Ebru Günay: İddianamenin iadesi yetmez, dosya kapatılmalı 2021-04-01 13:51:38     ANKARA - HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, AYM’nin dün partilerine yönelik kapatma davasına ilişkin yaptığı ilk incelemeyi, basın toplantısında değerlendirdi. Konunun, “HDP’nin kapatılması olmaktan çıktığını” söyleyen Ebru, “Bu ülkede hukuktan demokrasiden bahsedilecekse partimiz hakkında açılan kapatma davasının iddianamesinin iade edilmesi yetmez, bu dosya bir daha açılmamak üzere kapanmalıdır   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Sözcüsü Ebru Günay, partilerine dönük kapatılma davasına ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) ilk incelemesinde verdiği kararı, parti binalarında yaptığı basın toplantısında değerlendirdi.   ‘AYM iddianamenin mesnetsiz olduğunu ortaya koydu’   Partilerine yönelik kapatma davasına ilişkin dün Anayasa Mahkemesi’nin ilk kararını verdiğini hatırlatan Ebru, eldeki ilk bilgilere göre AYM’nin dosyayı usulden inceleyerek iddianamenin Yargıtay Cumhuriyet başsavcılığına iadesine karar verdiğini belirtti. Ebru, “AYM’nin dosyayı incelemesi için atadığı raportör, partimize dönük kapatma davasının usuli eksikliklerle dolu olduğunu belirterek iddianamenin iade edilmesi yönünde görüş bildirmişti zaten. AYM ise bu saçmalıkları sadece şekli yönden kabul edilemez bulmadı, aynı zamanda iddianamenin mesnetsiz, temelsiz ve bir hakikate dayanmadığını da ortaya koymuş oldu. Birazcık hukuk bilgisi olan ve vicdana sahip hiç kimse bu tutarsız, gerçek dışı metne karşı başka türlü bir karar çıkmayacağını elbette biliyordu. Kısacası, iddianamede başsavcının belirttiği eylem-durum ve tespitlerin ‘odağında’  partinin olduğu tezi şimdiden çürümüştür. İlerleyen günlerde esasa ilişkin gerçeklerin de dillendirileceğini umuyoruz” dedi.   Ebru’nun konuşmasının satır başlıkları şöyle:   “Bu kadar saçmalıklarla dolu, absürt, hezeyanlar barındıran bu metin hukuk bir metin olmadığını ilk günden beri söylüyoruz. AYM bu kararı ile başından beri dile getirdiğimiz gerçekleri bir kez daha teyit etmiş oldu. Bırakın bu metninin bir hukuk metni olmasını, herhangi bir polis karakolunun hazırlayacağı bir tutanağın ciddiyetinden bile yoksundur. Görevlendirilen raportörün raporu ve AYM kararları bizler açısından, ‘Bu kadar hukuk garabeti de fazla’ anlamına gelmektedir. Elbette bu nihai karar değil ancak AYM bu karar ile iktidarın partimize karşı yürüttüğü intikam siyasetini deşifre etmiştir.   AYM evrensel hukuka aykırı olan bu oyunun bir parçası olmamıştır   AYM bu kararıyla ‘Mezardan insanları çıkarıp yargılayamazsınız’ demiştir. Yaşamını yitirmiş olmasına rağmen arkadaşlarımız sevgili Dengir Mir Mehmet Fırat, İbrahim Ayhan, Fırat Yaman gibi isimlere siyaset yasağı istenmiştir. Hukuki zeminden bu kadar yoksun bir iddianame eğer kabul edilseydi, halkın vicdanında derin yaralar açılırdı. Dolayısıyla AYM, bu kararı vererek en azından şimdilik demokratik siyasete ve evrensel hukuka aykırı olan bu oyunun bir parçası olmamıştır.   İddianame hukuki değil siyasidir   Bu iddianame hukuki değil, siyasidir. Partimizin temsil ettiği tüm toplumsal kesimleri, yürüttüğü muhalif duruşu hedefleyen ve tamamen siyasi intikam amaçlı gündeme getirilmiş bir davadır. Daha önce de belirttik. Tüm baskı ve zorbalıklara, tüm siyasi kırım operasyonlarına rağmen HDP inandığı yoldan ayrılmadığı için, tüm özel savaş politikaları boşa çıktığı için; kısaca HDP ve onun mücadelesine güçleri yetmediği için zulüm yolu ile kapatmaya gidiyorlar. HDP ile siyaseten baş edemedikleri için kanunu-bürokrasiyi şiddet aygıtlarına çevirip bize yöneltiyorlar. İşin özü budur.   