7 Haziran seçimlerinin ardından 6 yıl: Telafisi olmayan bedeller ödendi 2021-06-07 09:01:15   Dilan Babat   ANKARA - Demokrasi güçlerinin mücadelesi ile kazanılan 7 Haziran seçimlerini ve sonrasını değerlendiren HDP’li Hüda Kaya, iktidarın yarattığı travmalarla halklara karanlığı dayattığına değindi ve ekledi: “Biz insanlarımıza umut olabilmenin ve ışık olabilmenin mücadelesini veriyoruz. Dayanışmamızı büyütebildiğimiz müddetçe Türkiye'de karanlık gelecek kaderimiz olmayacak.”   AKP'nin 19 yıllık iktidarı boyunca her kesime yönelttiği baskı politikaları ve şiddet hiç dinmedi. Demokrasi güçlerinin, 7 Haziran 2015 seçim sürecinde Halkların Demokratik Partisi’nde (HDP) birleşerek elde ettiği zafer de iktidar için bir “tehdit” olarak görülerek, savaş politikalarının devreye girmesine gerekçe yapıldı. 7 Haziran seçimlerinden bu yana geçen 6 yılda AKP, Kürtlere dönük siyasi soykırım operasyonlarında bir an olsun durmadı. HDP’ye dönük saldırılar, gözaltı ve tutuklamaların ardı arkası kesilmedi.  Ancak HDP de direnenler de geri adım atmadı.   7 Haziran öncesi…   Uzun yıllar devam eden Kürt sorununun çözümü konusunda ısrarlı çağrılar ve mücadeleler sonucunda 2009 yılında MİT ve PKK arasında Oslo Görüşmeleri başladı. Hükümet o dönem açıklamadığı bu görüşmelere dayanarak “iyi şeyler olacağını” söylese de süreç, Kürt sorununun çözümüne değil, çözümsüzlüğüne evrildi. 3 Ocak 2013’te Barış ve Demokrasi Partisi’nden (BDP) bir heyetin İmralı Adası’na giderek PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşme gerçekleşmesi, müzakere sürecinin sinyallerini vermişti. Ancak görüşmeden sadece 6 gün sonra 9 Ocak’ta Kürt kadın hareketinin önemli isimlerinden Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez, Fransa’nın başkenti Paris’te MİT tarafından siyasi suikastla katledildi.   Kobanê eylemleri   Böylesi bir atmosferde, Abdullah Öcalan ve Kürt siyasi hareketinin hassasiyetle yaklaştığı müzakere sürecinde PKK Lideri’nin “Kırmızı çizgimdir” dediği Kobanê’ye yönelik DAİŞ saldırıları başladı. Türkiye’nin açık bir şekilde destek verdiği DAİŞ’in saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde Türkiye ve bölge kentlerinde DAİŞ’e karşı Kobanê halkı ile dayanışma eylemleri gerçekleştirildi. HDP’nin, şiddet olaylarını durdurabilmek için verdiği bütün çabaya rağmen, hükümet diyalog yollarını keserek bu çabaları tek taraflı bıraktı.   AKP Meclis'teki çoğunluğunu kaybetti    Türkiye’nin gündemi genel seçimler olduğunda, AKP yine elindeki şiddet araçlarını sınırsız biçimde kullanmayı tercih etti. Sol sosyalist hareketlerin, partilerin, örgütlerin tek çatı altında “AKP rejimine” karşı mücadele verdiği 7 Haziran sürecinde AKP, HDP’yi baraj altında bırakabilmek adına her yolu denemekten geri durmadı. Öyle ki, seçimlerden 2 gün önce Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda gerçekleştirilen HDP mitingine yönelik DAİŞ saldırısı, iktidarın halkların gücünden ne kadar korktuğunu bir kez daha gösterdi. HDP’nin mitinglerinde patlatılan bombalara rağmen seçimde AKP ilk defa Meclis'teki çoğunluğunu kaybetti. HDP ise yüzde 13,2 oy oranı ile Meclis'e 80 milletvekili gönderdi. Ancak AKP, iktidar hırsıyla Türkiye halklarına hızlı bir şekilde savaş sürecini yaşatmaya başladı.   