Ebru Günay: İktidara yaranmak için bize akıl vermekten vazgeçin 2021-06-07 13:20:10     ANKARA - MYK toplantısının ardından basın toplantısı gerçekleştiren HDP Sözcüsü Ebru Günay, HDP'nin "herkesin zannettiğinden daha kudretli bir stratejik aklının olduğuna ve iktidara yaranmak için HDP'ye akıl verilmesinden vazgeçilmesi gerektiğine" dikkat çekti. Ebru, "Bu ülkede yüz yıldır baskı ve inkâr üzerine kurulan siyasi geleneğe karşı HDP 3'üncü yolun ittifakıdır" dedi.     Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Genel Merkez binasında bir araya geldi. Toplantının ardından HDP Sözcüsü Ebru Günay, MYK'da ele alınan gündemlere ilişkin basın toplantısı gerçekleştirdi. Parti Meclisi (PM) ve MYK toplantısında iç ve dış gelişmelerin ele alındığını belirten Ebru, gelişmelerin ele alınırken, gelişmeler karşısında partilerinin yeni döneme dair bir mücadele hattının, demokrasi ve barış isteyen tüm kesimlerin müdahil olacağı bir direniş hattının gerekliliği üzerine önemli değerlendirmelerin yapıldığına dikkat çekti.    Ebru ele alınan gündemleri şöyle aktardı;    "Bugün 7 Haziran. Biliyorsunuz, 7 Haziran günü bu ülkede Cumhuriyet tarihi boyunca, kimliği, talepleri ve hatta varlığı inkâr edilen milyonlarca yurttaşın iradesini siyaset sahnesine taşıdığı günün yıldönümü. 7 Haziran 2015’te HDP yüzde 13,1 oy alarak 80 milletvekili çıkararak 12 Eylül darbesinden kalan seçim barajı yıkıldı. İlk defa farklı haklar, kimlikler ve gruplar aynı partinin çatısı altında güçlü bir biçimde mecliste kendine yer buldu. Bu açıdan 7 Haziran Türkiye siyasi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Baskıcı ve otoriter siyasi geleneğe karşı demokratik siyasete dayalı bir geleceği kararlılıklar inşa etme gücünü gösteren milyonların beyanıdır. İnkâra, asimilasyona, baskıya ve şiddete maruz bırakılan Türkiye halklarının barışı ve demokratik cumhuriyeti birlikte inşa etme iradesidir. 7 Haziran vesayete ve tekçi anlayışa karşı çoğulcu siyasetin başarısıdır. Başka bir Türkiye ve başka bir siyaset ve yaşam mümkün diyen milyonların zaferidir.    7 Haziran'dan sonra AKP ülkeyi bir kez daha savaşa sürükledi   7 Haziran aynı zamanda, Türkiye toplumunun savaş siyasetine karşı barışı savunduğunun en açık kanıtıdır. Bu dönem toplumun her kesiminde Kürt sorunun barışa dayalı çözümünden demokratik cumhuriyetin inşasına kadar ciddi bir beklenti ve umut vardı. Bu açıdan 7 Haziran sadece Türkiye haklarının baharı değildi aynı zamanda baskı ve zora dayalı iktidarların alaşağı edilmesiydi. Ancak 7 Haziran seçimlerinden sonra AKP iktidarı ülkeyi bir kez daha savaşa sürükledi. Mafya-devlet-siyaset ortaklığında yaşanmış suçların ifşaatları bir kez daha AKP iktidarının savaşı adım adım yeniden nasıl devreye soktuğunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Çünkü bizi büyüten barış bu zora dayanan iktidarın gücünü kırıyor. Suç ortakları açık biçimde ‘korku iklimi gerekiyordu’ dedi. Çünkü karşısında durduğumuz savaş politikaları ve baskıdan bu iktidar besleniyor. Böylece Suruç'ta Ankara’da, Antep’te, Diyarbakır’da bombaları patlattılar. Kentleri yıktılar. Paramiliter yapıları devreye soktular. Halkın iradesini yok sayarak 7 Haziran seçimini iptal edip bu korku ikliminde bir kez daha seçime gittiler. Kayyım rejimi inşa ettiler. İşte tek adam rejimi dediğimiz 'Başkanlık Sistemini'  böyle bir iklimde inşa ettiler.   