1 Nisan’dan itibaren 4 aşamalı plan hayata geçirecekler! 2024-02-25 09:02:06     Melek Avcı   MÊRDÎN - DEM Parti Nisêbîn Belediyesi Eşbaşkan Adayı Gülbin Şahin Dağhan, 1 Nisan itibariyle yerelde projelerin hayata geçirilmesinin yanı sıra kayyımların tahribatlarını ortadan kaldırmak  için çalışma başlatacaklarını belirterek bunu da  “Kayyım enkazına karşı tespit, hukuki süreç, kurumları geri alma ve aktifleştirme olarak ilerleyeceğiz ” şeklinde 4 aşamada ele alacaklarını vurguladı.    Yerel seçimlere sayılı günler kalırken Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti)  adayları seçim çalışmalarını sürdürüyor. Mêrdîn’in (Mardin) Nisêbîn (Nusaybin) Eş Başkanı Adayları Gülbin Şahin Dağhan ve Selahattin Ay ilçede esnafla ve halkla buluşmaları gerçekleştiriyor, bildiriler dağıtıyor ve kayyım siyasetinin enkazını ortaya koyuyor. Eş Başkan adayı Gülbin adaylığını, Nusaybin halkının coşkusunu ve seçimin ardından kayyımların tahribatlarına karşı hayata geçirecekleri projelere ilişkin konuştu.   “Nusaybin üzerindeki iktidar baskıları, bir Kürt kenti olması, kadın hareketine öncülük eden bir yer olmasından kaynaklı sürekli bir şekilde iktidarın oklarını yönlendirdiği bir kent aslında. Bu sebeple Nusaybin halkı gibi ben de Nusaybinli biri olarak politik doğduk, politik yaşadık ve politik yaşamımızı devam ettiriyoruz.”   *Öncelikle Nusaybin için adaylığınızı tebrik ediyoruz, ön seçim ile sandıktan sizin adınız çıktı. Sizi tanımayanlar için kendinizi ve yürüttüğünüz mücadelenizden bahseder misiniz?   Nusaybin’de doğdum, büyüdüm. 2009 yılında Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım, avukatım. Gençlik zamanlarında Kürt hareketinin içinde çalışmalarda yer aldım. Avukatlığı seçme nedenlerimden biri aslında budur. Nusaybin’in yapısından kaynaklı çok sayıda avukat var, Nusaybin üzerindeki iktidar baskıları, bir Kürt kenti olması, kadın hareketine öncülük eden bir yer olmasından kaynaklı sürekli bir şekilde iktidarın oklarını yönlendirdiği bir kent aslında. Bu sebeple Nusaybin halkı gibi ben de Nusaybinli biri olarak politik doğduk, politik yaşadık ve politik yaşamımızı devam ettiriyoruz. Bundandır ki hukuk okudum. Yaklaşık 11 yıldır avukatlık yapıyorum, daha önce birçok STK’da fiili olarak, parti yürütmelerinde, yönetimlerinde yer aldım. 2014 yılında Diyarbakır’da avukatlık yapıyordum ve BDP’nin il yönetimindeydim. Kürdistan Hukukçular Derneği’ni kurduk. Kürdistan adının dernekler masasında kabul edilmemesinden kaynaklı biz hem ismin hukuki sürecini yürüttük hem de isim değişikliğine giderek Mezopotamya Hukukçular Derneği’ni kurduk. Diyarbakır ve Mardin yöneticiliğini yaptım sonrasında derneğin KHK ile kapatılmasıyla birlikte Özgürlük için Hukukçular Derneği’ni kurduk ve seçim sürecinden hemen önce derneğin Mardin Şube Eşbaşkanıydım ve İHD üyesi olarak da çalışmalar yürütüyordum. Bölgede aslında STK’lar ve parti birlikte çalışmalar yürütüp, ortaklaşıyor. Çünkü hepsi hak bazında hak ihlallerine karşı mücadele etmekte. Her ne kadar siyasi partilerin siyaset yürütmektese de maalesef ki Kürdistan’da aktif siyaset yapanlar siyaset üretmekten çok hak mücadelesi verme misyonu üretmek durumunda kalmıştır. Çünkü bölgede hak ihlalleri var ve hem STK’lar hem parti el ele vererek bir hak mücadelesine öncülük etmeye çalışıyor. Bu nedenle gençliğimden beri yapabildiğim kadarıyla hak mücadelesinde yer almaya çalıştım. Kürt hareketi, kadın hareketi ve sonrasında da çocuk hakları alanında çalışmalar yürüttüm.    “Nusaybin bir kadın kenti, bir kadın kenti olduğu için daha önce yerel yönetimde sürekli olarak kadının siyasette aktif olduğu, kadının yerel yönetimde aktif olduğu süreçlerden geçtiğimiz için şuan seçim startını, öncülüğünü kadın arkadaşlar yapmakta.”   *Ön seçimler yapıldı, seçim startı verildi ve çalışmalara baktığımızda son hız sürüyor. Nusaybin halkı seçim sürecini nasıl geçiriyor, çalışmalar nasıl ilerliyor?   Nusaybin’de bir ön seçim süreci geçirdik aslında bu ön seçim Nusaybin halkını seçime hazırlayan bir durum gibi oldu. Ön seçime katılımın yoğun olması insanların demokrasiden yana aktif katılım sağlayabileceği bir alanın var olduğunu yine gösterdi. Özellikle kadın arkadaşların ön seçime katılımına baktığımızda Nusaybin’in ciddi anlamda hem seçime hazır olduğu hem de kadın arkadaşların seçime öncülük ettiğini gösterdi. Bundan çok hoşnutuz. Çalışma alanında da kadınlar var. Nusaybin bir kadın kenti, bir kadın kenti olduğu için daha önce yerel yönetimde sürekli olarak kadının siyasette aktif olduğu, kadının yerel yönetimde aktif olduğu süreçlerden geçtiğimiz için şuan seçim startını, öncülüğünü kadın arkadaşlar yapmakta. Bu konuda ciddi anlamda kadın kenti, kadın rengi olan Nusaybin layığıyla seçime hazırlanmaya çalışıyor.   "Bir önceki dönemde de edinmiş olduğumuz gözlemlerden yola çıkarsak maddi anlamda ve şehrin aurası (çehresi) anlamında çok ciddi enkaz devraldık. Kayyım belediyeleri gasp ettiğinde yöneldiği kazanımlarımız kadın ve gençlik alanında elde ettiğimiz kazanımlarımızdı."    * Halk iradesi ile seçilen belediyelerin 3’ü hariç tümüne iktidar tarafından çeşitli gerekçelerle kayyım atandı. Kayyımların bıraktığı borç ve ekonomik tahribatın yanında manevi zarar da sürekli ortaya konuluyor. Kayyımların bıraktığı bir tahribat var bunlarla nasıl mücadele edeceksiniz? Plan projeleriniz neler olacak?   1 Nisan sabahı fiziki olarak kayyımlardan belediyelerimizi devralacağız ama şunu belirtmek gerekir ki biz belediyeyi yönetme fikriyatını halkın seçmiş olduğu eş başkanlarımızdan devralıyoruz. Biz şunu söyledik, hiçbir zaman kayyım siyasetini kabul etmedik, etmeyeceğiz. Evet, kayyım siyaseti iki dönemdir yaşanıyor. Nusaybin’den örnek vermek gerekirse Ayşe Gökkan’dan aldığımız kadın belediyecilik kültürüyle devam edeceğiz, bu özveriyle, bu anlayışla devralacağız. Bir önceki dönemde de edinmiş olduğumuz gözlemlerden yola çıkarsak maddi anlamda ve şehrin aurası (çehresi) anlamında çok ciddi enkaz devraldık. Kayyım belediyeleri gasp ettiğinde yöneldiği kazanımlarımız kadın ve gençlik alanında elde ettiğimiz kazanımlarımızdı. Nusaybin’de Ayşe Gökkan döneminde Gülşilav Kadın Sığınma Evi yapılmıştı. Mardin’in tamamında hatta