Seçimlerdeki yenilgisini kabullenemeyen AKP, elindeki savaş maşası DAİŞ’i kullanmayı hızla sürdürdü. Urfa’nın Suruç ilçesine giderek Kobanê'ye yardım götürmek isteyen Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SDGF) üyelerinin 20 Temmuz 2015’te yaptığı basın açıklamasında DAİŞ bir kez daha bombalı saldırı gerçekleştirdi. İktidar kolluğunun yoğun ablukası altında olan ilçede 33 gencin katledildiği bombalı saldırısı, katliamın asıl faillerine de işaret eder nitelikte. Suruç Katliamı’ndan sadece iki gün sonra yine Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin öldürülmesinden PKK sorumlu tutularak, müzakere sürecinin bitirilmesine zemin yapıldı. Kürt sorununun çözümüne dar “oy hesapları” üzerinden yaklaşan AKP, 30 Ekim 2014 tarihli Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararını, yani “Çöktürme Planı”nı Ceylanpınar olayı ile devreye sokmuş oldu. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 11 Ağustos 2015’teki konuşmasında kullandığı “Çözüm süreci buzdolabına kaldırılmıştır” ifadeleri de bunun bir göstergesi oldu. 28 Şubat 2015’te AKP ve HDP’li heyetin birlikte deklare ettiği Dolmabahçe Mutabakatı’nı da tanımadığını söyleyen Cumhurbaşkanı, gelecekte yaşanacakların sinyallerini vermiş oldu.   Öz yönetim ilanları   AKP'nin çözümsüzlükteki ısrarına, Kürt halkı özyönetim ilan ederek yanıt oldu. 10 Ağustos'ta Şırnak, Diyarbakır, Mardin, Yüksekova'da özyönetim ilanları gerçekleştirildi. Ardından 11 Ağustos'ta açıklama yapan Tayyip Erdoğan, "Bu açıklamayı kimler yapıyorsa ağır bir bedel öder" tehdidinde bulundu. Açıklamalardan hemen sonra özyönetim ilan edilen kentlerde çatışmalar yoğun bir şekilde devam etti. Binlerce sayısız insan yaşamını yitirdi, on binlercesi göçe zorlandı, toprağından edildi.   Meclis'te çoğunluğunu kaybeden AKP yeni seçime girdi   Çatışma ortamının derinleşmesi, AKP'nin Meclis'teki çoğunluğunu kaybetmesi, AKP ve CHP arasında yeni hükümet kurma girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanması yeni bir seçime girilmesinin kapılarını araladı.  Tayyip Erdoğan, 26 Ağustos 2015 tarihinde seçimlerin yenilenmesi açıklamasında bulundu. Seçim kararı büyük tepkilere neden olurken, tarih ise 1 Kasım olarak belirlendi. Aynı dönemde askeri operasyon ve çatışma haberleri de yükselmeye başladı. Aynı yıl 6 Eylül'de Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Dağlıca'daki (Oremar) çatışmada 16 askerin yaşamını yitirmesinden iktidarın yine HDP’yi sorumlu tutması ile HDP binalarına saldırılar gerçekleştirildi.   Ankara Gar Katliamı    Haziran seçimleri ve 1 Kasım seçimleri ile birlikte ülkede büyük bir umutsuzluk havası yaratıldı. Ankara'da Barış ve Demokrasi Güçleri tarafından yapılan "Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi", tam olarak bu umutsuzluk havasına itirazın sonucu olarak organize edilmişti. Ancak AKP, burada da DAİŞ’i devreye koyarak saldırı gerçekleştirdi. Gar meydanındaki saldırıda 102 insan katledildi, yüzlerce kişi yaralandı. Türkiye'deki en büyük saldırısı olarak tarihe geçen Gar Katliamı’nda aileler uzun yıllar boyunca adalet aradı, arıyor.    ‘Tek adam rejiminin’ inşası   5 ayın ardından 1 Kasım’da gerçekleşen seçimlerde AKP, Meclis çoğunluğunu sağladı, ancak savaş politikalarını da sürdürdü. Çünkü “tek adam rejiminin” inşa süreci 1 Kasım seçimleri ile başlamış oldu. “Tek adam rejimine” ile AKP içerisinde kopmalar meydana gelirken, Kasım seçimlerinden 6 ay sonra dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu Tayyip Erdoğan'ın talebi üzerine başbakanlık ve genel başkanlık görevinden istifa etti.   HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, 7 Haziran seçimlerinin öncesini ve sonrasını değerlendirdi.   'Her türlü saldırı ile karşı karşıya kaldık'   HDP'nin ilk defa o dönem parti olarak seçimlere girme kararı verdiğini söyleyen Hüda Kaya, HDP'nin seçimlere girmesini istemeyen bir iktidarın olduğuna dikkat çekti.  Hüda, "Sürekli bir ayak oyunları ile HDP'nin parti olarak seçimlere girmesini istemediğine dair telkin vari gündemler oluşturuyorlardı. Bireysel, bağımsız değil parti olarak seçimlere girme kararını aldıktan sonra bu saldırılar bitmedi. Bu sefer de bizleri baraj altında bırakmak için her türlü saldırıyı gerçekleştirdiler. Bunun içerisinde gözaltılar, tutuklamalar, linçler, partimize ait temsilciliklerin yakılması, saldırıya uğraması, yangınlar, bombalar ve bizlerin etrafının kuşatılması linçlerle karşı karşıya kalışımız gibi hukuk dışı, hiçbir politik ahlaka sığmayan her türlü saldırıyı bu iktidar bize karşı gerçekleştirdi. Hiçbir şekilde eşit olmayan şartlar karşısında bir seçime girdik. Bunu yapan iktidar devletin gücünü arkasına alan sırtını devletin gücüne yaslayan, yetmedi sivil kadroları da kullanarak bunun içinde Diyanet, Mili Eğitim,  Kaymakamlıklar, Valilik, Emniyet, Ordu, Jandarma bütün bu resmi bilinen yapıların dışında bilinmeyen milis yapılarını kullanarak bize karşı korkunç bir saldırı gerçekleştirdiler" dedi.   'Sandıkta politik bir atmosferle karşılaştık'   Eşit olmayan seçim çalışmalarına rağmen HDP'nin 7  Haziran seçimlerinde barajın altında kalmak yerine büyük bir çoğunlukla Meclis'e girdiğini hatırlatan Hüda, HDP’nin bir “Türkiye partisi” olarak ortaya çıktığına işaret etti. “Sandıkta yepyeni bir politik atmosferle karşılaştık” diyen Hüda, iktidarın bu yenilgiyi kabul etmediğini belirtirken, seçimlerden sonra birkaç gün ortaya çıkmamalarını bu kabullenmemeye bağladı. Hüda, “Akabinde yeni ayak oyunları, yeni kumpaslar kurmaya başladılar. Kendilerine yeni darbelerin, kumpasların ve oyunların kurulacağı yönünde travmatik, istismarcı söylemlerine sığınan iktidar, darbeciliğin ve kumpasın en alasını yapan AKP iktidarı dönemidir. HDP olarak bunun sayısız örnekleri ve saldırıları ile karşı karşıya kaldık. 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar kurma gücünü yakalamayan iktidar, HDP gibi muhalefet partilerin olduğu ortak bir anlayış kurması gerekirken, yine kumpaslarına devam ederek, Türkiye'yi yeni bir seçim sürecine soktu" ifadelerini kullandı.   