberi olmadan bir adım bile atmayacağız. Yukarıdan aşağıya tüm süreçler halkın gözü önünde olacak. Tek bir oyumuz bile pazarlık konusu olmayacak.”   Pervin, halkın karşı olduğu hiçbir şeyi kabul etmeyeceklerinin altını çizdi.   Yerelin de ötesinde merkezi de belirleyecek   Pervin,  konuşmasının devamında şöyle dedi: “Faşizmin alabildiğine tırmandırıldığı, demokratik yaşamın sıfırlanmaya çalışıldığı bir süreçte bu yerel seçimler hiç kuşkusuz stratejik bir önem taşımaktadır. Gelecek on yılları belirleyecek bir niteliğe sahiptir. Tek adam rejiminin çözüleceği, kırılma yaşayacağı nokta yerel seçimlerdir. Aslında yerelin de ötesinde merkezi de belirleyecek bir seçim olacaktır 31 Mart seçimleri. AKP’nin kaybedeceği yerel seçimler, meşruiyeti zaten tartışmalı olan tek adam rejimini Saray’a hapsedecek ve çözülme sürecini hızlandıracaktır. Bu açıdan 31 Mart’ı, özellikle 7 Haziran’ın, 1 Kasım’ın, 16 Nisan’ın ve 24 Haziran’ın bir devamı olarak görüyoruz ve bu seçimlere böyle yaklaşacağız. Demokratik siyaseti parlamentodan silemediler atamadılar, yerel yönetimlerde de silmelerine atmalarına asla izin vermeyeceğiz. Yerellerde iktidarı AKP’nin faşist zihniyetine asla teslim etmeyeceğiz.   İttifak anlayışımız tepede değil tabanda   Türkiye'de ki mevcut gidişattanherkes rahatsız. Partimiz; Kürtlerin, Türklerin, Alevilerin, Sünnilerin, Süryanilerin, Arapların, Romenlerin, Çerkezlerin, ismini sayamadığımız bütün halkların ve inançların, kadınların, gençlerin yani özgürlük talebi olan tüm kesimlerin mücadelesinin öncüsü ve taşıyıcısıdır. Partimizin ittifaklarını genişletme, faşizme karşı toplumun tüm ezilen kesimlerini bir araya getirerek bir demokrasi cephesi oluşturma görevi devam etmektedir. Geçmiş zamanlarda yaptık bugün de yapacağız yarında yapmaya devam edeceğiz. Önümüzdeki yerel seçimlerde de bu bir araya gelme çabamız devam edecektir. Halklar, ezilenler, yoksullar, emekçiler ittifakının bir araya gelmesi, hayat bulması, örgütlenmesi için çaba göstermeye devam edeceğiz. Bizim ittifak anlayışımız tepede değil tabanda, kapalı değil şeffaf olacaktır. Bununla neyi kastediyoruz? Halkın güncel ekonomik, demokratik talepleri etrafında kurulacak ilkeli ittifaka kapımız şimdiden açıktır. Yoksulluğa karşı her tür dayanışmayı güçlendirmeye de hazırız.    Halkın önüne çıkacak yüzleri kalmadı   Hedefimiz gaspçı kayyum siyasetini geçersiz hale getirmek. AKP'nin her defasında kayyumlara sarılması siyaseten kaybettiklerinin göstergesidir. İzledikleri siyasetin toplumda bir karşılığının olmadığını kendileri de fark ettiler ve bunu çok iyi biliyorlar. O yüzden karşımıza yargıyla, güvenlik güçleriyle, askerle, gaspçı kayyumla çıkıyorlar. İnanın ki kayyumların olduğu yerlerde AKP’lilerin halkın önüne çıkacak yüzü kalmamış. Buna gittiğimiz her yerde tanıklık ediyoruz.     Kayyumların usulsüzlükleri Ankara’dan Van’a yolu olur!   