Ebru Günay: Ukrayna'da yaşananlar hegemonya savaşı 2022-02-24 12:15:38     ANKARA - Gündeme dair gelişmeleri değerlendiren HDP Sözcüsü Ebru Günay, Rusya ve Ukrayna arasında başlayan savaşa vurgu yaptı. İmralı tecridine de dikkat çeken Ebru, “Son bir yılın özeti yeni uygulamalar, yasak ve cezalar üretilerek son 10 yılın en ağır tecrit koşulları son bir yıl içinde yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkez’inde gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.   Rusya ve NATO arasındaki hegemonya savaşı   Bütün dünyanın Ukrayna’daki gelişmeleri yakından takip ettiğini ve kendilerinin de kaygıyla izlediklerini söyleyen Ebru, bu sabah başlayan harekata değindi. Ebru, “Halklar ve dünya barışı yeniden büyük bir tehdit altına girdi. Ukrayna’da yaşanan gelişmeler NATO ve Rusya arasındaki hegemonya savaşıdır. Bu savaşın halklara ölüm yıkım getirmenin ötesinde bir şey getirmediğini hepimiz biliyoruz. Rusya ve NATO arasındaki hegemonya savaşının Afganistan ve Libya’da yarattığı etkiler ortada. Halklar hala burada yaşanan savaşların bedelini ödemeye devam ediyor. Yeni bir yıkım süreci de maalesef Ukrayna açısından başladı. Bizler buradan bir kez daha sorunların askeri yöntemlerle hegemonya savaşlarıyla çözülemeyeceğini dile getiriyoruz. Parti olarak her seferinde müzakere, barışçıl yöntemler diplomatik yöntemlerin kullanılması gerektiğini hep söyledik söylemeye devam ediyoruz” dedi.   BM’ye çağrı: Derhal müdahale edin   Rusya’nın Ukrayna’daki savaşına karşı bir an önce müzakere, diplomatik yöntemlerle, diyalog ve barışçıl yöntemlerle sorunların çözülmesi gerektiğine dikkat çeken Ebru, “Küresel barış adına NATO ve Rusya’nın askeri yayılmacılığı sorunların çözümünde asla çözüm değildir. Aksine sorunları daha da derinleştiren, daha da çözümsüz bırakan bir yöntemdir. Daha da önemlisi askeri yöntemlerle yürütülen yayılmacı politikalar dünya barışını tehdit etmektedir, kabul edilemez. Buradan bir kez daha uluslararası güçler ve BM’ye Ukrayna'da yaşanan gelişmelerde barışın hakim olması için devreye girmesini barış ve diyalogla sorunların çözülmesi için üzerlerine düşenleri yapmaya çağırıyoruz. Bağımsızlık isteyen bölgelerde de kuşkusuz BM, AGİT gibi uluslararası güçler devreye girerek o bölgede yaşayan halka sorulmalıdır. Çünkü halkların esas alınması gereken halkların iradesidir. Halkın kendi geleceklerini tayin hakkı halklara bırakılmalıdır. Halkın iradesine saygı duyacak bir çözüm perspektifi gerçekleştirilmelidir. Dolayısıyla buradan bir kez daha özellikle BM’nin Ukrayna’da devam eden ve bu sabah çatışmalı sürecin başlamasına neden olan gelişmeler karşısında ateşkesin sağlanması acil önlemler alınması ve harekete geçilmesi çağrısı yapıyoruz” şeklinde konuştu.    Rusya Ukrayna savaşının Türkiye etkileri   Ebru, AKP iktidarının bütün siyasetini savaş üzerine kurduğunu dile getirirken, AKP’nin özellikle dış politikada savaşları kışkırtan bir pozisyonda olduğunu kaydetti. Ebru, “Bizler bir kez daha savaşın toplumlar için yarattığı yıkımı, yurtsuzlaşmayı ve ölümü hatırlatarak savaştan yana değil, halkların iradesinden yana, barıştan yana tavrını koyarak barışçıl bir rol oynaması gerektiğini iktidara hatırlatıyoruz. Sonuçta iktidarın savaş politikalarının Türkiye’yi getirdiği durum da ortada. Hem içteki hem de dışa yönelik yürüttüğü savaş politikaları maalesef Türkiye’yi hem büyük bir siyasi hem de büyük bir ekonomik krizin içine çekmiştir. Yeni bir savaş süreci Türkiye’deki sorunları daha da derinleştirecektir ve çözemeyecektir. Zaten Ukrayna'daki gelişmelerin dünya ekonomisi ve piyasalarına yansıması herkes tarafından biliyor. Bunun Türkiye’ye de yansımaları olacaktır” ifadelerinde bulundu.   