Pervin Buldan’dan iktidara: Kadınların gücü karşında yenileceksiniz 2022-05-17 12:49:45   ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Kürtçe yaşayacak, Kürtçe ezgiler daha gür çıkacak ama siz yok olacaksınız, siz silineceksiniz! Dilimizi de, yaşamımızı da, bu ülkeyi de mutlaka biz özgürleştireceğiz! Siz de yasaklar çukurunuza, çöplüğünüze gideceksiniz” dedi.     ANKARA- Partisinin grup toplantısında güncel gelişmeleri değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan,  kadına yönelik saldırı, katliam ve şiddetin arkasında iktidar zihniyeti olduğunu belirterek, “Erkek devletin gücüne dayanarak kadınları katledenler ve arkasındakiler bilsin ki, kadınların da büyük bir mücadele gücü vardır. Direniş gücü vardır. Hesap sorma gücü vardır! Ve bu güç karşısında kesinlikle yenileceksiniz” dedi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Meclis’te düzenlenen Grup toplantısında gündeme bulunan konulara ilişkin değerlendirme yaptı.    Konuşmasına annesini kaybeden HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’a ve ailesine HDP adına başsağlığı ve sabır dileyerek başlayan Pervin, “Münire annemize de Allah’tan rahmet diliyor, ruhu şad mekanı cennet olsun. Nur içinde yatsın!” dedi.     ‘Kayıpların hesabını her gün sormaya devam edeceğiz’    17 ve 18 Mayıs’ta yaşamlarını yitiren devrimci önderlerden İbrahim Kaypakkaya ve Dörtler şahsında, zulme, işkenceye karşı direnen, halkların özgürlük ve eşitlik mücadelesine ışık olan tüm devrimcilere saygılarını sunan Pervin, “17-31 Mayıs Uluslararası Kayıplar Haftası dolayısıyla, bu hafta nedeniyle gözaltında kaybedilenleri bir kez daha saygıyla anıyorum. Ömürlerini kayıpları arama mücadelesine adayan Cumartesi Anneleri’ni de buradan selamlıyorum ve sevgilerimi gönderiyorum. Kayıpların akıbetini ve hesabını her gün sormaya, adaleti aramaya devam edeceğiz. Ta ki hakikatle yüzleşene ve gerçek adaleti sağlayana dek. Toplumsal hafıza ve vicdanlar, kayıpların üzerinin kapatılmasına, sorumluların unutulmasına asla izin vermeyecek. Asla unutturmayacağız!” şeklinde konuştu.     ‘Aysel Doğan bir barış savunucusuydu’   Geçtiğimiz hafta yaşamını yitiren Kürt siyasetçi Aysel Doğan’ın sevenlerine, ailesine, dostlarına ve yoldaşlarına başsağlığı dileklerinde bulunan Pervin, Aysel’in ömrü cezaevlerinde, sürgünde mücadeleyle geçen bir barış savunucusu olduğunu vurguladı. Pervin, “1999 yılında Türkiye’ye gelen Barış Grubu içerisinde yer alan bir kadın arkadaşımızdı. O dönem tutuklandı ve cezaevi koşullarında kanser oldu. Hastalığının ağırlaşması üzerine kamuoyunun baskısı sonucu tahliye edildi. Tedavi olmak üzere Avrupa’ya gitti ve sürgünde yaşamını yitirdi. Geçen Cumartesi günü Dersim’de ailesi, akrabaları, arkadaşları ve yoldaşları defin törenine katılmak üzere bir araya geldi. Ancak kolluk güçleri, cenazenin aile evine götürülmesine, aile evinin önünde helalleşmesine engel oldu. Yetinmediler, Aysel Doğan’ın cenazesini kaçırdılar. Mezarlık alanına zırhlı araçları yığdılar. Mezarlığa gelmek isteyen halka gaz ve tazyikli suyla saldırdılar” diye belirtti.   ‘Ayseller’in barış rüyası bu ülkede yaşam bulacaktır’   Aysel’in cenazesine eziyet yapanları, emri verenleri ve arkasındaki siyasi sorumluları şiddetle kınadığını ifade eden Pervin, “AKP iktidarının iki yüzlü politikası, Kürt düşmanlığı, kadın düşmanlığı bu saldırıda bir kez daha ama en açık ve aleni şekilde ortaya çıkmıştır. Cenazeye işkence yaptıran, ölüye saygısı olmayan bir zihniyet olarak bir kez daha tarihin karanlık sayfasındaki yerlerini aldılar. Bizler ölüye saygıyı ve adaleti bu kadim topraklarda mutlaka tesis edeceğiz ama bunu AKP’ye rağmen başaracağız. Aysel Doğan’ın ölü, Aysel Tuğluk’un ise hasta bedenine savaş açan, Kürt düşmanı iktidar bilmelidir ki, bu düşmanlıklarınızla, zulümlerinizle asla sonuç alamayacaksınız. Ne bize, ne de halkımıza bir milim geri adım attıramayacaksınız! Sizin kötülük düzeniniz değil, sevgili Ayseller’in barış rüyası bu ülkede yaşam bulacak; bu da bizim Ayseller’e sözümüz olsun!” sözlerine yer verdi.   Pervin, konuşmasının devamında şunları söyledi:   “Bir cenazede tanık olduğumuz bu saldırganlık ve ölü bedenden duyulan korku, kaybetmekte olan iktidarın siyasal psikolojisini ortaya koymaktadır. Evet, halkı ikna edecek bir hikâyeleri ve halkın karşısına çıkacak bir yüzleri kalmadığını hepimiz biliyoruz. Yol açtıkları ekonomik yıkımı, geçim derdini, ekmek krizini örtmek için her gün yeni bir hukuksuzlukla, yeni bir kumpasla, yeni bir kötülükle toplumun karşısına çıkmaya devam ediyorlar. Bunların gündemlerinde ülke sorunları asla yoktur. Tek dertleri kendi koltuklarıdır, rantlarıdır.   Kürt düşmanlığında yarışıyorlar   Bir bakıyorsunuz, bir muhalif siyasetçiye ceza veriliyor. Bir bakıyorsunuz, sosyal medyayı engelleme yasasını toplumun gündemine yerleştirmeye çalışıyorlar. Bakıyorlar, bunlar yetmiyor bu kez en iyi bildikleri şeyi, yapıyorlar, Kürt ve Kürtçe düşmanlığına her gün yeni bir halka ekliyorlar. Kürt düşmanlığında adeta bir yarış içerisindeler! 15 Mayıs Kürt Dil Bayramı’ydı. Diyarbakır ve İstanbul’da yapılmak istenen etkinlikleri engellemeye çalıştılar. Ancak halkımız her şeye rağmen Kürt Dil Bayramı’nı kutladı. Yetinmediler; AKP’nin Kocaeli Derince Belediyesi eliyle Kürt sanatçı Sevgili Aynur Doğan’ın konserini yasaklattılar. Yasağa doymadılar, AKP’li Kocaeli Çayırova Belediyesi Amed Şehir Tiyatrosu’nun ‘Don Kixot’ oyununu, Muş Valisi de Sevgili Metin Kemal Kahraman’ın konserini engelledi. Konser yasak, tiyatro yasak, sanat yasak, miting yapmak, twit atmak, etkinlik yapmak yasak. Adeta fiili bir OHAL uygulandığını artık herkesin görmesi ve bilmesi gerekiyor. Yasaklarla mücadele yalanıyla yola çıkan AKP tarihin en yasakçı iktidarı oldu. Yasakçılar, asimilasyoncular, inkarcılar. iktidara diyorum ki; Kürt halkı sizin zihniyetinizdekilere geçmişte nasıl mücadele etti ise ve onlara karşı nasıl direndi ise bugün de aynı zihniyete karşı direnmesini de, mücadele etmesini de biliyor ve bunu da başaracak. Geçmişte de Kürt diline, şarkısına, stranına, dengbêjine, nasıl sahip çıktıysa bugün de Kürtler kendi diline ve kültürüne daha fazla sahip çıkmaya devam edecek bu da size dert olsun.     