'İmralı kapıları açılıncaya kadar nöbet sürecek' 2022-12-28 09:03:44   Dilan Babat   ANKARA - İmralı Cezaevi’nde ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan görüşmelerin başlaması için Adalet Bakanlığı önünde başlattıkları nöbet eyleminin İmralı ile görüşme yapılıncaya kadar devam edeceğini belirten HDP’li Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Herkesin kralı alkışladığı bir yerde biz ‘kral çıplak’ diyoruz. Tecrit var diyoruz ve tecrit bir insanlık suçudur.  Bir hukuksuzluğun üstü başka bir hukuksuzlukla örtünmeye çalışılıyor. Biz tecrit var derken bu ülkede kimse tecrit yok diyemiyor” dedi.     Uluslararası komplo ile Türkiye'ye getirildiği 15 Şubat 1999’dan bu yana mutlak tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 21 aydır haber alınamıyor. Asrın Hukuk Bürosu, müvekkilleri ile en son 7 Ağustos 2019 tarihinde görüşürken, ailesi ise 25 Mart 2021 tarihinde Abdullah Öcalan’ın sağlık ve güvenliğiyle ilgili kamuoyunda yaşanan kaygılar üzerine bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. 4 buçuk dakikalık kesintili telefon görüşmesi Abdullah Öcalan’ın 24 yıllık tutsaklık süresi boyunca yaptığı 2’nci telefon görüşmesi oldu. Kısa süren görüşmenin ardından bir daha Abdullah Öcalan’dan haber alınamadı.   Avukatlar 220 ailesi 79 başvuru yaptı   Asrın Hukuk Bürosu avukatları, kesintili telefon görüşmesi sonrası her hafta hem kendileri hem de aileler adına Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ile İmralı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’ne görüşme başvurusunda bulundu. Şimdiye kadar avukatlar 220, aile ve vasi ise 79 başvuru yaptı. Ancak başvuruların tamamı yanıtsız bırakıldı.    Görüşme başvuru reddedildi   Haber alamama durumunun derinleştiği bu süreçte avukatlar, Abdullah Öcalan ve diğer tutsakların, aile ve avukatları ile yüz yüze görüşmelerinin sağlanması için 22 Kasım 2021 tarihinde Bursa İnfaz Hakimliği’ne “derhal görüşme” başvurusunda bulundu. Hakimlik, 3 aylık aile ve 6 aylık avukat disiplin cezalarını öne sürerek, başvuruları reddetti. Avukatlar, Disiplin Kurulu’nun verdiği cezalara ilişkin Bursa Ağır Ceza Mahkemesi’ne itirazda bulundu. Mahkeme, İnfaz Hakimliği’nin “usul ve yasaya aykırı bir şey görülmediği” gerekçesiyle avukatların itirazının reddine karar verdi.    AYM’ye başvurusu reddedildi   Verilen “disiplin” cezalarının içeriğine ulaşamayan ve bu cezaların kendilerine tebliğ edilmediğinden ötürü itirazlarda bulunamayan avukatlar, İmralı Disiplin Kurulu Başkanlığı’nın cezalarına karşı harekete geçerek, 12 Mayıs’ta aile ziyaretlerinin “hukuksuz” disiplin cezalarıyla engellenmesini Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) taşıdı. Avukatlar, AYM’ye yaptıkları başvuruda, mutlak iletişimsizlik hali olan “incommunicado”ya dikkat çekerek, haber alamamanın işkence olduğunu, aile ve özel hayata saygı hakkının, savunma ve adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru yolu hakkının ihlal edildiğinin tespit edilmesini talep etti. AYM, 12 Ocak tarihinde avukatların yaptığı başvuruyu, “ciddi bir tehlike” yok diyerek reddetti.   775 hukukçudan İmralı görüşme başvurusu   Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklardan haber alamama durumu hukuk örgütlerini harekete geçirdi. Aralarında Özgürlük için Hukukçular Derneği'nin de (ÖHD) olduğu hukuk örgütleri, Abdullah Öcalan ile görüşülmesi için imza kampanyası başlattı. 