Ebru Günay: Erkek yargı kadınlara düşmanlık ve intikam aparatına dönüştü 2021-10-21 11:25:14     ANKARA - Haftalık basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendiren HDP Sözcüsü Ebru Günay, TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan’a 30 yıl hapis cezası verilmesine tepki göstererek, “Bu karar erkek yargının mücadele eden kadınlara nasıl bir intikam ve düşmanlık aparatına dönüştüğünü gözler önüne sermiştir” dedi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan’a verilen hapis cezası, ekonomik kriz, Kürt sorunu ve Kuzey Doğu Suriye’ye yönelik operasyon tehdidine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   600’den fazla kişinin yaşamını yitirdiği Van Depremi’nin yıl dönümü nedeniyle yaşamını yitirenleri anarak konuşmasına başlayan Ebru, “İktidarın yurttaşlarımızı nasıl çaresiz bıraktığını unutmadık. İhmallerin ve deprem vergilerinin hesabını sormaya devam edeceğiz” dedi.   ‘Erkek yargı kadınlara düşmanlık ve intikam aparatına dönüştü’   Dün Diyarbakır’da TJA Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan’ın  tutuklu yargılandığı davada 30 yıl hapis cezası verilmesine tepki gösteren Ebru, “Uydurma gerekçelerle düşman ceza hukuku ile Ayşe Gökkan’a 30 yıl ceza verildi. Ayşe Gökkan’a verilen ceza AKP-MHP iktidarının kadın düşmanlığını gösteriyor. Ayşe Gökkan duruşma boyunca saldırıya maruz kalmış, reddi hakim talebi görmezden gelinmiş. Bu karar erkek yargının mücadele eden kadınlara nasıl bir intikam ve düşmanlık aparatına dönüştüğünü gözler önüne sermiştir. Ayşe bulunduğu her zeminde tekçi egemen sisteme karşı mücadele etmiştir” dedi.   İktidarın kadın düşmanı olduğunu kaydeden Ebru, “Kadın düşmanı iktidara biz kadınların sözüdür: Nerede olursak olalım kadın mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz. Rehin alınan her bir arkadaşımız özgür olana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Sizin tekçi, erkek sisteminize karşı kadın özgürlükçü bir yaşamı mutlaka inşa edeceğiz” diye belirtti.   Gençler kafileler halinde kaçıyor    Ekonomik krize de değinen Ebru, sözlerine şöyle devam etti: “Döviz iktidar tarafından durdurulmak istenmiyor, işsizlik rekor kırıyor, geçim sıkıntısı hayatın her anını sarmış durumda. Gençler kafileler halinde Türkiye’den kaçıp Batıya göç ediyor. Asgari ücretle iş bulanlar, yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşama tutunuyorlar. Buna karşı ise mutlu Saray azınlığı lüks ve şatafat içerisinde hayatlarına devam ediyorlar.   Bütçe sarayda hazırlandı   1994 ve 2001 krizlerini aratmayacak kadar derin bir ekonomik krizle karşı karşıya olduğumuz bugünlerde, AKP iktidarı 2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçesini Meclise sundu. Yine saray koridorlarında, çıkar gruplarının taleplerini esas alan, bürokrasinin halkla kopuk anlayışından türeyen bir bütçe süreci ile karşı karşıyayız. AKP iktidarının halktan koptuğunun belgesi olan bu bütçe hazırlanırken, kimlere sorunlarının sorulduğunu görürsek, bütçenin kimler için hazırlandığını anlarız.   Cumhurbaşkanına bir filo araç   Saray rejimi bütçe hazırlarken önce 5’li çetenin taleplerini dinledi. Sonra Trol ordusunun, sonra ise makam araçlarına ve kuru yemiş giderlerine doymayan bürokratların sözünü dinledi. Kendi eliyle büyüttüğü paralel yapılar olan vakıfların taleplerini en ön sıraya aldı. 2022 yılında halka ait elde kalan mülklerin satışı ile 5’li çetenin ve Saray burjuvasının keselerini dolduracaklarını ilan ettiler. Hazine garantileri hortumlarla yandaşlara bağlandı. Cumhurbaşkanlığına bir filo araç daha bağlandı.   