Avrupa'daki seçmenlere çağrı: Bir oy her şeyi değiştirir 2023-04-27 09:14:07     Melek Avcı   ANKARA - KCDK-E Eşbaşkanı Fatoş Göksungur, yurtdışı seçmeninin tek adam rejimini devirmek için oy kullanması gerektiğini belirterek, “Avrupa’dan doğru sloganımız; bir oy diktatörü devirir. Yani bir oyumla hiçbir şey değişmez demeyin bir oyla her şey değişir diyoruz” dedi.   14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kalırken, yurtdışı seçmeni bugün itibariyle oy kullanmaya başladı. Konsolosluklarda oy kullanabilecek seçmenlere en büyük çağrı, sandığa giderek siyasi iradelerini ortaya koymaları gerektiği oldu. Bugün itibariyle başlayan oy kullanma işlemi 9 Mayıs tarihine kadar yurtdışı seçmenleri için açık olacak.   KCDK-E Eşbaşkanı Fatoş Göksungur, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin (Yeşil Sol Parti) yurtdışı seçim çalışmalarına dair ve 14 Mayıs seçimlerinin neden önemli olduğuna ilişkin ajansımıza konuştu.   “Aynı yöntemleri deneyip her seferinde aynı sonucu almaya çalışıyorlar. Nafile. Bu korku işe yaramayacak, gidecekler. Kesin gidecekler.”   *Seçime çok az bir süre kalmışken yine gözaltı ve tutuklamalar ile karşı karşıya kalan halklara dönük saldırılara ilişkin ne düşünüyorsunuz?   Kurdistan yine gözaltılarla uyandı. Bu, AKP-MHP faşist iktidarının Kürtlerden ne kadar korktuğunu bir kez daha gösteriyor. Yaklaşık 250’nin üzerinde avukat, gazeteci, sanatçı, kadın aktivistin gözaltına alınması bu seçimde kaybettiklerinin kesin göstergesidir. Örneğin avukatları neden aldılar, seçim güvenliği açısından bu avukatların tümünün AKP’nin seçimdeki yolsuzluklarını açığa çıkarma durumundan dolayıdır. Onun dışında sanatçılar seçim sürecinde sadece Kürtler değil bütün topluma dönük yürüttükleri sanat faaliyetleriyle, müziklerle herkesin sevgisini kazandı. Bundan dolayı korkuyorlar Kürt sanatçılardan ve bir bütün olarak muhalif sanatçılardan. Yine gazeteciler bu süreçte AKP’nin tüm yolsuzluklarını açığa çıkarttı ve bu anlamda AKP’nin diktatörün seçim sürecinde yaptıklarını bir bir açığa çıkardı bu da onların korkusu. Bir bütün olarak korkunun ecele faydası yok bu halk yıllardır alanlarda, sokaklarda mücadele vere vere, kadınlar, basın alanındakiler, sanatçılar mücadele vere vere bu noktaya geldi. Aynı yöntemleri deneyip her seferinde aynı sonucu almaya çalışıyorlar. Nafile. Bu korku işe yaramayacak, gidecekler. Kesin gidecekler. Öfkemiz büyük ve AKP’nin gözaltıları ve siyasi soykırım operasyonları ayrıca kınıyorum.   “Bir aydan fazladır Avrupa’nın her yerinde seçim çalışması yürütüyoruz; Yeşil Sol bileşenleri, Türkiye’den sürgüne gelmiş gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, sürgündeki parlamenterler. Herkes kendi bulunduğu alandan doğru diktatörün gitmesi için çok büyük bir çaba içerisinde.”   *Avrupa seçmeni bugünden itibaren oy kullanmaya başlıyor. Yeşil Sol’un seçim çalışmalarının Avrupa ayağı nasıl yürütülüyor?   27 Nisan’da yurtdışı seçmeni sandığa gidecek. Büyük bir hava var, Türkiye’de olduğu gibi yurtdışında da başta Avrupa olmak üzere sivil toplumun her kesiminde ‘bu sefer artık gidecekler’ duygusu çok hakim. Bir aydan fazladır Avrupa’nın her yerinde seçim çalışması yürütüyoruz; Yeşil Sol bileşenleri, Türkiye’den sürgüne gelmiş gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, sürgündeki parlamenterler, milletvekilleri, Kürt toplum merkezindeki bütün çalışanlar, kitlesi, yine Aleviler çok büyük çalışma içerisinde. Herkes kendi bulunduğu alandan doğru diktatörün gitmesi için çok büyük bir çaba içerisinde. Tabi ki bunun en somut ifadesi de seçmeni sandığa taşımaktır. 