HDP'den cezaevleri için Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na dilekçe 2018-10-30 11:29:47   ANKARA - HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Bayburt, İnebolu ve Bartın cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin yerinde tespiti ve bu ihlallerin giderilmesi için Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na dilekçe verdi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Bayburt, İnebolu ve Bartın cezaevlerinde yaşanan ihlallere ilişkin Meclis İnsan Hakları Komisyonu'na dilekçe verdi. Söz konusu dilekçelerde, cezaevlerinde sorunlar yaşandığı ve insan haklarına aykırı uygulamaların söz konusu olduğu vurgulandı. Neredeyse her gün bir cezaevinden sorunları içeren mektuplara işaret edilen dilekçelerde temel insan haklarının sağlanmasının üzerinde duruldu.    Meral, Bayburt Cezaevi için verdiği dilekçede  tutsakların maruz bırakıldığı hak ihlallerini şu şekilde belirtti:    "*Cezaevinde sosyal paylaşımları nedeniyle bulunan 2 kadın mahpusun 4 ve 6 yaşlarındaki Arin ve Avesta ismindeki çocuklarının cezaevinde bulunuyor oluşu vicdanları yaralamaktadır. Sayıları 700 civarında çocuk Türkiye cezaevlerinde bu kaderi paylaşmaktadır. Bu aynı zamanda çocukların da cezalandırılması anlamına gelmektedir. Cezaevlerine çocuklar için uygun gıda maddelerinin ulaştırılmaması, uygun ve yeterli yatak verilmemesi, oyuncak dahi sokulmaması, ilaçların, ıslak mendillerin dahi cezaevlerine girmesine çoğu kez olanak sağlanmaması, bebeklere süresi geçmiş yahut bozuk mamaların verilmesi gibi uygulamaların söz konusu olduğu bir tabloda çocukların çocukluktan doğan haklarının verilmediğine tanıklık etmekteyiz. Bu konuya derhal çözüm bulunması ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılması aciliyet arz etmektedir.   *Mahpusların askeri nizamla ayakta sayım uygulaması Bayburt Cezaevi'nde de söz konusu olmaktadır. Bu uygulama onur kırıcıdır. Bu uygulamayı kabul etmeyen mahpuslar hakkında tutanak tutularak onlara günleri aşan hücre cezalarının verilmesi ise kabul edilemezdir.    *Mahpusların anadilinde savunma taleplerinin kabul edilmemesi ve tercüme masraflarının mahpuslara yüklenmesi uygulaması söz konusu olup yasal mevzuatta yer alan bir hükmün uygulanmaması izaha muhtaçtır. Kişinin savunma hakkı en kutsal ve korunması gereken kişi hakkı olup savunmasını en iyi şekilde gerçekleştirmesine olanak sağlanması elzemdir. Bu bahisle kişinin kendini en iyi ifade edebileceği anadilde savunma hakkı korunmalı ve buna ilişkin gerekli koşullar sağlanmalıdır.   *Bir diğer husus da artık ikincil bir cezalandırmaya dönüşmüş olan ve Türkiye cezaevlerinde yaygınlık kazanan disiplin cezası uygulamasıdır. Disiplin cezaları çoğu kez keyfi olarak verilmekte olup, hakkındaki disiplin cezası gerekçe gösterilerek pek çok mahpus yasaların kendilerine tanıdığı haklardan yararlandırılmamaktadır. Örneğin disiplin cezası gerekçesi ile mahpuslara hücre cezası verilmesi, nakil taleplerinin kabul edilmemesi, ziyaret, telefon, sohbet hakkı gibi en temel haklarının engellenmesi gibi ağır sonuçlara varan bu uygulama ceza içinde ceza gibi bir durum yaratmaktadır. Kuşkusuz bu uygulama ile mahpuslar ağır bir izolasyona tabi tutulmaktadır.   *Yine tüm cezaevlerinde genelleşen bir uygulama olarak mahpusların ailelerinden ve ikametgâhlarından uzak cezaevlerine sevki bu cezaevinde de yaşanmaktadır. Mahpusların kendi ikametgâhlarından uzak cezaevlerinde bulunmalarının yarattığı en büyük sorun ziyaret hakkının fiilen uygulanmamasıdır. Mahpusların hastalık durumları söz konusu olduğunda bu hakkın uygulanmaması daha fazla mağduriyet oluşturmaktadır.    *Uzak illerden binbir zorlukla gelen mahpus yakınlarına uygulanan kötü muamele, cezaevi önünde saatlerce bekletilmeleri, görüş sürelerinin kısaltılması, ailelere görüşten men cezaları verilmesi yahut bu yollu tehdit edilmeleri, ailelerin detaylı aramaya tabi tutulması, aileler ile mahpusların fiziki temaslarının engellenmesinin yarattığı tahribat izahtan varestedir.    *Oda değişim taleplerinin reddedilmesi, bir siyasi koğuştan başka bir siyasi koğuşa geçme talebinin 'örgütsel iletişim' gerekçesiyle reddi gibi uygulamaların son derece keyfi olduğu açıktır.   *Mahpusların sağlığa erişim haklarının engellenmesi, bu bahisle hasta haklarının gaspının ise hiçbir izahı yoktur. Sevklerin ya hiç yapılmaması ya da zamanında yapılmasının telafisi imkansız zararlar doğuracağı açıktır. Yine keleple ile muayene dayatması yahut gardiyan nezaretinde muayene dayatması son derece onur kırıcıdır. Bayburt Cezaevi'nde ayrıca hasta bir mahpusun muayene talepleri yerine getirildiği halde 'hastalığı olmadığı' gerekçesiyle koğuşuna gönderilmesi ilerleyen zamanlarda ise meme kanseri olduğunun ortaya çıkması hiçbir şekilde kabul edilemez. Hastalığın zamanında teşhisi ile zaman geçtikten sonra teşhisinin çok şeyi değiştireceği bir gerçeklikte buna sebep olunması çok vahimdir. Ne yazık ki Bayburt Cezaevi'nde hasta mahpuslar bu keyfi uygulamalara maruz kalmakta olup yaşam hakları tehdit altındadır.    *Cezaevinde mahpusların iaşelerinin yeterince karşılanmaması, kötü beslenme koşullarının dayatılması insan haklarına aykırı olmakla birlikte sağlıklı bireylerin dahi hasta olmasına neden olacak düzeydedir. Cezaevinde çocukların da kaldığı düşünülecek olursa son derece sakıncalı bir durum ile karşı karşıya olunduğu açıktır.   *Mahpusların sık sık koğuşlarının aranması, mahremiyetlerinin gözetilmemesi, özel eşyalarına el konulması da sık yaşanan sorunlardandır. Dünya klasikleri arasında yer alan romanlara dahi sakıncalı olduğu gerekçesiyle el konulmasının ise açıklanabilir bir yanı yoktur.   *Mahpusların Adalet Bakanlığı başta olmak üzere çeşitli kurumlara gönderdikleri dilekçe ve sivil toplum kuruluşları yahut kişilere gönderdikleri mektupların yerlerine ulaştırılmaması söz konusu olup bu konuda keyfiyet olduğu açıktır.    Cezaevinden tarafıma iletilen talepler yukarıdaki şekilde sıralanmış olup, taleplerin her biri hem yasal dayanağa sahip taleplerdir hem de temel insan haklarıdır. Cezaevleri hiç kuşku yok ki eza evleri değildir. Bu nedenle yasalarla ve uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınan hakların temini ve bu hakların uygulanması için her türlü önlemin alınması devletin sorumluluğundadır. Her kim olursa olsun, bir kişi hangi suç kapsamında cezaevinde bulunursa bulunsun temel insani haklarından alıkonulamaz. Bu aynı zamanda ceza kanunlarının da öngörüsündedir. Aksi halde cezaevleri kişinin her türlü biçimde toplumdan, ailesinden soyutlandığı yerlere dönüşecektir ki bu durumun ortaçağdaki uygulamalardan farkı kalmamaktadır. Evrensel hukuk sistemlerinde de bu durum mahpusun temel haklarının sağlanması biçiminde yürütülmektedir."   