Mardin merkezde bile hala kadın sığınma evi bulunmazken Ayşe Gökkan döneminde ciddi bir özveriyle ve halkın da katılımıyla kadın sığınma evi kuruldu. Orası hem sığınma evi hem de şiddete maruz kalmış kadın arkadaşların eğitim görme, kendi benliğini tanıma ve var etme, kadın mücadelesinde yer almaya ilişkin bir birim olarak orası devam etti. Bir diğer örnek, parklara kadınların isimlerinin verilmesiydi. Parklardan birine Kader Ortakaya ismi verildi, bu da halkın ortak talebiyle oldu ki o süreçte demokratik belediyecilik anlayışıyla halkın onayına sunularak parklara isimler, şehrin yapısını etkileyecek yapılar yapıldığında bir ön seçime tabi tutma oluyordu. O kararlar sadece bizlerin değil halkın katılımıyla demokratik biçimde alınmış kararlardı. Kayyım atandıktan sonra mücadele edip şeklini değiştirmeye çalıştığı ilk yerlerden biri Gülşilav Kadın Sığınma Evi oldu. Evi kapatarak başka birimlere devretti. Hatta ikinci dönem kayyımı o binanın varlığından dahi rahatsız olarak yeni yapılmış olan ve halkın yararı için farklı alanlarda kullanılma ihtimali varken, o tahammülsüzlük ne dereceye vardı ki binanın tamamının yıkımını gerçekleştirdiler. Parkların isimleri değiştirildi, şehrin aurası değiştirilmeye çalışıldı ve Kürt hareketine, yerel simgelere ilişkin herhangi bir simge bırakmamaya çalıştılar. Merkezi bir yönetim anlayışı ve müdahale ile ilçedeki sembolik yapıları, isimleri, şekilleri ve yeri geldiğinde kadın kazanımlarının tamamını tek tek yok etmeye çalıştılar.   Bunlardan bir tanesi de Mitani Kültür Merkezi’ydi; Gençler için oluşturulmuştu. Yerel belediyecilik halkın elindeyken bu kültür sanat merkezi oluşturulmuş ve gençleri uyuşturucu ve fuhuştan korumak için için; kültürel sanatsal hatta Kürt dili açısından kendini geliştirebileceği kursların, kütüphanenin, tiyatro salonunun, çalışma bölümünün olduğu ciddi kapsamlı bir kültür merkeziyken kayyım atandıktan sonra sadece iktidarın seçim süreçlerinde kullandığı konferans yerlerine dönüştürüldü ve müdahale edildi.     Yapılan yapılara dahi tahammülsüzlük vardı. O tarihten bugüne iki kayyım döneminde de çalışmaların içerisindeyiz. Son süreçlerde Nusaybin’de uyuşturucu kullanımı gençler arasında çok arttı ve kullanım yaşı düştü. Fuhuş yine aynı biçimde ve artık bu sosyal medyalarda paylaşılacak kadar arttı. Bununla mücadele için çalışmalar yürütüyoruz ve belediyeleri aldığımız andan itibaren özellikle kadın kazanımları ve bu tarz durumları yok etmek, en aza indirmek için öncelikli projemiz tüm merkezlerimizi kurulum amacı çerçevesinde yeniden aktifleştirmektir. Mitani Kültür Merkezi’ni gençlerin kullanımına açacağız ve gençlerin kendilerini geliştirebileceği merkezler haline getireceğiz. Çünkü biliyoruz ki kendini geliştiren gençlerin yoğun olduğu yerde uyuşturucu kullanımının da fuhuşun da ve farklı kötü alışkanlıkların da ister istemez azalacağı ve gençlerin bunu kendi iradesi ile bertaraf edeceğidir. Bunun için önceliklerimiz kadınların kendini geliştireceği merkezlerin aktifleştirilmesi, gençlerin kültür sanat ve dil alanında kendini geliştireceği merkezlerin