27 Nisan’dan 9 Mayıs’a kadar dünyanın birçok yerinde sandıklar kurulacak. Tabi bunun büyük bölümü, oy potansiyeli Avrupa’dadır. Şuan yurtdışı seçmen sayısı 3 milyon 300 bin civarında, bunun neredeyse 1 buçuk milyonu Almanya’da. 2018 seçimlerindeki istatistiklerimize göre HDP İsviçre’de, İngiltere’de, Fransa’da, İskandinavya’da birinci parti olmuştu. Hollanda’da ikinci parti olmuştu yine Almanya’da ikinci parti olmuştu. Tabi yüzdelik oranlarıyla düşündüğümüzde başarı gibi görünüyor evet doğru ama özellikle Almanya boyutuyla baktığımızda 1 buçuk milyon seçmen olan bir ülkede 2018 seçimlerinde bu seçmenin yüzde 50’si sandığa gitmemiş. Avrupa’daki toplam sandığa gitme oranı yüzde 50-60 bile değil. Bu seçimde özellikle bunun üzerinde çok tartışma yürüttük çok planlamalar çıkardık. Seçim propagandaları yapıyoruz, söylediğimiz her sözün bu toplumda bir karşılığı var afaki sözler söylemiyoruz, bu toplumun gerçekliğini söylüyoruz ama nihayetinde seçmeni sandığa götürdüğümüz takdirde sözümüzün gerçekliğe dönüşmesi ve bu faşizmden kurtulmak bir nebze de olsa mümkün.   “Ama artık şunu söylüyor; bıçak kemiğe dayandı ve bu seçimde ortak bir duruş sergilemezsek, ortak bir tavır almazsak diktatör yine gitmez.”   Bunun üzerine tamamen seçmeni sandığa götürmeye odaklı çalışmalar yürütüyoruz. Geçmiş seçimlerde Avrupa’da büyük mitingler yapıyorduk, salon toplantıları yapıyorduk, yine toplantılar yapıldı ama ağırlıklı olarak bire bir seçmeni sandığa götürecek bir planlama ve çalışmaya odaklandık. Bir hava var, sadece Kürtler açısından değil, ciddi anlamda 21 yıldır AKP-MHP faşizminden halklar, kadınlar, gençler, siyasetçiler, ekolojistler, emekçiler çok çekti. Her seçim sonrası bir umut oluştu ama 21 yıl boyunca diktatör ve AKP-MHP faşizmi bir biçimiyle hilelerle, baskılarla, katliamlarla bunu bertaraf etmeye çalıştı. Ama artık şunu söylüyor; bıçak kemiğe dayandı ve bu seçimde ortak bir duruş sergilemezsek, ortak bir tavır almazsak diktatör yine gitmez. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortak bir tavır alınması Avrupa’da özellikle Alevi toplumu ve Kürtler açısından, diğer sol sosyalist ve az önce saydığım kesimler arasında büyük bir umuda ve havaya evrildi.     “Yeşil Sol seçmeni, Kürtler, sosyalistler, kadınlar o sandıkları koruyacak. Bu noktada Avrupa’dan doğrudan giden arkadaşlarımız orada oylar sayılırken uyumama pahasına da olsa orada o oyların olduğu çuvalların başından ayrılmayacak.”     *Seçim güvenliği noktasında Türkiye’de ciddi endişeler var zira bunu haklı çıkaran adımların iktidar tarafından atıldığını görüyoruz. Avrupa’da seçim güvenliğine ilişkin çalışmalarınız var mı?   Seçim güvenliği noktasında artık Kürtler bu konuda çok deneyimli sandıkları koruma açısından. Hem Türkiye’de hem Bakure Kurdistan’da daha önceki seçimlerde ölümüne sandıkları koruyan, geceden gelip oy kullanılacak okulların ve oy kullanılacak yerlerin etrafında konumlanan bir deneyimi var. Avrupa’da ise sandık güvenliği açısından çok ciddi bir sıkıntı yok. Özellikle geçmiş seçimlerde de AKP-MHP oylarına karşı, HDP ile seçime girdiğimiz dönemde HDP seçmenimiz, Kürtler ve sosyalistler ve CHP’nin sandık görevlileri ortak bir akılla ve kendiliğinden gelişen doğal bir refleksle ortak olarak sandıkları korudular. Ki bu seçimlerde de biz propaganda yaparken hem Yeşil Sol’a Avrupa boyutuyla oy toplarken bir yandan da Avrupa’daki oyların korunması, örgütlü olduğumuz her yerde müşahitlerin eğitimleri yapıldı. Yaklaşık 5 bine yakın bütün Avrupa’da müşahit potansiyelimiz var ki bunların hepsini HDP aracılığıyla yurtdışı seçim güvenliği için resmileşti. Müşahit kartları da geldi. 