Meral, Bartın Cezaevi için verdiği dilekçede ise, tutsakların taleplerini şu şekilde sıraladı:    *Sağlık sorunları için yapılan taleplere zamanında yanıt verilmesi, acil durumlarda da yine hastanın aynı gün revire çıkması için gerekli işlemlerin yapılması, hastane sevklerinin süresinde yapılması, kalp krizi gibi durumlarda hastanın ambulans ile hastaneye götürülmesi, muayene esnasında gardiyan bulunmaması ve kelepçe uygulamasının kaldırılması ile yeşil reçeteli ilaçların mahpuslara verilmesi,   *Yasada açıkça yer alan spor, sohbet, kurslara ve atölye çalışmalarına katılım, kütüphaneden yararlanma hakkı, resim malzemelerinin mahpuslara verilmesi, açık alanlardaki tel örgülerin kaldırılması,   *Mahpuslar için öngörülen 10 kitap sınırlamasının kaldırılması, mahpuslara gönderilen yayın ve kitapların verilmesi,   *Posta, mektup, kargo gibi mahpuslara gönderilen belge ve mektupların bekletilmeden aynı hafta içinde mahpusa verilmesi,    *Provokasyon yaratan mahpusların koğuşlarının ayrılması,   *Mahpuslara gönderilen battaniye, çarşaf, nevresim, defter, kalem gibi malzemelerin sahiplerine teslim edilmesi,   *Ziyaretçilerin ziyaret saatlerinin değiştirilerek bu hakkın kullanımının engellenmesi ve ziyaret saatine geç kalmış olanların ziyaret hakkının uygulanması,   *Kürtçe TV kanalları ile Yol TV, Süper TV yayınlarından mahpusların istifade etmelerinin sağlanması,   *Mahpuslara ait olan ve depoda bulunan TV, semaver, buzdolabı vb ortak kullanım için bulunan eşyaların iadesi,   *Odaların boyanması ve dezenfekte edilmesi,   *Deforme olmuş tüm yatak ve nevresimlerin değiştirilmesi,   *Toplu fotoğraf çekimlerinin eskiden uygulandığı gibi uygulanmasına devam edilmesi,   *Mahpusların infaz hâkimliklerine, Cumhuriyet Başsavcılıklarına, Adalet Bakanlığına ve benzeri kurumlara yazmış oldukları dilekçelerin ilgili kurumlara gönderilmesi.    Cezaevinden tarafıma iletilen talepler yukarıdaki şekilde sıralanmış olup, taleplerin her biri hem yasal dayanağa sahip taleplerdir hem de temel insan haklarıdır. Cezaevleri hiç kuşku yok ki eza evleri değildir. Bu nedenle yasalarla ve uluslararası sözleşmelerle garanti altına alınan hakların temini ve bu hakların uygulanması için her türlü önlemin alınması devletin sorumluluğundadır. Her kim olursa olsun, bir kişi hangi suç kapsamında cezaevinde bulunursa bulunsun temel insani haklarından alıkonulamaz. Bu aynı zamanda ceza kanunlarının da öngörüsündedir. Aksi halde cezaevleri kişinin her türlü biçimde toplumdan, ailesinden soyutlandığı yerlere dönüşecektir ki bu durumun ortaçağdaki uygulamalardan farkı kalmamaktadır. Evrensel hukuk sistemlerinde de bu durum mahpusun temel haklarının sağlanması biçiminde yürütülmektedir."   Meral söz konusu dilekçelerinde ayrıca, Bandırma Cezaevi'nde de yaşanan hak ihlallerinin de yerinde incelenmesini istedi.