olmasıdır. Çalışmalarımızı bu yönde yapacağız. Bir diğeri ise kayyım döneminde neler yaşandığı, hangi tahribatların yapıldığını deşifre etmek. Çalışmaya başlamadan önce bu deşifreye yapmak zorundayız. Çünkü neler yapabiliriz, hangi kazanımlar yerinde hangisi talan edilmiş göstereceğiz. Belediyenin birçok kurumunun bakanlıklara devredildiği, iktidara yakın kurumlara vakıflara devredildiği bilgisini aldık. Bunları öncelikli biçimde deşifre edeceğiz. Çünkü halkın biz seçilmişleri orada görmesinden sonra bizden talepleri de olacaktır ve bu talepleri haklı talepler, belediyeye bağlı kurumların aktifleştirilmesi talebidir. Biz aslında hangisi belediyeye bağlı hangisi değil onu tespit edeceğiz. Belediyeden hukuksuz biçimde alınan kurumlar için hukuki süreç başlatacağız. Tespit, hukuki süreç, kurumları geri alma ve aktifleştirme olarak ilerleyeceğiz.   “Nusaybin’in havasından, suyundan, toprağından ciddi anlamda faydalanıp ekonomik gelir elde edeceğimiz bir fırsat var iken biz bunu görmezden gelip sistem eliyle dışarıya bağlı bir şekilde yaşıyoruz. Belediyelerin üstlenebileceği misyonlar sadece hizmet, işçi alımı, park bahçe ve yeraltı çalışmaları değildir. Burada yapmayı hedeflediğimiz yerelin dinamiklerini aktifleştirerek kadın ve gençler eliyle üretime dayalı kooperatifler kurmak:”   * Gençler demişken, yoğun bir göç görüyoruz hem Kurdistan’da hem de batıda. Nisêbîn’de de göç olduğu belirtiliyor. Özellikle iktidarın yarattığı yıkım ve ardından ekonomik geleceksizlik. Bunun önüne geçmeye yönelik yerelde proje ve yol haritanız var mı?   2015-2016 döneminde Nusaybin’de yaşananlardan kaynaklı ciddi bir göç yaşandı fakat sonrasında kente ciddi bir dönüş gerçekleşti. Bundan kaynaklı dolaşan Nusaybin’in boşaltıldığı fikri tamamıyla yanlış bir fikirdir ve dışarıda sistemin halk arasında yaymaya çalıştığı bir fikirdir. O süreçten sonra kentte ciddi bir dönüş ve ciddi bir sahiplenme başladı. Son süreçte sadece Nusaybin’de değil Türkiye’nin genelinde iktidar eliyle yaşatılan ekonomik krizden, Kürdistan’da sosyo-ekonomik yapının değiştirilmeye çalışılmasından ve gençlerin iş bulamamasından, kültür sanat alanında etkinlik yapamamasından kaynaklı Avrupa’ya ciddi bir göç yaşandı. Bu alanda yapabileceğimiz şey, yerel yönetimlerde ekonomiyi kalkındırmak. Ekonominin yerel yönetimler eliyle yerinden yöneterek kalkındırılabileceği bir anlayışla yola çıkıyoruz. Çünkü bizim sürekli olarak eleştirdiğimiz ve kabul etmediğimiz merkezi sistemdir. Merkeziyetçi sistem bir ekonomik kriz içinde. Evet, yerele de yansıtılan bir kriz var ama biz Orta Doğu’da ve Mezopotamya’da yaşıyoruz. Gençler arasında şu algı yaratıldı “Avrupa’nın taşı toprağı altındır” ama değil Mezopotamya’nın taşı toprağı altındır ve taşı toprağı altın olan bu bölgede elimizden geldiğince hem kadın hem gençlere yönelik ekonomik alanda yapmak istediğimiz projelerin başında da üretime dayalı kooperatif sistemleri oluşturmak geliyor. Nusaybin’in havasından, suyundan, toprağından ciddi anlamda faydalanıp ekonomik gelir elde edeceğimiz bir fırsat var iken biz bunu görmezden gelip