Pervin Buldan: Deklarasyonumuzun en güçlü sahibi kadınlar olacak 2021-09-10 11:07:04     ANKARA - HDP Kadın Meclisi toplantısının açılış konuşmasını gerçekleştiren HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 27 Eylül’de açıklayacakları deklarasyona işaret ederek, “Bu deklarasyonumuzun en güçlü sahibi tabi ki yine kadınlar olacaktır. Tüm ülke kadınlarına ve tüm dünya kadınlarına armağan edeceğiz” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi siyasal gelişmeleri değerlendirmek ve yeni döneme ilişkin planlamasını belirlemek üzere partinin Genel Merkezi’nde bir araya geldi.  Toplantının açılış konuşmasını HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan yaptı.    ‘Evrensel kadın mücadelemiz birdir’   Cezaevlerinde, sürgünlerde yılmadan kadın mücadelesini yükseltmeye devam eden bütün kadınları selamlayan Pervin, kadınlarla ayrı yerlerde bile olsalar, evrensel kadın mücadelesi yurdunda bütün kadınların iradesi, mücadele ruhu ve yürünen yolun bir olduğunu belirtti. Pervin, “Ben bu vesileyle Sevgili Deniz Poyraz’la birlikte bu mücadelede yürürken yitirdiğimiz bütün kadın arkadaşlarımızı saygıyla ve minnetle anıyorum. Onların çok değerli anıları mücadelemize ışık tutmaya devam edecektir” dedi.    Pervin’in konuşmasının satır başlıkları şöyle:   “Bir kadın meclis toplantımızı daha güçlü bir irade, güçlü bir birliktelik ve güçlü bir mücadele birikimi ve ruhuyla bugün burada bir kez daha gerçekleştirmekteyiz. Geldiğimiz bu noktadan dolayı son derece mutlu, umutlu ve gururluyuz. Bilinmesini isterim ki; geldiğimiz nokta; kadın hak mücadelesinde verdiğimiz emeğin, ortaya koyduğumuz kararlı mücadelenin başarıya ve kazanımlara ulaşmada ne denli önemli ve değerli olduğunu bir kez daha hepimize göstermektedir.   Kadınların mücadelesini yükselttiği güçlü bir aşamaya geldik   Kadının siyaset hakkının olmadığı, kadın kimliğinin tamamen yok sayıldığı bir eşikten, kadınların kendi özgün mücadelesini örgütlediği ve bağımsız bir şekilde yükselttiği güçlü bir aşamaya geldik.  Bir kadın partisi olarak örgütlenen ve siyaset yapan HDP’nin geldiği ileri düzey, vazgeçilmemiz olan Eş başkanlık sistemimiz, eşit temsiliyet ilkemiz, parlamento kadın grubumuz, yine kayyum atanan belediyelerimizde açtığımız kadın kurumlarımız; çalışmalarıyla kadın mücadelesine büyük ivme kazandıran kadın meclisimizin, tüm kadın arkadaşlarımızın çok değerli emeği sonucu elde edilen kazanımlarımızdır.   Ülkeyi kadınlar olarak yönetmeye talibiz   Bilinsin ki, bizim hedefimiz çok daha büyüktür. Bizler bugün itibariyle artık bu ülkeyi kadınlar olarak yönetmeye talibiz. Buna yeteri kadar gücümüz de vardır, basiretimiz de vardır, örgütlülüğümüz de vardır. Tabi ki; mevcut tekçi erkek iktidarı, bu güçlü ilerleyişimizin farkındadır ve bu nedenle bir yandan toplumun tamamı ile mücadele halindeyken, diğer yandan da biz kadınlarla mücadele içerisindedir. Kadınlara yönelik bunca baskı politikası, gözaltılar, tutuklamalar, kayyımlar, İstanbul sözleşmesinin feshedilmesi, kadına yönelik şiddetin önünün sonuna kadar açılması bu amaçla yürütülmektedir. Kadını engelleyerek, erkek düzenlerine devam edeceklerinin hesabını yapmaktadırlar. Ancak karşılaşacakları yalnızca ve yalnıza hezeyan olacaktır. Bugüne kadar her türlü baskı politikası ve uygulamasından daha da güçlenerek çıkan biz kadınlar kararlı ilerleyişimize devam edeceğiz. Hiçbir kadın kazanımımızı onların insafına bırakmayacağız ve hiçbir koşulda mücadelemizden geri adım atmayacağız.    