27 Nisan- 9 Mayıs sürecinde bütün oy verme işlemleri tamamlandıktan sonra Avrupa’daki oyların Türkiye’ye gönderilmesi noktası var. Bununla ilgili de bir çalışmamız var yaklaşık Türkiye’de oyların sayılacağı Ankara Ticaret Odası’na buradan gönüllü olarak, Türkiye vatandaşı olan 400-500 kişi sandıkları korumak için oyların sayılması esnasında orada bulunacak. Bunun bütün organizasyonunu çok iyi bir biçimde hazırlamış durumdayız. Avrupa’dan doğru bir sıkıntı yok ama salı günü yapılan gözaltılar dahil AKP’nin oylara ve seçim sürecine dair nasıl bir siyaset izlediğinin göstergesi. Avukatların, sanatçıların, gazetecilerin alınması sandık güvenliğine dönük. HÜDAPAR gibi katliam siyaseti izleyen, Kürtlerin 90’lı yıllardan çok iyi tanıdığı, ittifak deniliyor ama ittifak değil zaten AKP‘nin militarist güçleridir. HÜDAPAR, Hizbullah’ın katliamcı ayağıdır ki onlarda açıklamalarında sandıkları kendilerinin koruyacağını söyledi. Bu çok büyük bir tehdit, buna rağmen Yeşil Sol seçmeni, Kürtler, sosyalistler, kadınlar o sandıkları koruyacak. Bu noktada Avrupa’dan doğrudan giden arkadaşlarımız orada oylar sayılırken uyumama pahasına da olsa orada o oyların olduğu çuvalların başından ayrılmayacak.   “Avrupa’daki halkımız şunu bilmeli AKP-MHP faşizmi Türkiye’de yarattığı baskı politikalarının bir boyutunu da Avrupa’ya taşımaya çalıştı. Avrupa’dan doğru sloganımız; bir oy diktatörü devirir. Yani bir oyumla hiçbir şey değişmez demeyin bir oyla her şey değişir diyoruz”   *Yurtdışı seçmenlerinin oy kullanması süreci nasıl işleyecek?   Avrupa tek bir seçim bölgesi olarak geçiyor. Bazı yanlış algılar var. Örneğin Almanya’nın Berlin konsolosluğuna kayıtlı olan yüz binden fazla seçmen var, Frankfurt konsolosluğuna kayıtlı veya İsviçre Zürih konsolosluğuna kayıtlı; kimisinde oy kullanmak için 10 günlük bir süre var kimisinde 3 günlük bir süre var. Diyelim ki Zürih konsolosluğuna kayıtlı bir seçmen Zürih’te oy kullanılacak tarihler arasında Zürih’te oy kullanamadı, oy hakkı gitmiyor. Avrupa’nın herhangi bir konsolosluğunda gidip oyunu bu tarihler arasında kullanabilir. Diyelim ki çeşitli nedenlerle 27 Nisan 9 Mayıs arası kullanmadı gecikti yine 14 Mayıs’a kadar gümrük kapılarında, hava alanlarında oyunu kullanabilir. Ama şu rahatlık olmamalı nasıl olsa 14 Mayıs’a kadar süre var, ola ki unutulur, gecikilir, fırsat yaratamaz onun için bu bilgileri veriyoruz. Avrupa’daki halkımız şunu bilmeli AKP-MHP faşizmi Türkiye’de yarattığı baskı politikalarının bir boyutunu da Avrupa’ya taşımaya çalıştı. Özellikle Türkiye’ ye giderken insanlar kaygılı gitmeye başladı, ‘gümrükten geçerken acaba gözaltına alınacak mıyım, yaptığım bir paylaşımdan dolayı hakkımda dava açılmış mı?’ Sırf bu kaygılardan dolayı bile, sırf bu kaygıların ortadan kalkması  için dahi Avrupa’daki Kürtlerin, Türklerin, kadınların gidip oy kullanması gerekiyor ki diktatör gitsin. Yine ciddi anlamda bu seçim bildirgeleri oluşturulurken Avrupa’nın taleplerini de ilettik özellikle Yeşil Sol Parti, HDP seçim bildirge komisyonuna işte çifte vatandaşlık meselesi, paralı askerlik, emeklilik burada yaşayanların büyük problemleri başında geliyor. AKP’nin bu tehditlerine karşı oy kullanmak ve bu diktatörü göndermek gerekiyor. Avrupa’dan doğru sloganımız; bir oy diktatörü devirir. Yani bir oyumla hiçbir şey değişmez demeyin bir oyla her şey değişir diyoruz.   “AKP-MHP faşizmi artık kaybedeceğini çok net bir biçimde anladı yani şuan hem Avrupa’da hem Türkiye’de hem Kurdistan’da seçim çalışmasını anlının akıyla, başı dik yürüten tek parti Yeşil Sol.”   *HDP’nin kapatılması süreci hala askıda ve seçime Yeşil Sol ile gidiliyor bu yurtdışı seçmenine nasıl yansıdı?   HEP’ten bu yana Türkiye’de Kürtlerin kendi demokratik, meşru, siyasi iradesi olan partileri var. Bende bu partilerin içinde yer almış ki 10 yıl öncesine kadar Türkiye’de aktif siyaset yapan biriydim şimdi burada devam ediyorum malum koşullardan dolayı. Şimdi Kürtler buna hazırlıklı her parti kapatma ve tehdit ki bu tehditler ne hikmetse kritik seçimler öncesi Kürtlerin iradesi önüne konulan bir settir. Kayyım politikaları, Kürtlerin iradesini yok sayan gasp eden valileri, milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması, 10 binlerin üzerinde siyasi tutsak, en son hazine yardımı blokesi ve bir lütufmuş gibi sanki babalarının parasıymış gibi son dakika kaldırması gibi uygulamaları biz yıllardır biliyoruz. Buna yönelik de tedbirlerimiz var kimse şaşırmıyor. Salı günkü operasyonlara yönelik müthiş bir öfke var ama beklediğimiz bir şeydi şundan dolayı, AKP-MHP faşizmi artık kaybedeceğini çok net bir biçimde anladı yani şuan hem Avrupa’da hem Türkiye’de hem Kurdistan’da seçim çalışmasını anlının akıyla, başı dik yürüten tek parti Yeşil Sol. Bu sadece Kürdistan’da değil, örneğin Karadeniz’de, Ege’de, İç Anadolu bölgesinde de öyle. Söylediği her cümlenin gerçekliğini çok net bir biçimde ifade eden, eksik yaptığı noktada halkın önünde  ‘evet bu konuda eksik kaldık’ samimiyetini de ifade eden tek partidir. Sadece Kürtler değil, yüzyıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin o resmi ideolojisini, statükosunu, tekçi, tek dil, tek din, tek bayrak, tek millet mantığından dolayı bu sistemden mağdur olmuş herkes şuan Yeşil Sol çatısı altında. Bu noktada gerçekten halklar, kadınlar, Aleviler bunu çok net biliyor.   “Eğer 21 yıl sonra ikinci bir katliam politikasıyla karşı karşıya kalmak istemiyorsak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılında demokratik cumhuriyetin zeminin oluşturmak istiyorsak diktatörün gitmesi gerekiyor AKP-MHP faşizminin o topraklardan, o parlamentodan, o tek adam rejiminden bu halkların kurtulması gerekiyor.”   *Oy kullanacak halklara mesajınız nedir? Neden Yeşil Sol demeliler?   Bu yüzyıllık cumhuriyet tarihi sadece Kürtler açısından değil, kadınlar, Aleviler ve diğer halklar açısından da yok sayan, katliam yapan, inkar eden ve asimilasyonun en yüksek olduğu bir yüzyıldır. İşte bunun için Yeşil Sol’un demokratik cumhuriyet manifestosu ve seçim bildirgesi cumhuriyetin ikinci yüzyılında yüzyılın öz eleştirisi olarak tanımladığı bir manifestodur. ‘Biz bu devlette, bu topraklarda birlikte yaşayacaksak bu devletin demokratikleşmesi gerekiyor. Bu devletin demokratikleşmesi için demokratik bir anayasa, halkların eşit, özgür yaşam koşulları ve güvencesinin oluşturulması gerekiyor.’ Bunun için Yeşil Sol’un seçim bildirgesi aslında yıllardır alanlarda, sokaklarda verilen mücadele ve ödenen bedellerin, mahkemelerde söylediğimiz taleplerin hem kadınların hem Alevilerin, Ermenilerin hem de emekçilerin bugün sistemli olarak topluma yansımasıdır. Avrupa’da yaşayan tüm halklara, kadınlara ve özellikle Alevi toplumuna tek söyleyeceğimiz 27 Nisan’dan itibaren sadece oy vermeye gitmeyin oy verirken bu güne kadar oy kullanmamış ama seçmen olan insanları da ikna ederek sandıklara götürün. Çünkü eğer 21 yıl sonra ikinci bir katliam politikasıyla karşı karşıya kalmak istemiyorsak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüzyılı demokratik cumhuriyetin zeminin oluşturmak istiyorsak diktatörün gitmesi gerekiyor AKP-MHP faşizminin o topraklardan, o parlamentodan, o tek adam rejiminden bu halkların kurtulması gerekiyor. Kürt sorunun demokratik çözümü için gidip oy vermeliyiz. Kürtlere yönelik katliam politikalarına karşı ciddi anlamda seferber olunmalı. Alevi toplumu ve inancı üzerinden yürütülen baskıcı, asimilasyoncu, katliamcı, yok sayan, inanç olarak görülmeyen bir talep üzerinden buna karşı gidip oy verilmeli Yeşil Sol’a. Avrupa’da yaşayan Türkiye’li ve Kurdistan’lı kadınlar, kadınlar üzerinden yürütülen taciz, tecavüz, kadın gerçekliğini tanımayan kadını erkek egemen zihniyetinin bir “malı” olarak gören, kadını yok sayan politikalara karşı oy vermeli ve oy verdirttirmeli. Bu halklar o kadar çekti ki, eskiden insanların bir söylemi vardı, “zincirlerimizden başka kaybedecek hiçbir şeyimiz yok.” Artık özgürlük o kadar yakıcı ki demokratik bir zeminde kaygısızca gitmek, sözünü rahatlıkla söyleyebilmek durumunu açığa çıkartmak, Avrupa’da özellikle gençlerin, kendi ülkelerine, kendi topraklarına, işlerine, kökleriyle buluşmaları için dahi genç seçmenin de oy kullanması gerekiyor diye düşünüyorum.     “Tabi ki Kürtler açısından en büyük değişime dönük umut da önderlik üzerindeki 25 yıldır süren ağır tecridin 15 Mayıs sonrası değişecek hükümetle yerine önderliğin avukatlarıyla, ailesiyle düzenli görüşme yapması ve önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlama umudu da barındırıyor bu seçim.”   Türkiye’deki seçimleri izlemek üzere de Avrupa’dan doğru 200-300 Avrupalı dostlar, milletvekilleri, gazeteciler gidecek. Özellikle Kurdistan’daki AKP’nin yürütmüş olduğu o sandık güvenliğindeki o baskıcı, yok sayan ve Kürtlerin oylarını çalmaya dönük kaygılardan dolayı Avrupalı dostlar da Türkiye’de olacak.   Uluslararası güçler artık Türkiye’de yeni bir dönemin açılacağına dönük büyük tirajlı gazeteler bunları yazmaya başladı. Bu noktada Avrupalılar da Türkiye’deki seçimlerin sadece Türkiye’yi ilgilendirmediğini özellikle Ortadoğu politikalarında, Rojava politikasında Tayyip Erdoğan’ın yayılmacı siyasetinin Kürtler üzerindeki etkisi, Ortadoğu’daki politikalarına dönük yeni bir dönüşüm ve değişimin olacağını dillendirmeye başladılar. Bu önemli Türkler açısından da öyle, sadece Kurdistan açısından bakmıyoruz bu seçime. Yüzyılın seçimi diyoruz. Lozan’ın yüzüncü yılı Lozan ile Kurdistan 4’e bölündü ama bu seçimle iki yüzüncü yılında demokratik cumhuriyet politikasıyla yeniden halkların özgürleşebileceği bir zemini oluşturmak açısından, Kürtlerin kendi kimlikleri, kendi anadilleriyle eğitim yapma hakkı, Kürtçe üzerindeki baskıların kaldırılması, bu yasal düzenlemelerin tümünün ortadan kalkmasıdır. Tabi ki Kürtler açısından en büyük değişime dönük umut da önderlik üzerindeki 25 yıldır süren ağır tecridin 15 Mayıs sonrası değişecek hükümetle yerine önderliğin avukatlarıyla, ailesiyle düzenli görüşme yapması ve önderliğin fiziki özgürlüğünü sağlama umudu da barındırıyor bu seçim. Tecridi ortadan kaldırmak için dahi olsa sadece tek bir gerekçe bile Kürtler açısından en acil bir gerekçedir. Bunun ortadan kalkması için bile Kürtlerin sandığa gidip diktatörü devirmek için ve Yeşil Sol’u parlamentoya güçlü bir biçimde göndermek için oy vermesi gerektiğini belirtiyorum.