Selma Gürkan: Tek adamı göndereceğiz! 2023-04-23 09:02:25     Melek Avcı   ANKARA - Yeşil Sol Parti Ankara Adayı Selma Gürkan, “8 Mart’tan aldığımız gücümüzü Newroz’a taşıdık, Newroz’dan aldığımız gücümüzü ve enerjimizi şimdi 1 Mayıs’a taşıyacağız. 1 Mayıs’ta gücümüzü ve enerjimizi biriktirip 14 Mayıs’a taşıyacağız” sözleri ile kadınların, emekçilerin, gençlerin ve halkların sesi olacaklarını belirterek ‘Tek adam” rejimini göndereceklerinin altını çizdi.    Sayılı günlerin kaldığı 14 Mayıs seçimlerine ilişkin partilerin milletvekili adayları çalışmalarını sürdürüyor. Listeleri netleşen Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi de (Yeşil Sol Parti) diğer partilere oranla 270 kadın milletvekili yer alırken 35 ilin ilk sıralarında da kadınlar yer alıyor.    Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan Emek Partisi de (EMEP) Yeşil Sol Parti listelerinde daha güçlü bir parlamento oluşturma bilinciyle yer alıyor. Bu adaylardan biri olan Ankara 1’inci bölge milletvekili adaylarından Selma Gürkan, Ankara’da seçim çalışmalarını sürdürüyor. Selma ile kendisini, yürüttüğü mücadeleyi, ititfakı ve seçim çalışmalarını konuştuk.    *Ankara 1’inci bölgeden adaysınız, sizi tanımayanlar için kendinizi tanıtabilir misiniz, Selma Gürkan kimdir?   Ben Selma, 1961 Ankara doğumluyum. Tabi ilk gençlik mücadelemiz, toplumsal mücadelenin yükseldiği bir döneme denk geldi. Liseli bir genç olarak başladığım sınıfsal mücadeleyi ve gençlik mücadelesini bugün başka bir boyutuyla sürdürüyorum. Daha öncesinde, kamu emekçisi olarak çalıştığım dönemde KESK’e bağlı Sosyal-Sen Sendikası’nda ve Büro Emekçileri Sendikası’nda sendikal çalışmalarımı yürüttüm. Sonra partide resmi görev almak üzere emekli oldum. O günden beri de partimizin her düzeyde, alanlarında görevimi yürütüyorum. Şimdi de Emek Partisi, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bir parçası ve Yeşil Sol çatısı altında ve listelerinde seçime giriyor. Yeşil Sol listelerinden parlamentoya emeğin kürsüsünü, demokrasinin kürsüsünü taşımak için adayım.    “Kadın yoksulluğu bu iktidarın döneminde arttı, kadına yönelik şiddet bu iktidar döneminde arttı. Hayatın her alanında kadına yönelik eşitsizliğin derinleştiğini, kadın düşmanı ve kadın karşıtı politikaların çok hızlı bir şekilde örgütlendiğini ve uygulandığını görüyoruz. “   *AKP-MHP ittifakını ve son 21 yılda yürüttüğü kadın politikaları, halklara, işçilere yönelik baskı ve saldırıları nasıl değerlendiriyorsunuz?   Kadının bugün yaşadığı eşitsizlik, şiddet ve kadın cinayetleri üzerinden bir değerlendirme yaparsak bu, toplumun genel yaşadığı sorunlardan çok bağımsız değil. Ama bunun en ağırlaştırılmış halini kadınlar yaşıyor. AKP iktidarıyla sınırlı da değil ama AKP döneminde hem işçi ve emekçi sınıfların yaşadığı çalışma ve yaşama koşullarında şartlar çok ağırlaştığı gibi kadınlar için de şartların ağırlaştığını söyleyebiliriz. Şimdi dönüp bakıyoruz, işçi cinayetlerinin bu iktidar döneminde tepe yaptı. Yani günde 3-4 işçi sessiz sedasız can veriyor ve bu işçilerin hayatı üzerinden bir üretim sürüyor. Sömürü çarkları sürüyor ve ekonominin çarkları dönüyor. Dolayısıyla aynı şekilde işçilerin çalışma ve yaşama