Kürtçe yaşayacak ama siz yok olacaksınız   Kürtçe ezgiler geçmişte Evdalê Zeynikê’nin sesinden çağıldayıp bugün Aynur’un çığlığına ulaştı, katliamlar, yasaklar, sürgünler, savaşlar bu sesi bu dili yok edemedi siz de yok edemeyeceksiniz. Kürtçe yaşayacak, Kürtçe ezgiler daha gür çıkacak ama siz yok olacaksınız, siz silineceksiniz! Dilimizi de, yaşamımızı da, bu ülkeyi de mutlaka biz özgürleştireceğiz! Siz de yasaklar çukurunuza, çöplüğünüze gideceksiniz. Daha fazla terfi ve koltuk için Kürtçe konserleri, tiyatroları yasaklama yarışına giren Saray emrindeki valilere, kaymakamlara, belediye başkanlarına, mülki idarecilere diyorum ki, sizi besleyen o iktidarınız koltuğunda kalmayacak ki siz koltuk kapasınız! Yarın bu iktidar gittiğinde hepiniz o koltuklardan birer birer düşeceksiniz ve sudan çıkmış balığa döneceksiniz. Aha da buraya yazıyorum.    Newroz’da 1 milyona sıfır yenildiniz   Futbol topuna dahi savaş açan bu şizofrenik anlayış dün de Diyarbakır’da Amedspor-Tarsus İdman Yurdu maçı öncesi, Amedli taraftarlara gazla tazyikli suyla saldırdı. Stadyumun hınca hınç dolu olmasına tahammül edemediklerini bir kez daha gördük. Halen Newroz’un sancısını yaşadıklarını da biliyoruz elbette. Buradan diyorum ki, eğer amacınız halkla, Amedlilerle maç yapmaksa, Newroz’da bir maç yapmaya kalkıştınız ve 1 milyona sıfır yenildiniz. Daha neyin peşinde olduğunuzu sormak isteriz? Doymadınız mı yenilgiye? Evet, tabi bunların Kürt düşmanlığı sadece içeride değil, uluslararası alanda da tam sürat devam ediyor. Diplomasilerini de Kürt karşıtlığı üzerinden yaptıklarını her gün görüyor ve tanıklık ediyoruz.   Kaybettikleri İstanbul seçimlerinin intikamını yargı eliyle alıyorlar   Dış politikada bunları yaparken içeride de bir yandan sığınmacılar üzerinden nefret iklimini körüklüyorlar, diğer taraftan da toplumsal talepleri bastırmak için her gün korku ve sindirme siyaseti, yargı kumpasları üretmeye devam ediyorlar. Sarayın siyasi ajandasına göre karar veren bir partili yargı sistemi kurdular, bu yargı düzeniyle seçim kampanyası yürütüyorlar. Kendileri halkın içine inemeyince, partili hâkim ve savcılarını sahaya sürdüler. İşte en son Sevgili Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza da aynı mantığın bir sonucudur. Kaybettikleri İstanbul seçimlerinin intikamını yargı eliyle almak için Kobanê davasını ve kapatma davasını açtılar. Gezi davasında hukuksuzca insanlara ceza yağdırdılar. Yenilgiyi bir türlü hazmedemediler çünkü. Yargı süsü verilmiş siyasi kararları bir de hukuk diye halka yutturmaya kalkışıyorlar. AKP Genel Başkanı geçenlerde Gezi davasıyla ilgili olarak ‘Kusura bakmasınlar bizde yargı bağımsız’ dedi bunu hepimiz duyduk.    