‘Barışa Ses Olalım’ çağrıcıları: Abdullah Öcalan barışmanın olanaklarını doğurdu! 2024-01-07 12:20:27   İSTANBUL – Aralarında müzisyen, yazar ve edebiyatçıların bulunduğu 13 çağrıcının açıkladığı “Barışa Ses Olalım” Deklarasyonu’nda, “Sorunun muhataplarından biri olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler barışmanın olanaklarını doğurmuştu. Toplumun çok büyük bir bölümünün rıza gösterdiği süreç tekrar başlayabilir. Toplumsal barış için cesaretli olmalı. Diyalog kurmaktan, konuşmaktan korkmamalı. Muhatap konumundaki herkese açık çağrımızdır, hükümet baskı, tecrit ve savaş siyasetinden vazgeçmelidir” çağrısı yapıldı.   Aralarında müzisyen, yazar ve edebiyatçıların bulunduğu 13 çağrıcı, Taksim Hill Otel’de “Barışa Ses Olalım” Deklarasyonu’nu basın toplantısı ile açıkladı. Toplantının yapıldığı salona, “Barışa Ses Olalım” pankartı asıldı. Toplantıya ise Mezopotamya Kültür Merkezi (NÇM) sanatçıları ile çok sayıda edebiyatçı, müzisyen, ressam ve sinema sanatçısı katıldı.   Toplantı, fotoğrafçı Özcan Yaman’ın açılış konuşması ile başladı.   Çağrıcı isimler   Oyuncu Jülide Kural, Belgesel sinema yönetmeni Nejla Demirci, ressam Sevinç Altan, müzisyen Cevdet Bağca, sanat eleştirmeni ve ressam Feyyaz Yaman, yazar Fırat Cewerî yönetmen Haşim Aydemir, yönetmen İlham Bakır, müzisyen Mikail Aslan, fotoğrafçı Özcan Yaman, yönetmen Sırrı Süreyya Önder, tiyatro akademisyeni Süreyya Karacabey, besteci ve söz yazarı Şanar Yurdatapan’ın çağrıcı olduğu deklarasyon metnini yazar Ayşegül Devecioğlu okudu.   ‘Özgür bir geleceği birlikte örelim’   563 imzacı ismin, cumhuriyetin ikinci yüz yılında demokratik, halkçı ve özgürlükçü bir niteliğe kavuşması karşısındaki engellere dair itirazlarını paylaştıklarını belirten Ayşegül, Türkiye’nin geleceği konusunda kaygılı olduklarını ifade etti. Ayşegül, “Bu çoklu kriz ortamında mütevazı bir ses olma isteğindeyiz. Keza bugün biz susarsak, yarın konuşacak kimse kalmayabilir. Bir yüz yılı heba eden Türkiye’nin yeni bir yüz yılı daha heba etmesine seyirci kalmayacak olan biz sanat ve edebiyat insanları, tüm etnik, inanç ve kültürel kimliklerinin özgürce yaşadığı, baskılanmadıkları, pogromlara uğramadıkları bir geleceği birlikte örmeyi öneriyoruz” dedi.   ‘Yeni bir görme biçimine ihtiyacımız var!’   Ayşegül, devamla şunları kaydetti: “Yasamanın iktidarın baskısı altında olduğu, bağımsız yargının ‘tek adam rejimi’ eliyle bağımsızlığını yitirdiği, laik ve özgür eğitimin çağın gerisine düştüğü, üniversitelere ve halkın belediyelerine kayyım atandığı, kadınların şiddete uğradığı, beyin göçünün had safhaya ulaştığı, gençliğin gelecek kaygısıyla ülkeyi terk ettiği bu kekre zeminde yeni bir söz söylemenin, yeni bir cümle kurmanın sorumluluğundayız. İnkar ve asimilasyondan kaynaklı sorunların çözümünde demokratik olanaklarının dışlandığı, şiddetin bir politika olarak sürekli güncellendiği toplumsal ve ekonomik krizlerin derinleştiği bu atmosferde, yeni bir bakma ve görme biçimine ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz.   