koşullarına baktığımızda 12-14 saat çalışan işçilerin çok daha az ücret aldığını görüyoruz bu dönemde alım gücünün çok düştüğünü, çalışan yoksulluğunun fazlasıyla arttığını görüyoruz. Yani işçiler çalışıyor ama ücretleriyle geçinemiyorlar, işçiler çalışıyor ama ücretleriyle ailelerini geçindiremiyorlar. Kadın yoksulluğu bu iktidarın döneminde arttı, kadına yönelik şiddet bu iktidar döneminde arttı. Çünkü iktidarın dili zaten zehirli bir dil, iktidarın politikaları kutuplaşma üzerine süren bir dil ve aynı zamanda iktidarın politikaları çatışma üzerine kurulu olarak sürdürülüyor. Bütün bu kutuplaştırıcı ve çatışma siyasetinin, şiddet dilinin kadına doğrudan yansıması şiddet olarak geri dönüyor, cinayet olarak geri dönüyor ve artık kadına yönelik şiddetin vahşi bir boyutunu yaşıyoruz. Kadınlar öldürülüyor bu yetmiyor yakılıyor, bu da yetmiyor betona gömülüyor. Gerçekten vahşi bir şiddeti kadınlar yaşıyorlar. Nereden cesaret alıyor bu failler çünkü normalde Türk ceza yasalarında cinayet suçtur, cezalandırılması gerekir ama kadına yönelik şiddet ve cinayetin failleri maalesef bu iktidarın yargısı tarafından korunuyor. Kadınların katledilen kız kardeşleri için adaletin sağlanması için ayrıca bir mücadele etmesi gerekiyor. Bu iktidar övünüyor şimdi  ‘6284’ü biz çıkardık’ diye. İyi güzel çıkardınız da uyguluyor musunuz sorusunun cevabı yok. Çünkü uygulanmıyor etkin bir şekilde uygulanmıyor. Kadına yönelik şiddetin son bulmasının yolu da bütün alanlarda kadınların hak eşitliğinin sağlanmasıyla doğrudan ilişkilidir. Şimdi düşünün ki 4+4+4 sistemiyle kız çocukları örgün eğitimin dışına itilmiş durumda. Bu iktidar aynı zamanda lise döneminden itibaren evlenmenin yolunu açtı. Bütün bu uygulamaları üst üste koyduğunuzda hayatın her alanında kadına yönelik eşitsizliğin derinleştiğini, kadın düşmanı ve kadın karşıtı politikaların çok hızlı bir şekilde örgütlendiğini ve uygulandığını görüyoruz.   “Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 14 Mayıs’ta işçilere, üretici köylülere, ezilen tüm toplumsal kesimlere mücadele çağrısı yaptığımız gibi kadınlara ve gençlere de kendi geleceklerini kurmaları için mücadele çağrısında bulunuyoruz.  Emek ve Özgürlük İttifakı bu denklemi değiştirmeye aday.”   Bütün bunlar yetmedi iktidar şimdi yeni bir ittifak daha kurdu. Yeniden Refah Partisi ve HÜDAPAR için söylüyorum. Çok açık bu ittifakın temelinde kadın düşmanı politikalar vardır. Bu ittifakın aslında mutabakatında 6284’ün kaldırılması ve kadınlara sağlanan hakların tırpanlanması yatmaktadır. Dolayısıyla biz bu ittifakın, bu ülkenin ne işçi ve emekçilerin vereceği bir gelecek olduğunu düşünüyoruz ne de kadınlara, çocuklara ve gençlere vaat edebileceği bir gelecek olduğunu düşünüyoruz. Bu açıdan da kadınların 14 Mayıs seçimlerinde vereceği karar ve tercihlerinin önemli bir değişimin adımı olacağını düşünüyoruz. Çünkü kadınlar zaten hakları için mücadele ediyor, kadınlar bugün hangi kazanımı sağladılarsa bunu mücadele ile elde etti. Dolayısıyla bundan sonra da bu iktidarın gerici politikalarını durdurabilmek için mücadele edecekler. Haklarını kazanabilmek için mücadele edecekler. Bizim aslında Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 