Ne yaparsanız yapın gidecekseniz   Sanki ortada gerçekten bağımsız bir yargı, işleyen bir hukuk varmış gibi AKP genel başkanının bu yargıya sahip çıktığını bir kez daha duyduk. Bağımsız dediğiniz yargının elindeki Cemal Kaşıkçı dosyasını bir balya dolar için satan siz değil misiniz? Arap Emirlikleri’nden döviz gelsin diye kendi içinizde kaç gündür birbirinizi yediğinizi görüyoruz. Hukukun üstünlüğü endeksinde Türkiye’yi 139 ülke arasından 117’nci sıraya yerleştiren sizin hukuksuzluklarınız değil mi? Geçin bu lafları diyoruz. Çünkü, sizdeki; bağımsız yargı ve hukukun üstünlüğü asla değildir. Sizdeki, yalanın, hukuksuzluğun ve kumpasların üstünlüğüdür. Kararlar, o mahkemelerde değil Saray’da verilmektedir. Asıl duruşmalar da Saray’da yapılmaktadır. Siyaseten yaşadığınız erimeyi, yargı gücüyle durdurma gayreti içinde olduğunuzu gayet net görüyor ve biliyoruz. İtiraz eden herkesten, uçan kuştan, esen yelden korktuğunuzu da biliyoruz. Ama nafile, ne yaparsanız yapın gidecekseniz, gideceksiniz, gideceksiniz! Ne siyasi mahkemeleriniz, ne kumpaslarınız, ne SADAT’larınız, ne de hileleriniz sizi kurtarmaya asla yetmeyecektir.    İktidarın savaş politikasına karşı sessizlik rejiminin devamına hizmettir   Burada özellikle şunun altını çizmek istiyorum. Tüm toplumu ve demokrasiyi hedef alan bu karanlığı durdurmanın yolu birlikte mücadeleden geçer. Özellikle siyasal muhalefet tam bir yol ayrımındadır. HDP ve demokrasi güçleri saldırıya uğrarken, HDP’li belediyelere kayyımlar atanırken, çekingen davrananlar, söz kuramayanlar, ‘ama fakat’ diyenler bugün bu saldırı dalgasının bizzat muhatabıdır. Sessizlik, karanlığı büyütür. Ortak ve güçlü refleks ise aydınlığı arttırır. İktidarın kendi bekası için yürüttüğü savaş politikasına karşı sessizlik, bu baskı ve zulüm rejiminin devamına hizmettir. Bu hakikatin de net bir biçimde görülmesi gerekir.    Büyük değişimi başarmak için büyük yürüme zamanıdır   Sürekli güç toplama arayışında olan iktidarın ülke yararına olmayan iç ve dış politikasına bir bütün olarak karşı çıkılması tüm muhalefetin ortak sorumluluğudur, ortak görevidir. O yüzden iktidarın her gün çoğalttığı adaletsizliklerin ve zulümlerin karşısında barışın sesini, cesareti ve mücadeleyi daha fazla büyütmemiz gereken en önemli dönemlerden ve süreçlerden geçiyoruz. İşte HDP tam da bunun mücadelesini, demokrasiyi, hukuku ve adaleti ayağa kaldırma mücadelesini yürütüyor, yürütmeye devam edecek. Zaman, cesarette, ortak demokrasi hedefinde ve ilkelerde buluşma zamanıdır, büyük değişimi başarmak için büyük yürüme zamanıdır. Halka her alanda dibi yaşatan bu organize kötülük düzenine karşı ortak mücadelenin zirvesini gösterme zamanıdır! HDP bunun sözü ve gücü olmaya devam edecektir.    