Adalet Bakanlığı İmralı için ölüm sessizliğinde 2023-08-23 09:01:39       Melek Avcı    ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 29 aydır haber alınamamasına rağmen mutlak iletişimsizlikte “hak ihlali yok” diyen Adalet Bakanlığı, HDP milletvekillerinin bugüne kadar yaptığı tek bir başvuruya olumlu ya da olumsuz yanıt vermeyerek üç maymunu oynarken, CPT’nin 24 yılda verdiği raporlarda tek bir tavsiye bile değişmedi.   İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021 tarihinden beri 29 aydır haber alınamıyor.  Kardeşi Mehmet Öcalan ile vasisi Mazlum Dinç, görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi Müdürlüğü’ne her hafta başvuru gerçekleştirmesine rağmen kimi zaman “disiplin cezası” uygulandığı söylenirken,  kimi zaman ise başvurulara tek bir yanıt dahi verilmiyor.   Vekillerden başvuru üstüne başvuru   Mutlak tecrit ve görüşme engellerinin devam ettiği dönemde Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay ile HDP Riha Milletvekili Ömer Öcalan, 20 Ekim’de Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvurdu. Daha sonraki süreçlerde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, HDP milletvekilleri Sezai Temelli, Remziye Tosun, Abdullah Koç, Dilan Dirayet Taşdemir ve Şevin Coşkun da Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na dilekçe verdi. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan 20 Ekim’de yaptıkları başvurunun ardından yapılan basın açıklamasında, “Bir an önce bu başvurumuzun dikkate alınarak heyetimizin İmralı Adası’na gitmesi ve Sayın Öcalan ile bir görüşme gerçekleştirmesi bu ülkenin geleceği açısından elzemdir. Ve çok acil bir ihtiyaçtır” sözlerini kullanmış başvurularının olumlu yanıtlanmasını talep etmişti.   Görüş başvurularından 11 ayıdır ses yok   Yapılan görüş başvurularına bakıldığında Ağustos ayı itibariyle tek bir başvuruya dahi Adalet Bakanlığı tarafından yanıt verilmedi. Pervin Buldan, Mithat Sancar ve Yeşil Sol Parti Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, yaptıkları başvurulara hiçbir yanıtın gelmediğini dile getirdi. Başvurulara yanıt vermemesine rağmen “hak ihlali yok” iddiasında bulunan Bakanlık tecrit konusunun gündeme gelmesini dahi kendine bir tehdit olarak algıladığını sessizliğiyle ortaya koyuyor.   Uluslararası kuruluşlar Türkiye’ye bağlı kalıyor   Disiplin cezalarını bahane eden Adalet Bakanlığı görüşleri engellerken uluslararası kurumların da mevcut uluslararası ilişkiler ekseninde sessiz kaldığını görüyoruz.  Hem Avrupa ile yapılan mülteci anlaşmaları hem de Rusya tehdidine karşı NATO üyelerinin Türkiye’nin insan hakları ihlallerinde ve Kürtlere yönelik pazarlıklarda ortaklaşması mevcut mutlak tecridin önüne geçilmesinde ve fiziki özgürlüğün sağlanmasında engel teşkil ediyor. Zira 3 Ekim 2022’de Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) İmralı Cezaevi’ni 20-29 Eylül 2022 tarihlerinde ziyaret ettiğini duyurmuş fakat yaptığı ziyaretlere ilişkin yayınladığı raporlarda İmralı ile ilgili tek bir bilgi geçmemişti. CPT'nin açıklamasında, PKK Lideri Abdullah Öcalan ile diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım'ı ziyaret ettiğini belirtse de daha sonra ajansımıza verdiği bilgilerde bu raporu Nisan ayında Türk yetkililerine teslim ettiğini ve raporun yayınlanmasının Türkiye’nin kararına bırakıldığını vurgulamıştı.   ‘Kaygıları paylaşıyoruz ama…’   Türkiye’nin insafına bırakılan rapor geçmiş yıllar da baz alındığında hak ihlalinde uluslararası kurumlarla ortaklaşıldığını bir kez daha ortaya koyuyor. Yıllardır CPT’nin verdiği tavsiyelerin aksini yerine getiren ve tecridi mutlak bir iletişimsizliğe dönüştüren Türkiye’ye ilişkin ne bir yaptırım ne de bir uyarı söz konusu olmadı. Özellikle mevcut süreçte, işletilmesi gereken Madde 10 sözleşmeden fiili olarak silinmese de uygulamada böyle bir maddenin varlığı askıya alınmış durumda. Madde 10/1’de, “Her ziyaretten sonra Komite, ilgili Tarafın sunabileceği gözlemleri de dikkate alarak, ziyaret sırasında tespit ettiği vakıalar hakkında bir rapor düzenleyecektir. Komite, gerekli gördüğü taktirde tavsiyelerine de yer verebileceği raporunu ilgili Tarafa gönderecektir. Komite, ilgili Taraf ile hürriyetinden yoksun bırakılan kişilerin daha iyi korunmaları konusunda gerekli ise önerilerde bulunmak maksadıyla, danışmalarda bulunabilir”  denilmektedir. Bu madde tavsiyeleri içerirken işbirliği yapmayan ve süreç içerisinde tavsiyelerinin birini dahi uygulamayan taraf devletler için ise Madde 10/2’de şu ifadeler yer alıyor: “İlgili Taraf işbirliği yapmadığı, ya da Komite’nin tavsiyeleri ışığında durumun iyileştirilmesini reddettiği taktirde, Komite, ilgili Tarafa görüşlerini bildirme imkanının verilmesini müteakip, üyelerinin üçte-iki çoğunluğu ile, konu hakkında kamuya bir açıklama yapılmasına karar verebilir.”   