'Elimizin hamurunu yerel yönetimlerin her alanına bulaştıracağız!' 2023-12-15 11:51:55     ANKARA - Kadın Meclisi toplantısında konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, kadınların belediyeleri kayyımlara ve kayyımcı anlayışı asla kaptırmayacağını belirterek, “‘Eş başkanlık eşit temsiliyet mor çizgimizdir’ diye en güçlü şekilde yerel yönetimlere hazırlanacağız . Elimizin hamurunu yerel yönetimlerin her alanına bulaştıracağız. Çünkü bizler kadın özgürlükçü yerel yönetimler diyerek yola çıkanlarız. Bunu hayat geçirenleriz” dedi.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi, siyasi gelişmeler ve seçim gündemine ilişkin partilerinin genel merkez binasında bir araya geldi. Burada yapılan toplantının açılış konuşmasını DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları yaptı.    ‘Tecrit ortadan kaldırılmalıdır’   Türkiye’de siyasi gündemin karmakarışık olduğu bir dönemde ekonomik krizin tavan  yaptığı bir dönemde, ve yoksulluğun tavan  yaptığı bir dönemde kadın meclisi toplantısını gerçekleştirdiklerini söyleyen Tülay, “Hapishanede, başlamış olan açlık grevlerine destek mahiyetinde ve özü itibariyle Türkiye’de İmralı’da devam eden tecridin kırılması için ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması için aynı zamanda Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi için hapishanelerde şu anda açlık grevleri devam ediyor. Dışarıda kadınlar, anneler, barış talep edenler, Kürt kadınlar adalet nöbetindeler. Buradan onların başlatmış olduğu nöbeti selamlıyorum. Biz bir kez daha diyoruz ki tecrit bir insanlık suçudur. Tecrit ortadan kaldırılmalıdır” dedi.   Açlık grevleri   Açlık grevlerinin daha ağır bir tabloya dönüşmeden önce mutlaka bu konudaki taleplerin yerine getirilmesi gerektiğine dikkat çeken Tülay, “Anaların barış taleplerinin geri çevrilmemesi çok önemlidir. Bu, toplumun uzlaşısı için bu toplumda Kürt halkının duygusal bir kopuş yaşamasının önüne geçmek için acil ve elzem adımlardan birisidir. Yine sözlerime başlarken Alevi Kadınlar Birliği’nin Almanya’da gerçekleştirmiş olduğu dördüncü kongresini bir kez daha selamlıyorum. Biz elbette kadınlar olarak mesajımızı kendilerine gönderdik, buradan bir kez daha başarılar diliyoruz. Avrupa’daki kadınların bu örgütlenmesine Türkiye’ye yansımaları itibariyle çok değer verdiğimizi belirtmek isterim” ifadelerini kullandı.    ‘İktidarın kadına yönelik şiddetin utanç tablosu’   8 Kasım’da İstanbul’da cenazelere yönelik gerçekleştirilen saldırıları kınamak amacıyla basın açıklaması yapıldığını anımsatan Tülay, cenazelerin ailelere dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayacak kadar acı ve vahşet dolu bir şekilde karton kutulara konulup, kargoyla ailelerine teslim edildiğini paylaştı. Tülay, “Bununla ilgili kadınların başlatmış olduğu bir çalışma, derneklerin başlatmış olduğu bir çalışmaya Gençlik Meclisimiz destek vermek üzere 8 Kasım’da bir basın açıklamasına katıldı. Ve orada gençler aleni bir şekilde işkence gördü. MYK üyemiz ve Gençlik Meclisimizdeki kadın temsilcimiz olan Edanur İbrahimoğlu çok ağır bir işkenceyle karşılaştı. Hepiniz o fotoğrafı gördünüz. O kocaman gözündeki morluk, şişkinliği bu iktidarın kadına yönelik şiddetinin utanç tablosudur” sözlerini kullandı.   Tülay’ın konuşmasının satır başlıkları şöyle;   “İstanbul’da bu şiddeti ve gözaltıları protesto etmek için kadınlar bir araya gelmek istedi ve yine orada da engellendiler. Aynı zamanda il binamız içinde gerçekleşen basın açıklamasında, bütün Türkiye kamuoyu şunu gördü, o kolluk kuvvetinin kadınların saçlarını tutam tutam nasıl kopardığını gördük. O masada o saçları gördüğümüz zaman insanın içindeki öfke çok daha fazla birikiyor. Eskiden işkenceyi kapalı kapılar ardından karakollarda işkence hanelerde yaparlardı, şimdi iktidar işkenceyi açık aleni sokakta kadınların saçını başını yolacak şekilde yapıyor. Gözlerini şişiriyor. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil. Buradan gençlik meclisimiz ve Edanur yoldaşımızla dayanışma içinde olduğumuzu bildiriyoruz. Asla iktidar bu yaklaşımı gençlik meclisimizi kadınların mücadelesinin önünde engel teşkil edemeyecek. Özel harp politikası olarak uyguladıkları özellikle Kürt gençleri üzerinde ağırlıklı olarak uyguladıkları uyuşturucu ve çeteleşme politikalarına karşı gençlik meclisinin ortaya koyduğu bu güçlü duruşun yanındayız, Edanurların yanındayız. Yine aynı gün başka bir şiddete tanık olduk. JINNEWS muhabiri Elfazi Toral ve Demokratik Modernite çalışanı Sema Korkmaz yine benzer bir şiddete maruz kaldı. Burada özellikle basın emekçilerine özgür basına yapılmış olan bu haksızlıkları ve baskıları kabul etmemiz mümkün değildir. Özgür basın geleneğinin kalemi kırılmaz merceği çatlatılamaz. Makul yandaş ve cinsiyetçi medyaya karşı özgür basının sesi olmaya devam edecek.    Ya bir yol bulacağız yada bir yol açacağız   Bizler aynı zamanda bütün bu şiddet sarmalı içerde başta partimiz olmak üzere Türkiye’deki bütün devrimci demokrat ve sosyalist güçlere yurtsever güçlere boyun eğdirmeyi hedefleyen Kobanê Kumpas Davası devam ediyor. Kobanê Kumpas Davası’nda yargılanan kadınlar kendileri yargılanmıyor onlar bu sistemi bu rejimi bu erkek egemen sistemi kadınları siyasi ve kamusal alanın dışına itmek isteyen sistemi en sert şekilde yargılamaktadır. Bakın sevgili Sebahat Tuncel savunmasında neler söylemiş? Dünya deneyimleri bize göstermiştir ki örgütlü kadın gücü kapitalizmin değişmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’deki zihniyeti de korkutmaktadır. Devlet tarafından Kürt kadınlara dönük saldırılar kadın örgütlerinin kriminalize edilmesi, bu korkunun yansımasıdır. Kadın siyasetçilere ve aktivistlere dönük baskı politikaları yeni değil ama kız kardeşlerimiz gibi zulme karşı direnmek bize miras kalmaktadır. Ya bir yol açacağız ya bir yol bulacağız. Evet yaşanan bu haksızlıklara karşı bu siyasi kumpas davalarına karşı biz kadınlar tıpkı Sevgili Sebahat’in söylediği gibi; ‘ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız’.    2024 yılı bütçesi savaş bütçesidir   Bizler yine bugünlerde bütçe görüşmelerinin yoğun gündemi içindeyiz. Parlamentoda 36 gün komisyon aşamasında devam etti ve şimdi genel kurul sürecinde görüşmeler devam ediyor. Yıl sonuna kadar da görüşmeler devam edecek. Biz parlamentodaki konuşmamızda da tek tek milletvekillerimiz, kadın vekillerimiz ortaya koyduğu tutumda da bir kez daha şunu ifade ettik: Bu bütçe erkek bütçesidir, savaş bütçesidir, toplumsal cinsiyet rollerinin bu topluma derinleşmesini sağlayan bütçedir. Ve bütçe tek başına iktisadın sadece kuru rakam değildir, aynı zamanda iktidarın politikasıdır dedik. Politik tercihlere dayanan bir bütçe yapma süreci. Bu politik tercihlerini ne yazık ki kadınlardan yana erkek egemen sistem ve otoriterleşmeden yana yaptığını iyi biliyoruz bu iktidarın. 2024 bütçesi aslında cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk bütçesidir. Ve ilk bütçe ne yazık ki yüzyıllık geleneğin yolunda olmaya devam eden bir bütçe olarak karşımıza çıktı. Bizler orada da yaptığımız açılış konuşmasında a partimizin görüşlerini bildirirken demokratik bir ekonomik programın ve bununla ilgili acil bir eylem planının hayata geçirilmesini orada da savunduk.    