Türkiye çürüme ve yozlaşma ilişkilerinin yaşanması gerçekliği ile yüzleşiyor   Türkiye ilk kez siyaset-mafya-bürokrasi ilişkilerinin ortaya saçılması, toplumda ve siyasette ağır bir çürüme ve yozlaşma ilişkilerinin yaşanması gerçekliği ile yüzleşmiyor. Bunların kökenleri çok eskilere dayanıyor. Kürt sorununda çözümsüzlük, imha, inkar ve savaş politikalarının böyle bir mafyatik düzeni geliştirmesi konusunda en somut bilgiler 90’larda ortaya çıkmıştı. O dönemde 93 konsepti olarak adlandırılan plana göre, Kürt sorununda çözümsüzlüğü temel alan anlayış, Kürtlere karşı topyekûn bir savaş yürüttü. 1990’larda binlerce faili meçhul cinayetler, köy yakmalar ve boşaltmalar gibi büyük suçlar işlendi. Bütün bunları yürütmek için hukuk tamamen bir kenara bırakıldı, devlet içinde yasa dışı ve kayıt dışı ilişkiler kuruldu. İktidar, çeteler ve mafyatik yapılarla ilişkiye geçti. Oluşan kirli savaş ağı Susurluk kazası ile açığa çıktı ve çürüme kirli iktidar için sonun başlangıcı oldu.   Kürtlerin statü sahibi olmasını engellemek amacıyla gelişiyor    Bugün de ortaya saçılan kirli ilişkiler, uyuşturucu ve silah ticareti, ülke içinde Kürt halkına yönelik 2014 ‘çöktürme planı’ çerçevesinde; ülke dışında ise özellikle Suriye’de yaşanan iç savaşa vekâlet çeteleri ile dâhil olmak ve Kürtlerin siyasal bir statü sahibi olmasını engellemek amacıyla gelişiyor. Bu iktidarın başta Suriye olmak üzere, silahlı çeteler üzerinden Kürtlerin kazanımlarına karşı yürüttüğü topyekûn savaş ve çatışma politikaları ülkedeki çete düzenini tahkim ediyor. Yakın tarihte yaşananlar gösteriyor ki, Kürt sorunu demokratik ve barışçı bir çözüme ulaşmadan, savaş ve çatışma konsepti son bulmadan, gayrı meşru ve hukuk dışı ilişkilerin, suç düzeninin, suçlular ittifakının ve çeteleşmenin sonu gelmeyecektir. Son günlerde ortaya dökülen iktidar-mafya kirli ve çürümüş ilişkilerinin üzerinde yükseldiği zemine bakıldığında, temel sebebin Kürt sorununu çözümsüz bırakmak olduğu bir kez daha görülüyor.    Kara ilişkiler bu kara ekonomiyle finanse ediliyor   Güvenlikçi politikaları finanse edebilmek için bütçenin örtülü ya da açık kaynaklarının yetersizliği kara ekonomiyi yaratıyor. Kirli ilişkiler bu kara ekonomiyle finanse ediliyor. Ortaya çıkan rantın devlet içinde ve devletle ilişkili çeteler arasında paylaşımı da her dönemde iktidar içi kavgayı körüklüyor. İktidar blokunun son dönemlerdeki iç kavgalarının ve çelişkilerinin, pazar ve rant elde etme çekişmelerinin sonucu olarak ortaya dökülen siyaset-mafya ilişkileri bir dönemin daha sonuna geldiğinin da göstergesidir. 90’larda olduğu gibi bugün de birkaç göstermelik dava ile bu kirli düzenin üstünün örtülmesi ve bazı kurbanlar verilmesi ile sorunlar asla aşılamayacaktır. Başta HDP olmak üzere bütün demokrasi güçlerine tarihi bir sorumluluk düşmektedir. Türkiye’nin her tarafında yaşayan ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, emekçilerin, tüm vicdan sahibi insanların acı ve yıkımı daha fazla yaşamaması için talan, sömürü ve çatışma politikalarını değiştirmek zorunludur.    