Tülay Hatimoğulları: Demokratik ekonomi programımızı hayata geçireceğiz 2023-12-11 19:46:04   ANKARA -  Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri başlayan 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Bizler bize dayatılan bu insanlık dışı hayatı kabullenmemeliyiz. Demokratik bir yaşamı inşa etmek, ortak davamızdır. Bizler demokratik cumhuriyeti inşa edecek, demokratik ekonomi programımızı hayata geçireceğiz.   Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları,  Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri başlayan 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmelerinde konuştu.   ‘Onlar saraylarda yaşarken yurttaşımız ekmek alamıyor’   2024 bütçesinin 36 gün boyunca komisyonda görüşüldüğünü, başta partileri olmak üzere muhalefetin verdiği bütün önergelerin AKP ve MHP oylarıyla reddedildiğini söyleyen Tülay, ortaya çıkan bütçe taslağının AKP ve MHP oylarıyla muhtemelen onaylanacağını belirtti. Tülay, “Bütçe sadece rakam değil, siyasi tercihtir. Ne yazık ki AKP iktidara geldiği günden bugüne uyguladığı neoliberal politikalarla tercihlerini halktan emekçiden yana değil de sermaye ve yandaşlardan yana yaptı. Bütün yurttaşların eşit hakkı olması gereken Beytül-Mal’ı parça parça yandaşlarına, aile çevrelerine, fonculara ve sermayeye peşkeş çekiyorlar. Onlar zevki sefa ve şatafat içinde saraylarda, konaklarda yaşarken yurttaşlarımız değerli yurttaşlarımız ne yazık ki ekmek alamıyor evlerine. İşte 2024 bütçesi tam da budur Cumhuriyetin ikinci yüzyılında bu bütçe olarak bu şekilde tarihe geçecek” dedi.   ‘Milyarlarca insanın payına açlık ve yoksullu düşüyor’   Küresel ölçekte özellikle ABD’de morgatch kriziyle birlikte bütün dünyayı bir krizin kapladığını, şimdi ise krizin her tarafı sarmış durumda olduğunu dile getiren Tülay, “Neoliberalizmin sardığı çoklu krizler ve sorun yumağı gittikçe büyüyor. Çin ekonomisiyle birlikte emperyalist güçlerin rekabeti daha da kızıştı  şimdi artan savaşların nedeni budur. Tek kuşak projesine karşı G20 ülkeleri Yeni Dehli’de yaptıkları toplantıda Hindistan-Ortadoğu- Avrupa ekonomik koridorunu oluşturdular. Emperyalist güçler dünyayı parça parça yeniden paylaşmaya çalışırken işçinin emekçinin kitlelerin ve milyarlarca insanın payına açlık ve yoksulluk düşüyor. Yine emperyalist güçler bu ekonomik dağılımı krizi yönetebilmek için dünyada sağcı ırkçı popülist erkek yönetimlerin hakim olduğunu görüyoruz bu bir tesadüf değildir” diye belirtti.   ‘İktidar üzerine düşeni yapmadı sadece mesaj verdi’   Dünya Ekonomik Formu’nda dikkat çeken konuları anımsatan Tülay, forumda, “Bizler bu krizi yönetmeye çalışırken burada itirazlar yükselebilir. Bu itirazları dünya ölçeğinde nasıl yönetmeliyiz?” sorusu üzerine durduklarını kaydetti. Tülay, “İşte bugün AKP’nin burada sopayla toplumu yönetmeye çalışmasının bir nedeni de emperyalizmin bu kararını Türkiye’de hayata geçirmesinin sonucudur. Buradaki yurttaş diyor ki ‘açım ben, yoksulum ben, barınamıyorum ben’, onlar diyor ki ‘sen teröristsin, sesini çıkaramazsın, aç uyuyacaksın ama ses edemeyeceksin.’ Sendikacı diyor ki grev hakkımı kullanmak istiyorum, ‘otur yerine’ diyor, ‘sen teröristsin, grev hakkını da kullanamazsın.’ Bu faşizan sürecin dünya ölçeğinde nasıl ilerlediğine baktığımızda Rusya- Ukrayna savaşı, Afrika’daki savaşlar ve çatışmalar, Dağlık Karabağ, Yemen, Suriye ve Irak. Tüm bunlar, bunun sonucu. Ne yazık ki değerli yurttaşlarımız, İsrail’in Gazze’ye yönelik yürüttüğü operasyon ve savaş da bunun ürünüdür. Şu an Gazze’de çok çok büyük bir vahşet yaşanıyor. Bu parlamentonun çok temel gündemlerinden biriydi ama ne yazık ki bu iktidar üzerine düşeni yapmadı, sadece mesaj verdi. Kendini muhalefet zannederek sadece çıkıp şu kürsülerden ya da Erdoğan uçakta yaptığı açıklamalarda, ateşkes çağrısında bulundu. Oysa siz muhalefet değilsiniz, iktidar sizsiniz, yetki sizin elinizde. Muhalefet şu çağrıyı yaptı sizlere; İsrail ile bütün askeri ve ticari anlaşmaları feshedin çağrısı yaptı. Buradan bir kez daha bu çağrıyı yineliyoruz; ve İsrail’e de çağrımız, acil bir ateşkesin ilan edilmesidir. Sizlere de çağrımız, mevcut olan yürütmeden gelen gücünüzü kullanın ve bir yaptırım uygulayın diye çağrımızı yineliyoruz” ifadelerini kullandı.   Tülay’ın bütçe üzerine yaptığı konuşmanın devamı şöyle:   “Filistin gibi ateş hattında olan çok daha başka yerler de var değerli arkadaşlar. Yine biz Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak bu kürsüde çok sık ifade ettik. Kuzey ve Doğu Suriye’de devam eden savaş ve çatışmalar yıllardır iktidarın emriyle bombalanıyor oralar. Sivil insanlar katlediliyor, sivil insanların yaşam alanları, hastaneleri, okulları, içtikleri su şebekeleri her yer paramparça ediliyor. İHA ve SİHA’larla suikastler düzenleniyor. Biz bunu kabul etmedik, etmeyeceğiz. Rojava’da Kürt halkı Arpa haklarıyla birlikte IŞİD gibi dünyanın başına bela olmuş bir örgüte geri adım attırmayı başarmıştır. Onurlu bir mücadele yürütmüşlerdir. AKP iktidarı ve ortağı ile birlikte İsrail’in zalimliğini anlatarak kendi zulmünü anlatarak örteceğini zannediyor ama yanılıyor.    ‘Filistin sorunu da Kürt sorunu da statü eşitlik sorunudur’   Bakın Kürt sorunu çözülsün dedik. Toplum bölünür ülke bölünür dediniz. Tam tersi ülke daha çok güçlenir. Kürt sorunu çözülseydi neler olabileceğin çok konuştuk. Şunun altını kalın kalın çiziyoruz. Filistin sorunu da Kürt sorunu da statü eşitlik sorunudur. Bu konuda bu parlamentoya çağrımızı yineliyoruz. Gelin bu sorunun çözümü konusunda hep birlikte kanallar açalım, masalar kuralım, diyalog oluşturalım. Kürt sorunu barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmelidir. İmralı tecridi kalkmalıdır. Şimdi de biliyorsunuz tecridin kalkması için cezaevlerinde devam açlık grevleri var. Açlık grevleri daha ağır bir tabloya dönüşmeden, Kürt sorunun çözümü konusunda adım atılmalı, tecrit ortadan kaldırılmalıdır.  Türkiye Kürt sorunu çözebilen bir ülke pozisyonuna gelirse bütün Ortadoğu’ya Afriya örnek olabilecek barış hareketinin de başını çekebilir.     ‘İmralı tecridi kalkmalı’   Gelin bu sorunların çözümü konusunda kanallar açalım masalar kuralım diyalog kuralım. Kürt sorunu demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmelidir. İmralı tecridi kalkmalı ve şimdi tecridin kalkması için cezaevlerinde devam eden açlık grevleri var. Açlık grevleri ağır bir tabloya dönüşmeden Kürt sorunun çözümü konusunda adım atılmalıdır. Tecrit ortadan kaldırılmalıdır. Türkiye, Kürt sorununu çözebilen bir pozisyona gelirse bütün Ortadoğu’ya Avrupa’ya örnek olacak barış hareketinin başını çekebilir. Hani diyor ya Filistin sorununun çözümünde garantör olabiliriz o zaman bu garantörlük teklifiniz halklar nezdinde de ülkeler nezdinde de bir karşılık bulur. Kürt sorunu çözülürse savaşa ve mermiye ayrılan kaynakların yerine aç insanların karnı daha fazla doyar. Bu ne zordur ne de hayaldir. Yeter ki bu konuda hep birlikte niyet edelim.    