Kadınlara sorulmadı    Dünyanın en zengin siyasetçilerinden biri olan AKP Genel Başkanı kendi maaşına zam yaptı ve 100 bin TL aylık maaşı oldu. Peki, Saray rejimi 82 milyon insana bütçe yaparken kimlerin sorunlarını sormadı? Mazot ve gübre temin edemeyen tek bir çiftçinin fikri sorulmadı. İşsiz gençlere bütçe sorulmadı. Kadınlara sorulmadı. Asgari ücretle yoksulluk sınırının altında yaşayanlara sorulmadı. Barınma hakkını isteyen öğrenciler, siftah yapamayan esnaf, ekmek bile alamayan emekliler 2022 yılı Merkezi Yönetim Bütçesi ile birlikte daha büyük bir sefaletin içerisine atıldı.   Kara kış geliyor   Bir yandan ekonomik krizin sefalet yaşattığı milyonların tek derdi sorulmadı diğer yandan karun gibi zenginleşen saray cemaatinin bütün talepleri alınarak bütçe süreci başlatıldı. Bizden toplanan paralarla içi doldurulan devlet kasasındaki altınlar, yandaşlara düşüyor. Halka ise zamlar ve savaş politikaları düşüyor. Bütçe hazırlamaya gelince halk yok, zam yapmak gerekince ilk göz dikilen yer halkın cebi oluyor. Mazota zam üstüne zam, gıdaya zam, doğalgaza zam. Ekonomik krizin kaosa dönüşebilecek kadar derinleştiği bir kara kış geliyor. İktidar gıda, elektrik, doğalgaz, petrol ürünleri başta olmak üzere en temel ihtiyaçlara bile durmadan zamlar yapıyor, kara kış yoksulları, işsizleri, kadınları sefalete sürükleyecek. İktidar ise ‘merminin fiyatı ne kadar, biliyor musunuz’ diyor.   Savaş tezkeresi   Saraydaki mutlu azınlık Titanik misali ülke batarken dans etmeye devam ediyor. Keselerini yurt dışına kaçırarak Londra’da, Brüksel’de, New York’ta lüks yaşam planları yapıyor. Bizler diyoruz ki, bütçeden işsizlere, kadınlara, gençlere pay verelim. iktidar mecliste bu talepleri yerine getirmeyi aklına getirmiyor ama Meclisin önüne savaş tezkereleri koyuyor.   Oy kayıpları Kürt düşmanlığı ile besleniyor    Zam yağmuru ve zorbalık iktidarın oylarını düşürdükçe savaşa sarılıyor. Çünkü ülkeyi yönetecek, sandıktan başarıyla çıkacak tek bir hikayesi kalmadı. İktidarın elindeki tek araç çekiç kaldı. Her şeyi çivi sanmaya devam ediyor. Halkın ise derdi sofra, kese ve tenceredir. Oy kayıplarını Kürt düşmanlığı ile beslemek isteyen iktidar, Mecliste yoksulluk ve işsizliği tartışmak yerine savaş tezkerelerini gündeme getiriyor. AKP-MHP iktidarı savaş tezkereleri ile kendisine suni teneffüs alanları yaratarak ömrünü uzatmaya çalışması da kendini kurtaramayacaktır.   İktidarın arkasına sıralanmak iktidara kazandırır   Biz de muhalefete ve Türkiye halklarına sesleniyoruz. Türkiye halklarının derdi daha fazla şiddet ve savaş değil; iş, aştır. Savaş tezkereleri ile yaratılan milliyetçi ve hamaset ortamının sonucu olarak iktidarın arkasına sırlanmak en fazla bu iktidara kazandırır, Türkiye halklarına kaybettirir. Evet denilen her savaş tezkeresi iktidarın değirmenine su taşımaktan başka bir şey değildir.   Kuzey Doğu Suriye operasyonu   Sıkışan iktidarın ağzından tekrar savaş sesleri yükselmeye başladı. Yer adları verilip temizlik öneriliyor, başka ülkelerin topraklarında savaş ve yıkım ile temizlik hayalleri kuruluyor. AKP MHP iktidarı savaş ile dizayn ettikleri siyasetin arkasından sürüklemek istiyorlar muhalefeti. Bitmiş tükenmiş kredisini bunun üzerinden yükseltmek istiyor. İşte tam da böylesi bir süreçte AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Kuzey Suriye’ye saldırmaktan söz ediyor. Bu açıklama ülkedeki gelişmelerden bağımsız ele alınamaz. Erdoğan yeni bir savaş çıkarmadan, var olan krizi derinleştirmeden iktidarını sürdüremeyeceğini çok iyi biliyor.  