Ortak mücadele çağrısı    Bu düzen, aynı zamanda ekonomide kaynakları bir avuç yandaşa peşkeş çekme, sömürü ve rant düzenidir. Vurgunculuk ve yandaş beslemeciliğidir. Emekçiyi, işçiyi, esnafı, köylüyü, çiftçiyi, kadını, genci, emekliyi, işsizi yoksullaştırma, işinden ve aşından etme, bu düzenin sonucudur. Öte yandan AKP-MHP iktidarının Türkiye toplumuna en büyük ihanetlerinden biri de ekolojik kıyım politikalarıdır. Çevreyi, ekolojiyi ve doğayı tahrip etme ve talan etme anlayışının da somutlaştığı bu düzendir. İkizdere’den Hopa’ya, Salda’dan Munzur’a, Van Şêxan’dan Dersim gözelerine, Cudi’den Marmara Denizi’ne, Lice’den Kaz dağlarına kadar doğaları bir avuç iktidar yandaşlarına peşkeş çekilen ve tahrip edilen, yaşam alanları yok edilen herkesin bir araya gelmesi ile çözüm yolu açılabilir. Bu mücadelede, karşımızda sadece AKP-MHP iktidarı değil bu iktidarın da emrinde olduğu ‘komutan para’ ile de karşı karşıyayız. Bu düzenden kurtulmak isteyen herkesi; işinin ve aşının peşinde olan emekçiyi, işçiyi, esnafı, çiftçiyi; tüm ekoloji hareketlerini, toprak ve doğa sevgisine sahip olanları ortak mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.    Demokratik ve barışçı çözüm için mücadele tecridin kaldırılması talebiyle iç içedir     Bir kez daha vurguluyoruz ki, Kürt sorununda çözümsüzlük politikaları ile İmralı’da tecrit aynı anlama geliyor. Güvenlikçi politikalar, çatışma ve savaş politikalarıyla tecrit birbirini karşılıklı besliyor. Çözümsüzlüğe karşı mücadelenin tecride karşı mücadeleyle büyütülmesi gerektiğini ısrarla söylüyoruz. Demokratik ve barışçı çözüm için mücadele tecridin kaldırılması talebiyle iç içedir. Tecride karşı mücadele Kürt sorununda barış ve demokratik çözüm mücadelesidir aynı zamanda. Bütün kirliliklere rağmen, tüm baskı ve zorbalara rağmen Türkiye halklarının özgürlük ve demokratik yaşam arayışı giderek yükseliyor. Hiçliğe mahkûm edilmek istenenlerin direnişi, kırım politikalarına uğratılmaya çalışılan kadınların özgürlük arayışı kesintisiz devam ediyor.    HDP Türkiye'nin gerçek muhalefetini yapmaya devam edecek    Türkiye’de de en az iktidar ve onun dayandığı baskıcı rejim birikimi kadar toplumun demokratik direniş damarı da bir kültür, birikim ve mücadele anlayışı yaratıyor. Toplumun durdurulamaz ve baskılanamaz özgürlük talebi karşısında AKP-MHP iktidar bloğu ciddi bir çözülme yaşıyor. Bu nedenle de hukuk sisteminin yok edildiği bir ortamda, keyfi ve ihtiyaç duyulduğunda uydurulan kararlarla muhalifler günlük olarak baskı altına alınıyor. Şu çok açık ki, iktidarın çizdiği sınırları aşamayan bir muhalefet anlayışı topluma güven ve mücadele azmi vermez. İktidardan rahatsız olan tüm toplumsal kesimler bilmelidir ki, HDP, kararlı ve ilkeli bir şekilde Türkiye’nin gerçek muhalefetini yapmaya devam edecektir.    Tuğlayı halkların ortak iradesi ve mücadelesi çekebilir    Önümüzdeki yol ayrımı açıktır: Ya bu mafyatik düzeni hep birlikte değiştireceğiz ya da bu düzen kendini tamir ederek, yine on yıllarca aynı zihniyetle uygulamalarını yürütecek. Mafya, çete ve kirli ilişkilere dayanan düzene karşı, gelin hep birlikte tuğlayı çekelim ve bu karanlık düzeni değiştirelim. Tuğlayı çekelim, hakikat ortaya çıksın. Tuğlayı çekelim, barış ve demokrasi yolunu açalım. Tuğlayı çekelim, iş, aş, ekmek ve özgürlük yolunu genişletelim. Tuğlayı çekelim, doğa talanına, kadın kıyımına son verelim. Tuğlayı çekecek gücümüz olduğuna hepimiz inanalım. Tuğlayı halkların ortak iradesi ve mücadelesi çekebilir. Tuğlayı en geniş demokrasi ittifakında bir araya gelen ezilenler, emekçiler, kadınlar, gençler çekebilir. Güçlerimizi birleştirelim ve bu tuğlayı çekelim.    