Pervin Buldan: Kürt sorunu bu ülkenin tamamını ilgilendiriyor 2022-06-06 10:31:41     ANKARA - Barış için PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın rolünün önemsenmesi gerektiğini dile getiren HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Türkiye’de Kürt Sorununu demokratik ve onurlu şekilde çözme iradesi gösteremeyen hiçbir iktidar, aktör başarılı olamaz” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) 5’inci Büyük Kongresi öncesi 4’üncü Büyük Konferansı’nı Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriyor. “Büyük Direniş Büyük Yürüyüş” şiarıyla gerçekleştirilen konferansa HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan ve Mithat Sancar, HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, HDP Parti Meclisi (PM) ve Merkez Yürütme kurulu (MYK) üyeleri, milletvekilleri, il eşbaşkanları, Kadın Meclisi üyeleri, Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu üyeleri, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir ve Cengiz Çiçek,  Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş ve Şahin Tümüklü, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP) Sözcüsü Sevtap Akdağ Karahalı, Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü Ayşe Erdem ve İbrahim Akın, Devrimci Parti Genel Başkanı Elif Torun Öneren, Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Canan Yüce ve Cavit Uğurlu Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivistleri, Barış Anneleri Meclisi İnisiyatifi üyeleri olmak üzere 647 delege katıldı.    Açılış konuşmalarıyla başlayacak olan konferansın ilk gününde siyasal gelişmeler, örgütsel durum değerlendirmesi yapılacak, ikinci günde ise partinin önümüzdeki dönem mücadele hattını belirleyecek olan karar önergeleri tartışılacak. Alınan kararlar 3 Temmuz’da Kongreye sunularak kongre ve konferans metinleri olarak karar altına alınacak.    Konferansa 7 dilde “Hoş Geldiniz” pankartları asılırken, salona “Demokratik Gençlikle Özgür Geleceğe”, “Eşbaşkanlık Mor Çizgimizdir” pankartları asıldı. Konferans salonu sabah erken saatlerde gelen delegelerin coşkusuyla inledi. Konferans başlayana kadar kadınlar ve gençler sloganlarla halaylar çekti. Gençlerin halayları sırasında sık sık “Biji Serok Apo” sloganları yükseldi.   Saygı duruşu ile başlayan konferans HDP’nin hazırladığı sinevizyon gösterimi ile devam etti.   Divana Dersim Dağ, Mahfuz Güleryüz, Tülay Hatimoğulları, Samet Mengüç ile İlknur Birol seçildi.   Divan adına konuşan Mahfuz Güleryüz, devrimci önderleri anarak salondakileri selamladı. Mücadele ve geçmiş mirasından aldıkları güçle konferansı gerçekleştirdiklerini belirterek, “Ülkenin, bölgenin ve belki de dünyanın umutla baktığı partinin neferleriyiz. Bu bilinçle bu kararlılıkla konferansımızı gerçekletireceğiz. Bu büyük mimarın yaratıcısı olan Sayın Öcalan’ı saygıyla selamlıyoruz. Biz gücümüzü Mahir’lerden Deniz’lerden, Kaypakkaya’lardan alıyoruz” dedi.    ‘Onurlu barışı var edeceğiz’   Ardından kürsüye çıkan DHP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kürtçe ve Türkçe konferansa gelenleri selamladı. Pervin, “Mücadeleyle geçen nice zamanlardan sonra bir kez daha önemli günlerin şafağında buluştuk. Bu buluşmamızda alacağımız önemli kararlarla demokratik geleceğe birlikte yürüyeceğimize, demokratik geleceği hep birlikte öreceğimize yürekten inanıyorum. Çünkü HDP, gücünü geçmişten alan büyük bir umudun bugünkü temsilcisidir. Bu umudun temsilcileri olarak bizler, emeklerimiz ve fikirlerimizle mücadelemizi büyütecek ve inşa aşamasına geçerek, güçlü demokrasiyi ve onurlu barışı bu ülkede var edeceğiz” dedi.   ‘Yürüyoruz yürümeye devam edeceğiz’   AKP-MHP blokunun kurduğu tekçilik rejiminin hakkın, ve halkın inkarı rejimi olduğunun altını çizen Pervin “Bu rejim kadınlara her türlü hakareti ederek, kadın katliamlarını, kadına yönelik şiddeti ve kadın cinayetlerini gündemde tutarak kendisini var etmeye çalışan bir iktidardır. Bu iktidar Alevilerin eşit yurttaşlık taleplerini görmezden gelerek ayakta durmaya çalışmaktadır. Bu ittifak, varlığını Kürt Sorununu inkâr etmeyle eşdeğer gören bir iktidardır. Tüm dünyanın kabul ettiği Kürt sorunu inkar edilecek, kabul görmeyecek bir sorun değildir. Demokrasiden, hukuktan ve adaletten uzaklaşmış bir iktidarın başta Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkenin yakıcı sorunlarını inkarla ayakta durduğunu ve zihniyetin, politikasını bunun üzerine oluşturduğunu çok iyi biliyoruz. Oysa hakikatin bir huyu vardır. Hakikat en zalim iktidarlara karşı bile yürümeye devam eder. Biz yürüyoruz yürümeye devam edeceğiz” diye belirtti.   Sayın Öcalan’ın rolü önemsenmelidir    Türkiye’de bir arada yaşama hakikatinin Kürt sorunun demokratik çözümünden geçtiğini ifade eden Pervin, şunları söyledi: “Diyalog ve müzakere seçeneklerinin gündeme alınması ve onurlu bir barış siyaseti için adım atılmasıdır. Barış için İmralı’nın Sayın Öcalan’ın diyalog ve müzakerede rolü önemsenmelidir. Sayın Öcalan’ın demokratik çözüm ve barış için, mutlak tecridin kaldırılmasında rolünü oynamasıdır. Bu ülke 2011-2015 yıllarında barış sürecine tanıklık etti. O süreçte insanların geleceğe umutla baktığı, insanların yaşamını yitirmediği, annelerimizin gözyaşı dökmediği, insanların geleceğe umutla baktığı bir süreç yaştı bu ülke ve bu topraklar. Ne zaman ki tecrit başladı, İmralı'nın kapıları kapandı; o zaman bu ülkede ölümler, çatışmalar oldu ve gencecik insanlarımız yaşamını yitirmeye başladı.    Kürt sorunu bu ülkenin tamamını ilgilendiriyor    Herkes bilmelidir ki, Kürt sorunu çözülmeden, Türkiye’ye demokrasi ve özgürlük gelmez. Türkiye’de Kürt Sorununu demokratik ve onurlu şekilde çözme iradesi gösteremeyen hiçbir iktidar, aktör başarılı olamaz. Ne iktidar ittifakları, ne inkarcı politikaları yol alabilir, ne de muhalefet fikir ve irade geliştirmeden bu ülkede kazanabilir. Biz bu sorunun hem iktidarın hem de mevcut muhalefetin mutlaka ama mutlaka gündeminde olması gerektiğini düşünüyoruz. Kürt sorunu bu ülkenin tamamını ilgilendiren bir sorundur. Bu sorun çözülmeden barış ve demokrasinin gelmeyeceğini herkesin bilmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’de değişim isteyen herkesi vakit kaybetmeksizin Kürt sorununda çözüm önerilerini sunmaya, demokratik anayasa ve inanç temelli hakları tanımaya bir kez daha davet ediyorum.   Biz kazanacağız    Bizler, inkâra yaslanan ve çözüm ufku olmayan güçlere karşı bedeli ne olursa olsun Türkiye halklarıyla birlikte barış hakkını savunacak ve Kürt Sorununda demokratik çözümü getireceğiz. Hukukun ve demokrasinin askıya alınmasına, Kürt Sorununda çözümsüzlüğe karşı Büyük Barış Koalisyonuyla zafere ulaşacağız. Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında yerel demokrasi, özgürlükçü laikliği ve onurlu barışı, Türkiye halklarıyla birlikte var edeceğiz. Cumhuriyetin ilk yüzyılında acı çekenler, ezilenler olarak muhakkak biz kazanacağız. Kürt halkı için eşitlik ve özgürlük, Türkiye halkları için demokratik yaşam diyeceğiz. Büyük Barış Koalisyonuyla önümüzdeki yüzyılda Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandıracağız. Büyük barış koalisyonunu, savaşın, mutlak tecridin ve ekonomik çöküşün yaşandığı bu en karanlık anda kuracağız. Çünkü bizler, en karanlık anın şafağa en yakın an olduğunu bilen bir geleneğin temsilcileriyiz.    