Sayıştay raporları, kayyum atanan DBP'li belediyelerdeki usulsüzlükler ortadır. Bu gaspçı kayyumların yaptığı usulsüzlükler ve yolsuzluklar Sayıştay raporlarıyla da belgelendi hepiniz çok yakından takip ediyorsunuz. Bizim belediye başkanlarımızla ilgili tek bir kalem dahi yolsuzluk saptayamayan Sayıştay’ın, özellikle AKP’li gaspçı kayyumların yolsuzluk ve usulsüzlüklerini bir bir tespit ettiğini görüyoruz. Muhtemelen Recep bey yakında Sayıştay’ın başına da bir kayyum atayacak çünkü kendi görevlendirdiği kayyumlarla ilgili usulsüzlükler ve yolsuzluklar gün yüzüne çıkmış durumdadır. Sayıştay, 3’ü Büyükşehir olmak üzere 13 kayyum belediyesinde toplam 196 usulsüzlük ve yolsuzluk tespit etti. Şimdi bunları kayyumların atandığı yerleri özellikle baz alarak tek tek değerlendirmek isteriz. En büyük yolsuzluk Van’da yapılmış. Van kayyumu yol yapım onarım maliyeti 300 bin TL iken yandaş şirkete 3.5 milyon TL ödeme yapılmış gibi göstermiş! Tek kalemde 3 milyon TL yolsuzluk ve usulsüzlük yapılmış. Depremin yaralarını sarmaya çalışan Van halkına yaptıklarına bakın. Dersim Belediyesi’ne ait mallar kayyum tarafından İlim Yayma Cemiyeti’ne süresiz şekilde peşkeş çekilmiş. Batman Kayyumu, Hazinenin gecekondu fonu olarak gönderdiği paraları fona kaydetmeyerek başka yerlerde kullanmış. Gaspçı kayyumların yaptıkları elbette buradan anlatmakla bitmez. Yolsuzluk ve usulsüzlüklere dair belge ve raporlar uç uca eklense neredeyse buradan Van’a kadar ulaşacak.    Sandıklarda görüşeceğiz   Halka kayyumlardan kurtulacağı sözü veriyoruz. Evet 31 Mart, halklarımızın baharına dönüşürken, gaspçı kayyumlar da sandıklarda sonbahar yaprakları gibi teker teker dökülecek. HDP’nin çınar ağacı yemyeşil rengi ile ülkeye renk katacak. 31 Mart akşamı ülke çınar ağacının rengine dönüşecek. Biz AKP’nin zulmüne karşı direnirken, birileri de çıkmış, akıldışı akıl dışı bir takım iddialarda bulunuyor. Neymiş? HDP, AKP ile gizli gizli görüşüyormuş şunu net bir şekilde vurgulayalım; görüşmüyoruz ama görüşeceğiz. Saatini tarihini de buradan verelim. 31 Mart tarihinde sandıklarda görüşeceğiz AKP ile. Bunu herkesin böyle bilmesi gerekiyor.      Müzakere değil mücadele ediyoruz   Müzakere değil mücadele ediyoruz. Bodrumlarında canlar yanan Cizre’nin, sokaklarında panzerlerin çocukları ezdiği Amed’in, ormanları yakılan Dersim’in, meydanlarında çocuklarını arayan Cumartesi annelerinin olduğu İstanbul’un, işçileri diri diri madene gömülen Soma’nın, katırlara parçalanmış cesetleri yüklenen Roboski’nin mücadelesini veriyoruz. Biz biliyoruz ki bu mücadelede ne ilk ne de sonuz. Faşizmi yıkana, halkları özgürleştirene, bu ülkeyi bir özgürlük bahçesine çevirene kadar bu mücadelemiz devam edecek. Mücadele devam ederken direniş de devam edecek. Demokratik çözüm ve barış; parti olarak en önemli stratejik hatlarımızdan biridir. Ancak bizler bir halkın iradesine tecrit uygulayan, halkın belediyelerini gaspçı kayyumlara teslim eden, Eş Genel Başkanlarımızı Figen Yüksekdağ’ı, Selahattin Demirtaş’ı, milletvekili arkadaşlarımızı zindanlara atan, onları cezaevinde tutan anlayışı, Türkiye’nin demokrasi güçlerine ve muhalefetine her gün zulmeden, yüzbinlerce kişiyi işinden eden, işçiye, emekçiye kan kusturan zihniyet ile görüşmeyiz. Görüşmüyoruz. Bunu buradan bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum.    AKP sağlıkta kendi kadrolaşmalarının önünü açıyor   Gaspçı zihniyetin zulmünü yaşayan bir diğer kesim de emekçiler. Geçen hafta Meclis Komisyonu’ndan geçirilen torba yasayla doktorların çalışma hakkı başta olmak üzere birçok hakkı gasp edildi. Haksız bir şekilde ihraç edilen 7 bin sağlık emekçisinin ve 2 bine yakın tıp fakültesi mezununun bu ülke sınırları içerisinde mesleğini icra edememesi için AKP adeta duvar örüyor.  