Mafyatik rant ve talan düzenini değiştireceğiz    HDP Türkiye’deki demokrasi ve barış mücadelesini, özgürlük ve ekmek mücadelesini bütün baskılara rağmen kararlılıkla yürütecektir. HDP, geleneğinden aldığı güçlü direniş mirasıyla, geleceği inşa etme mücadelesini kararlılıkla büyütecek ve başarıya ulaştıracaktır. Eğer güçlerimizi birleştirirsek kazanma imkânımız daha da büyüyecektir. Bizler bu ülkedeki mafyatik rant ve talan düzenini değiştireceğiz. Bu ülkeye barışı, özgürlüğü ve demokrasiyi mutlaka getireceğiz. Bu ülkede vicdan sahibi herkesin bir araya gelmesi, demokratik değerler, adil ilkeler etrafında oluşmuş bir demokrasi ittifakı ülkeyi düze çıkaracak en önemli adım olacaktır.    HDP'nin gücünün farkında    Biliyorsunuz HDP hakkında söz sarf etmek siyaset sahnesinin rutini haline gelmiş. Sadece siyaset de değil, televizyonları açın her akşam neredeyse sadece HDP konuşuluyor. Üstelik bu sahnelerin hiçbirinde HDP’liler de yok. Biz Türkiye’deki medyanın özgür olmadığını biliyoruz. Etik habercilik zaten söz konusu değil. Bunların, Bırakın HDP’lilerin sesine yer vermeyi, HDP’ye ilişkin tek hakkaniyetli söz kurabilecek birinin sesine yer vermekten ödü kopuyor. Çünkü HDP’nin sesinin kudretinin farkındalar. Bu artık medyada ve iktidar sözcülerinin açıklamalarında bir gelenek haline gelmiş. Ancak ne yazık ki aynı geleneği muhalefetin bir kesimi de sürdürmek istiyor. Hatta devralmak istiyor. Çünkü bunlar da HDP’nin gücünün farkında.    Kalkmış HDP’ye akıl veriyor, sizin aklınıza ihtiyacımız yok!   Türkiye siyaset sahnesinde HDP’nin dengeleri nasıl kurduğuna bizzat tanıklık ettiler. Programıyla, ilkeleriyle, tüzüğüyle HDP’yi iyi biliyorlar. Yine, 7 Haziran’dan 31 Mart seçimlerine kadar Türkiye’de HDP’siz bir muhalefetin bırakın başarılı olmasını dengeleri dahi etkilemediğini biliyorlar. Bunun farkında olan bir muhalefet partisi Genel Başkanı kalkmış HDP’ye aday çıkarması konusunda akıl veriyor. Öncelikle sizin aklınıza ihtiyacımız yok! HDP siyasetinin, ilkelerinin, programının; bileşenlerinin, halk desteğinin tarihi kökleri sizin boyunuzu aşar. HDP, devletin dehlizlerindeki çıkar çatışmaları sonucunda, gücü saman alevi gibi parlayıp sönen bir parti değil. HDP’nin kökleri mafya-devlet-siyaset üçgenine dayanmaz.    HDP’nin zannettiğinizden daha kudretli bir stratejik aklı var   HDP Kürt siyasal hareketinden, Türkiye sosyalist hareketine, kadın hareketinden, gençlik hareketine, ekoloji hareketinden emek hareketine; inanç gruplarından, halklara; Hakkari’den Kars’a, Van’dan İzmir’e Adana’dan Ankara’ya kadar bu ülkede yıllardır mücadele eden milyonlarca yurttaşın iradesini temsil ediyor. Bu nedenle HDP’nin zannettiğinizden daha kudretli bir stratejik aklı var. İktidara yaranmak için bize akıl vermekten vazgeçin.    HDP 3'ncü yolun ittifakıdır    Bu ülkede yüz yıldır baskı ve inkâr üzerine kurulan siyasi geleneğe karşı HDP 3. Yolun ittifakıdır. Bünyesinde taşıdığı ve üzerine yükseldiği bileşenleri, bireyleri ve halk desteğiyle temel muhalefet merkezidir. Bu gelenek ve bu stratejik akıl toplumu savunan, halkın rızasını ve güvenini kazanmış bir aday çıkarabilir ve bu halk ne size ne de ittifakınıza ihtiyaç duyacaktır. HDP olduğu müddetçe Türkiye’de ne faşizmin ne de inkâr ve asimilasyonu benimsemiş zihniyetlerin amacına ulaşması imkânsızdır. Türkiye halkları sizlere mecbur değildir.