Bu iktidarın kadına yönelik şiddetle mücadele etmesi mümkün değildir   Sevgili kadın arkadaşlarım, işte ortak mücadelenin en güzel örneği kadınların mücadelesidir. Kadınların ittifakıdır. Bakın geçen hafta, Meclis’te kadına yönelik şiddetin önlenmesiyle ilgili bir yasa çıkardılar. Bu yasayı hazırlarken, kadınların, kadın kurumlarının, örgütlerinin görüşlerini almadılar. Her zaman olduğu gibi oldu bittiye getirdiler. Her zaman söylüyoruz; kadına yönelik şiddetle mücadelede tek çözüm, yalnızca cezalandırma değildir. Cezalandırma ancak önleme ve destek politikaları, etkin soruşturma ve kovuşturma süreçleri ile birlikte anlam kazanır. İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden, gözünü 6284 sayılı Kanun ile yoksulluk nafakasına diken bir iktidarın kadına yönelik şiddetle mücadele etmesi elbette mümkün değildir. Bunun örneklerini her gün görüyoruz ve yaşamaya devam ediyoruz. Daha birkaç gün önce Silopi’de vahşice katledilen Sakine Kültür’ün yakılmış cesedi bulundu. Katil elbette ki tanıdık biri! Şırnak Özel Harekât Başkanı çıktı. Özel savaş elemanı. Yani ‘İyi çocuklardan’ biri. Bu yapının iktidarla, SADAT’la, güvenlik mekanizmalarıyla ilişkisi sabit olduğunu bizler yaptığımız araştırmalarda öğrendik.  Bu katiller, cesareti, cezasızlıktan, iktidarın kadın düşmanı politikalarından alıyor, bunu çok iyi biliyoruz.     Kadına yönelik şiddete bütünlüklü bakmazsak son veremeyiz   Bir başka örnek. Erkek yargı, Pınar Gültekin’in katillerinden çok, adil bir yargılama için mücadele eden yaslı annesiyle uğraşıyor. Anne hakkında dava açtılar. İşte AKP yargısının ibretlik fotoğrafı daha ortaya çıktı. Biliyorsunuz Ankara’nın göbeğinde, genel merkezimizin önünde Kürt ve kadın düşmanı bir kolluk görevlisi Kadın Meclisi Sözcümüz Sevgili Ayşe Acar’ı açıkça tehdit etti. Ortada bir soruşturma başlatacak bir savcı yok! Bulunamıyor! Bulunamaz da. Çünkü hepsi işbirliği içindeler. Sevgili kadın yoldaşlarım, kadına yönelik şiddete bütünlüklü bakmazsak bu şiddete son veremeyiz. Kadına yönelik şiddetin hepsi birbirinden güç almaktadır. Pınar Gültekin’e yönelen şiddetle, Pınar’ın annesine yönelen şiddet arasında bir bağ vardır. Tıpkı Ayşe Acar Başaran’a yönelen şiddet ile Canan Kaftancıoğlu’na yönelen yargı şiddeti arasında bağ olduğu gibi. Ayşe Acar’a yönelen şiddetten cesaret alan erkek yargı Canan Kaftancıoğlu’na çok kolay yönelebilmektedir. Bunu herkes, özellikle bu tarafından görmeli ve iyi anlamalıdır.    Meydanı bu erkek düzene asla bırakmayacağız   O nedenle kadınların ortak mücadelesi bizler için hayatidir ve hatta kadınlar için bir ölüm kalım meselesidir. Ne pahasına olursa olsun bu mücadeleyi mutlaka kazanacağız! Meydanı bu erkek düzene de erkek yargıya da erkek katillere de asla bırakmayacağız! Sizden asla korkmuyoruz! Sizden asla korkmayacağız! Erkek devletin gücüne dayanarak kadınları katledenler ve arkasındakiler bilsin ki, kadınların da büyük bir mücadele gücü vardır. Direniş gücü vardır. Hesap sorma gücü vardır! Ve bu güç karşısında kesinlikle yenileceksiniz. Az kaldı! Kadınlara hesap vereceğiniz günler çok yakındır. Kadın mücadelesini bir kez daha buradan selamlıyorum.   AKP iktidarında kayıtlı çiftçi sayısı 2 milyon azaldı   14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ydü. Ancak ülkemizdeki çiftçiler için bugün bir bayram değil yas günüdür. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında kayıtlı çiftçi sayısı yaklaşık 2,5 milyon iken, 2022 yılında bu sayı 500 binin altına düşmüştür. 2002 yılında yaklaşık 2,5 milyar TL olan çiftçi borcu, 2022 yılında 200 milyar TL’yi aşmıştır. Çiftçiyi tasfiye eden politika, iktidarın bu ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetme anlayışından kaynaklanmaktadır. İlkokul kitaplarında çocuklara tahıl ambarı olarak anlatılan bu ülke AKP’nin organize ettiği bu büyük kötülük politikaları ile koca bir moloz alanına dönmüştür. Bu kara tablonun sebebi; AKP’nin tarlaları, tohum ekilecek toprak yerine; beton dikilecek, talan edilecek, rant sağlanacak boş arazi olarak görmesidir. Çiftçiye verilmeyen kaynakların nerelere gittiğini bilmeyen kalmadı bu ülkede. İşçilere şükredin, halka sabredin diyen iktidar, Ahlat’taki Sarayın yanına şimdi de bakanlık konutları yaptırmaya başladı. Yani yandaş müteahhitlere yeni bir rant tesis ettiklerinin farkındayız. Halk kirasını ödeyemiyor, bunlar halkın vergileriyle kendilerine konfor binaları dikmeye devam ediyor.   Gaspçı, utanmaz zihniyetin Türkiye’yi getirdiği nokta gıda krizidir, açlıktır   İçi boş tostla, deposu boş traktörle, kaynamayan tencereyle, ödenemeyen kiralarla bir sefalet ülkesi yaratan bu gaspçı, bu utanmaz zihniyetin Türkiye’yi getirdiği nokta kaçınılmaz olan bir gıda krizidir, kısacası açlıktır. Bu düzeni durduramazsak eğer, ekmek bulamayacak hale gelecek, büyük bir açlık ve yoksulluk halini hep birlikte yaşayacağız. Vatandaşın biri, demir 1 liraları toplamış ve hurdacıya kiloyla satmış. TL’ye hakaret ettiği gerekçesiyle anında vatandaşa ceza kestiler. TL’yi değerini düşürerek, asıl hurdaya çevirenin AKP olduğu gerçeğini hiç kimsenin unutmaması gerektiğinin altını bir kez daha çiziyorum. Ama vatandaşı suçluyorlar. Merkez Bankasını, hazineyi hurdalığa çevirenlerin kendileri olduğunu unutuyorlar ve inkar ediyorlar. En büyük hurdacı da bu iktidardır, AKP iktidarıdır. Türkiye hakları bu bilinç ve anlayışla ilk seçimde sandığa gidecek ‘Artık yeter’ diyecek, ‘Êdî bes e’ diyecek. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.    Her yeri ‘yeter artık’ seslerinin yükseldiği itiraz alanlarına dönüştürmeliyiz   Bunun için diyoruz ki; Bu iktidarın soygunlarından, yalanlarından kurtulmanın yolu mutlaka vardır. Diyoruz ki; tarlasını ekemeyen çiftçi, ay ortasını getiremeyen işçi, emekçi, ekmek parası için her gün sokaklarda iş arayan işsiz, yarına dair umudu kalmayan gençler, sefalete mahkum edilen emekli, kirasını, faturasını ödeyemeyen, market raflarına bakıp ama ihtiyacını alamayan insanlar, hep birlikte sesimizi de, itirazımızı da büyütmeliyiz. Çarşıyı, pazarı, meydanları, fabrikaları, sokakları, tarlaları ‘yeter artık’ seslerinin yükseldiği itiraz alanlarına hep birlikte dönüştürmeliyiz. Birlikte mücadeleyle, birlikte değiştireceğiz seslerini her yerde mutlaka ama mutlaka buluşturmalıyız! Yan yana olursak, söz ve mücadele birliği yaparsak bu düzeni