4 Kasım darbesi: Çöktürme planı halkın iradesini teslim alma amaçlıydı 2023-11-03 09:06:11         Dilan Babat   ANKARA - 4 Kasım “siyasi soykırım” operasyonlarının yıldönümüne ilişkin değerlendirmelerde bulunan HDP eski Milletvekili Besime Konca, çöktürme planının Kürt halkının iradesini teslim alma noktasında geliştirildiğini, bunun sonucunda ise İmralı’da PKK Lideri’ne dönük tecridin ağırlaştırılması olduğunu belirtti.   Kürt sorununun çözümü için süren müzakerelerin sonlandırılması ile Kurdistan ve Türkiye’de yeniden çatışmalı süreç başladı. Bu temelde savaş politikaları AKP’nin 30 Ekim 2014’te toplanan 10 saatlik Mili Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından çıkan “Çöktürme Planı” kararı ile adım adım devreye konuldu, Kürt seçilmişlere dönük de siyasi soykırım operasyonları başlatıldı. Çöktürme planını jet hızıyla uygulayan iktidar, 4 Kasım 2016 tarihinde Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) dönük siyasi soykırım operasyonu gerçekleştirerek, aralarında Eş Genel Başkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da olduğu 15 milletvekilini gözaltına aldı.   Siyasi darbenin talimatı verildi   Çöktürme planının devreye konulmasının temel sebeplerinden biri ise HDP’nin Türkiye ve Kurdistan’da oylarını yükseltmesi oldu. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, 7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde yaptığı konuşmada, “400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” açıklamalarının ardından istediğini alamaması, saldırıların startını hızlandırdı. 7 Haziran seçimleri öncesi 18 Mayıs 2015 tarihinde Adana ve Mersin’de HDP il binalarına dönük saldırılar ile süreç başlarken, akabinde 5 Haziran 2015’te ise HDP’nin Amed’de düzenlediği “Büyük İnsanlık Mitingi”ne yönelik DAİŞ’in saldırısı gerçekleşti. Buna rağmen halklar, HDP’yi 80 milletvekili ile Meclis’e gönderdi. HDP’nin, halkların bu zaferi, DAİŞ’in 20 Temmuz 2015’te gerçekleştirdiği Suruç Katliamı ile karşılık buldu. Ardından ise Riha’nın (Urfa) Serêkaniyê (Ceylanpınar) ilçesinde iki polisin şüpheli ölümünü, bahane eden AKP’nin, Güney Kurdistan’a saldırıları ile savaş derinleştirildi. Her koldan Kürtlere dönük saldırıların ivme kazandığı dönemde Tayyip Erdoğan 28 Temmuz 2015’te “Dokunulmazlık zırhından bunları sıyırmak suretiyle, terör örgütünü kendi arkasında görenler, biz sırtımızı şuraya dayıyoruz diyenler, bedelini ödemelidir” diyerek, siyasi darbenin talimatını da vermiş oldu.   Adım adım örülen çökertme planı   23 Temmuz-23 Ekim 2015 tarihleri arasında HDP il ve ilçe binalarına 127 saldırı gerçekleştirildi. Aynı tarih aralığında 2 bin 950’yi aşkın HDP’li gözaltına alındı, 630’a yakın partili tutuklandı. Adım adım örülen kaosun içerisinde Türkiye 1 Kasım seçimlerine doğru giderken, Emek ve Demokrasi Güçleri 10 Ekim 2015’te Ankara Gar Meydanı’nda “Barış Mitingi” düzenledi. DAİŞ’in bombalı saldırı gerçekleştirdiği mitingde 104 kişi yaşamını yitirdi. Halklar arasında korku iklimi DAİŞ eliyle örülürken, yeniden iktidara gelmek için bombaları devreye koyan AKP, tek başına iktidar oldu. Seçimlerin üzerinden çok geçmeden Kürdistan kentlerinde sokağa çıkma yasaklarıyla beraber, katliamlar başladı.   Dokunulmazlıklar kaldırıldı, vekillikler düşürüldü   Kurdistan’ın tüm bölgelerinde yoğun savaş süreci yaşanırken, Ankara’da HDP’li milletvekillerine dönük dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda harekete geçildi. AKP’li 316 milletvekillinin imzasıyla Meclis’e sunulan dokunulmazlıkların kaldırılması teklifine CHP, “Anayasaya aykırı ama evet” diyerek destek verdi. Tepkilere rağmen AKP’nin dokunulmazlıkları kaldıran Anayasa değişikliği 20 Mayıs 2016’da 376 oyla kabul edildi. Anayasa değişikliği sonrasında 55 HDP’li milletvekili hakkında Meclis’e gelen fezleke sayısı 510’a çıktı. İktidar, “Allah’ın lütfu” olarak gördüğü 15 Temmuz 2016 darbe girişimini de fırsata çevirerek 20 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) sürecinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) yönetimindeki 24 belediyeye kayyım atadı. Tarihler 3 Kasım’ı gösterdiğinde ise Amed, Çewlîg (Bingöl), Colemêrg (Hakkari) ve Wan’da siyasi darbe sürecinin çanları çalmaya başladı.   