Sağlıkta kendi kadrolaşmalarının önünü açıyorlar. Doktorların çalışma hakkının gasp edilmesinin Türkiye’de zaten sorunlu olan sağlık sistemini daha da sorunlu hale getiriyor. Bir yanda hastane olmayan il ve ilçeler hala varken, hastalar birçok bölümde il il dolaşırken, öte yandan var olan hastanelerde yeteri düzeyde doktorun olmadığını biliyoruz" dedi.    Darbenin siyasi ayağı nerede?   Darbenin siyasi ayağı nerede? Halen görev başında olduklarını ve açığa çıkarılmadıklarını biliyoruz. Çünkü ucu kendilerine dokunuyor. Darbeyi fırsat bilerek, doktora, hekime, kamu emekçisine, öğretmene, emekliye, işçiye savaş açan bir iktidarla karşı karşıyayız. Asıl darbe budur. 15 Temmuz Darbesi’ni bir fırsat olarak değerlendiren AKP, yüzbinlerce ihraç varken bir de istihdamı artırdıklarını söylüyorlar. AKP Genel Başkanı istihdamı artırdığını, milyonlarca işsize çözüm bulduğunu söylüyor.    Onurlu direnişi selamlıyoruz   TÜİK’e göre 2002’den bu yana istihdam oranı yılda ortalama binde 2 artmış. Sadece binde 2. Yüzde 1 bile değil. Bunların tasasının işsizlik, istihdam olmadığını biliyoruz. Tek dertleri iktidarlarını ve yandaşlarını ayakta tutmak. Bu tek adam yönetimiyle halk daha fazla yoksullaşacak. Enflasyon, döviz, faizler almış başını gidiyor. Ülkenin iflasa doğru gittiğini görmüyorlar. Her gün kapanan işyerlerine bir yenisi ekleniyor. Her yerde işçi kıyımı yaşanıyor. İşçilere sefalet ücreti reva görülüyor. İş cinayetleriyle işçiler ölüme sürükleniyor. Bunları görmüyorlar. 3. Havaalanı işçileri insanca yaşam istediği için tutuklandı. Flormar işçileri 183 gündür grevdeler. Cargill işçileri 200 gündür eylemde. Sendikaya üye oldukları için işten atılan TARİŞ işçileri gözaltına alındı. Biz buradan bütün işçilerin bu onurlu direnişini selamlıyor ve sahipleniyoruz. Onların yanındayız ve yanlarında olmaya devam edeceğiz.   Leyla Güven'in yanındayız   Sayın Öcalan ile görüşmeler yapıldığında, bu ülkede kan akmadığına, kimsenin yaşamını yitirmediğine, hiçbir evin önüne tabutların gitmediğine, çözüm sürecinin AKP tarafından bitirilmesi ve çatışmalı süreç ile birlikte tekrar ölümlerin yaşandığına tanıklık ettik. Çözüm sürecinin bitirilmesiyle birlikte Öcalan üzerindeki tecrit ağırlaştırıldı ve bu topraklarda binlerce insanımız hayatını kaybetti. Sayın Öcalan’a yönelik uluslararası hukuksuzluk ve ağırlaştırılmış tecrit devam ederken, bir hukuksuzluk da Hakkari Milletvekilimiz ve DTK Eş Başkanı Leyla Güven’e yönelik sürdürülmektedir. Hakkari halkının iradesi olan sevgili Leyla Güven, hukuksuz bir şekilde diğer arkadaşlarımız gibi AKP-MHP iktidarı tarafından cezaevinde rehin tutuluyor. Leyla arkadaşımız, geçtiğimiz haftaki duruşmasında, tecridin bir insanlık suçu olduğunu belirtti ve tecridin sadece bir kişiye değil bir halka uygulandığını söyledi. 'Bende bu halkın bir parçası ve evladı olarak Sayın Öcalan’a yönelik tecridi reddediyorum' dedi ve süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi kararı aldı. Leyla'nın bu eylemini bizde sahipleniyoruz.    