Kadın Bakanlığı’nı kesinlikle kuracağız   Bu bütçe kadının emeğini görmeyen, depremzedeyi görmeyen bir bütçe. Bu bütçe yoksulluğun kendisini bizatihi görmeyen, kadınların yoksulluktan dolayı ödediği ağır bedelleri görmeyen bir bütçe ve bizim buradaki en temek önerimizi bu bütçe toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe olmalıdır dedik. Bu bütçede engelli kadınlar da yok, bu bütçede KYK yurtlarındaki kadınlar da yok. Bu bütçede parası olmadığı için okuyamayan genç kadınlar yok, mevsimlik tarım işçileri yok, bakım hizmeti adı altında eve kapatılmak zorunda, düşük ücretle eve kapatılmak zorunda olan kadınlar var. Engelli kadınlara da size iş alanı yeterince olmayacak, sembolik olarak belli kurumlara engellileri alacağız diyerek aslında onları da eve hapseden bir bütçe. Bu bütçeye karşı demokratik bütçemizi ortaya koyduk, bu bütçede kadın olmalı dedik, bu bütçede kadına yönelik şiddetle mücadele etmek için, farkındalık yaratmak için, bütün toplumsal alanlarda değişim ve dönüşümü geliştirmek için her bakanlığın özel olarak kadınlarla ilgili bütçe ayırması gerektiğini savunduk. Kadınların güvencesiz çalıştırılmasına karşı işsizliğe karşı bu bütçede bir mücadelenin yürütülmesi gerektiğini savunduk ve yine bizler, bu bütçede kadın bakanlığını kuracağımızı ifade ettik. Kadın Bakanlığı’nı kesinlikle kuracağız. Kadın Bakanlığı tıpkı diğer bakanlıklar gibi kendi bütçesini görüşen bir bakanlık olacak. Buna da sözümüzü bütün kadınların huzurunda bir kez daha veriyoruz.    Kadınlar belediyeleri kayyımlara ve kayyımcı anlayışı asla kaptırmayacak   Önümüz yerel seçimler. Elbette Türkiye'nin temel gündemlerinden biri. Yerel seçimlere nasıl bir strateji ile gideceğimizi önemli oranda kamuoyu ile paylaştık.  Ve bu yerel seçimlerde en fazla önemsediğimiz şey yerelden ve yerinden demokratik bir yönetimin inşa edilmesi konusunda başta kadınlar olarak partimizin bu konuda vereceği emek. Belediyemizin bütçesini toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe yapmak konusundaki kararlılığımızı aslında geçmiş dönemde yönettiğimiz belediyelerde bizler göstermiştik. Bir kez daha belediyelerimizi kayyımlardan tek tek alarak toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeyle bir anlayışla bir bütçe sistemi ve anlayışıyla yöneteceğimiz altını çizmek isteriz. Elbette hazırlayacağımız kadın beyannamenizde 5 yıllık programımızı da bunun üzerine şekillendireceğiz. Bu konuda yıllara dayalı bir birikime ve pratiğe sahibiz. Kayyım atamalarıyla bizleri sindirmeye çalışanlar halkın iradesini gasp edeceğini zannedenler şunu çok iyi bilsinler ki kadınlar belediyeleri kayyımlara ve kayyımcı anlayışı asla kaptırmayacak. Kendi üretim alanlarımızı bizler yeniden oluşturacağız. ‘Eş başkanlık eşit temsiliyet mor çizgimizdir’ diye en güçlü şekilde yerel yönetimlere hazırlanacağız . Elimizin hamurunu yerel yönetimlerin her alanına bulaştıracağız. Çünkü bizler kadın özgürlükçü yerel yönetimler diyerek yola çıkanlarız. Bunu hayat geçirenleriz. Yerel yönetimleri belediyelerden ibaret görenler kadınların iradesini gasp ederek belediyelerin etrafını o dev duvarlı örenleri diyoruz bizler o dev duvarları tek tek yıkacağız. Belediyelerin bahçelerine demokrasi ve insanlık ekeceğiz.    Kendimizi ve kentimizi hep birlikte örgütleyelim   Ve bizler DEM Parti Kadın Meclisi olarak çağrımızı yineliyoruz. Gelin Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nden aday olalım. Söz ve karar mekanizmalarının tamamını kadınlarla birlikte oluşturalım. Kadına yönelik şiddetle mücadele merkezlerimizi sizlerle birlikte yeniden hep beraber kuralım. Üretim alanlarımızı yeniden oluşturalım. Kooperatiflerimiz danışma merkezlerimizi kültür sanat birimlerimizi kadınlar olarak gelin hep birlikte oluşturalım. Gelin kendimizi ve kentimizi hep birlikte örgütleyelim. Çağrımızı buradan yineleyelim.  Özellikle adaylık başvuruları hali hazırda devam ederken Türkiye'nin doğusu batısı kuzeyi güneyi her yerden bütün kadınların adaylık başvuruları yapması için çağrımızı yineliyorum.    