Biliyorsunuz, bugünlerde öne çıkan gündemlerden biri de ‘siyasi suikastlardır’.   Muhalefete çağrı   Buradan belirtmek istiyorum ki ülke içindeki ‘siyasi suikastlar’ gündemi ile Kuzey Suriye’ye saldırı gündemi, tek bir stratejinin farklı alanlarda uygulamasıdır. Şimdi esas mesela şudur; Muhalefet, iktidarın içerdeki kirli siyasetine karşı gösterdiği tavrı dışarda gösterecek midir? Daha açık bir ifadeyle muhalefet Suriye’ye yapılması düşünülen operasyonun esasen ülke içine, demokratik siyasete dönük bir operasyon olduğunu görecek ve buna göre tutum sahibi olacak mıdır? Yoksa Kuzey Suriye’ye ve diğer bölgelere yönelik bu saldırıyı geçmişte olduğu gibi ‘milli hassasiyetler’ ile destekleyecek midir?   Kürt sorununda çözümünün tartışıldığı bu günlerde, muhalefetin AKP-MHP iktidarının savaş oyununa nasıl yaklaşacağı oldukça önemlidir. Geçmişte olduğu gibi iktidarın arkasında sıraya dizilirlerse, objektif olarak Türkiye’de başlayan adalet-özgürlük-demokrasi tartışmaları rafa kaldırılacaktır. Fakat toplum ve muhalefet güçleri bu tuzağı görüp, iktidarın bu oyununun karşısında durursa, asıl o zaman kazanan muhalefet ve Türkiye halkları olacaktır.    Hesabı halka vereceksiniz   Sarayda çürüme kokusu yayıldıkça hasır altından her gün başka başka kirlilikler akmaya başladı. TÜGVA ve SADAT’a dair gerçekler buzdağının görünen yüzleri olarak ortaya çıkıyor. Ordu içinde paralel yapılanmayı SADAT, bürokrasideki paralel yapılanmayı da TÜGVA ve diğer vakıf ve cemaatler üzerinden yürütüyorlar. Ülkede her iki gençten biri işsizken TÜGVA gibi paralel yapılar üzerinden usulsüzlük ve torpille kamuya yerleştirilen her bir iktidar militanı, hem suç işlemekte hem de emeğiyle çalışıp kamuya yerleşmesi gereken gençlerin hakkını yemektedir. Ama bugün memleketi kasıp kavuran yoksulluğun, işsizliğin, liyakatsizliğin, kayırmacılığın sorumluları hiç merak etmesin geçmişte bu işi yapanlar gibi onlar da hak ettiklerini bulacaklardır. TÜGVA gibi yapılarla bugün karşımıza hakim, savcı, polis, asker, vali, kaymakam olarak çıkartılan saray memurlarını da uyarıyoruz nerelerden emir aldığınız, hangi paralel hatlardan arandığınız ortada, işlediğiniz bu suçların hesabını patronlarınıza değil halka vereceksiniz.   Demokratik Cumhuriyeti inşa edeceğiz   Aynı şekilde SADAT aracılığıyla hem Suriye ve diğer ülkelerde hemde yurt içinde işlenen sayısız suçun da hesabını soracağız, mahkemelerde IŞİD’e giden tırları, Kürt halkına karşı işlediğiniz katliamları, ÖSO eliyle yaptığınız etnik temizliği, El Kaide ile giriştiğiniz kirli işleri anlatacağınız günler yakındır.Daha dün derin devlet adı altında devlet içinde çeteleşen karanlık odakların yarattığı tahribatı konuşuyorken bugün geçmişin kirli yapılarıyla beraber tekrardan organize olan TÜGVA ve SADAT gibi çetelerin suçlarını konuşuyoruz. Bu toprakların geleceğinde ne JİTEM’in ne SADAT’ın ne de TÜGVA benzeri çetelerin yeri olmayacak, yeni dönemde sadece sarayı çökertmeyeceğiz, sarayın etrafına yerleşmiş geçmişin ve bugünün bütün karanlık odaklarını dağıtacak ve gerçek bir Demokratik Cumhuriyeti inşa edeceğiz.   Yoksulluk bu ülkenin kaderi değil    Yoksulluk, yolsuzluk, çeteleşme, halkın kaynaklarına çökme bu ülkenin kaderi değildir. Türkiye halklarına kader yapılmaya çalışılan bu karanlığı dağıttık, dağıtıyoruz. Yeni dönemde inşa edilecek demokrasi ile devletin içinde çeteleşmeleri bitireceğimizin, derin, sığ ne kadar mafya artığı kirli yapı varsa hepsini tasfiye edeceğimizin sözünü halkımıza yeniliyoruz.”