Komplo para ödülü ile devam ediyor   20 yıl önce Sayın Öcalan’ı Türkiye’ye teslim edenler, bununla Kürt ve Türk halkları arasında boğazlaşma sağlamaya çalışanlar, komplolarını şimdi de para ödülleri ile sürdürmeye çalışıyor. Bu tür karanlık yöntemlerle sorunları çözeceklerini sanıyorlar. Bu yaklaşım Ortadoğu halklarına, Kürt halkına hakarettir. Dünyanın tüm servetini de ortaya koysanız bu zihniyetle ne bu sorunu çözebilirsiniz ne de Kürt halkına bir milim geri adım attırabilirsiniz. Ortada bir halkın varlığını, onurunu, kimliğini korumaya yönelik bir sorun vardır. Bunu hala bilmeyenler, görmeyenler artık görmelidir, duymalıdır. Kürt sorunu kişi sorunu değildir, çözüme odaklanmak yerine rehin alarak, öldürerek, para ödülü koyarak çözemezsiniz. Coğrafyamızdaki sorunları Sayın Öcalan’ın da dediği gibi ancak biz burada yaşayan halklar birbirimizin haklarına saygı duyup, birbirimizi tanıyarak, tam hak eşitliği temelinde çözebiliriz. Ölüm, tecrit, rehin alma, halkın iradesini gasp etme hiçbir sorunu çözmedi ve bundan sonrada çözmeyecek. Bunu artık herkesin anlaması gerekiyor.    ÖSO’nun yağmaladıkları zeytinlerin pazarlamasını yapıyorlar   Efrin'de insani kriz giderek artıyor. Bunların özgürlükçü yönetim dediği ÖSO işgali altındaki Efrin’den iğrenç duyumlar alıyoruz. Türkiye’nin denetimi altındaki çeteler bir yandan Efrin’de yağma ve talana devam ederken, bir yandan kadın ve çocukların kaçırılarak fidye istendiğini ve bu yöndeki haberlerin sayısının giderek arttığını görüyoruz. Efrin’de insani kriz giderek ağırlaşıyor ve tarih bize göstermiştir ki,  bu zulümlerin bedeli kimsenin yanına kâr kalmayacaktır. Şimdiye kadar Efrin sınırında duvar ören Türkiye, istila sonrasında çetelere para kaynağı sağlamak ve işgali devam ettirmek amacıyla Efrin’e doğrudan sınır kapısı açmıştır. Efrin’de çetelerin talan ettiği zeytinler Cenevre Savaş Sözleşmesi’ne aykırı bir şekilde hem Türkiye içinde hem de Türkiye dışında pazarlanmaktadır. Bunlar IŞİD’le petrol ticareti yapıyordu bir zamanlar Sarraf’la altın ticareti yapıyordu. Şimdi ÖSO’nun yağlamadıkları zeytinlerin pazarlamasını yapıyorlar.   Er ya da geç insanlık önünde hesap verecekler   Bugün AİHM’de görülen önemli bir dava var. Cizre’deki vahşet bodrumundaki insanlık suçu ile ilgili dava görülüyor. Batman Milletvekilimiz Ayşe Acar Başaran ve Şırnak Milletvekilimiz Hüseyin Kaçmaz AİHM’deki davayı orada takip ediyorlar. Bu insanlık suçunu işleyenlerin er geç adalet önünde hesap vereceğine yürekten inanıyoruz.     Umudumuzu ve kararlığımızı her zamankinden yüksek tutacağız   İçeride ve dışarıda çok yönlü saldırıların arttığı böylesi bir süreçte bize düşen; her zamanki gibi onurluca direnmek, mazlumun, haklının ve insanlığın yanında yer almaktır. Umudumuzu ve kararlılığımızı her zamankinden yüksek tutacağız. Cesaretimizden asla ve asla geri adım atmayacağız. Yürüdüğümüz yoldan eminsek ki eminiz, karşımıza çıkacak engeller ancak ve ancak bizi güçlendirir. Güçlenerek, milyonlar olarak, omuz omuza vererek, eşitçe ve özgürce bir yaşamı hep birlikte kuracağız. Bu karanlık günleri mutlaka aşacak, aydınlık günlere hep birlikte kavuşacağız. Zafer her zaman karanlık karşısında aydınlığın olmuştur bunu hiç kimse unutmasın! Yolumuz ve yolunuz açık olsun hızır hepimizin yardımcısı olsun."