HDP kurulduğundan bu yana çözüm ve barış politikası izledi   Yine bu amaçla, kadın siyasetini ve bir bütün olarak tüm ezilenlerin siyaset yapma imkânını tasfiye etmek amacıyla HDP’ye kapatma davası açtılar. Amaçları kadınları susturmak, ezilenlerin sesini kesmek, demokrasi, barış ve adalet taleplerini engellemektir. HDP kurulduğu günden bugüne çözüm ve barış politikası izledi. HDP eşitlik mücadelesi yürüterek bu ülkede barış olsun, huzur olsun hiçbir evladımız ölmesin yaşasın dedi. HDP üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü olsun ve toplumun tamamı için gerçek bir adalet dedi. HDP eşit işe eşit ücret dedi. HDP herkes için iş, herkes için aş dedi. HDP savaşa karşı barışı, kaosa karşı çözümü, ranta karşı halkın refahını adil bir bölüşümü hedefledi. HDP kadına ve de çocuklara karşı işlenen her türlü suça karşı toplumsal cinsiyet eşitliğini savundu, önleyici ve koruyucu tedbirleri önerdi, İstanbul sözleşmesinden asla vazgeçmiyoruz dedi. Bütün bunları demeye devam edeceğiz.    Bu ışığı söndüremeyecekler    İşte tam da bu nedenlerle HDP’yi kapatmayı dert edindiler. Kendi karanlık düzenlerini devam ettirmek için HDP’nin ve dolayısıyla kadınların ışığıdır kapatmak istedikleri. Ancak bunu başaramayacaklar. Bu ışığı söndüremeyecekler. Kamuoyuna tekrar tekrar ifade etmek isterim ki bu ülkede kapatılması gereken hırsızlık düzenidir, rant düzenidir, talan düzenidir. Bu ülkede kapatılması gereken kadına yönelik şiddeti devasa boyutlara taşıyan tekçi erkek düzendir, kutuplaştırmadır, ırkçılığı ve nefreti besleyen anlayıştır. Bakınız sırf bizi engellemek için yüzde 10 barajını getirenler kadınların bu barajı nasıl yıktığını hüsranla seyrettiler. Barajlar kadınları engelleyemedi fakat o barajlar şimdi onların ve erkek düzenlerinin önündeki engel haline geldi. Kendilerini kurtarabilmek için de şimdi barajı indirmeyi planlıyorlar.    İktidar ve ortağının amacı asla demokrasi değildir   Enflasyonu indiremediler, faizi indiremediler, doları indiremediler, işsizliği indiremediler, pandemide vakaları indiremediler. Şimdi çıkıp, geçim derdindeki halka 'eh ne yapalım barajı indiriyoruz' diyorlar. Biliyorsunuz, iktidar, kendi yandaş holdinglerine, 5’li çetesine bol bol vergi indirimi yapıyor. Kıyak geçiyor. Kendi ortağına da seçim barajını indirerek kıyak geçmeye çalışıyorlar. Bütün mesele budur. Tabi ki seçim barajı başta olmak üzere demokratik temsiliyetin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Demokratik siyaseti engelleyen tüm hukuksuzluklar son bulmalıdır. Kayyım gaspı son bulmalıdır. Seçilmişlere yönelik hukuksuzluklar son bulmalıdır. Halkın iradesi tam olarak parlamentoya yansıtılmalıdır. Bizim tutumumuz bu yöndedir. Ama herkes de iyi biliyor ki iktidar ve ortağının amacı asla demokrasi değildir, temsilde adalet hiç değildir. Tek dertleri kendi koltuklarıdır. Talan düzenlerini sürdürmenin gayreti içerisindedirler.    