Saldırılar tüm toplum için yıkıcı sonuçlar yaratıyor    Evet, bugün savaşla, mutlak tecritle, ekonomik çöküşle tarihin en karanlık dönemindeyiz. AKP-MHP ittifakı yarattığı derin krizle birlikte giderek güç kaybetmektedir. Bu güç kaybını örtmek için içeride ayrımcı ve kutuplaştırıcı politikaları, dışarıda ise savaş siyasetini yükseltmektedir. Kuzey ve Doğu Suriye topraklarına ve Güney Kürdistan’a dönük kapsamlı savaş ve ilhak siyaseti yürütmektedir. Dünyanın neresinde bir Kürt kazanımı varsa buna düşmanlık etmektedir. Bu saldırılar yalnızca Kürtler için değil, Türkiye toplumunun tamamı için yıkıcı sonuçlar yaratmaktadır. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümünün yolu savaşa, silah ve çatışma siyasetine son verilmesidir. Barışa giden yolu kapatan bütün seçenekler, Türkiye’ye daha fazla yıkım ve yoksulluk getirmiştir.    İktidar suç ekonomisini inşa ediyor    Barışa kapatılan kapılar savaşı büyütmüş ve savaştan beslenen suç ekonomisini inşa etmiştir. Savaş politikalarına dayanan sistem, ekonomide kaynakların bir avuç yandaşa peşkeş çekme, sömürü ve rant düzenidir. Bunun adı suç ekonomisidir, merkezi ise tekçi, talancı iktidardır. Geldiğimiz noktada, savaştan beslenen suç ekonomisi her gün kendini yenilemektedir. Sermayenin emek üzerindeki sömürüsü bu yolla daha da derinleşmiştir. Türkiye halkları yoksulluğa, açlığa ve sefalete mahkûm edilmiştir. Kaynakları savaşa, yandaşa, ranta ve çetelere akıtan AKP-MHP ittifakı, Türkiye’yi bir sefalet adasına dönüştürmüş ve üretim ekonomisini sıfırlamıştır. Türkiye bugün ciddi bir gıda kriziyle karşı karşıyadır. AKP’nin yanlış politikaları üretimi durma noktasına getirmiştir. Ülkede yıllardır süren çok yönlü krizler tek adam rejimiyle büyüyen savaşla birlikte daha da derinleşerek ekonomik buhrana neden olmuştur. Bugün Türkiye’de yaşanan şey, tam bir ekonomik çöküştür ve derin açlıktır.    Herkesi bizle yürümeye davet ediyoruz    Değerli Türkiye halkları, bizler “merminin kaç kuruş olduğunu” bilmek istemiyoruz. Bizler, bir sabah uyandığımızda nasıl geçineceğimiz derdini çekmek istemiyoruz. Bizler, bu bereketli toprakların, binlerce yıldır bir arada yaşamayı başaran halkları olarak geçmişin verdiği güçle barış ve refah içinde, barışçıl ve kardeşçe yaşamayı önümüze hedef olarak koyuyoruz.  Bizler, HDP olarak, ekonomik krizin faturasını emekçilere ve yoksul halka çıkartan ve bunun üzerini örtmek için savaş ve suç ekonomisi düzenini yaratan bu çürümüş iktidarın değişmesi için mücadele eden herkesi birlikte yol yürümeye davet ediyoruz. Üreten, hakça dağıtan, savaşa değil, halka bütçe ayıran bir ekonomiyi yaratacağımıza buradan söz veriyoruz.  Savaş ekonomisiyle oluşan sefalete son verecek, barış ekonomisiyle refah içinde hep birlikte yaşayacağımızın sözünü veriyoruz.   Büyük konferansımıza örgütlenerek geldik    HDP, kongresini yaparken ve siyasi kararlar alırken en yerelden başlayarak kongreye kadar konferanslarla ilerleyen dünyadaki tek ve biricik partidir. Çatı partisinden HDK’ye, oradan HDP’ye her tartışmamızı en küçük birimlerimizden büyük konferansa kadar örgütleyerek geldik. Sizlerin emeğiyle sizlerin gücüyle geldik. Mahallelerden, ilçelere, illere, bölgelere ve nihayetinde büyük konferansımıza örgütlenerek geldik.   