sistem eliyle dışarıya bağlı bir şekilde yaşıyoruz. Belediyelerin üstlenebileceği misyonlar sadece hizmet, işçi alımı, park bahçe ve yeraltı çalışmaları değildir. Burada yapmayı hedeflediğimiz yerelin dinamiklerini aktifleştirerek kadın ve gençler eliyle üretime dayalı kooperatifler kurmak. Her ne kadar iktidar eliyle bunların önünde hukuki engeller oluşturulmaya başlansa da biz bunu yerelde güçlendirerek hem maddi hem manevi destekle halkı bu konuda bilinçlendirerek kooperatifçilik sistemini aktifleştirmeye çalışacağız. Bununla beraber ekonominin burada bir nebze de olsa rahatlaması halinde göçler de azalacaktır.   “Elbette belli bazı süreçlerde sistemin baskısından kaynaklı belli kentlerde sessizlik oluşuyor ama seçim startı verildiği andan itibaren bu sessizlik yerini bir coşkuya bırakıyor. Bunu Nusaybin’de de gördük; her ne kadar sessizlik olduğu algısı yaratılmaya çalışılsa da biz seçim startını verdiğimizden bu yana ciddi bir ses, sahiplenme ve katılım gördük. Bu sebeple herkesi oylarını istediği irade doğrultusunda kullanmaya davet ediyoruz.”   * Son olarak, seçim bölgeniz Nisêbîn başta olmak üzere, Kurdistan’da ve batı illerinde oy kullanacak olan seçmeninize çağrınız nedir?   Hem genel seçimlerde hem de yerel seçimlerde sürekli biçimde hem aktif katılımla hem söz sahibi olarak bir şeylerin değiştirilebileceği, düzeltilebileceği ve kazanımlarımıza atılan ellerin bu yöntemle çekilebileceğini belirttik. Evet, her şey seçim değildir ama seçimden çıkan sonuçların da belli hak ihlalleri yaratan sistemlerde ciddi bir cevap olduğu kanaatindeyiz. Katılım neden yüksek olsun ve herkes sandığa gitsin istiyoruz çünkü her birimizin, her bir alanda temsiliyeti var. Her ne kadar fiziki ve bireysel olarak siyasi parti içinde yer almamış olsak da çağrımız şudur hepimiz kendi evimizde, mahallemizde, kentimizde söz sahibiyiz, bu söz sahipliği gereği sesimizi orada kullanmakla iktidarlara ve kazanımlarımız üzerinde şiddet uygulamaya çalışan sistemlere karşı ciddi bir cevap olacağımız kanaatindeyiz. Başta Nusaybin olmak üzere bütün Kurdistan’da ve Türkiye’de Kürt ve diğer halkların sandığa gitmesin talep ediyoruz. Biz aslında buna mecburuz, biz kendi kazanımlarımızı elimizde tutabilmek için, elimizden gasp edilenlere karşı mücadele etmek için, çocuklarımızın geleceği için, kadınlar olarak kendi kanımızla mücadele sonucu elde ettiğimiz kazanımları alıp geliştirebilmemiz için sandığa gitmek zorundayız. Buradan ezilmiş olan halkların ve ezilmeye çalışılan halkların sesi olabilmek ve buradayız demek için sandığa gitmeliyiz. 31 Mart günü halkların sorumluluk bilinciyle o sandığa gideceğini düşünüyorum. Elbette belli bazı süreçlerde sistemin baskısından kaynaklı belli kentlerde sessizlik oluşuyor ama seçim startı verildiği andan itibaren bu sessizlik yerini bir coşkuya bırakıyor. Bunu Nusaybin’de de gördük; her ne kadar sessizlik olduğu algısı yaratılmaya çalışılsa da biz seçim startını verdiğimizden bu yana ciddi bir ses, sahiplenme ve katılım gördük. Bu sebeple herkesi oylarını istediği irade doğrultusunda kullanmaya davet ediyoruz.