Ebru’nun konuşmasından satır başları şöyle:   “Türkiye’deki ekonomik kriz de düşünüldüğünde Türkiye’nin bir an önce barışçıl siyasetten tavrını koyarak ülkenin geleceğini, halkların geleceğini düşünen bir yerden siyasetini kurmalı. İktidar barıştan yana tavır almalıdır. Parti olarak bunları hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Bizler barış esaslı politika yürüten ve kuruluşları esas itibariyle müzakere ve diyalogu esas alan bir partiyiz. Her koşulda bunu iktidara hatırlattık, bundan sonra da hatırlatmaya ve daha kapsamlı tartışmaya ihtiyaç olacaktır. Zamanı geldikçe bunları yeniden hatırlatıp tartışmaya ve bu kriz aşıldıktan sonra daha kapsamlı tartışmaya ve konuşmaya ihtiyaç olacaktır.    Derinleşen ekonomik kriz   İktidarın savaş politikaları ve ülkeyi yönetememe sonucu yaşanan ekonomik kriz her geçen gün daha da derinleşiyor halkımız açlık yoksulluk ve sefaletle yüz yüze bırakılıyor ve bununla mücadele etmeye devam ediyor. Yurttaşların ekonomik gidişata dair somut tepkiler vermesi TÜİK ve Merkez Bankası verilerine de yansımaya başladı. Alım gücü temel ihtiyaçlara yönelik tüketim eğilimi her geçen gün azalmakta, mali durum geriliyor ve harcama yapma eğilimi azalıyor. Bu bile ekonomik durumun içerisinde olduğu durumu açık bir şekilde gösteriyor. Ekonomik çöküş ortamında AKP genel başkanı ‘Külfet ortak şekilde çekilmeli’ diye açıklama yapıyor. Bakın Türkiye halkları yıllardır AKP’nin yarattığı külfeti tek başına ödemeye devam ediyor. Külfet ödeme sırası AKP iktidarındadır ve halkımız elbette bu külfetin faturasını iktidara fatura edecektir. Bugün halkımız için gelecek hayalleri kurmak, geleceğe umutla bakmak her geçen gün zorlaşıyor çünkü yoksulluk derinleşiyor.   İktidarın tek derdi yandaş firmaları ve kendisini korumak   AKP iktidarının yaptığı her açıklama ise bir aldatmaca, kandırmaca. Her açıklamaları akıllara ziyan. Türkiye toplumunun aşıyla, yoksulluğu ile dalga geçen açıklamalar yapılıyor. Elektrik ile ilgili 210 kw indirimli tarife uyguladıklarını açıkladılar ama bu tarifede indirim yok esasında. Bu limit de bile en az yüzde 50 zam var. Türkiye halkları zamlardan indirim istemiyor, zamların tümüyle geri çekilmesini ve belirli seviyelerdeki tüketim limitinin ücretsiz hale getirilmesini istiyor. Bunlar haklı ve meşru talepleri bunlar bizim de taleplerimizdir bunları sonuna kadar destekliyoruz. İktidar ne yapıyor. İktidarın tek derdi yandaş firmaları ve kendisini korumaktır. Sadece yandaşlara ayrılan kaynaklar durdurulsa, iktidarın israfları durdurulsa, savaş politikalarından vazgeçilse halka elektrik ücretsiz verilebilecek. İktidarın derdi halk olmadığı için halkı kandırmaya çalışan, zamları devam ettiren bir politika ile ülkeyi yönetmeye devam ediyor. Ağır ekonomik kriz yoksullaştırmaya devam ediyor ama iktidar hala savaş politikalarında ısrar ediyor. Türkiye’nin bütün kaynakları neredeyse savaşa gidiyor. Savaşın Türkiye toplumu açısından yıkım felaket ve geleceksizlik olduğunu belirterek savaştan çekilmesini istiyoruz. Sağa sola tehditler savurmaktansa, hegemonik savaşlarda tutum almaktansa yanı başınızdaki yoksulluğu görerek Türkiye halklarının sorunlarını çözmeye çalışmanız bu ülkenin geleceği için atacağınız en hayırlı adımlardır.    