Komploya karşı küllerimizden doğduk    Mahir’in inancını, İbo’nun iradesiyle birleştirdik. 12 Eylül darbesinde Diyarbakır 5 Nolu zindanda direnerek bugünlere geldik. 90’larda beyaz Toroslara boyun eğmedik. Cizre Newroz’unda halklaşarak bugünlere geldik. Uluslararası Komploya karşı küllerimizden bir kez daha doğarak bugünlere geldik. 20 yılı aşkın ortak mücadeleyi büyüten emeğimizle buralara geldik. İnşaatlarda, tekstil atölyelerinde birbirimizi tanıdık. İşçiyle emekçiyle el ele verdik bugünlere geldik. Meydanlarda omuz omuza vererek büyüdük. Zindanlarda çalınan sazla sesimizi birleştirdik, direnişlerde sesimizi yükselttik. 8 Martlarda, Newrozlarda, 1 Mayıs alanlarında güçlerimizi birleştirdik ve geleceğe yürüyeceğimizi mesajını birlikte verdik. İşte bu yüzden HDP ve fikri yenilmezdir. İşte bu yüzden HDP kapatılamaz, kapatılamayacak.    HDP kervanı büyük insanlık kervanıdır    5. Olağan Kongremize giderken, konferansımızdaki tartışmalar ve kararlarla sadece HDP’nin rotasını belirlemeyeceğiz. Aynı zamanda Türkiye siyasetinin kaderini de hep birlikte belirleyeceğiz. HDP kervanı, büyük insanlık kervanıdır. Beşinci Kongremize giderken, HDP’liyim diyen her bir arkadaşımıza bu kervana bi kez daha katılma çağrısı yapıyoruz. Bu ülkenin demokrat, devrimci, adalet, eşitlik ve özgürlük talep eden bütün kesimlerini HDP’de buluşmaya, birlikte başarmaya birlikte kazanmaya davet ediyoruz. Parti çalışmalarında yer alan her bir arkadaşımız HDP’nin çelik iradesine su verecek ve güçlendirecektir. HDP’yi savunmak, Demokrasi İttifakını büyütmek, Demokratik Cumhuriyeti inşa etmek için umut biziz, tek umut HDP’dir. Bizler, kimliği ve aidiyeti ne olursa olsun, demokrasi ve barış umuduyla, hep birlikte ‘Büyük Yürüyecek, Büyük Direnecek ve Büyük Kazanacağız!’ Hepimizin yolu açık olsun hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.”   Ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da Kürt sorunu, İmralı’da uygulanan tecrit ve savaş politikalarına dikkat çekti.   ‘İmhacı  yaklaşım büyüdükçe kriz derinleşiyor’   Türkiye’nin büyük bir krizden geçmekte olduğunu dile getiren Mithat, şöyle konuştu: “Bu krizin kökenleri son 3 yılda 5 yılda yatmamaktadır. Bu krizin kökleri yüzyıllık tarihte yatmaktadır. Bu iktidar bu yüzyıllık tarihin o kötü mirasını devralarak bugünlere taşıdığı için krizi daha da derinleştirmiş, çöküşü hızlandırmıştır. Krizin temelinde Kürt sorununda yaklaşım vardır. Cumhuriyetin demokratik bir şekilde kurulmamış olması vardır. Kürt sorununu inkarla, imha ile; bastırma politikalarıyla, savaş siyasetiyle, millitarist anlayışla ele alan yaklaşımlar sürekli bir kriz döngüsü yaratmış ve Türkiye’yi bugün bu noktaya taşımıştır. Bu iktidar özellikle 2015 yılından sonra militarist politikaları, güvenlikçi anlayışı, inkar ve imha uygulamalarını daha da ileri taşımıştır, daha da büyütmüştür. Sadece bu ülke ile sınırlı tutmamıştır, bölgeye yaymıştır. Kürtlerin yaşadığı her alana taşımıştır. O nedenle kriz daha da derinleşmiştir. Kürt sorununda çözümsüzlük, militarist anlayış, inkarcı ve imhacı yaklaşım büyüdükçe kriz derinleşiyor. Şimdi de aynı yöntemleri, başka zamanlarda uygulanmış olan metodları bu iktidar sanki yeniymiş gibi devreye sokuyor.”   25 milyon insan açlık sınırı altında yaşıyor   Başka ne yapıyorlar? Çözüm ve diyalog yolunun önemli kapısı İmralı'ya tecrit uyguluyorlar. Böylece savaş politikalarını, çözümsüzlük anlayışını ilelebet sürdürebileceklerini düşünüyorlar. Ama biliyoruz ki Kürt sorununda demokratik çözüm anlayışı ileri gittiyse bunda Abdullah Öcalan çok önemli rol oynamıştır. O nedenle tecridi ağırlaştırmak çözümsüzlüğün ikiz kardeşidir. Savaş politikalarıyla tecrit birbirinden ayrılamaz. Sonuç ortada. Sonuç milyonların açlığıdır. 