29 baroya kayıtlı 775 hukukçu, Abdullah Öcalan ile görüşülmesi için imza vererek, 10-17 Haziran tarihinde Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Ancak bakanlık, avukatların başvurusuna cevap vermedi.   Avrupa ve Ortadoğu’dan avukat başvurusu   Avrupa ve Ortadoğu’da çok sayıda avukat, Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. Dünya genelinde 22 ülkeden 350 avukat, İmralı’da ağır tecrit koşullarında tutulan Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle 14 Eylül'de Adalet Bakanlığı’na başvuruda bulundu. İmralı’da bir yılı aşkın süredir sürdürülen haber alınamama haliyle derinleştirilen tecrit halinin işkencenin önlenmesi konusunda uluslararası ihlal teşkil ettiğini belirten avukatlar, aynı başvuruyu Avrupa Barolar Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve uluslararası insan hakları örgütlerine de yaptı. Avukatlar, yaptıkları başvuruyu Belçika’nın başkenti Brüksel Avrupa Basın Kulübü’nde düzenledikleri basın toplantısıyla duyurdu.     Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, İmralı tecridine ilişkin Adalet Bakanlığı önünde başlattıkları eyleme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘Sıkıyönetim cezaevlerinde bile böyle bir durum yoktu’   Adalet Bakanlığı’nın 21 aydır İmralı Cezaevi’ne herhangi bir görüş yapılmasına izin verilmediğini söyleyen Gülistan, aileler, avukatlar ve HDP’li milletvekillerinin de görüşme başvurularına da bir cevap verilmediğini kaydetti. Gülistan, “21 ayı söylerken, kısa gibi görünebilir ama çok uzun bir zamanda bir iletişimsizliği ifade ediyor. Tecrit demek; 21 aydır bu ülkenin bir adasında bulunan cezaevinde dört siyasi mahpusun sağlıkları, gündelik yaşamlarına dair tek bir haberimiz yok. İmralı Cezaevi’nin kendisi bir hukuksuzluk, özel istisnai bir rejim ile yönetiliyor ve oradaki istisna hali ülkede genelleşti. Sıkıyönetim cezaevinde bile böyle bir durum yoktu. 80 askeri darbesinden sonrası da birçok hukuksuzluk yaşandı ama bir iletişimsizlik, mutlak bir görüş yasağı olmadı” dedi.    ‘Sayın Öcalan’ın net bir duruşu var’   PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük mutlak tecridin kaynağının Türkiye’deki anayasanın askıya alınmasına bağlayan Gülistan, Adalet Bakanlığı’nın ve AKP hükümetinin de ülkenin yasalarına uyma mecburiyetini hissetmediğini belirtti. Gülistan, “Söze gelince hukukun üstünlüğü diyenler, hukuku rehber edindiklerini söyleyenler her gün yeni bir hukuksuzluğa imza atıyorlar. Tecrit dediğimiz şey insanlığa karşı bir suç, zaman aşımı olmayan bir suç, bu bir işkence yöntemi. İnsanı, insanlığından, bilincinden, toplumsallığından koparma hali. Bu da, kabul edilebilir bir şey değil. Bu da, Adalet Bakanlığı’nın genel hukuksuzluğundan ülkedeki genel atmosferden etkileniyor. Kürt sorunundaki çözümsüzlük, Kürt sorunundaki inkar ve imha politikasının cezaevlerine yansımış hali ve İmralı üzerinden uygulanmış hali. Devlet Sayın Öcalan’a bir rehine muamelesi yapıyor. Kendisinin ihtiyacı olduğunda bizzat Sayın Öcalan ile görüşüyor, istediği kadar Sayın Öcalan’ın kamuoyuna yansımasını istiyor, sözlerini sınırlı tutuyor, kendi çıkarları doğrultusunda mesaj verdirtmek istiyor. Sayın Öcalan’ın da çok net bir duruşu var, bunu kabul etmeyen, karşısında duran ve Kürt sorununun demokratik çözümü için ısrarcı olan bu anlamıyla gündelik siyasetin çok ötesine geçen bir durum var. AKP, bunu gündelik siyasete alet eden, barış gibi kutsal gibi bir kavramı çıkaran bir tutumu olduğunu görüyoruz” sözlerini kullandı.    ‘Rapor hazırlamakla hukuksuzluklar ortadan kalkmıyor’   Geçtiğimiz günlerde Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının, Abdullah Öcalan’ın CPT ile görüşmediğine dair aldıkları duyumu değerlendiren Gülistan, Abdullah Öcalan’ın CPT ile görüşmemesinin, bir hukuksuzluk halini meşrulaştırmama yaklaşımı olarak değerlendirdiğini söyledi. Gülistan, “En son kardeşi Mehmet Öcalan’ın Sayın Öcalan ile yaptığı telefon görüşmesinde hukuksuz olduğunu, herkes gibi haklarını kullanmak istediğini, avukatların adaya gitmesi gerektiğini ve olacaksa bir görüşme böyle olması gerektiğini çok net ifade etti. Sayın Öcalan’ın duruşu devletin yaratmaya çalıştığı hukuksuzluğun parçası olmamaya yönelik. Bizzat, hukuksuzluğa dikkat çekmeye yönelik bir yaklaşımını görüyoruz. CPT sistematik ziyaretler yaptı,  2019 raporu Türkiye’nin izniyle yayınlandı. Ama baktığımız da bu raporların hiçbir işe yaramadığını görüyoruz. Bir yerde bir raporlama yapılıyor, bir hukuksuzluk tespit ediliyor ama üye olduğu ülkenin bu hukuksuzluğu gidermek için ne yaptığına bakılmıyor. CPT’nin kendisi ne yapıyor? Nasıl bir adım atıyor? Burada da bir gelişme yok. Sayın Öcalan’ın CPT’nin görüşüne çıkmaması da uluslararası kurumların hukuksuzluğunu görünür kılmaya ilişkin. Bu sistematik görüşmeler, rapor yayınlamakla tecrit ortadan kalkmadığı gibi Sayın Öcalan’ın sağlık ve güvenlik koşulları sağlanmış olmuyor. Sayın Öcalan CPT’ye, ‘Beni iki yılda bir görmeniz bir şey değiştirmiyor o yüzden beni de araçsallaştırmayın, hukuksuzluğun bir parçası yapmayın’ diyor. Sayın Öcalan hem kamuoyuna hem de uluslararası kurumlara çok net mesaj veriyor” sözlerini kullandı.   ‘Herkes kralı alkışlarken biz kral çıplak diyoruz’   Abdullah Öcalan’ın mesajının çok net anlaşılması gerektiğine dikkat çeken Gülistan şu ifadeleri kullandı: “Başlattığımız adalet nöbeti tam da buradaki hukuksuzluğu, görmeyen, duymayan yerde. Hukuksuzluk ve tecrit var diyoruz. Herkesin kralı alkışladığı bir yerde biz ‘kral çıplak’ diyoruz. Tecrit var diyoruz ve tecrit bir insanlık suçudur.  Bir hukuksuzluğun üstü başka bir hukuksuzlukla örtünmeye çalışılıyor. Biz tecrit var derken bu ülkede kimse tecrit yok diyemiyor. Sayın Öcalan’ı neden ailesi, avukatları ya da milletvekilleri ile görüştürmüyorsunuz diye sorduğumuzda bir gerekçe söylemiyorlar, eskiden uyduruk bir koster bozuk gerekçesi vardı. Şimdi, avukatlara tebliğ edilmeyen bazı disiplin cezaları gerekçe gösterildi. Bu da, kamuoyunun baskısı olunca gündeme geldi. Ama onlar da çok iyi biliyor ki; burada bir yasa yok, burada bir hukuksuzluk ve suç var. Bu suçu görünmez kılmaya çalışıyorlar. Milletvekilleri olarak bu suçu gördürmeye çalıştığımız da önce basını engelliyorlar, etrafımızda güvenlik adı altında bir çember oluşturdular sonra Meclis’ten Adalet Bakanlığı’na yürümemizi engelliyorlar. Gerekçesini sorduğumuzda, ‘güvenlik gerekçesi.’ Bu ülkede insanlar güvenlik gerekçesiyle öldürülüyor, gözaltına alınıyor, terörist ilan ediliyor, partiler basılıyor, kapatılıyor, milletvekilliği düşürülüyor” şeklinde konuştu.   ‘Tecritle ülke yönetimi çok net görülüyor’   İktidarın her şeyi “güvenlik” zafiyetine sıkıştıran bir yönetim anlayışının olduğunu dile getiren Gülistan, “Milletvekillerinin her gün Adalet Bakanlığı önünde yaptığı açıklama nasılda bir güvenlik zafiyeti oluşturabilir” diye soran Gülistan, “Israrla hangi gerekçe ile açıklamamızı yasaklandığının tebliğ edilmesini istediğimizde ise hiçbir şey tebliğ edilemiyor. Çünkü tamamen keyfi ve ülkenin yönetim şeklini çok net görüyoruz. Biz İmralı’da tecrit var derken dışarıyı bağımsız görmüyoruz. İmralı’daki tecrit bütün ülkeye hukuksuzluk olarak yansıyor. İmralı’daki tecrit var vekillere barikat var, halka yoksulluk var, öğrenciye aş yok. Bütün bunlar devletin bakış açısıyla ilgili. Kürt sorununu demokratik yöntemlerle çözme, Kürtleri eşit sisteme katma yerine, her gün silaha, bombaya yatırım yapan bununla övünen, utanmadan bir havan topunun miktarını, bir uçağın kalkış parasını anlatan bir zihniyet var. Bunu bize matrah bir şeymiş gibi anlatan bir iktidar aklı var. Bütün bunları yapmasının gerekçesi; savaş politikasıyla kendi seçmenini konsolide etmeye çalışırken, diğer taraftan Kürtlerin bütün kazanımları haklarını yok etmek istiyor. En önemlisi silah baronlarına çok ciddi bir şekilde para kazandırıyor. Bu güvenlik konsepti, bütün ülkenin abluka altına alınmasına, demokratik hakların engellenmesine, gösteri yürüyüş haklarının engellenmesine neden olurken, kendileri için bir dikensiz gül bahçesi yaratıyorlar. Bu bir zincirleme, İmralı’daki tecridi uygulayan, vekilleri Adalet Bakanlığı’na yürütmeyen akıl, aynı zamanda grev yasaklıyor” ifadelerini kullandı.   ‘Sayın Öcalan siyasi bir süreç haline getirilemez’   İmralı tecridini uygulayan aklın bütün itiraz alanlarını, demokratik siyaset alanlarını kapatarak, kendini iktidarda tutmaya çalıştığını dile getiren Gülistan, bundan kaynaklı eylem ve gösteri haklarını polis eliyle kapattığını söyledi. Gülistan, “AKP-MHP’nin yasayı uygulama gibi bir derdi yok, bütün süreci yasa dışılılıkla yönetiyor. Yasaya uyan yurttaşlar, uymayan hükümet. AKP’nin her fiili yasayı ayaklar altına alma üzerine kurulmuş. İmralı’daki tecrit bunun en tepe noktası. Sonuç itibariyle, Türkiye ve Ortadoğu’yu etkileyen boyutları var. Ama bu yönetim aklı İmralı ile birlikte bütün bir ülkeyi tecrit altına almış durumda.  İlk günden beri Adalet Bakanlığı ile diyaloğa açık olduğumuzu belirtiyoruz. Meclis’te de grup başkanvekilimiz görüşmeler gerçekleştirmeye çalışıyorlar,  bizler milletvekilleri olarak İmralı’ya gitmek için dilekçelerimiz var. Hali hazırda Adalet Bakanlığı’nın bu konuda bir adım atmadığını görüyoruz, bunun da hukuki değil siyasi bir karar olduğu çok açık. Seçime giderken her şeyi topluma karşı kullanmak istedikleri gibi bunu da bir koz olarak topluma, HDP seçmenlerine karşı kullanmak istiyorlar. Sayın Öcalan’a yönelik yaklaşımın kendisi bir seçime tahvil edilemez. Bu konuda Kürt halkının çok temel bir yaklaşımı var. Sayın Öcalan’a yönelik belirlemeleri var, bunun bir siyasi süreç haline getirirseniz, bunun sonuçlarını bütün bir ülke çeker ve herkes açısından olumsuz sonuçlar doğurur” sözlerini kullandı.   Gülistan son olarak, İmralı’da görüşmeler yapılana kadar, Adalet Bakanlığı’na kendi yasalarına uyma çağrıları ve nöbetlerini sürdüreceklerini ekledi.