İmralı tecridi   Tabii ki savaş politikaları doğrudan İmralı tecrit politikalarıyla ilişkili. Çünkü Sayın Öcalan’ın Türkiye'deki barışçıl politikalarda etkisi ve rolü tüm Türkiye tarafından bilinen, tartışmasız bir konudur. İmralı tecrit sisteminde ısrar demek, savaşta ısrar anlamına geliyor. İktidar İmralı Adası’na tecrit konusundaki ısrar, savaştan yana ısrar demektir. İktidar bu konudaki tavrını savaştan yana bir kez daha ortaya koymuştur. Sayın Öcalan’ın avukatları Asrın Hukuk Bürosu avukatları İmralı'ya ilişkin 2021 yılı tespit raporunu açıkladı. Rapor çok kapsamlı, detaylı ve herkesin bunu okumasını öneriyoruz. İmralı raporu Türkiye’nin hukuk ve demokrasi raporudur.   10 yılın en ağır tecrit koşulları bir yıl içinde yaşandı   Türkiye’de hukuksuzluğun ve demokrasinin olmaması, temel hak ve özgürlüklerin nasıl kısıtlandığını gösteriyor. Sadece rapordaki birkaç veriyi açıklamak istiyoruz. İmralı adasıyla en son haber alınan zamanı 25 Mart 2021 bir kaç dakikalık telefon görüşmesi. O bile yapılırken hukuk sisteminin ayaklar altına alındığı, hukukun çiğnendiği bir yöntemdi. 2021 yılı boyunca ailesi tarafından 71 kez görüşme talebinde bulunulmuş ve 71 görüşme başvurusu da reddedilmiş. 202 avukat görüş talebinde bulunmuş ve bu 202 başvuru da maalesef reddedilmiş. Son bir yılın özeti yeni uygulamalar, yasak ve cezalar üretilerek son 10 yılın en ağır tecrit koşulları son bir yıl içinde yaşanmış ve yaşanmaya devam ediyor.     Öcalan ile görüşme Türkiye’nin geleceğinin olmazsa olmazıdır   Bir kez daha anayasanın, AİHS’in ve tüm hukuksal normların yok sayılması ile tecrit ve savaş politikalarında ısrar etmiş olduğunu iktidar bir kez daha göstermiş oldu. Bizler buradan bir kez daha hatırlatmak isteriz ki; Sayın Öcalan Kürt meselesinde demokratik, anayasal ve barışçıl bir çözümden yana olduğunu her defasında, tüm kısıtlı imkanlara rağmen çekinmeden deklare etti. 23 yıl boyunca çözüm karşıtı güçlere karşı barış ve yaşatma siyasetini inşa ederek tarihsel rolünü oynamıştır. Öcalan’ın öngördüğü onurlu barış tüm çözüm karşıtı güçlere rağmen Türkiye’nin demokratikleşmesinin önünü açacak, Ortadoğu'yu daha da yaşanabilir hale getirecek niteliktedir. Yarın geç olmadan bir an önce Sayın Öcalan, doğrudan temaslar sağlanarak Sayın Öcalan'ın görüşlerini kamuoyuna yansıması ve tecrit politikalarından vazgeçilmesi, Türkiye’nin geleceği, demokrasisi ve Ortadoğu barışı açısından olmazsa olmazlardan biridir.    