HDP’li milletvekilleri: Tedaviye erişim ücretsiz olmalı 2021-12-11 15:49:40   ANKARA - Sağlık Bakanlığı bütçesinde konuşan HDP’li milletvekilleri, halkın sağlık hakkına erişimde yaşadığı sorunlara dikkat çekerek tedavi ve ilaca erişimin ücretsiz olması gerektiğinin altını çizdi.    Meclis Genel Kurulu’nda Sağlık Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve bağlı kuruluşlar ile 2020 Kesin Hesapları görüşülüyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grubu adına, Habip Eksik, Semra Güzel, Gülistan Kılıç Koçyiğit, Sait Dede, İmam Taşçıer, Oya Ersoy, Murat Çepni, Kamal Peköz, Ayşe Acar Başaran, Dilan Dirayet Taşdemir söz aldı.   HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldı.    Mültecilerin sağlığa erişim sorunu   Küresel güçlerin paylaşım savaşlarının bir sonucu olarak birçok yerde yerinden yurdundan edilmiş göçmenler, sığınmacılar ve mültecilerin gittikleri yerlerde sağlık hakkı ihlallerine maruz kaldığını söyleyen Semra, “Gerekli devlet desteği sunulmadığından göçmenler yoksulluk, kötü barınma ve beslenme koşulları nedeniyle sağlık açısından en kırılgan gruplar içerisinde yer alıyor. Türkiye’de de yaklaşık 5 buçuk milyon mülteci ve göçmen bulunmakta. Ancak sadece geçici koruma altında kayıtlı bulunanlar ve Göç İdaresi Müdürlüğü’nün ön gördüğü yerlerde yaşayanlar genel sağlık sigortasından faydalanabiliyor. Kayıtsız göçmenler ise sadece acil ve koruyucu sağlık hizmetlerinden kısmı bir şekilde faydalanıyor. Bunlarda da ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bazı hastaneler belgesiz göçmenlerin acile başvurması durumunda kolluk kuvvetlerine haber veriyor. Bu nedenle de birçok göçmen ve sığınmacı sınır dışı edilme kaygısı ile sağlık merkezlerine gitmekten kaçınıyor. Bunların yanında yapılan birçok akademik anket ve araştırmada da göçmenlerin istedikleri hekime muayene olamadıkları, tedaviye ücretsiz bir şekilde erişim sağlayamadıkları ve hastanelerden bunun için gerekli belgeleri temin edemediklerini, tedavi edici süreçlerde hastalıkları ile ilgili yeterli bilgi alamadıklarını ve dışlayıcı davranış ve muamelelere maruz kaldıklarını, kültürel ve inanç noktasında da hassasiyetlerinin dikkate alınmadığını ifade etmiş” dedi.   Hastanelerde tercüme yetersizliği   Hastanelerde tercüme hizmetlerinin yetersiz olduğunu dile getiren Semra, anadilde sağlık hizmetlerinin bir insan hakkı olduğunu belirtti. Semra şöyle dedi: “Çok dilli sağlık hizmetlerinin hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Göçmenlerin sağlık hakkına erişimde yaşadığı sorunları giderme adına belgesiz olanlar ve kayıt dışı olanların hastanelerde kolluk kuvvetlerine bildirilmesi uygulamasından vazgeçilmeli. Tedavi ve ilaçlara erişim ücretsiz bir şekilde sağlanmalı. Geçici koruma altındaki göçmenlerin ülkelerinde sosyal,  kültürel özellikleri dikkate alınarak geçimlerini sağlayabilecekleri, sağlık hakkına sorunsuz bir şekilde erişebilecekleri, talepleri doğrultusunda illere yerleştirilmeli. Özellikle tedavi süreçlerinde inanç ve kültürel özellikler dikkate alınarak kendilerine yaklaşılmalı.   