Tek yaptıkları şey hakikati çarpıtmak   Ama bunlar boşa kürek sallıyorlar. Biz kadınlar buradan bir kez daha söylüyoruz. Barajı da aşağı çekseniz, seçim yasalarını da değiştirseniz, bin bir türlü hile dalavere de çevirseniz iktidarınız baş aşağı gitmektedir. Siyasal çöküşünüz daha da hız kazanacaktır. 20 yıllık iktidarlarında halkı açlıkla, yoksullukla, işsizlikle karşı karşıya bıraktılar. Zamlarla, vergilerle, yarattıkları adaletsizliklerle, yasaklarla toplumsal yaşamı çökerttiler. Kutuplaştırmayla, nefret siyasetiyle toplumu ayrıştırdılar. Gençlerin geleceğini çaldılar. Geleceğe dair hiç kimsede güven bırakmadılar. İnsanların umudunu dahi çaldılar. Tek yaptıkları ise hakikatleri çarpıtmaktadır, inkâr etmektir.  Bir yandaşları çıkmış, 'bu ülkede açlık yoktur' diyor. İktidarın inkâr siyasetine destek sunarak sarayın ihtişamlı sofrasından bir lokma da bana düşer mi diye hesap yapıyorlar.    Bu ülkede açlık ve yoksulluk var mıdır yok mudur   Temel besin maddelerinin, bebek mamasının dahi kilit altına alındığı şu yoksulluk ortamında utanmazca açlık yok diyorlar. Gidin bir de halkın sofrasına oturun bakalım. Yiyecek lokma, küçültecek porsiyon kalmış mı, açlık var mıdır yok mudur görün. Semt pazarlarından yiyecek toplayan çaresizlik içerisindeki insanlara bir bakın. Bu ülkede açlık ve yoksulluk var mıdır yok mudur? Sadece açlık ve yoksulluk değil, bu ülke aynı zamanda bir şiddet sarmalının da içerisine sokulmaktadır. Evde, sokakta, işyerinde özellikle kadınlar ve çocuklar şiddetin her türlüsüne maruz bırakılmaktadır. Bunda özellikle hükümetin izlemiş olduğu cezasızlık politikasının payı çok büyüktür. Bakınız kadınlara ve çocuklara yönelik olarak işlenen suçlarda erkek yargı, erkek faili koruyarak tam bir cezasızlık politikası izlemektedir.   13 yılda 20’si çocuk 40 kişi katledildi   Özellikle kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlarda işletilen cezasızlık politikası ile faili koruma bölgede tam bir rejim haline gelmiştir. Gülistan Doku’nun kaybedilmesinde, İpek Er’in ölümünde faillerin korunması bütün Kürt kadınları ve çocuklarına yönelik suçlarda işletilmektedir. Kürt illerinde 13 yılda 20’si çocuk en az 40 kişi zırhlı araçların çarpması sonucu katledildi. En son geçtiğimiz hafta Miraç Miroğlu zırhlı araçla katledildi. Faili olan polis ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Bu ülkede 'çocuklar ölmesin'  diyen insanları cezaevine atan yönetim zihniyeti, çocukları öldürenleri ise serbest bırakmaktadır. İşte bu cezasızlık rejimine güvenen, arkasında kendisini koruyan ve kollayan bir iktidar olduğunu bilen kamu görevlileri ise yaşam hakkına kastetmeye devam etmektedir.    Öldürülen her bir çocuğun sorumlusu iktidardır   Öldürülen her bir kadının, her bir çocuğun sorumlusu bu iktidardır. Bu iktidar düzenidir. Üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü diye seçim meydanlarında vaatte bulunan AKP, hukuku sadece sarayın hukuku haline getirdiği için bu ülkede adaletsizlik giderek büyümekte ve bir zulme dönüşmektedir. Elbette, bu adaletsizliklerin karşısında büyüyen bir de adalet mücadelesi vardır. Herkes için adalet, 84 milyonun ortak talebidir. Ortak mücadele zeminidir. Her haksızlığa, her hukuksuzluğa karşı başta kadınlar olmak üzere en güçlü adalet mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Adalet gelene kadar, durmayacağız, yılmayacağız.   