Ceylanpınar’ın ardından: Amaç çözmek değil, Kürtlerin oylarını almaktı 2021-07-22 09:02:22   Dilan Babat    ANKARA - Çözüm sürecinin sona ermesine ve çatışmalı sürecin yeniden başlamasına neden olarak gösterilen Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 6 yıl önce bugün iki polisin öldürülmesine dair yaşananların hala aydınlatılmadığını söyleyen HDP’li Meral Danış Beştaş, “Çözüm sürecinin iktidar tarafından bozulduğunu hepimiz biliyoruz, ‘Çözüm sürecini buzdolabına koyduk. Dolmabahçe Mutabakatı’nı doğru bulmuyoruz’ gibi sayısız açıklamaları var” dedi.    Kamuoyunun "Çözüm süreci" olarak bildiği Kürt sorunun çözümüne dair iki yıl süren süreç, kapsamlı görüşmelerin başladığı ve bu sürecin 2013 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın mektubunun, 21 Mart Newroz Bayramı'nın kutlandığı Diyarbakır'da okunmasıyla başladı. Ardından Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) oluşan bir heyetin sürdürdüğü çözüm sürecine dair halklarda çatışmaların durmasıyla beraber bir arada yaşama umudu yükseldi. Sürecin devamında 28 Şubat 2015’te Dolmabahçe Mutabakatı açıklandı. AKP hükümetinin istediği şekilde düzenlenmesine rağmen dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan,  20 Mart 2015’te yaptığı açıklamada mutabakatı tanımadığını duyurdu. Tayyip Erdoğan 11 Ağustos 2015’te ise “Çözüm süreci şu anda buzdolabındadır” dedi. Aynı yıl 22 Temmuz’da Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 2 polisin öldürülmesi olayından sonra yeniden çatışmalı sürece geri dönüldü. Ceylanpınar’da yaşanan olay aydınlatılmasına rağmen, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 9 Temmuz günü Diyarbakır’da yaptığı konuşmada bir kez daha çözüm sürecini “buzdolabına kaldırdıklarını” hatırlatarak, sürecin bitmesinden HDP’yi sorumlu tuttu.    Çözüm sürecinin sona erdirilmesinden, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın HDP’yi hedef göstermesi ve Kürt sorununa dair söylemler yeni bir sürece mi işaret ediyor? Tüm bu soruların yanıtını HDP Grup Başkanvekili ve Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, ajansımız ile paylaştı.    'Kürt sorunun uygun temelde çözülebileceğini herkes gördü'   Türkiye siyasi tarihine ilk defa bir iktidar ile resmi ve ayrıntılı görüşmelerin yapıldığını,  bir diyalog süreci olduğunu anımsatan Meral, çözüm sürecine dair pozitif katkılarını esirgemediklerini belirtti. Meral bu süreci şu sözlerle hatırlattı: "99'dan beri Sayın Öcalan İmralı Cezaevi’nde tutuluyor ve kendisine, İmralı infaz rejimi de uygulanıyor. Kendisinin mektubu, görüşmeler, heyetimizin yaptığı açıklamalar kamuoyuna şeffaf bir şekilde aktarılıyordu.  Çözüm sürecinde Kürt meselesini konuşarak, tartışarak uygun çözümler temelinde çözülebileceğini herkes gördü. Türkiye'de tamamen ölümlerin durmamış olsa da olmasa da (Medeni Yıldırım, kalekolların devam etmesi) çok sayıda ölümün yaşanması durdu. Türkiye toplumunun yüksek bir kesimi çözüm sürecine destek oldu. Bu konuda akil insanların yaptığı bölge gezilerinde var olan ezberlerin tartışılmaya başlandığını yani Kürtlerin bu ülkede yaşama haklarını, özgürlük ve eşitlik taleplerinin ne anlama geldiği de genel olarak pozitif şekilde yansıdı. Diyarbakır Newrozu'nda Sayın Öcalan'ın mektubunun okunması ile milyonlarca insan orada hazır bulundu ve bütün kanallar bu mektubu canlı yayınladı. Olması gereken bir dönemdi, hala bu ihtiyacın olduğu tartışmasız.”     