5 yayınlanmış rapor binlerce tavsiye sıfır uygulama   Madde 10’un işletilmesi için geçmiş yıllarda yapılan tavsiyeleri göz önünde bulundurmanın önemli bir ölçüt olduğunu dile getirmek gerekir. 24 yılda yayınlanan 5 raporda CPT tarafından İmralı Cezaevi ve PKK Lideri Abdullah Öcalan için binlerce tavsiye Türkiye’ye sunuldu. İmralı’ya ilişkin 27 Şubat- 3 Mart 1999 ziyaretlerini içeren ilk rapora göz atalım. Bu raporda hem tutsak edilen mekan hem de sosyal aktiviteler açısından birçok detay ve öneri içeriyordu. Fakat özellikle avukat ve aile görüşleriyle ilgili 1999 raporunda şu ifadeler kaydedilmişti: “Akrabaları ve avukatları tarafından Sayın Öcalan'a yapılan ziyaretlerle ilgili olarak, CPT, Türk makamları tarafından 6 ve 7 Mayıs 1999 tarihlerinde bu tür ziyaretlerin izin verilen sıklıkları, gerçekleşen ziyaretler ve alınan önlemlerle ilgili bilgileri not etmiştir. Akrabaların ve avukatların Öcalan'ı güvenli bir şekilde ve çok zaman geçmeksizin ziyaret edebilmelerini sağlamak için alınan tedbirler ile bu sorular hakkında CPT güncel bilgi almak istiyor.” Diğer bir tavsiye maddesinde ise cezaevi içindeki izolasyona dikkat çekilerek, “CPT, Türk yetkililerin Sayın Öcalan için yukarıdaki açıklamaları tamamen dikkate alan bir rejim tasarlamasını tavsiye etmektedir. Komite ayrıca bir veya daha fazla tutuklunun İmralı'ya nakledilmesi olasılığının araştırılmasını ve Sayın Öcalan'ın ilgili tutuklu(lar) ile ilişki kurmasına izin verilmesini tavsiye etmektedir. Gerekirse, bu tavsiyelerin uygulanmasını sağlamak için mevcut yönetmelikler/yasal hükümler değiştirilmelidir” diyordu.   20 yıl sonra CPT’nin tavsiyeleri aynı: Madde 10 için ne gerekli   İlk yayınlanan rapordan, 6-17 Mayıs 2019 tarihli son rapora bakıldığında CPT’nin yaptığı tavsiyelerin Türkiye tarafından yerine getirilmediği aksine görüşlerin engellenerek daha büyük bir çıkmaza sürüklendiği ortaya çıktı . 2019 yılında yayınladığı son raporunda CPT yine aile ve avukat görüşlerine ilişkin tavsiyelerini daha sert bir şekilde yenilemiş ve hatta raporun içerisinde kalın puntolarla bu tavsiyelerini yazdı. Raporda yer alan görüş ve ziyaretlere ilişkin CPT durumu şöyle kaydetti: “CPT, olağanüstü halin kaldırılmasının ardından (Temmuz 2018'de) tüm mahpusların avukatları ve aile üyeleri tarafından ziyaretlerinin reddedilmeye devam ettiğini de büyük bir endişeyle belirtiyor... Ağustos 2019'un başından bu yana avukatlar tarafından yapılan tüm ziyaret talepleri görünüşe göre reddedildi.” Yine aynı raporda, “…Daha spesifik olarak, İmralı Cezaevi'nde tutulan tüm mahpuslar için aile üyeleri ve avukatlar tarafından düzenli ziyaretlerin yapıldığı sürdürülebilir bir sistem geliştirilmelidir” ifadeleri yer alırken CPT, Türkiye’yi bu konuda gerekli adımları atmaya çağırıyordu: “…Bunun için 'disiplin' gerekçesiyle aile ziyaretlerinin yasaklanması uygulamasına son verilmelidir. Ayrıca Komite, Türk makamlarından - aylık olarak - İmralı Cezaevinde tutulan tüm mahpusların aile üyeleri ve avukatları tarafından yapılan ziyaretlerin bilgisini vermelerini talep etmektedir.”   Sözleşme ‘yayınla'  derken CPT ‘yayınlayamayız’ diyor   CPT’nin sözleşmeyi uygulamamadaki ısrarı sürerken günümüze geldiğimizde tecrit, mutlak iletişimsizlik ve işkence halini dahi aşmış bir noktaya geldi. Geçtiğimiz haftalarda Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecridin kırılması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle Kuzey ve Doğu Suriye’de 2 milyon 646 bin 211 imza toplandı. Toplanan imzalar CPT ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’ne (OHCHR) teslim edilerek her iki kurum yetkilileriyle de görüşmeler gerçekleştirildi. Yapılan görüşmelerde, “kaygı ve endişeler”in paylaşılmasının yanı sıra sözleşme hükmünün işletilmeyeceği CPT tarafından vurgulandı. Görüşmede yer alan Xanîm Eyo, “Bizi saygıyla karşıladılar” derken, “Bu görüşmeye dair raporu hazırladıklarını ve bunu Türkiye’ye sunduklarını belirttiler. Fakat Türkiye izin vermediği sürece raporu paylaşamayacaklarını vurguladılar” değerlendirmesi yapmıştı. Sözleşmede yer alan Madde 10 hükmünün yok sayılmasına dair ise CPT sessizliğini korumaya ve bir “gerekçe” dahi sunmaya yanaşmıyor. Oysa raporlar incelendiğinde şu an Madde 10’un 2’inci fıkrasının işletilmesi için maddi koşulların neredeyse hepsinin sağlandığını görmek mümkün. CPT ise bu adımı atmaya yönelik bir hareket göstermemeyi sürdürüyor.