14 Mayıs’ta işçilere, üretici köylülere, ezilen tüm toplumsal kesimlere mücadele çağrısı yaptığımız gibi kadınlara ve gençlere de kendi geleceklerini kurmaları için mücadele çağrısında bulunuyoruz, bir ortak çalışma davetidir. Yoksa biz asla şöyle bir siyasetle denklem kurmayız; Halk oy verecek bir kitleler topluluğu bizler de oy isteyecek profesyonel siyasetçiler. Hayır bu böyle değil. Tam tersine Emek ve Özgürlük İttifakı bu denklemi değiştirmeye aday. Aday profiline baktığımızda emek mücadelesinin, gençlik mücadelesinin öne attığı, Kürt halkının eşitlik mücadelesinin bir halk olarak var olma mücadelesinin öne attığı, işçi sınıfı içerisinden emek mücadelesinin öne attığı, çevre mücadelesinin öne attığı mücadeleci kadrolar bugün parlamentoda halkın kürsülerini kurmak için aday. Biz diyoruz ki kirli ittifaklara karşı böylesi bir mücadele zeminine yaslanan, halkın desteğine yaslanan bir ittifakının bu ülkede değişimi yaratacağını düşünüyoruz.   “6284’ün etkin olarak uygulanması gerekir bunun için mücadele edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden kabul edilmesi gerekir, imzanın yeniden konulması gerekir. Bunun için mücadele edeceğiz.”   *Milletvekili olarak Meclis’e girdiğinizde en çok gündeme getireceğiniz konular neler olacak?   İşçi cinayetleri, işçi sağlığı ve güvenliği, meslek hastalıkları, işçi sınıfının örgütlenmesi, toplu pazarlık hakkı bizim parlamentodaki mücadelemizin temel konuları olacak. İkincisi elbette demokratik hak ve özgürlükler yani laiklik gerçek bir laiklik. Bu bütün toplumsal kesimler için gereklidir, gerçek bir inanç özgürlüğünün tesisi için gereklidir. Yine Kürt sorunun demokratik çözümü ve gerçek bir demokratikleşme için halkın örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılması, siyaset hakkı, siyasetteki barajların kaldırılması, siyasi propagandanın önündeki engellerin kaldırılması, gerçek bir adaletin tesisi için, gerçek bir adalet sistemi bizim gündemimizde olacak. Yine biz biliyoruz ki çok açık bu iktidarın yaslandığı doğanın talanı ve kamu kaynaklarının yağmasıdır. İşte biz bu yağma düzeninin son bulması için mücadele edeceğiz ve bu yağma düzenine karşı mücadele de bizim konumuz olacaktır. Kadınların her alanda hak eşitliği bizim mücadelemizin konusu olacaktır. Şunu biliyoruz, toplumun bütün kesimlerinin çalışma ve yaşama koşulları iyileştirilmediği sürece kadınların önündeki engellerin kaldırılması çok güç olacaktır. Bu nedenle işçi sınıfının örgütlenme-toplu pazarlık hakkı kadar siyaset hakkı kadar kadın hak eşitliğinin ve özgürlüklerinin demokrasi mücadelesinin bir parçası olması gerektiğini düşünüyoruz. 6284’ün etkin olarak uygulanması gerekir bunun için mücadele edeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden kabul edilmesi gerekir, imzanın yeniden konulması gerekir. Bunun için mücadele edeceğiz. Her şeyden önemlisi bu tarikat düzeninin son bulması için mücadele edeceğiz çünkü bizim çocuklarımızın geleceğini bir avuç tarikata teslim edemeyiz. Bu iktidarın yaptığı nitekim budur. Eğitimden sağlığa kadar kamu hizmetlerini tarikatlar eliyle hegemonik bir ilişki yaratmış, hegemonya sağlamış durumda bu iktidar. İşte biz diyoruz ki hiçbir yerde herhangi bir tarikatın ya da toplumsal kesimin egemenliği değil, halkın egemenliğinin sağlanması gerektiğini savunuyoruz. Kayyım rejimine karşı ve tek adam yönetimine karşı biz diyoruz ki halkın egemenliği halkın iradesi ve esas olarak halkın karar vereceği bir konumda olduğu bir demokrasi mücadelesi ve demokrasi meclisi olarak özetleyebiliriz.   *Ankara’dan adaysınız ve Ankara siyasetin merkezi. Diğer yandan da kentin birçok sorunu da mevcut. Ankara’nın sorunlarına ilişkin nasıl bir çözüm siyaseti yürüteceksiniz?   Tabii ki Ankara’nın özgün sorunları bizim çalışma konumuz olacak. Eğer Sincan’da, Mamak’ta Keçiören’de herhangi bir işçi ve emekçiye dönük bir hak ihlali varsa, onların yaşadığı sorunlar varsa bizim parlamentoda mücadelemizin konusu olacak. Mahallelerde, Polatlı’da, Haymana’da, Bala’da Yenimahalle’de, Etimesgut’ta, Çankaya’da halkımızın yaşadığı sorunlar bizim mücadelemizin konusu olacak. Ama şunu da biliyoruz Ankara aynı zamanda siyasetin merkezi. Ankaralıların demokratik bir ortamda yaşamasının koşulu, güven içinde yaşamasının, huzur içinde yaşayabilmesinin, ekonomik olarak daha müreffeh bir ortamda yaşayabilmesinin yolu ülke genelinde demokratikleşmeye bağlı. Ülke genelinde halk için ekonomi politikalarının uygulanmasına bağlı. Ülke genelinde barışçıl bir dış politikanın ve iç politikanın uygulanmasına bağlı. Biz bir taraftan Ankara halkının huzurlu, güvenli ve müreffeh içinde yaşaması içinde mücadele ederken ama aynı zamanda bütün bir Türkiye için mücadeleyi esas olacağız.   “8 Mart’tan aldığımız gücümüzü Newroz’a taşıdık, Newroz’dan aldığımız gücümüzü ve enerjimizi şimdi 1 Mayıs’a taşıyacağız. 1 Mayıs’ta gücümüzü ve enerjimizi biriktirip 14 Mayıs’a taşıyacağız. Tek adama yol vereceğiz tek adam düzenini göndereceğiz.”   *Seçmen kitlenize ve oy kullanacak olanlara ilişkin mesajınız nedir?   Öncelikle bu denklemi değiştirmek istiyor. Seçmenler ve vekiller diye bir denklemimiz yok. Bizler parlamentoda görev alacaksak şayet halkın temsilcileri olarak görev alacağız. Bizim çağrımız bu ülkenin demokratikleşmesi, bu ülkede ekonomik kaynakların halk için kullanılması,  bu ülkede Kürt sorunun demokratik çözümü,  bu ülkede gençlerin geleceği, kadınların hak eşitliği, inanç özgürlüğünün sağlanabilmesi, bu ülkede halkın egemen olduğu bir siyasi iklimin kurulabilmesi için hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor. Yani parlamento bu mücadelenin bir mevziisidir biz o mevzilerde görev alacağız ama aynı zamanda parlamentoda kurduğumuz kürsüleri sokaktaki grevlerle, direnişlerle, üretici köylülerin mücadelesiyle, küçük esnafların yaşadığı sıkıntılara karşı vereceği mücadele ile birleştirmemiz gerekiyor. Demokrasi ve özgürlük isteyenlerin mücadelesiyle birleştirmemiz gerekiyor. Bu mücadelenin bir parçası olarak 14 Mayıs’tan önce 1 Mayıs var. İşçi sınıfının uluslararası birlik dayanışma ve mücadele günü. 8 Mart’tan aldığımız gücümüzü Newroz’a taşıdık, Newroz’dan aldığımız gücümüzü ve enerjimizi şimdi 1 Mayıs’a taşıyacağız. 1 Mayıs’ta gücümüzü ve enerjimizi biriktirip 14 Mayıs’a taşıyacağız. Tek adam düzenini göndereceğiz ama halkın demokratik düzenini kurmak için de adım atmış olacağız.