25 milyon insanın açlık sınırı altında yaşadığını biliyoruz. Resmi veriler bunu saklayamıyor. Yoksulluk sınırını da katarsak toplumun yüzde 80’den fazlası aç, yoksul yaşamaktadır. Kaynağında tam da Kürt sorununa yaklaşım ve bu yaklaşımın ürettiği inkarcı politikalar var. Kaynakları savaşa aktarırsanız ve savaş politikalarını, milliyetçiliği, nefret politikalarının kaynağı haline getirirseniz bu toplumda refah da, huzur da, barış da olmaz; demokrasi ve özgürlük hiç olmaz.    Çözümün partisi olarak dimdik ayaktayız    Bizler bütün bunlara karşı çözümün partisi olarak dimdik ayaktayız. Büyük direndik, büyük yürüyoruz ve başkanımın biraz önce dediği gibi büyük kazanacağız. Anahtar bizdedir, anahtar biziz diyoruz. Bunu sadece oy oranıyla açıklamaya çalışanlar da yanılıyor. Sanki anahtar bizim oy oranımızla sınırlı. Sanki oy oranımız bizi anahtar haline getiriyor gibi sunuluyor. Evet oy oranımız en büyük destek kaynağımız, güç kaynağımız. Çünkü bütün baskılara rağmen inancını yitirmeyen, desteğini asla esirgemeyen, tam tersine bizlere bu yürüyüşe, bizlere daha da kararlı bir şekilde destek sunan bir halk gerçeği var. Eğer bu halk gerçekliğini sayı olarak algılarsak yanılırız, eksik anlarız. Yanlış yaparız. ‘Çözüm, anahtar biziz bizdedir’ dediğimiz de bu halk desteğini elbette kast ediyoruz ama asıl bizim izlediğimiz siyasete bakılmalıdır. Biz bu ülkede savaşı, ayrışmayı, düşmanlaştırmayı, talanı, yalanı, rantı, kanı durduracak programa sahip tek partiyiz. İşte o nedenle anahtar biziz, o nedenle bu ülkeyi aydınlık yarınlara taşıyacak o kilitli kapıları açma gücü bizi elimizdedir.    Kendi ittifakımızla seçime katılacağız     Bu ülkeyi iki ittifaka, birbirinden çok da farklı olmayan zihniyetlere mahkum etme çabası bizim demokrasi ittifakımızla boşa çıkacaktır. Bu iktidarı göndereceğiz ama aynı zihniyeti farklı yollarla savunacak herhangi bir şekline de bizim desteğimiz olmayacaktır. Bir parlamentoyu halkların ortak iradesinin mekanı haline getireceğiz. Demokrasi ittifakı ile, kendi ittifakımızla parlamento seçimlerine katılacağız. Öyle büyük bir halk desteği alacağız ki, halkların ortak iradesini meclise anahtar güç olarak taşıyacağız. İşte bu güç bütün dengeleri değiştirme potansiyeli olan en önemli imkanımız ve hedefimizdir.    İki kötü arasında seçim yapma mecburiyetimiz yok   Bizim iki kötü arasında seçim yapma mecburiyetimiz yok. Bizim demokratik geleceği, özgür geleceği ve büyük barışı inşa edecek özgücümüz var, programımız ve inancımız var. Büyük yürüdük. Bu büyük yürüyüşü büyük direnişin üzerine kurduk. Şimdi büyük kazanma zamanıdır, demokrasi ittifakı olarak kazanma zamanı 3’üncü yol siyasetinin kazanma zamanı. Halkçı yönetimi kurma zamanıdır. Kamucu ekonomiyi inşa etme zamanı, çoğulcu toplumu eşitlik yurttaşlığı, güvence altına alma zamanıdır. Bu zaman HDP ile yaşanacak. Bu zamanı HDP kuracağı ittifaklarla, yoldaşlarla, demokrasi güçleriyle, toplumun bütün ezilenleriyle, dışlananlarıyla, kadınlarla, gençlerle, ekoloji hareketleriyle, bütün devrimci ve ilerici yurtsever güçlerle birlikte yürüyecek. Bu yol kutlu bir yoldur. Zordur, engellerle doludur ama engelleri aşmak bizim işimizdir. Yolumuz uzundur. Son kongre olmayacak.  5’inci Büyük Olağan Kongremiz yeniden başlangıcın ve inşanın kongresi olacaktır.”    Konferans basına kapalı olarak devam ediyor.