Tecrit bu ülkenin acil gündemi   İktidarın bütün bu baskı rejimini sürdürmek için uygulamaya soktuğu tecrit ağırlaşarak devam etmektedir. Tecrit ve cezaevlerinde ağırlaşan sorunlar bu ülkenin acil gündemidir. Diyalog ve müzakere yollarını kapatan tecrit, demokrasinin, adaletin, toplumsal barışın, ortak yaşamın önündeki en önemli engellerden biridir. Türkiye’nin her alanda yaşadığı çöküşün altında yatan neden iktidarın ülkenin temel sorunlarına, acil sorunlarına yönelik olarak ısrarla sürdürdüğü çözümsüzlük politikasıdır.   Barış talebini, hak, hukuk ve adalet talebini yok sayan, bu talepleri baskıyla, zorla bastırmaya çalışan yönetim anlayışı, ülkeyi kilitlemekte ve çıkmaza sürüklemektedir. Bunun bedelini ise herkes ödemektedir.    Adalet Bakanı’na çağrı: Tüm hasta tutuklular bir an önce tahliye edilmeli   Tecrit politikası, yaşamın önündeki engeldir. Yine bu politikanın bir sonucu olarak cezaevlerinde yüzlerce hasta tutsak ölüme terk edilmektedir. Buradan Adalet Bakanı'na sesleniyorum. Cezaevlerinde tedavi imkânı bulunmayan tutukluları hala mahpus olarak tutmak bir yaşam hakkı ihlalidir, tedavi hakkının engellenmesidir. Bile bile ölüme terk etmektir ve bu suçtur. Tüm hasta tutsaklar biran önce tahliye edilmeli ve tedavi süreçleri derhal başlatılmalıdır. Bu zulüm sona erdirilmelidir.    Yaşam siyasetinde ısrar edeceğiz   HDP olarak, biz yaşam siyasetinde ısrar etmeye devam edeceğiz. Bu irademizle hasta arkadaşlarımız özgür bırakılıncaya kadar her platformda arkadaşlarımızın sesi olmaya, mücadele yürütmeye devam edeceğiz. Tecride karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.  Çözüm ve barış politikasından asla taviz vermeyerek, eşitlik ve adalet mücadelesinden asla geri adım atmayarak demokratik mücadelemizde ısrarcı olarak tecridi kıracağız. Ve bütün bir toplumun aydınlık günlere gidecek olan yolunu bu şekilde açacağız.    Açıklayacağımız deklarasyonun sahibi kadınlar olacak   Partimiz, Türkiye’nin temel sorunlarına ve acil gündemlerine yönelik olarak tutumunu ve çözüm yollarını 27 Eylül’de bir deklarasyonla açıklayacaktır. Bu deklarasyonumuzun en güçlü sahibi tabi ki yine kadınlar olacaktır.  Azimle, inatla, sabırla, sevgiyle çalışacağız. Ve bugüne kadar elde ettiğimiz başarılardan çok daha fazlasını başaracağız ve tüm ülke kadınlarına ve tüm dünya kadınlarına armağan edeceğiz.   Afganistanlı kadınlara mesaj: Her zaman sizinleyiz   Bu noktada Afganistan'da Taliban rejimine karşı direnen tüm kadınlara da buradan şu mesajı vermek isterim. Karşı karşıya bırakıldığınız vahşi karanlığa karşı bu topraklarda kadın mücadelesini örgütleyen biz kadınlar olarak her zaman sizlerleyiz. Kadınlar arasındaki dayanışmanın sınırı, coğrafyası, vatanı yoktur. Kadına yönelmiş her türlü şiddet ve sömürüye karşı bu ülkede de, Rojava’da da, Şengal’de de, İran’da da, Afganistan’da da ve dünyanın neresinde olursa olsun her yerde aynı bilinç ve duygudayız.    Bu mücadele içerisinde olan başta Afganistanlı kadınlar olmak üzere bütün kadınlara da buradan bir kez daha selam olsun. Acı çekebiliriz, bedel ödeyebiliriz, zaman zaman yorgun düşebiliriz. Fakat asla vazgeçmeyeceğiz. Asla yenilmeyeceğiz. Değişimi kadınlarla başaracağız. Bizler kazanacağız. Kadınlar kazanacaktır.”   Toplantı basına kapalı devam ediyor.