Tecrit ve savaş politikaları krizleri derinleştiriyor   Başta Kürtlerin demokratik talepleri ve Alevilerin inanç özgürlüğü olmak üzere, birçok insani hak talebi yüz yıl boyunca ötelendi, çözüme kavuşturulmayıp, halklarımız arasında bir ayrışma olgusu olarak iktidarlara konsolidasyon sağlandı. Halklar ve kültürler arasındaki ayrışmalar derinleştirildi. Çoklu krizlerle baskı altına alınan kamuoyu, iktidarın ağır manipülasyonu altında. Türkiye’ye hükümet edenler, toplumu gerçek gündeminden koparıp, tali gündemle oyalıyor. Tecrit uygulamaları otokratik iktidarın elinde bir yönetim aparatına dönüşmüş durumda. Toplum, ideolojik ve politik bir kuşatmanın altında. Tecrit ve savaş politikaları toplumsal ve ekonomik krizleri derinleştiriyor.   Tutsakların talepleri müzakere ile çözülmeli   Binlerce insan siyasi görüşlerinden dolayı, hukuksuz olarak hapiste tutuluyor ve adeta siyasi rehine durumunda. Cezaevlerinde yaşanan ve insan haklarına aykırı olan uygulamalar gün geçtikçe artmaktadır. Şu günlerde binlerce siyasi tutsak tecrit uygulamalarına karşı açlık grevinde. Açlık grevindeki siyasi tutsakların talepleri dinlenmeli, müzakere yolu ile çözülmelidir. Bizler Türkiye’nin sorunlarını müzakere yöntemiyle çözülmesi gerektiğine inanıyoruz.   Abdullah Öcalan barışmanın olanaklarını doğurdu   2013 yılında başlayan ve halkta büyük barışma umudu yaratan ‘Çözüm Süreci’ kıymetli bir deneme olarak yaşandı. Sorunun muhataplarından biri olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler barışmanın olanaklarını doğurmuştu. Toplumun çok büyük bir bölümünün rıza gösterdiği süreç tekrar başlayabilir. Toplumsal barış için cesaretli olmalı. Diyalog kurmaktan, konuşmaktan korkmamalı.”   İktidara çağrı: Tecrit siyasetinden vazgeçmeli!   Muhatap konumundaki herkese açık çağrıda bulunan Ayşegül, “Evrensel hukukun ve insan haklarının ortaya koyduğu koşullar dönemin siyasi temsilcileri tarafından tereddütsüz yerine getirilmeye muhtaçtır. Hükümet baskı, tecrit ve savaş siyasetinden vazgeçmelidir. Biz sanat ve edebiyat insanlarının bu fikir ve önerilerinin, toplumsal barış inşasını arzulayan herkesin sahipleneceğine inanıyoruz” sözleriyle seslendi.   Barışı yeniden kurma çağrısı   Metnin ardından Feyyaz Yaman söz aldı. Feyyaz, “Bugün barışı konuşmak için bir aradayız. Ama bunu yaparken çerçevemiz sanat alanında oldu. Sanat hiçbir zaman bugünkü kadar büyük bir şiddet mağduriyet haksızlık ortamında yaşamamıştı. Sesi hiç bu kadar kısılmamıştı. Bütün bu durumların her birinde görüyoruz ki sanatçıların sadece ekonomik anlamda yaşadığı zorluklardan kaynaklanmıyor bu sessizlik. Sanatçılar oyun oynayamıyor, yazarlar kitabını yazamıyor. Bütün bu krizin asıl sebebi toplumsal mutabakatın hukuki düzlemde de bozulmuş olmasıdır. Bugün bütün dünyada yaşadığımız bu sessizleştirme ortamı bizi hak aramaya sevk ediyor. Sanat artık eğer eleştirel bir dil konuşacaksa, o zaman ilk önce hakları ve halkların bir aradalığını örmek zorundadır. Bütün bu sessizlik sorunlarının başladığı nokta barışın masasının yıkıldığı noktadır. Bir imha sürecini sürekli olarak dayatanlara karşı sanatçıları bir arada durmaya ve bu ihtiyaca davet ediyoruz. Bunun için yapacak bir şeyimiz var, gerçek anlamda diyaloglar süreci üretmeye ihtiyaç var. Bu farklılıklar ortamında uğradığımız haksızlıkları, ortak haklılık düzlemimizde bir araya getirip savunmak zorundayız. Biz sanatın öz gücüne inanlar olarak bu barışı yeniden kurmaya herkesi davet ediyoruz” çağrısını yaptı.   Ardından toplantı sona erdi.