Siyasetçiler üçüncü yolu değerlendirdi: Yeni yaşamı inşa edebiliriz 2022-01-16 09:01:54     Melike Aydın    İZMİR - Türkiye’nin içinde bulunduğu çoklu krizden çıkılması için üçüncü yolun tek seçenek olduğunu vurgulayan siyasetçi kadınlar, bu yolun bir seçim ittifakı değil, yeni bir yaşamın ortak inşası olarak tanımladı.    Türkiye’de son 20 yılda giderek derinleşen krizlere yenileri ekleniyor. İktidarın politikaları sonucunda yaşanan krizlere karşı ise muhalif kesimden gelen birçok çözüm önerisi ise görmezden geliniyor. Siyaset ve sivil toplum örgütleri tarafından gündeme getirilmeye devam edilen iktidarın bölge üzerinde yürüttüğü savaş politikaları karşısında Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin 27 Eylül günü kamuoyuna deklare ettiği 11 maddelik tutum belgesinde öne çıkan ortak mücadele hattını güçlendirmek için sunduğu üçüncü yol siyasetine ilişkin çalışmaları da sürüyor.    Siyasetçi kadınlar ise üçüncü yolun önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    Muhalefet deneyimlerini gözden geçirmeli   Halkların Demokratik Kongresi (HDK) eski Eş Genel Sözcüsü İdil Uğurlu, Türkiye’de bugün 2.Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan tabloya benzer bir durum yaşandığını belirterek, bu durumdan dolayı ortaya çıkan sonuçların ise iktidar tarafından halka ödettirildiğine işaret etti. Çoklu krizin yalnızca dünya kapitalist sistemin yaşadığı yapısal krizle açıklanamayacağına dikkat çeken İdil, Benzer süreçlerin 1980’li yıllarda yaşandığını, bu nedenle muhalefetin de iktidara geri adım attıramadığını hatırlattı. İdil, “Kürt sorununu güvenlikçi politikalarla çözmek, AKP-MHP faşist bloğunun gösterdiği  iradenin yansıması. Silahlara yapılan yatırımla yoksullaşan çok büyük kesimler var. Diğer taraftan da zararlı bir hücre misali toplumun aleyhine büyüyen devasa birkaç şirket var. Yüzde 90’dan fazla bir kesim sıkışıyor. Muhalefet, geçmiş dönemlerdeki deneyimleri gözden geçirmeli” dedi.    ‘AKP’ye oy verenler de tepkili’   İktidarın seçimleri manipüle edebileceği gibi seçimle gitmeyi kabul etmeyebileceğinin de altını çizen İdil, iktidarın gitmesi durumunda bile muhalefetin nelerin yapılacağına dair bir çalışması olmadığını vurguladı. İdil, “Toplumda oluşturulmuş yarılmayı düzeltmek için nasıl bir çalışma yapılacak? AKP’ye oy verenler de tepkili. Bu Bahçeli zihniyetidir ama herkes tepkisini dile getirmekten çekiniyor. Bu tepkiler nasıl ortak potada birleştirilmek isteniyor, konuşulmalı” diye belirtti.    ‘Seçim ittifakı gibi düşünülmemeli’   Türkiye genelinde yürütülen politikaları iktidarla sınırlandırmamak gerektiğini ifade eden İdil, revize edilmiş farklı bir iktidarın aynı söylemleri kullanmasa bile aynı anlayışla devam edeceğine dikkat çekti. Bu bağlamda İmralı’da ağır tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu HDK fikriyatına işaret eden İdil şöyle devam etti: “Sadece Kürtlerin emeğiyle değil, dünyadaki deneyimlerden de yola çıkılarak bir süzme yapılmış. Tüm ötekilerin bir araya geldiği