Eş Genel Başkanlar ve milletvekillerine tutuklama   AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım’ı 4 Kasım’a bağlayan gece, HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ 00.45’te Ankara’daki evinden, Selahattin Demirtaş da saat 01.30’da Amed’deki evinden gözaltına alındı. Eş genel başkanların ardından Grup Başkanvekili İdris Baluken, milletvekilleri Selma Irmak, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım, Abdullah Zeydan, Ferhat Encü, Nihat Akdoğan ve Nursel Aydoğan gözaltına alındı. Milletvekilleri çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı. Bununla da yetinmeyen iktidar, 11 Aralık 2016’da HDP Grup Başkanvekili Çağlar Demirel ve milletvekili Besime Konca’yı Meclis çıkışında gözaltına alarak tutukladı. HDP’li Burcu Çelik ise, 19 Nisan 2017’de Mûş’ta tutuklandı.   Siyasetçilere ceza   HDP’liler hakkında fezleke hazırlayan savcı ve hakimler Fetullah Gülen Cemaati soruşturması kapsamında tasfiye olsa da usulsüz hazırlanan dosyalardan siyasetçilere ceza yağdırıldı. O dönemde Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’a 4 yıl 8 ay, Sırrı Süreyya Önder’e 3 yıl 6 ay, İdris Baluken’e 16 yıl 8 ay, Dilan Dirayet Taşdemir’e 1 yıl 8 ay, Meral Danış Beştaş’a 2 yıl 3 ay, Behçet Yıldırım’a 5 yıl, Mahmut Toğrul’a 2 yıl 6 ay hapis cezaları verildi. Bu süreçte, Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 11 milletvekilinin vekilliği düşürüldü.   4 Kasım 2016 tarihinde Meclis çıkışında gözaltına alınan HDP eski Milletvekili Besime Konca, siyasi soykırım darbesinin 7’nci yılında değerlendirmelerde bulundu.   ‘4 Kasım çöktürme planı ile doğrudan bağlantılı’   21 yıldır AKP iktidarının Kürt sorununun çözülmemesi için elinden geleni yaptığını belirten Besime, 4 Kasım operasyonunun da doğrudan çöktürme planı ile bağlantılı olduğunu dile getirdi. Besime, Kürt halkının mücadelesini veren güçlerin tasfiyesinin söz konusu olduğunu ifade ederken, “Bunu Sri Lanka modeli (ihanet ve işbirliği) üzerinden bir kısım Kürt’ü yanına alarak, bir kısım Kürt’ü karşısına alarak Kürtlerin haklı özgürlük taleplerini tasfiye etme stratejisini Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olduğu süreçte sık sık dile getirildi. Sri Lanka modeli başarısız olunca, 2013’teki demokratikleşme süreci dediğimiz bir dönem başlamıştı. Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeler, HDP’nin arabuluculuk rolünün yanı sıra Türk hükümeti Kürt özgürlük hareketi ile görüşmelere başladı. Bu görüşmeler gerçekleşirken, AKP, farklı bir tasfiye sürecini denemek istedi” dedi.   ‘4 Kasım operasyonlarının ilk adımı Varto’da atıldı’   2013 tarihi Amed Newrozu’nda kamuoyuna sürecin deklare edildiğini ama Eylül 2014 tarihinde simülasyonu yapılan çöktürme planının AKP’nin gündeminde yer aldığını kaydeden Besime, “16 Ağustos 2015 tarihinde Mûş’un Varto ilçesinde sokağa çıkma yasakları ile siyasi soykırım operasyonları resmen bu dönem başlatıldı. Tüm kamuoyunun bildiği Ekin Wan’ın çıplak bedeninin teşhir edilmesi, arkasından 30 Ağustos 2016 tarihinde Gültan Kışanak ve Fırat Anlı’nın gözaltına alınarak, belediyeye kayyım atanması bu 4 Kasım siyasi soykırım operasyonlarının ön adımı, yani çökertme planının denemeleri oldu. Kürt halkının hem siyasi, hem toplumsal, hem yerel yöneticilik iradesi konusunda bu politikalar denendi. Gültan Kışanak’ın 7 yılı dolmasına rağmen hala rehin tutuluyor olması bunun somut bir ifadesidir. 4 Kasım’da da topyekûn bir siyasi operasyon yapıldı. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve 10 vekil arkadaşımız bir gece sabaha karşı alındı” şeklinde konuştu.   ‘Kürtlere ‘İradenizi tanımıyoruz’ mesajı verildi’   4 Kasım 2016 tarihinde siyasi soykırım operasyonları ile birlikte parlamentoda Kürt halkının mücadelesine dönük bir operasyon olduğunu vurgulayan Besime, şunları ekledi: “4 Kasım sürecinin devamı da geldi. Onlarca belediye başkanının tutuklanması, kayyımların atanması, seçimlerin yapılmasına rağmen tekrar tekrar belediyelere kayyımların atanması çökertme planının bir sonucuydu. Yıllardır, ‘PKK ile mücadele etme adı altında’ Kürt coğrafyası talan edildi, Kürt halkı katliamdan, kırımdan geçirildi, Türkiye yoksullaştırıldı. Güney Kurdistan işgal edildi, Kürtlerin DAİŞ’le mücadelede ortaya koyduğu tavır olmak üzere Orta Doğu’daki Kürt halkının kaos ortamında kendi iradeleri ve mücadeleleriyle var olması 4 Kasım ile bağlantılı. CHP’nin ‘Anayasaya aykırı ama evet’  söylemi ile AKP’nin yanında saf tutması, anti demokratik bir düzenleme ile bunun Meclis’ten geçmesi, sürekli bu iradeyi teslim alma operasyonlarıyla Kürt halkına, ‘Sizin iradenizi tanımıyoruz’ mesajı verildi.”   ‘4 Kasım’ın ideolojik, politik süreçleri tarihseldir’   Besime, 7 Haziran seçimlerinin de 4 Kasım siyasi soykırım operasyonlarının belirgin nedenlerinden biri olduğuna dikkat çekerken, “Kürtlerin yüzyıldır inkar edilen kimlik mücadelesi karşısında, devlet bastırma ve kırım planlarını bir kez daha devreye koydu. 7 Haziran 2015 seçimleri, Türkiye’nin değişimi konusunda, halkların kendini temsil etme ve siyaset yapma, tüm ezilenler, Türkiye’nin demokratikleşebileceğini, özgürlükçü ve çoğulcu bir siyaset geliştirdiğinde savaşa ihtiyaç olmadığını, Türkiye’nin Orta Doğu’da temel bir rol oynayabileceğini gösterdi. 7 Haziran sadece HDP’nin barajı aştığı, 80 milletvekili çıkardığı, AKP’nin tek başına iktidar olamayacağını gösterdiği bir durum değildi. Türkiye tek partili rejimden sonra uzun süre koalisyon hükümetleriyle yönetilmiş bir devlettir. AKP tek başına iktidar olmadı evet ama tek başına koalisyon kurulabilirdi ki MHP ile bunu yaparak halkın iradesini yok saydı. Sadece sandık sonuçlarıyla ifade edilen bir durum değildi 7 Haziran seçimleri. Türkiye’deki değişim dönüşüm mücadelesiydi. Devlet şunu gördü, ‘Ben yüzyıldır bu kadar katliam yaptım, suç işledim Kürtlerin kendi iradesini ortaya koymaması için’ ama 7 Haziran’da bu irade açığa çıktı. Bunu gelecekleri için büyük bir kayıp olarak gördüler. Militarist zihniyet bunu böyle okuyarak, büyük bir öfke ile 4 Kasım’ı başlattı, çözüm sürecini bozdular. 4 Kasım’ın ideolojik, politik süreçleri çok tarihseldir” sözlerini kullandı.   ‘Kürt halkına açılan bir savaş ve soykırım siyaseti var’   Kürtlerin yaşadığı soykırım politikaları ve çöktürme planının bir süreç olduğunu dile getiren Besime, demokratikleşmek istemeyen bir ulus devlet mantığının olduğunu kaydetti. Besime, şöyle konuştu: “Türkiye, bugün İsrail’in Hamas çatışmasını da fırsat bildi. 3 Ekim’de Hakan Fidan’ın Rojava’ya dönük saldırıları başlatacaklarına ilişkin açıklamaları aslında Rojava’daki demokratik bir sistemle halkın yaşama isteminedir. Şengal’e bunu dayattılar, Mexmûr’a dayatıyorlar. Kendini yönetmek isteyen nerede bir Kürt varsa Türkiye’nin buna karşı başlattığı bir savaş söz konusu. Bugünkü Orta Doğu kaosu içerisinde de Kürtleri bekleyen bir tehlike söz konusu. Her gün Rojava bombalanıyor, Güney Kurdistan’da katliamlar gerçekleşiyor. Bu bir süreçtir, her sürece göre bir alana saldırarak ve hamle geliştirerek Kürt halkının iradesi teslim alınmaya çalışılıyor. Çökertme planı ile birlikte topyekun bir şekilde siyasi, kültürel, politik, askeri, ekonomik ve coğrafik olarak bütün argümanlarını kullanarak Kürt halkına açılmış bir savaş ve soykırım siyaseti var. Stratejik olarak çökertme planı,  Kürt halkının iradesini teslim alma noktasında geliştirilirken, bugün İmralı’da bulunan Sayın Öcalan’a dönük tecridin ağırlaşması oldu. Son iki yıldır ısrarla kesintisiz bir işkence yöntemiyle tecridi bu kadar derin uygulamalarının nedeni de bu çatışmayı derinleştirmenin sebebidir. 2013-2015 yılları arasında devlet çökertme planını tartışırken, bütün özgürlük talebinde bulunan herkesi, emeklerini boşa çıkarmak istenilerek tecridi derinleştirdi. Kaygılar var, Türkiye nerede bir çatışma varsa onu fırsat bilmiştir ama önemli olan dört parçadaki Kürt halkının bu süreci ulusal birlik ruhu ile karşılamasıdır.”