'Telafisi olmayacak bedeller ödendi'   Haziran ve Kasım seçimleri arasında geçen 5 aylık süreçte yaşananlara dikkat çeken Hüda, şöyle devam etti: "Bizim politika tarihimiz de halkımızın demokratik mücadele tarihi de unutulmaz dönemler olarak kayda geçti. Arka arkaya patlamalar meydana geldi. Partimize, mitinglerimize dönük patlamaların haricinde özellikle 5 aylık süreç içerisinde Ceylanpınar'da iki polisin öldürülmesine dönük şaibe olan bu olay, aradan yıllar geçse de telafisi olmayacak bedeller ödendi. Mahkeme kayıtları dahil olmak üzere bugün nasıl bir kumpas ile karşı karşıya kaldığımızı halkımızın nasıl kandırıldığını, bu iktidarın kendi bekasını korumak için ve iktidardan uzaklaşmamak için insanların aklı ile dalga geçercesine, ‘kandan, nefretten ve öldürmekten’ beslendiğini gördüğümüz en dramatik olaylardan bir tanesi yaşandı. Bunların hemen ardından Suruç ve arkasından gelen Ankara Katliamı. Türkiye'de değişen atmosfer içerisinde bu yaşanılanlar bizim en unutulmaz, derin acılarımız oldu.”   'AKP, yarattığı korku ikliminde seçime girdi'   Hüda, iktidarın, yarattığı korku iklimi içerisinde seçimlere girdiğini söyledi. Artık kan dökülmemesi için insanların seçeneksiz bırakıldığını belirten Hüda, “Kitle psikolojisi yönetimi ile 1 Kasım'da iktidar olabileceği ortamı gerçekleştirmiş oldu. Onun arkasında HDP yeni doğmuş bir parti olarak politika tarihine girdiğimiz andan itibaren üst üste seçime girdik. Bugün Türkiye hem ekonomik anlamda, hem de üst üste girdiği seçimlerle ciddi bir mali bedeli oldu. Ekonomi, siyaseti, dış politikayı, halkla ilişkileri, insanların istihdamını, emeğini, eşit şekilde yaşama standartlarını sağlayamaması gibi tüm bu politikanın sonucunda bugün Türkiye'de karanlık, umudunu yitiren, geleceğini yitirmiş bir halk gerçekliği ile karşı karşıya kaldık" şeklinde konuştu.    'Çok ağır bir tablo ile karşı karşıya kaldık'   Bugün ülkede geriye kalanların iktidarın tüm yaptırımlarına karşı çok ağır bedeller ödediğini ama mücadelenin devam ettiğini dile getiren Hüda, "Nice değerlilerimiz, kadınlarımız, halkımız, eşbaşkanlarımız hala duvarların arkasında bedel ödemeye devam ediyorlar. Çok ağır bir süreç yaşandı ama bu demek değil ki Türkiye'nin bu iktidar yapısı 7 Haziran ile birlikte çeteleşti.  Zaten sistemsel olan bir sorun vardı. 90'larda binlerce insanın kaybedildiği, insanların göz göre katledildiği dönemleri unuturcasına 7 Haziran sonrasında bambaşka bir sayfa açıldı. İnsanlar o dönemin acılarını unutmaya tam bir yaşam içerisinde halklar barışmaya çalışırken maalesef ki AKP iktidarı bu acıların ve travmaların üzerine 'tuz biber'  ekercesine çok daha ağır bir tablo ile bizleri karşı karşıya bıraktı" sözlerine yer verdi.   'Türkiye'de karanlık gelecek kaderimiz olmayacak'   Hüda, sözlerini şöyle sonlandırdı: "Biz insanlarımıza umut olabilmenin ve ışık olabilmenin mücadelesini veriyoruz. Türkiye'de bizler var oldukça umut kaybolmadı, ışık sönmeyecek demeye çalışıyoruz. Dayanışmamızı büyütebildiğimiz müddetçe Türkiye'de karanlık gelecek kaderimiz olmayacak. Kaderimizi değiştirmek bizlerin elinde.  Bizlere bu karanlık tabloyu dayatan AKP'nin karanlık zihniyetine karşı kazananlar bizler olacağız demeye devam edeceğiz."