Eşbaşkanlık sistemiyle bizler yerel yönetimlere zaten hazırlıklarımızı yapıyoruz   Bizler elbette kent uzlaşısı dediğimiz yöntemle aday belirleme sürecine gideceğiz eş başkanlık eşit temsiliyetten ödün vermediğimizi zaten bir kere daha ifade etmemize bile gerek yok. Eşbaşkanlık sistemiyle bizler yerel yönetimlerle zaten hazırlıklarımızı yapıyoruz. Aynı zamanda belediye meclis üyeliklerinde kadın temsiliyetinin önemini vurgusunu bir kere daha yapmak istiyorum. Kent uzlaşısı dediğimizde o kentin bütün dinamikleri aklımıza gelir. Kadın hareketi gençlik hareketi doğa ve insan hakları savunucuları demokratik kitle örgütleri yöre dernekleri sivil toplum örgütleri her kesimin vicdanını yansıtacak, her iradeyi o yerel yönetimlerin bir iradesi motifi haline getirecek çalışmaları kent uzlaşısı yöntemiyle hayata geçirmek için çabalarımız devam ediyor. Bununla ilgili her kentte yapılacak olan kent uzlaşısı çağrısına Türkiye’deki bütün kadın hareketinin bu konuda kulak vermesi ve bütün kadın kurumlarının bu çağrıya kulak vermesi destek ve ortak olması konusunda yine o kurumlara da çağrılarımızı burada yineliyoruz.    Neden iktidarınız döneminde kadın cinayetleri yüzde bin 400 arttı?   25 Kasım’ı geride bıraktık. Bizler alanlarda kadına yönelik şiddete karşı mücadele ederken kolluk kuvvetinin bu iktidarın erkek egemen anlayışının şiddetiyle bir kez daha karşı karşıya kaldık. Türkiye’nin birçok yerinde kolluk kuvveti tarafından kadınlar şiddet gördü. 25 Kasım etkinliklerine katılan kadınlara Ankara emniyeti ailelerini tek tek arayarak kadınlarla ilgili tehditler savurmuşlar. Bununla ilgili tehditlere maruz kalan kadınlar bir suç duyurusunda bulunmuşlar. Onlarla da burada dayanışma içinde olduğumuzu belirtiyoruz. 25 Kasım konuşmasını yine dayanamayıp yine Erdoğan yaptı. 25 Kasım konuşmasında Erdoğan şu vurguyu yaptı. Gerçekten enteresan bir vurgu. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizin olumsuz bir etkisi olmadı dedi. ‘Kadına yönelik şiddet temel politikamızdır’ dedi. Ve bizi buna inanmadık. Biz kadınlar siz bu kadar kadına yönelik şiddetle mücadele ettiyseniz biz bunları neden görmedik. Neden sizin iktidarınız döneminde kadına yönelik şiddetle kadın cinayetleri yüzde bin 400 oranında arttı. Neden 6284 sayılı kanun tartışmaya açıldı. Neden kadınların nafaka hakkı tartışmaya açıldı. Neden kadınlar evlerine gitsin, işe karışmasın sadece çocuk doğursun dediniz. Neden kadınların sağlık hakkını elinden alan, kürtaj hakkını elinden alan adımlar attınız. O zaman siz burada kadına yönelik şiddetle mücadele değil tam tersine İstanbul Sözleşmesi’nden çekilecek kadına yönelik şiddetin kadının ikinci sınıf insan olmasını kamusal alandan çekilmesi evine kapanmasının ve kadına karanlık günleri yaşatacak şiddetin önünü açacak işler yaptığınızın cevabını biz buradan sizlere veriyoruz.    Özgürlük mücadelemizi vermeye devam edeceğiz   Sadece Kasım ayında 33 kadın katledilmiş, 24 kadının da şüpheli ölümü gerçekleşmiş. Bu şüpheli ölümlerin önemli bir bölümünün kadın cinayeti olduğunu, kadınların erkekler tarafından katledildiğini biliyoruz. Bize dayatılan bu hayata bu toplumsa cinsiyet rollerine 5 bin yıldır hayır diyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz. Dün olduğu gibi bugün de bu mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Bizleri yaşamdan koparmak isteyen bizleri toplumsal cinsiyet rollerine mahkum etmek isteyen bizleri eve kapatmak isteyen, bizleri ortaçağın karanlık günlerine geri götürmek isteyenlere inat, bizlere hayatlarımıza karışanlara yaşam biçimlerimize karışanlara inat bizler özgürlük diyeceğiz. Bizleri savaşlarda katleden, savaşlarda kadınların bedenlerini teşhir eden anlayışa karşı bölgemizde de Ortadoğu’da da barış demeye devam edeceğiz. Bizler barışın annelerinin bembeyaz, pırıl pırıl tülbentleriyle barışı nasıl haykırmaya devam ediyorsa Kürt sorunu çözülsün artık haykırışlarını sürdürüyorsa bizler de bu haykırışın daha büyük bir ses getirmesi ve yankılanması için mücadelemize devam edeceğiz. İstanbul sözleşmesini savunmaya devam edeceğiz. Bugüne kadar kazanılmış haklarımızı elimizden almak isteyen bu otoriter faşist rejime karşı biz kadınlar özgürlük mücadelemizi, örgütlü mücadelemizi vermeye devam edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum, mücadeleye devam diyorum. vardık, varız, var olacağız, jin jiyan azadi.”