Kadın mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz   İktidarın savaş ve tecrit politikalarındaki ısrar ve saldırı politikalarına rağmen bizler her alanda halkımızla omuz omuza mücadele ettik ve mücadele etmeye de devam edeceğiz. İktidarın sömürü çarkına karşı mücadele eden işçinin, emekçinin, yoksulun yanında olmaya onlarla alanlarda mücadele etmeye devam edeceğiz. Kadına yönelik her türlü şiddetin, cinayetlerinin engellenmesi ve ayrımcılığın sona ermesi için birlikte değiştireceğiz, şimdi kadın zamanı diyerek alanlarda kadın mücadelemizi yükseltmeye devam ediyoruz. Çözümsüzlüğü bir yöntem olarak uygulayan iktidarın demokrasi ve halk düşmanlığını engellemek için barışın sesini yükseltiyoruz. Bundan asla vazgeçmeyeceğiz. Kendi bekası için partimizi tehdit edenlere karşı varlık gerekçesi olarak görmeye bütün baskı zor politikalarına karşı demokratik siyasette ısrar etmeye devam ediyoruz. Bu ısrarımız doğrudan alanda, sahada, sokaklarda devam ediyor.   İl ve ilçe kongreleri   Bunu görmek için 13 Şubat’ta yaptığımız İzmir il kongremize, 20 Şubat'ta Mersin il kongremize, Aydın Nazilli kongremizden Van İpekyolu kongremize baktığımızda, HDP’nin direniş ve mücadele fotoğrafını tüm Türkiye görüyor. AKP ve MHP’nin tüm tehditlerine, yargı sopasına karşı halklarımız ile birlikte omuz omuza mücadele ederek geri adım atmadan umutla ve cesaretle yürüyoruz ve mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu umudun ve cesaretin en güzel örnekleri, son dönemlerde örgütlülüğümüzü güçlendirerek büyüttüğümüz kongrelerimizdi. Önümüzdeki hafta Antalya ve Osmaniye il kongrelerimizi, Antep ve Hatay il kongrelerimizi, Muş Varto’dan Manisa Turgutlu'ya birçok ilçe kongremizi gerçekleştirerek bu resmi daha da büyüteceğiz. Halklarımız partisine sahip çıkmaya mücadeleyle cesaret ve umutla sürdürme kararlılığını elbette sürdürüyor bizim esas aldığımız budur bizim dayandığımız güç de halkımızın bu kararlılığı umudu ve cesaretidir. Türkiye halkları HDP’nin umut ve cesaret olduğunu her defasında tescil ediyor.   3’ncü yol vurgusu   HDP’nin ülkenin geleceğini inşa edecek anahtar olduğuna toplumun her katmanı artık daha fazla farkında. Artık daha inanarak HDP’yi savunuyor. Bunun için şimdi HDP zamanı diyelim, gelin şimdi özgürlük zamanı diyelim, eşitlik, barış ve adalet zamanı diyelim. Buradan halkımıza barıştan, eşitlik ve özgürlükten yana olan bütün güçlere çağrımızdır. Kuvvetlerin tek adamda, yürütmede birleştirildiği, yargının taraflı ve bağımlı olduğu, hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunun uygulandığı, halkın vergileri ile oluşan devlet kaynaklarının rant ve yolsuzluk için kullanıldığı, devletin partileştiği, kadın erkek eşitliğinin bulunmadığı bir ülkede tek gerçekçi yol 3’üncü yoldur. 3’üncü yol inşacısı ve öncüsü olduğumuz demokrasi ittifakının büyüme zeminidir.   Hegemonya güçlere karşı halkların iradesi   HDP bu ülkedeki 100 yıllık sorunların çözüm adresidir. 100 yıl önce bölge halklarını görmeden masa başında cetvellerle sınar çizen güçler, halkın direnişiyle boşa çıkan anlaşmalardan yeni planlar yapıyorlar. Hegemonya savaşları yeniden kızışıyor, bizler uluslararası krizler karşısında uluslararası dayanışma ağları güçlendirmek güçlü enternasyonalist bağlar için çalışacağız. Dünyanın her yerindeki toplumsal ve siyasal demokratik direniş hareketleriyle savaş planlarına karşı barış gücünü ve barış sesini yükseltmeye devam edeceğiz. Küresel güçlerin hegemonya savaşlarına karşı tek egemenin halkların iradesi olduğunu söylemeye devam edeceğiz.”