yeni bir toplumsal yaşamı örmeye çalışan paradigma ve siyasi partisi HDP. Bunun dışında kalan devrimci mücadele çabasında olan farklı kesimler de var. Çok rahat bir araya gelinebilir. Ancak bir seçim ittifakı gibi düşünülmemeli. AKP-MHP faşist bloğunu götürdük diyelim. Sonrasında nasıl bir yaşam tahayyül edilecek. Devasa ekoloji sorunu, Kürt sorununun demokratik bir şekilde çözülmesi için neler yapılacak? Kadınlarla, gençlerle ilgili ne düşünülüyor? Buna alternatif bir Rojava var. Buna bakış nedir, nasıl olacak? Bunların hepsinin çözümlenip anlatılması gerekiyor.”   ‘Ortaklaşılanlar öne çıkmalı, topluma anlatılmalı’   Farklılıkların yanı sıra ortaklaşılanlar üzerinden bir araya gelinmesi üzerinde duran İdil, yeni bir toplumsallığın örülmesi için de üçüncü yolun hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. İdil, “Göçmenleşiyorsun, sömürülüyorsun, sömürge kişilik geliştiriliyor. Bir de sömürgeci var. Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu üzerinde hedeflerine yeniden sınırlar çizme politikalarına karşı nasıl birliktelik sağlanmalı? Sistem daha da hantallaştı ve saldırganlaştı. Elinde de yaptırım gücü var. Bu, yeni gelenin eline geçmiş olacak. Sağcılaştırılmış halk alternatifi bilmeyen gençlerin çoğu, bu iktidar döneminde büyüdü. Alternatifi yaşamadıkları için bilmiyorlar. Birazcık revize ettirilip devam mı edilecek? Gene sıkışır, daha kötü patlama yaşanır. İnşacı olması gerekiyor. Evde oturulacak, sandık başına geçilecek bir gün değil. Topluma anlatılması gerekiyor” ifadelerini kulandı.    ‘Mesele tolumda değil öfkeyi siyasete yönlendirecek güçlerde’   Kadın özgürlükçü ekolojik ve eşit bir yaşamı inşa etme iddiası olanlara, toplumun öncüsü olduğunu iddia edenlere ciddi sorumluluklar düştüğünü ifade eden İdil, “Bir şeyleri bir kenara bırakıp varsa birbirimizin eksiklerini değerlendirebiliriz. Fakat bunları ön plana çıkararak devam edersek toptan kaybederiz. 50 yıl daha karanlığa gömülebiliriz. Fakat aydınlık tam karşımızda duruyor. Bunu aşabiliriz. HDK fikriyatı ile bunu anlatarak bütünleştirerek. Aslında toplumla ilgili sorun yok. Mesele toplumu harekete geçirecek, yön verecek, bu öfkeyi siyaset yapmaya yönlendirecek güçlerde” diye belirtti.   ‘Halkın öz örgütlülüğünü yaratma çabasındayız’   Birleşik Mücadele Güçleri’nden (BMG) Lütfiye Burcu Kara ise, “hükümet istifa” sloganı yerine “halk iktidarı” kurmayı önlerine koyduklarını kaydetti. Halkların kendi iktidarını kurmasına yönelik bir mücadelenin anlamlı olduğunu söyleyen Lütfiye, bunun herhangi bir parti biçiminde değil halkın kendi öz örgütlülüğüyle mümkün olduğunu dile getirdi. Lütfiye şu sözleri kullandı: “Halkın öz örgütlülüğünü yaratma çabası içindeyiz. Fakirliğin, katliamların ancak bu yolla çözülebileceğini savunuyoruz. Bunun inşa süreci olduğunu, bunun için çalışmalar yaptığımızı söylememiz mümkün. Şu an halk sokağa çıkıp iktidarı alabilecek güçte diyemeyiz. Bunun halkla başarılabileceğine dair güven ve umut vermekle alakalı olduğunu düşünüyoruz. Söylemek istediğimiz şey ‘birleşirsek kazanırız’ mottosunda yatıyor.”   ‘BMG farklı siyasetlerin yoldaşlaşmasını amaçlıyor’   Farklı siyasi fikirlerin bir araya gelebileceğini, kendi biçimiyle eylem yapsa da ortak bir noktada buluşulabileceğine işaret eden Lütfiye, “Yoldaşlaşma dediğimiz şey aslında bu. Nasıl her siyasetin kendi yapısı varsa BMG’yi de kendi yapımız olarak görüyoruz. Bunun temeli ise yoldaşlaşmaktan geçiyor. Bir araya gelen 8 siyasetin de parçalı duruşunun önüne geçiyor. Boş bir söylem olmadığının farkındayız. Bizi ayıran noktalara değil birleştiren noktalara bakmak gerekiyor. Birçok noktada ideolojik olarak ayrışsak da biz nelerde ortaklaşabiliriz buna bakmak gerekiyor. Brecht, ‘faşizme karşı birleşmeyenler faşizmin zindanlarında buluşuruz’ diyor. Biz bu duruma gelmemek için böyle bir girişimde bulunduk ve olumlu sonuçlar alacağımıza inanıyoruz” diye konuştu.     ‘Faşizm kurumsallaşma sürecini ilerletmeye çalışıyor’   HDK içerisinde yer alan Toplumsal Özgürlük Partisi’nden (TÖP) Juliana Gezen, pandemi sürecinin halklar açısından yapısal bütün krizleri açığa çıkardığına işaret ederek, sömürünün daha fazla derinleştiğini ifade etti. Juliana, “Dünyada gelişen hegemonya krizi içinde ülkede bulunan bütün varlıkları iş gücünü ucuza satarak yapısal krizi atlatmaya çalışıyor. Faşizmin kurumsallaşma sürecini ise şiddetle ilerletmeye çalıştıkları aşikar. CHP, İYİP, Deva Partisi’nin geliştirdiği sözler ve söyledikleri zemin, iktidarın icazet alanı içinde. Gidişatı biraz daha iyileştirerek halkın tepkisini de sisteme revize ederek mevcut gidişatı devam ettirmek” dedi.    ‘Üçüncü yol faşizme karşı mücadeleden ibaret değil’   Yaşanan krizlerden birinin de ekonomi olduğunu, faturasının ise halklara ödettirildiğini dile getiren Juliana, halkların sokağa çıkmasını ise iktidarın “provokasyon” olarak gösterdiğine  işaret etti. Emek-sermaye çelişkisinin bütün alanlara sirayet ettiğini kaydeden Juliana, devamında şunları söyledi: “Sokağa çıkabilecek insanları görüyoruz ama orası sokağa dökebilecek bir kitlesellikle buluşabilmiş değil. TÖP olarak esas belirleyici olan üçünü yol görüşmeleri gündemimize girdi. Bunun sadece seçimle ve faşizme karşı mücadeleyle sınırlı kalması aslında bizi, özlemini duyduğumuz başka bir ülkeye götüreceğini düşünmüyoruz. Bu, Gezi eylemleriyle tartışılmaya başlandı ve oradaki deneyimimiz Türkiye’deki solun ve Kürt hareketinin yan yana gelmesi gerektiğini, ortak demokratik devrimci demokratik oluşumu ortaya koyması gerektiğini ortaya koydu.”   ‘Devletin tılsımı halkların gözünde çözüldü’   Mevcut sürecin hem Türkiye sosyalist hareketlerine hem de Kürt özgürlük mücadelesine olanaklar sunduğunu belirten Juliana, “devletin tılsımının toplumun gözünde çözüldüğünü” söyledi. Juliana, “Türkiye sosyalist hareketinin ve Kürt halkının ittifakının gerek özne olarak gerek eylem gerek bir program etrafında birleşebilse muazzam bir dönüşüm sağlayabilecek bir pozisyonu sağlayabilir. Bizler o program etrafında birleşebilse muazzam bir dönüşüm sağlayabilecek pozisyonu yakalayabilir. Bizler o program doğrultusunda oluşacak talepleri örgütlemeye çalışıyoruz” diye kaydetti.    ‘Halk kitlesel olarak sokağa çıktı ve artacak’   Emek Partisi (EMEP) İzmir İl Başkanı Emine Uyar ise ilk olarak yapılması gerekenin işçi sınıfını bastırmakla meşgul olan güçlerin değişmesi olduğunu söyledi. AKP’nin halk desteğini yitirdiğini, elinde kalan tek şeyin is güç aygıtları olduğunu dile getiren Emine, “Uzun zamandan beri düşünce hürriyetinden bahsetmek zor. Ekonomik açıdan katlanılamaz bir süreçle birlikte işçi ve emekçilerde bir hareketlenme var. Uzun süredir bir zapturapt süreci yaşanmıştı. DİSK, KESK sokağa çıktı. Bunlara daha kitlesel katılım sağlandığını görüyoruz ve bu artacaktır” ifadelerini kullandı.    ‘Bir araya gelmek halkın ihtiyacı‘   Bir araya gelmenin aynılaşma anlamına gelmediğini söyleyen Emine devamına şöyle konuştu: “Parti programı görüşü var. Bu nedenle ayrı ayrı partileriz. Bir araya gelmek partilerin değil halkın ihtiyacı. Sorunların çözümü için gerekli olan şey. Cumhur ittifakı 20 yıl sonra yıpranmış vadedecek bir şeyi kalmamış. Yaşananlara dair somut bir çözüm üretemeyen dini referanslarla gizlemeye çalışan bir konumda. Bunun karşısında Millet İttifakı var. O da ‘bekleyin sandık önümüze gelsin’ diyor. Halkın büyük bir kesiminin seçimlerden beklentisi var ve iktidarın değişmesini istiyor. Ama sandığın halkın önüne gelmesi oradan halkın iradesinin çıkması, bu iradenin tanınması örgütlülükle mümkündür. İktidar gitse  Millet İttifakı gelse de bu sorunlar çözülmez. Önceki parlamenter sistemden de biliyoruz ki işçi, emekçilerin lehine kararlar çıkmıyor. Seçim sisteminden kaynaklı belli bir sınıfın temsilcileri yer alıyor, sınıfa hizmet ediyor. Biz nerde olursak olalım her türlü sorunda halk muhalefeti örgütlenmeli.”   ‘Üçüncü seçenek yereller, meslek örgütleri, dernekler’   Ortak talepler etrafında ortak hareket edilmesi gerekliliği üzerinde duran Emine, şunları söyledi: “HDP üçüncü yol diyor, biz üçüncü seçenek diye ifade ediyoruz. Burada kastedilen bir araya gelip ortak hareket etmenin yol ve yöntemleri araştırılıyor. Genel merkezimizden aldığımız bilgiler doğrultusunda uzun süreden beri devam eden bir çalışma var. Biz bu cenahta mümkün olduğunca herkesle asgari müşterekte bir araya gelebileceğimiz, Kürt hareketine de temsilcilerine de sol sosyalist cenahtaki kimseye şerh düşmeden bir ortaklaşma gerektiğini düşünüyoruz. Emek ve demokrasi güçleri, bileşenleriyle sendikalar, odalar, yöre dernekleri üçüncü seçenek aslında.”   ‘Halkın çıkarları ön planda olmalı’   En önemli sorunlardan birinin de Kürt sorunu olduğunu kaydeden Emine, bu sorunun demokratik barışçıl çözümünün birinci dereceden önemli olduğunu vurguladı. Emine son olarak “Bizim açımızdan bir asgari müşterek program içinde yer almalı. Şekilsiz, dar, grupsal çıkarlara hizmet edecek şekilde değil, halkın çıkarları doğrultusunda bir araya gelebilmek önemli. Çalışmalarımız da bu yönde” diye ekledi.