Meclis’te yangın tartışması 2024-06-25 21:06:31   ANKARA - Meclis Genel Kurulu’nda konuşan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Böyle bir valilik olmaz, böyle bir devlet yönetimi olamaz, böyle bir devlet terbiyesi de olamaz. Devlet buysa biz bu devleti kabul etmiyoruz” dedi.   Meclis Genel Kurulu’nda konuşan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Mêrdîn ve Amed’de çıkan yangınlara dikkat çekti. Konuşmasını yaparken AKP sıralarından devletin yangına müdahale ettiği ve ilk andan itibaren orada olduğu iddia edilince vekiller arasında gerginlik yaşandı.    ‘İktidarın felaketi önleme yaklaşımı yok’     Bunun sıradan bir afet olmadığını vurgulayan Gülistan, çok büyük bir ihmalin yaşandığını kaydederek, “Göz göre göre 15 insanımızın yaşamını yitirdiğinin altını çizmek istiyorum. Şimdi, bu ülkede insan hayatı sudan ucuz; ne yazık ki öyle, insan hayatının hiçbir değeri yok. Hele hele söz konusu olan AKP Hükûmeti olunca. Bu ülkedeki her doğal afet ya da her olay bir felakete dönüşüyor. Yangın olur, felakete dönüşür; deprem olur, felakete dönüşür; sel olur, felakete dönüşür. Neden? Çünkü bu ülkedeki iktidarın felaketi önlemek, afeti önlemek, insan hayatını önemsemek, insan hayatını korumak gibi genel bir yaklaşımı olmadığını görüyoruz” diye belirtti.    ‘Helikopterlerden birini neden Diyarbakır’a göndermediniz’   Yangının çıktığı ilk andan itibaren DEM Parti’nin belediyelerinin, eş başkanlarının, vekillerinin seferber olduğunu belirten Gülistan, “Bakanlığı bizzat ben aradım ve ulaştım, dedim ki: Helikopter gönderin, yangını insanlar söndüremiyor, çok büyük bir alana yayıldı, acilen havadan müdahale edilmesi gerekiyor, karadan müdahaleyle durabilecek bir yangın değil. Sonuç ne oldu biliyor musunuz Başkanım? Sonuç, müdahale etmediler. Neymiş? Gece görüşlü helikopter yokmuş. E, iki üç yıl önce Muğla'da yangın çıktığında helikopterler ve uçakların, yangın söndürme uçaklarının müdahale etmediği bütün Türkiye'nin gündemi olmuştu. Sonra aynı Bakanlık açıklama yaptı, dedi ki: ‘Biz 10 tane gece görüşlü yangın söndürme helikopteri aldık.’ Soruyorum: O 10 tane gece görüşlü yangın söndürme helikopterinden bir tanesini niye Diyarbakır'a göndermediniz, bir tanesini niye Mardin'e göndermediniz? Niye bizim yangınımıza, bölgedeki yangına bir helikopter gelmiyor? Bunu buradan yüksek sesle sormak zorundayız” sözlerini kullandı.   DEDAŞ’ı aklamaya çalışıyor   Gülistan devamında şu sözleri kullandı: “Diyarbakır Valisi diyor ki: ‘Anızdan çıktı.’ Hangi veriye dayanıyor, hangi bilimsel gerçeğe dayanıyor? Hiç! Sadece dezenformasyon yapıyor ve köylünün alacağı üç kuruş tazminatın da önüne geçiyor. Orada artık -bir çete anlayışıyla- hizmet vermeyen, halkın gerçekten boğazını sıkan DEDAŞ'ı aklamaya çalışıyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? Siz orada kriz koordinasyon merkezi kuracaksınız, içine şunu, bunu katacaksınız, iktidar milletvekili kriz koordinasyonunun içinde olacak ama bizim orada bir sürü milletvekilimiz var, belediye eş başkanlarımız var, zahmet edip aramayacaksınız, kriz koordinasyonuna dâhil etmeyeceksiniz. Bizzat ben İçişleri Bakan Yardımcısına kriz koordinasyon merkezi kurdunuz mu, her türlü desteğe hazırız, iş birliğine hazırız diye söyledim. Siz daha ne kadar bu halkı ve bu halkın temsilcilerini dışlayarak iş yapacaksınız.    Sen kimsin!   Bir taziyenin ortasına gidildiğinde insan üzüntüsünü belirtir ama Mardin Valisi, bizim oradaki milletvekilimizin girişini engelliyor. Sen kimsin ya, kimsin! Halkın seçilmiş milletvekili iki gün, kırk sekiz saat uyumamış, halkın yanında; Vali Efendi koruma ordusuyla gitmiş oraya, bir de yetmiyor, benim milletvekili arkadaşımın oraya girmesini engelliyor. Ya, biraz edep, biraz haya, insan biraz utanır. Bir devlet terbiyesi vardı eskiden ya. Her şey ayaklar altında. Bu kadar keyfekeder bir şey olabilir mi? Valiler AKP'nin il başkanı gibi çalışıyor, AKP'den talimat alıyor, AKP'nin talimatını yapıyor. Bizim yereldeki halkımız şu anda bir mekanizma bulamıyor ya, başvuracağı bir mekanizma bulamıyor, biz karşımızda muhatap bulamıyoruz yerelde.    Devlet buysa bu devleti kabul etmiyoruz   Ben arayacağım o ilin seçilmiş milletvekili olarak Vali Bey benim telefonuma çıkmayacak. Neden? Ben DEM Parti milletvekiliyim diye, öyle mi? Bana oy veren halk, bu ülkenin yurttaşı değil mi? Kimdir ya, hangi yasaya, hangi hakka, hangi hukuka göre benim telefonuma çıkmıyor? Sonuç? Sonuç, orada 15 insan yaşamını yitirdi. İşte, iş birliği yapmamasının, muhatap almamasının sonucu budur. Böyle bir valilik olmaz, böyle bir devlet yönetimi olamaz, böyle bir devlet terbiyesi de olamaz. Devlet buysa biz bu devleti kabul etmiyoruz. Devlet benim yaramı saracak arkadaş. Yok öyle bir dünya! Devlet benim yangınımı söndürecek, devlet Mardin'de yanık ünitesi yapacak, benim yanan halkım ta Urfa'da gidip yanık ünitesinde tedavi olmayacak. Devletse bakanıyla, başbakanıyla kim varsa gidecek, orada halkın yanında olacak, o yangını söndürecek, su taşıyacak ama eğer ateşi harlıyorsa eğer o ateşin altına fitil atıyorsa orada artık bu anlamıyla bir devletten söz edilemez; halkın isyanı bunadır.”