değiştirir ve birlikte büyük kazanımlar elde ederiz. Evet, halk olarak alım gücümüz kalmadı, geçim gücümüz kalmadı, ama önemli ve büyük bir gücümüz var, o da mücadele gücümüzdür. Direnme gücümüzdür. Değişim gücümüzdür. Yarınlarımızı kazanabiliriz. Adaletli ve onurlu bir yaşamı kazanabiliriz. Gasp edilen tüm haklarımızı elbette ki tekrardan kazanabiliriz. Ve kazanacağız da! Yılgınlık yok, umutsuzluk hiç olmamalıdır. Mücadele var, Direniş var! Dayanışma var! Sorunları da, iktidarı da çözecek toplumsal irademiz var! Gücümüze inanalım, güvenelim!   Kongremizden önce 7 bölgede konferanslarımızı yaptık    İşte HDP, yarınların daha fazla çalınmaması, onurlu, eşit bir yaşamın kurulması için mücadele etmekte, tüm saldırıları göğüslemektedir. Daha fazla büyümek, mücadelemizi tüm toplumsal kesimlere ulaştırmak için var gücümüzle çalışıyoruz ve çalışmaya da devam edeceğiz. Türkiye’nin yükselen umudu ve değişim gücü olma yolunda kararlı, emin adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz. Önümüzde büyük kongremiz var. 3 Temmuz’da gerçekleştireceğimiz Olağan Büyük Kongre’mizden önce yedi ayrı bölgeyi kapsayan Bölge Konferanslarımızı tamamladık. Hem Kadın hem de karma konferanslarımızı yaptık. Amed, Çukurovada son konferanslarımız gerçekleşiyor. 6-7 Haziran tarihlerinde Büyük Konferansımızı gerçekleştireceğiz. Bütün konferanslarımızda toplumun ezilenlerinin aynı demokratik ittifak zemininde buluşması, statükocu yaklaşımların tamamıyla dışında üçüncü yolda birleşerek demokratik cumhuriyetin yaşama geçmesi için demokratik mücadelemizin daha fazla büyütüleceği ve kesintisiz sürdürüleceği bir kez daha ilan edilmiştir.   Her bir saldırınız HDP’yi daha da büyütecek   HDP’nin yükselişine tahammülü olmayan iktidarın kolluk güçleri bugün Diyarbakır’da yapacağımız konferansı engellemek için büyük bir saldırı organize etti. Şu anda Diyarbakır'da arkadaşlarımız konferansı yapacakları yerin dışında bir meydanda konferanslarını yapıyorlar. İşte HDP budur. Siz bize içeriyi yasaklarsanız bir dışarda mücadele ederiz ve direniriz. Biz konferanslarımızı ve toplantılarımızı kapalı alanlarda yasaklarsanız dışarda yapmaya devam ederiz. Bu saldırıyı yapanları ve emir verenleri, şiddetle kınıyorum, lanetliyorum. HDP’nin siyasetinden, halklaşmasından korkan iktidara diyorum ki, sizin hukuksuzluklarınız, saldırılarınız bizi ve halkımızı asla durduramayacaktır. Her bir saldırınız HDP’yi daha da büyütecektir. HDP’nin fikriyatı bu ülkenin her tarafına, toplumun tüm kesimlerine yayılmaya devam edecek. HDP değil, ceberrut iktidarınız mutlaka ama mutlaka kaybedecek bunu da böyle bilin. Evet, bu zorlu ve uzun yürüyüşün ne olursa olsun sürdürüleceğini bir kez daha açıkça ilan ediyoruz! HDP, yeni ve onurlu bir yaşamın kurucu gücüdür, halkların ortak umududur. Yarınların sözüdür! Karamsarlığa inat, herkesin yüzündeki gülüş, adımlarındaki cesarettir. Faşizme kaybettirmeye, Türkiye halklarına kazandırmaya HDP devam edecek! Yolunuz ve yolumuz açık olsun!”