'O dönemde yapılanlar bugüne hazırlıktı'   Çözüm sürecinde oluşturulan heyetin arabulucu rolünde olduğunu, üzerine düşen her şeyi yapmaya çalışmasının yanı sıra İmralı Adası’na giderek devlet yetkililerinde dahil olduğu görüşmeler gerçekleştirdiğine dikkat çeken Meral, bu görüşmelerin gizli sakı ya da öylesine yapılmış görüşmeler olmadığını vurguladı. Meral, “Bunların yanında Kuzey ve Doğu Suriye’de de 2014 yılında çok önemli gelişmeler oldu. Bunlardan biri Kobanê’nin durumuydu. Bir yandan çözüm süreci devam ediyordu, diğer yandan DAİŞ’in Kobanê’ye ve Rojava’ya dönük saldırıları bütün dünyanın gündemindeydi. Rojava’da Kürtler yaşıyor, Türkiye’nin güneydoğu ve doğusunda Kürdistan coğrafyası dediğimiz, sadece arada suni bir sınırın olduğu bölgeler var. Bu, Kobanê ve Suruç’un akraba olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Doğalında Türkiye’de Kürt halkı ve Türkiyeliler arasında ciddi bir tepkiyle karşılandı ve protestolar oldu ve bu bombalamalar ile çok olumsuz bir yansıma buldu. İçeride Kürt meselesinin çözümü için diyalog devam ederken Türkiye’nin Kobanê’de Kürt halkına karşı bu saldırılara karşı net tutum alması, DAİŞ’e verilen desteğini kesmesi, sınırların kapatılması gerekirdi. Bir yandan barış ve diyalog tartışmaları devam ederken, Dolmabahçe Mutabakatı kamuoyuna açıklanırken, karakol ve kalekolların yapımının da sürdürülmesi ciddi tepkilere neden oldu. Bugüne geldiğimizde ise o dönem yapılanların bugüne hazırlık olduğunu görüyoruz” dedi.    'Ceylanpınar'daki olayı kimlerin yaptığı hala muamma'   “Süreç nasıl bozuldu ve kimler tarafından bozuldu” gibi sorulardan ziyade sürecin tamamının ele alınması gerekliliği üzerinde duran Meral şu ifadeleri kullandı: “Ceylanpınar’daki iki polisin öldürülmesi gerekçe olarak ifade edildi. Oysaki Ceylanpınar’da iki polisin arkadan vurulması meselesi sonradan, Türkiye gündeminde çokça tartışılması gerekirken yeterince tartışılmadı. Kamuoyunda muhalif basının takibi ve bizlerin bu konudaki hassasiyeti sebebiyle o olayın provokasyon niteliğinde olduğu öğrenildi. Tutuklananlar beraat etti. Hala Ceylanpınar olayını kimlerin yaptığı muamma. Bunun HDP ile bir bağının olmadığını tartışmaya gerek yok. Konusu silah ve saldırı olan olaylarla bir bağımız olamaz. Biz barışı ve demokrasiyi önümüze hedef olarak koyan, bunun mücadelesini yürüten siyasal bir partiyiz. Orada, ‘bahane mi yapıldı’  diye çokça söylendi ve bir bahaneye dönüştürüldü. Bingöl’de de emniyet müdürlüğü saldırıya uğradı, dört kişi öldürüldü. O dönem bu saldırıyı yapanlar ‘ölü ele geçirildi’ gibi açıklamalar geldi. Ama sonradan emniyet müdürlüğüne cinayet olayına karışan ve örgüt mensubu olduğu söylenenlerin bu olaylarla ilgili olmadığı ortaya çıktı. Bunu da bağımsız düşünmek lazım.”    'Amaç çözmek değil iktidarını devam ettirmek'   “Eğer iktidar bu konuda net dursaydı, cesur olsaydı, bugün bunları konuşmuyor olacaktık” diyen Meral, dünyanın her yerinde uzun çatışmalı süreçten sonra çözüm süreçlerinde bu tip olayların yaşandığına işaret etti. Meral, “Pedalı çevirmek lazım bu süreçlerde. İktidarın o dönem çözüm sürecini bitirdiğini hepimiz biliyoruz.  ‘Çözüm sürecini buzdolabına koyduk, artık Kürt ve terör sorunu vardır, Dolmabahçe Mutabakatı’nı doğru bulmuyoruz’ gibi sayısız açıklamaları var. Bu yönüyle HDP olarak bu süreci bitirmemiz gibi bir durum asla söz konusu olmadı. Çözüm süreci ‘buzdolabına’ kaldırıldıktan sonra da bu konuda Kürt halkına dönük katliam, cinayet, tutuklama ve partimize dönük yapılanlara rağmen her zaman her yerde şunu söyledik; Bu sorunun tek çözümü vardır, o da diyalogdur’. Çözüm sürecinin arkasında biz durduk. Genel Kurul’da sayısız tartışma yaşandı, her seferinde çözüm sürecini mahkum etmeye çalışanlara karşı ‘hayır o süreç olması gerekendi, devam etmeliydi ama bitirildi’ diye söylemlerde bulunduk. Amaç çözmek değil, ‘Kürtlerin oylarını almaktı, iktidarı devam ettirmekti’ gibi söylemlerimiz hala duruyor” sözlerini kullandı.     ‘HDP’ye yönelik düşmanca bir dil kullanılıyor’   Geçtiğimiz 9 Temmuz’da Diyarbakır’a giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Çözüm sürecini biz bitirmedik” açılamasını şaşkınlıkla izlediğini ifade eden Meral, Cumhurbaşkanı’nın açıklama yaptığı sırada din alimlerinin tutuklandığı haberlerin geldiğini söyledi. Yine aynı saatlerde HDP İl ilçe yöneticilerinin gözaltında olduğunu kaydeden Meral, “Hala bizim bütün ısrarlarımıza rağmen HDP’ye yönelik farklı kesimler de düşmanca bir dil kullanıyor. Bunun amacı Kürtlerin oylarını almak. İki yıl sonra seçim var ama şunu gayet iyi biliyor; Kürtlerin oyunu almadan iktidarını devam ettiremez. Bu ülkede, hiç kimse hiçbir parti Kürtlerin desteği olmadan ne iktidar olabilir ne de var olan iktidarını yeni seçimlerde devam ettirebilir. Bunun birkaç amacı vardır. Birincisi, kendine oy veren Kürtlerin kalbini kazanmak, ikincisi diğer partilerin  (DEVA, Gelecek Parti, İyi Parti, CHP)  Kürtlerin oylarını almaya dönük çabalarını engellemek. Sonuncusu ise AKP il ve ilçe örgütlerinin çalışanları bölgede çok zor durumda. Yaptıklarının karşısında verebilecekleri bir yanıt yok. Diyarbakır’daki il yönetimi halka ne anlatacak? Bir yandan da cinayetlerde beraatlar veriliyor, zaman aşımına uğruyor. Kürtçe tabelalar kaldırılıyor, Kürtçe konuştuğu için ırkçı saldırılar oluyor, bir yandan da din alimleri ibadeti Kürtçe yaptıkları için tutuklanıyor, yüzde 63 oy alan belediye başkanının yerine kayyım atanıyor”  ifadelerine yer verdi.    ‘Kendi seçmenini konsolide etme çabası’   Kürtler hariç her şeyin düşünüldüğüne işaret eden Meral, iktidarın “Kürtleri seçime kadar böyle oyalarız, oylarını alırız, seçim bittikten sonra yolumuza devam ederiz. Seçime gidene kadar da HDP’yi düşmanlaştırıcı, tasfiyeci çalışmalarımızı devam ettiririz” diye düşündüğünü belirtti. Meral son olarak şöyle konuştu: “Nitekim bu devam ediyor. Bunu söylediği dönemde bizim hala yüzlerce arkadaşımız rehin tutuluyor. Binlerce Kürt muhalif olduğu için cezaevinde. Kobanê davası bir yandan devam ediyor, bir yandan HDP’ye kapatma davası açıldı. HDP’ye oy verenlerin oylarını alamayacağını gayet iyi biliyorlar. Bunun farkındalar, bizim seçmenimiz oy verecek ve bunlara kanacak kadar siyasetten uzak değil. İktidar ve devlet aklı bunu defalarca denedi. Bizim seçmenden ziyade diğer partilere gidenleri ve kendi seçmenini konsolide etme çabası diye düşünüyoruz.”