Demokratik Ekonomi Programı   Bir utanç tablosu çizelim denilirse hakikaten AKP iktidarının uyguladığı neoliberal politikalar sonucunda açığa çıkardığı bütçeleri anlatabiliriz. 2024 bütçesi de bunlardan birisidir. Bakın sadece seçim sonrası şekere 11 kez çaya 4 kez zam yapıldı. Demsiz su şekersiz çay katıksız ekmek iktidarın bu ülkeye layık gördüğü sefalettir. Türkiye’de işsizlik ve baskılardan dolayı tarihin en büyük göçü yaşanıyor. Asgari ücret yoksulluğun 4 kat aşağısındadır. Toplumun yüzde 70’i geçinemiyor. AKP genel başkanı dedi ki; ücrete tek bir defa zam yaparız. Ama sanıyorum ki ne AKP sıralarında oturanlar ne de AKP Genel Başkanı bu gerçekleri bilmiyor. Gıdadaki, kiradaki, yol ücretlerindeki artışa ayda 3 defa zam geliyor ama beyefendiler yılda bir defa asgari ücrete bir iyileştirme yaparsak insanları kandırırız diye düşünüyorlar. Aç olan insan, sizin sözünüze kanmaz. Kanmıyor da bu durumu değiştirebiliriz. Ekonomi ve siyaset birbirinden ayrılamaz bunun için radikal ve güçlü değişimlere ihtiyacımız var. Demokratik ekonomi programımızla, enflasyon, işsizlik, gelir dağılımı, adaletsizlik, yoksulluk, barınma sorunu üzerine çok detaylı çalışma yürüttük parti olarak. Acil önlemler kapsamındaki önerilerimizi burada sizlerle paylaşıyorum.  *Her haneden en az bir kişiye “temel gelir güvencesi” adı altında bütçe sağlayacağız.    *Asgari ücreti yoksulluk sınırının yarısından fazla olarak belirleyeceğiz.    *En düşük emekli maaşını asgari ücret düzeyine çıkaracağız.    *Çalışan kadınlar için eşit işe, eşdeğer ücret sağlayacağız.    *Her hane için ihtiyaç sınırında aylık ücretsiz elektrik, doğalgaz ve su sağlayacağız.    *Zaruri malların fiyatlarını geçici olarak donduracağız.    ‘Biz Sudan’a gidip orada tarla kiralamayacağız’   En önemli işlerimizden biri de esnafın da bütün yurttaşların da belini büken vergidir. Vergi sistemini değiştireceğiz, azdan az çoktan çok vergi almaya yönelik sistemi oturtacağız. Bunu yapabiliriz. Türkiye tarihinde iktidarların hortumlamaları çoktur. Sanırım burada oturan bütün vekiller bu tarihi iyi bilirler. Ama itiraf edelim en başarılısı bu konuda Cumhur İttifakı. Devasa hırsızlıklar ve şatafat düzenine son verirsek bunu başarabiliriz. İktidar Türkiye uyuşturucu, kadın, insan, organ ticareti, mafya sisteminin adeta üssü haline getirdi. Hem kara parayı burada aklıyorlar hem de İstanbul gibi yerlerde korunaklı villalar tutmuşlar. Bu düzen ortadan kalkacak ve kayıtsız bir kuruş bile bu ülkeye giremeyecek. AKP’nin bitirdiği tarımı yeniden canlandıracağız. Sudan'a gidip tarla kiralamışlar. Biz Sudan’a gidip orada tarla kiralamayacağız, Çukurova’nın bereketli toprakları var. Ege’nin, Urfa’nın bereketli toprakları var. Anadolu ve Mezopotamya'nın verimli topraklarında pekala şimdi nasıl iktidar bizi ithalatçı pozisyona getirdiyse biz yeniden ihracatçı pozisyona geçebiliriz. Burada yeter ki sağlıklı bir tarım politikasını başarabilelim.   ‘Reel üretime geçiş yapacağız’   Ülkenin kaynaklarını betona ayırdılar çünkü en büyük vurgunu betonda yapıyorlar. Bizler bu işlere son vereceğiz ve halkın talep ettiği ve ihtiyacı olan hizmeti sağlayacağız. Yine reel alanda bir üretim yok. Biraz önce cumhurbaşkanı adına konuşma yapan hatip, ekonomik büyümeden bahsetti, rakamlardan bahsetti. İktisatçılar da diyor ki bu büyüme gerçek değil hormonlu bir büyümedir çünkü reel sektöre dayanmıyor şantiyelere dayanıyor ve geçicidir. Bizler reel üretime geçiş yapacağız. Varlık fonlarına devrettikleri ve aileleriyle birlikte yedikleri bütün kamu iktisadi kuruluşlarını özelleştireceğiz. Her kentte o kentin özgünlüğüne üretim biçimine göre fabrikalar kuracağız böylece dışa bağımlılıktan kurtulacağız işsizlikten kurtulacağız ürettiklerimizle karnımız doyacak.    ‘İktidarın gücü yetse kadın ismini sözlükten silecek’   Bu bütçede kadının adı yok. Çünkü bu iktidarın gücü yetse kadın ismini sözlükten silecek. Bunu istiyorlar bu çürümüş egemen düzende her gün kadınlar katlediliyor her gün kadınlar yoğun şiddete maruz kalıyorlar. İşsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori yüzde 30’larda geniş tanımlı kadın işsizliğidir. Mecliste kadın temsil oranı ki onu da bizim partimiz yükseltiyor yüzde 20 oranındadır ve oldukça düşük. Yerel yönetimlerde sırf kadın, eşitlikçi, demokratik yerel yönetim modellerini eşbaşkaknlık ve eşit temsiliyet modelini hayata geçirdik diye onlarca kadın eş başkanımız gözaltına alınıp tutuklandı. Kayyım atanan belediyelere gelen kayyımların ilk icraatları da kadın kurumlarını kapatma oldu.    ‘Cinsiyet eşitsizliği endeksinde Türkiye 129’ncu sırada’   2023 küresel cinsiyet eşitsizliği endeksinde Türkiye en dibe doğru başlığıyla 146 ülke içerisinde 129’uncu sırada. Ve kalkıp şu kürsülerde övünüyorlar ‘biz kadınların önünü açtık’ diye. Bu tabloya baktığımızda kadınların önü siyasette, sosyal yaşamda, kamusal alanda nasıl kapattığınızı siz de çok iyi göreceksiniz. Merkezi bütçede kadın sorunlarının çözümü ve her türlü şiddetin engellenmesi için özgün bir bütçe ayrılmadı. Toplumsal cinsiyete dayalı bir bütçeyi talep ettiğimizde ne söylüyorlar biliyor musunuz? Erkekler kıs kıs bıyık altında gülüyorlar. Oysa biz bunu talep ediyoruz ve söz veriyoruz sevgili kadınlar bizler kadın bakanlığı kuracağız ve diğer bakanlıklar gibi bütçesi, özgün bir şekilde görüşülecek. Bu bizim şiddetle mücadele etmemize, bu bizim toplumsal değişim ve dönüşüme katkı sunmamıza hizmet edecek. Kadın istihdamını güçlendireceğiz, güçlendirmeliyiz. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. Bakın yerel yönetim deneyimlerimize yerel yönetimlerdeki en belirgin hizmetlerimizden biri kadınlara yönelik istihdam ve danışmanlık konusunda verdiğimiz hizmettir. Yerel de bu başarılara imza attıysak pekala merkezi siyasette de hep beraber imza atabiliriz.    Kadınlara çağrı: Bizi bölmek isteyen erkek egemen sisteme karşı örgütlenelim   Yine bu iktidar bizleri başörtümüz ve eteğimizin boyu üzerinden birbirimize düşürmek ve ayırmak istiyor. Başarı kapalı ya da açık eteği uzun ya da kısa hangi inançtan olursak olalım ortak bir paydamız var kadın haklarını savunuyoruz, özgürlük ve eşitlik istiyoruz. Buradan çağrımız bütün kadınlaradır. Bizi bölmek isteyen erkek egemen sisteme karşı gelin hep birlikte kadın dayanışmasını ve mücadelesini güçlendirelim ve örgütlenelim.    ‘İktidar depremi ‘Allah’ın lütfu’ olarak gördü   Bütçe görüşmelerinde en can alıcı gündemlerden biri deprem olmalıdır. 2024 bütçesi planlanırken depreme ayrılan bütçenin nasıl harcanacağı halka açıklanmalıdır. Ama deprem olduğu ilk günden beri buraya çıkıp biz ilk gün oradaydık halkımızın yaralarını sardık filan diyorlar. Hepsi yalan yaralarımızı sarmadıklarını defalarca bu kürsülerden anlattık. Burada depremi yaşayan vekillerimiz var. O yaraların sarılmadığını buradaki bütün vekil arkadaşlarımız gayet iyi biliyor. Halkımız bizden daha iyi biliyor. İktidar depremi de ‘Allah’ın lütfu’ olarak gördü. Hem rant hem de kentlerin demografik yapısını değiştirmek için buraları kullanmakta bir beis görmedi. Şimdi afet yasası altında bir rezerv alan ilanıyla karşımıza çıktılar. Bakın AKP Genel Başkanı her konuda diyor ya ‘bir gece ansızın, bir gece ansızın’ sürekli bunları bir şarkı bir nakarat gibi tekrar ediyor. Evet, bu afet yasasıyla rezerv alan ilan etme yasası ile bir gece ansızın herhangi birinin evine  çökebilir, mahallerimize çökebilirler. ‘Biz burayı rezerv alan ilan ettik hadi toplayın pılınızı pırtınızı buradan gidin’ diyebilirler. Nitekim depremin yaralarını en ağır şekilde yaşayan kentlerimizden Antakya, 50 bin insanın yaşam alanını Rezerv Alan ilan ederek toprağına kayyum atanmış oldu. Büyük vurgunu bu sistemidir, bunu yarın öbür gün İstanbul’a ve diğer şehirlerde uygulayacaklar. Buradan çağrımızı yineliyoruz. Bu yasa acilen iptal edilmeli. Bu bütçenin planlanmasında deprem konutları sözde değil özde bir proje ile halka sunulmalıdır. Acil eylem planın birinci maddesi deprem konutları ve depremzedelerin barınma sorunu olmalıdır. Depremzedelerin konutlarını satmaya hazırlanan - bu iktidar satmak istiyor- buna kökten karşıyız. Depremzedelere evleri ücretsiz bir şekilde verilmelidir.   ‘İlk işimiz kayyımları Saray’a göndermek’   Bizler önemli gündemleri konuşuyoruz aynı zamanda da Türkiye’nin çok temel ve önemli gündemlerinden birisi yerel seçimler. Yerel seçimlerde elbette her parti kendi çalışmalarını yoğunlaştırmış durumda. Bizler de Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi olarak Türkiye’nin dört bir yanında değerli halklarımızla, il ve ilçe örgütlerimizle birlikte çalışmalarımızı başlatmış durumundayız. İlk işimiz kayyımları Saray’a geri göndermek. ‘Valileri bile seçimle getireceğim’ diyen bu iktidar, başta Kürtler olmak üzere insanların seçme ve seçilme hakkını elinden alan bir yöntem izliyor. Biliyorsunuz Türkiye’nin en çok övündüğü noktalardan biri erken dönemde seçme ve seçilme hakkına kavuşmuş olmasıdır. Kürdün elinden bu hakkı alınıyor ve Kürde deniliyor ki sen kendi kendini yönetemezsin, benim saraydan atayacağım kadroyla yönetileceksin. İlk işimiz bu kayyım sistemi ve rejimini ortadan kaldırmak ve az farkla kaybettiğimiz belediyelerimizin tamamını yeniden kazanmaktır.    ‘Halkımızın evi olan belediyeleri sarıp sarmalayacağız’   Kayyımcı, gaspçı, darbeci kayyımları bir gün bile yaşatmayacağız. Aldığımız belediyelere yeniden kayyım atanmasını engellemek üzere değerli halkımız ve kitlelerimizle beraber halkımızın evi olan belediyeleri sarıp sarmalayacağız. Zannetmeyin ki elinizi kolunuzu sallayarak aynı şeyi yapabileceksiniz. Biz sadece kayyımları göndermekle kalmayacağız, partimizin seçmeninin bulunduğu her yerde Türkiye’nin dört bir yanında Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’ne gönül veren, oy veren tüm yurttaşlarımız müsterih olsun. Bizler kendi yerel yönetim anlayışımızın, o yerel yönetimlerde temsil edilmesini sağlayacak sistemi Türkiye’nin dört bir yanında kuracağımızın sözünü buradan bir kez daha veriyoruz.    ‘Halkımızın iradesini göstereceğiz’   Her yerde adaylık başvuruları başlamış durumda. Ben burada özellikle kadınlara, gençlere ve engelli kardeşlerime seslenmek istiyorum. Lütfen bizi siyasetten uzaklaştırmaya çalışan erkek egemen zihniyetine karşı en yakın Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi il ve ilçe örgütlerine gidin ve adaylık başvurularınızı Türkiye’nin her yerinde yapın. İnancımız güçlü, moralimiz yüksek, direncimiz büyük. Bu yerel seçimlerde bizler bunu herkese, dosta, düşmana da bir kez daha halkımızın iradesini göstereceğiz.    ‘Milyonlarca insana açlık düşüyor’   Dünya siyaset sahnesinin yeniden şekillendiğini başlarken de ifade ettik. Sermaye düzeni kendini yeniden yapılandırırken milyarlarca insanın payına açlık, yoksulluk, savaş ve çatışmalar, göç düşüyor. İklim krizi başta olmak üzere sermayenin kar hırsı nedeniyle yaşanan ekolojik yıkım onarılmaz bir hal başlamış durumdadır. Nükleer tehditleri de düşünürsek ki biraz önce bahsini ettiğimiz küresel ölçekteki sermayenin savaşında birbirlerinin nükleer silah  kullanma tehdidinde dahi bulundular ki dünya şu an nükleer tehdit altındadır, bu çok önemlidir. Biz bunları bilim kurgu filmlerinde izliyoruz ama ne yazık ki hayata geçmesi de an meselesidir. Bahsini ettiğimiz bütün bu konularda küresel önlemler alınmalıdır elbette ama bu önlemlerin fiili uygulayıcıların tek tek devletler olduğunu de unutmayalım. Sağcı, ırkçı, faşist, otoriter rejimler ne açlık ne yoksulluk ne savaşlar ne çektiğimiz sefaletler ne ölümler ne yıkımlar ne sel felaketleri ne deprem. İnanın hiçbiri umurlarında değil. Kendi karları ve sermayelerini korumak dışında geniş kitlelerin yani dünyada milyarlarca insanın yaşadıklarını ne umursuyorlar ne de farkında bile değiller.   ‘Çözümü onlardan beklemedik, beklemiyoruz’   Hani bir sinek sizi rahatsız ettiğinde elinizle şöyle bir itelersiniz ya işte bu zengin kesim, bu burjuva sınıfı, sermaye sınıfı ve grubu ve onları koruyan otoriter faşist rejimler için Türkiye ve dünya halkları onlar için sinek gibi kovalanacak insanlar, varlıklar olarak görüyorlar. Asla çözümü onlardan beklemedik, beklemiyoruz. Toplumsal muhalefeti bastırmak ve bu düzenin devam etmesi için onlar açısında hakikaten hayati bir iş yürütüyorlar şu an. Çünkü içinden geçilen ekonomik krizler kitlelerin uyanmasından, itiraz etmesinden çok korkuyorlar. Biraz önce bahsettim merkezi toplantılarında bunun üzerinden çalışmışlar. Şu bilinmelidir ki baskılar, zulüm, açlık, yoksulluk arttıkça ezilen ve sömürülenlerin öfkesi büyüyor. Dünya ve Türkiye tarihindeki deneyimlerle sabit olan halkın, işçinin, emekçinin, yoksulun iradesi ayağa kalktıkça bu denklem değişir.   ‘Öfke ne kadar büyükse otoriter rejimin korkusu da o kadar büyük olur’   Açların, yoksulların, emeği sömürülenlerin, barınamayanların, emeklilerin, esnafın, işçinin, çiftçinin, kadının, gencin öfkesi Mahmud Dervişlerin öfkesi kadar büyük. Bu öfke ne kadar büyürse iktidarın korkusu, otoriter rejimlerin korkusu bir o kadar büyük olur. Bunu bastırmaya kalkarlar. Türkiye’de bastırdıkları gibi.  Şu an Türkiye’de yargı sistemini bu şekilde kullanıyorsa bu iktidar nedeni budur. Bugün insanlar bir tweet attığı zaman, bugün insanları İsrail’e siz çelik gönderiyorsunuz, başka madde gönderiyorsunuz, bunu AKP’li üst yöneticilerinin, ailelerinin ticaret gemileriyle yolluyorsunuz dediğinde hemen o tweetlere, o sosyal medyaya engel getiriyorsanız nedeni budur. Açım diyen insana terörist yaftasını vurmanızın da nedendi budur. Motokurye işçilerinin hatırlayın, emekçilerini hatırlayın. Eylem yaptıkları zaman neyi yaydı bu iktidar ve onun anlayışı? Kürtler ve Türkler yan yana gelemez, Kürtler terörist, motokurye işçileriyle Türk işçisi yan yana durmasın. Buradan ben Türkiyeli işçi kardeşlerime sesleniyorum, bu yalanlara artık karnımız tok olmalıdır bizi etnik grubumuzdan dolayı ayırmaya çalışanlara inat. Bizler işçiler emekçiler, kadınlar olarak el ele tutuşup daha güçlü mücadele vermeliyiz. Bu sermayeye ve düzene karşı alnımız açık alın terimizi ekmeğimizin hakkını bu şekilde savunmalıyız.    ‘Demokratik bir yaşamı inşa etmek ortak davamızdır’   Emekçiler, yoksullar, başı açık kapalı bütün, kadınlar, gençler, doğa ve insan hakları savunucuları, Kürt halkı, Aleviler, bütün halklar ve inançlar gelin hep birlikte bu ceberut rejime karşı güçlü bir sahneyi hep birlikte alalım. Yolumuz meşakkatli farkındayız. Çünkü bütün kolluk kuvvetlerini medyayı önümüze diziyorlar. Çünkü AKP zaten bu düzeni sağlamak için ilk başa geldiği zaman medyayı nasıl ele geçirdiğini de biliyoruz. Askeri vesayet rejiminden kurtulacağım diye başlattığı operasyonlara askere ve farklı alanlara nasıl sarayın vesayetini dayattığını biliyoruz. İşte böyle böyle bir sistem kurdukları için yolumuzun meşakkatli ve zor olduğunun farkındayız. Bizler bize dayatılan bu insanlık dışı hayatı kabullenmemeliyiz. Demokratik bir yaşamı inşa etmek, ortak davamızdır. Bu davayı güçlü bir şekilde sahiplenmeliyiz. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının bütçesi ne yazık ki bundan uzak. Bizler demokratik cumhuriyeti inşa edecek, demokratik cumhuriyete yakışır bir şekilde demokratik ekonomi programımızı hayata geçireceğiz.    ‘Ödediğimiz bedellere rağmen asla geri adım atmadık, atmayacağız’   Daha büyük bir cesarete daha büyük umuda ve sistematik bir mücadeleye ihtiyacımız var. Hepimiz bunun farkındayız. Değerli halkımız çok olan biziz. Yeter ki bu ölü toprağı üzerimizden atalım. İnancımız bilincimiz cesaretimizi birleştirerek kesinlikle başarabiliriz. Başaracağımıza olan inancımız sonsuz. Başarıya olan inancımızla adalete eşitliğe özgürlüğe olan inancımızla bunun için bedel ödeyen bir parti olarak bütün ödediğimiz bedellere rağmen asla geri adım atmayacak savunduğumuz değerleri savunmaya devam edecek ve böylesi bir düzeni kurana dek mücadelemiz devam edecek.”