Van’da tecavüze maruz kalan mülteci kadın   Göçmen, mülteci ve sığınmacıların sağlık hakkından yararlanma hususunda son derece karmaşık ve bürokratik uygulamalar sadeleştirilmeli. Hekim ve sağlık çalışanları bu konuda eğer gerekiyorsa eğitim çalışmalarıyla bilinçlendirilmelidir. Sığınmacı kadınların sağlık sorunları çok daha fazla. Hijyen ürünlerine erişimin olmaması en çok da kadın sağlığını etkiliyor. Pedlere erişimleri dahi çok zor. Yine üreme sağlığından, gebelikten korunma, doğum, doğum öncesi ve doğum sonrası bakım, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, düşük, istenmeyen gebelikler, doğum komplikasyonları gibi konularda yeterli hizmeti alamadıklarını ifade ediyorlar. Göçmen gebelerin doğum için hangi hastaneye gidecekleri konusunda da bilgilendirme yapılmadığı için evde doğum oranları artıyor ve bu da anne bebek yaşamları konusunda ciddi riskler taşıyor Bununla birlikte sınırlarda yaşanan şiddet ve taciz olayları gibi suçlar da hem beden bütünlüğünü ve hem de psikolojik sağlığı yerle bir ediyor. Bu sene sınırda yakalanıp Van Geri Gönderme Merkezi’ne gönderilen İranlı sığınmacı bir kadına tecavüz eden devlet görevlileri ve bu olayı hala unutulmadı.”   Sağlıkta dönüşüm programı sorunu   Sağlıkta dönüşüm programının AKP’li dönemlerde başladığını ve sağlıkta dönüşüm programının yarattığı yıkımlar üzerine çok konuştuklarını ifade eden Gülistan ise, “Sağlıkta dönüşüm programının sağlık parametrelerinin bozduğunu söyledik. Sağlık Bakanlığı uzun süredir bizlere veri açıklamayarak, sağlıkta dönüşüm programının sağlıktaki yarattığı yıkımı görmezden gelmeyi bir şekilde gözlerden sakladığını ifade ediyor.  Sağlıkta dönüşüm en temel başlıklardan birisi, sağlığın bir temel hak olan kamusal olmasından çıkarılması, piyasanın insafına terk edilmesi, hastanenin  ticaret alanı haline getirilmesi ve sağlık hakkının gasp edilmesi olarak özetleyebiliriz. Bu temel bakış açısı koruyucu temel özellikleri değil, tedavi edici sağlığa önceliyor. Bu anlamıyla bütün kaynaklarını ne yazık ki tedavi edici sağlık hizmetlerine ayırıyor. Sağlık Bakanlığı bütçe sunuşunda dedi ki; ‘koruyucu sağlığa ayırdığımız kaynak önceki yıla göre yüzde 103 oranında arttırarak 38 milyar 729 milyon TL çıkardık’  ifadesi aslında bir şekilde şimdiye kadar koruyucu hizmetlerin öncelenmediğini göstermekte. Sağlıkta dönüşüm sağlık hizmeti ücretli hale geldi, anadilde sağlık hizmeti AKP’nin gündeminde olmadı.  İlaca erişim konusunda ciddi sorunlar yaşanmaya başlandı” dedi.   ‘657 ilaca erişimde zorlanıyor’   AKP’nin yıllarca, “İstediğiniz eczaneden istediğiniz ilacı alabilirsiniz, hastanelerde randevu kuyruklarını bitirdik” söylemi üzerinden propaganda yaptığını ifade eden Gülistan, “Ama MHRS sistemi ile artık kuyruklar eve taşınmış durumda.  Mevcut durumda eczanelerde ciddi bir ilaç sorunu var. Hastalar eczanelerde ilaçlar depolarda olduğu için ilaç bulamıyorlar.  Aslında ilaç kuru 4.75 TL sabit durumda TL’nin Euro karşısında değer kaybetmesinden kaynaklı ilaç bulunmaması mümkün. İlaçta dışa bağımlı bir ülkeyiz. Sadece ilaca erişimde sorun yok yerli ilaçta sorun var. Yerli ilaç üretiminde ham maddeye bağımlı bir durumdayız.  Büyük bir ilaç krizi yaşanıyor.  657 ilaca erişimde zorlanıyor. Bu giderilmezse büyük bir ilaç krizi ile karşı karşıya kalacağız. Normalde ilaçta yaşanan tedarik sıkıntısı Aralık’ta başlarken, Ağustos sonlarına taşınmış durumda ve bu konuda önlem alınmış durumda değil. Bunun yerine AKP iktidarın genel aklı olan depoları basma ve eczaneleri denetleme gibi bir yönteme başvurduğunu görüyoruz. Bu ülkede yaklaşık 228 bini aşkın eczane var. Ama Sağlık Bakanlığı 261 eczanenin stoklarında sorun olduğunu söyledi. Yani 228 bin eczanenin karşısında 261 eczanenin stoğunda sorun olmasını ‘eczacılar stok yapıyor’ diye kamuoyuna sunmak, topluma tacı atarak sorumluluktan kaçmaktır” ifadelerinde bulundu.