Eğriyi doğruya bağlayarak sonuç almaya çalışmışlar   Çoğu henüz soruşturma aşamasında olan davalardan derlenmiş, söz konusu adres, kimlik bilgileri, görev tanımları, bazı etkinliklerin tarih bilgileri ve yine partinin MYK gibi organlarında yer alan arkadaşlarımız ile ilgili bilgiler yanlış yazılmış, vefat eden insanların dahil edildiği torba dosyalar oluşturulmuştur. Deliller toplanmamış, adeta suç delilleri oluşturmaya dönük büyük bir çaba gösterilmiştir. Bu iddianameyi hazırlayanlar sağı sola, aşağıyı yukarıya, eğriyi doğruya bağlayarak sonuç almaya çalışmışlar. 'Önce kapatma davası açalım sonra gerekli kanıtları oluştururuz' demişler. Durum bundan ibarettir ve biz bunu anlatmaya devam edeceğiz. Kamuoyu bu gerçekleri bilmelidir.   AYM delileri yetersiz buldu   AYM verdiği kararda, ‘partinin yetkili organlarına atfedilen eylemlerle’, Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası’nda yer alan, ‘odak haline gelmesi’  kuralı arasındaki ilişkilendirmelerin yapılmadığına işaret ediyor. Bu tespitin öyle iddia edildiği gibi usulen bir ret değil, aksine esastan bir tespit olduğunu görüyoruz. 'Odak olma' dosyanın temel iddiasıydı. Bu konuda AYM delilleri yetersiz bulmuştur. Dolayısıyla bu esastan bir değerlendirme ve ret kararıdır. AYM kararından da anlaşılacağı gibi ortada iddialar var, suçlamalar var, siyasi hezeyanlar var ama iddianameyi hazırlayanlar bunu delillendirememişler. Çünkü hepsi tepeden tırnağa yalan. İktidarın onlarda yarattığı güç zehirlenmesine ve şimdiye kadar işlettikleri yargı politikalarına o kadar çok güveniyorlar ki işi kılıfına uydurmaya bile gerek duymuyorlar. Hangi metni mahkemelerin önüne koyarlarsa ve ne yönde talimat verirlerse o yönde karar çıkmasına alışmışlar. Tutsak binlerce yoldaşımıza karşı da şimdiye kadar bunu yaptılar ve bu rehine siyasetini halen de sürdürüyorlar.   Ses iktidarın küçük ortağından geliyor   Dolayısıyla Anayasa Mahkemesi ‘Bu çöp metni kabul edemem’ diyor, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını muhatap alarak ‘Bu metin kabul edilemez’ diye hüküm kuruyor. Ancak bunun karşısında ses iktidarın küçük ortağından geliyor. Yani dosyanın asıl savcısı bu karara itiraz ediyor.    Siyasi partinin dili değil yargıyı hedef alan bir darbeci dilidir   Üstelik bu kez ‘HDP’nin kapatılması yetmez AYM’nin kapatılması da acildir’ diyerek kendisinin istediği yönde karar vermeyen yargıyı tehdit etmeye başladı. Bu bir siyasi partinin dili değil, yargıyı hedef alan bir darbecinin dilidir. Bu ülkede daha önce ‘anayasa kitapçığı’  fırlatıldığı gerekçesiyle yer yerinden oynadı ama şimdi iktidar ve ortağı mütemadiyen anayasayı ihlal ediyor. AYM’nin kapısına da kilit vurmaktan bahsediyor ama belli çevreler bu durum normalmiş gibi yaklaşıyor. Bu artık kötülük ötesi bir durumdur ve biz bununla mücadele halindeyiz. Biz işleyen bu darbe mekaniğine karşıyız. Biz bu hınç ve kin hukuku ile mücadele edeceğiz. Biz tek bir kişi de kalsak anayasal düzeni, demokratik kurumları ve adaleti ortadan kaldırmaya çalışan bu çeteci zihniyetle mücadele etmeyi sürdüreceğiz.    Buradaki tehdit çözüm sürecinin bütün aktörlerinedir   Altını çizerek belirtmek isteriz ki; burada tehdit sadece yargıya, Anayasa Mahkemesi’ne değil, aynı zamanda partimize yönelik kapatma davası dosyasına koydukları çözüm sürecine ve çözüm sürecinin bütün aktörlerinedir. Anayasayı da kapatmaktan bahsedenler iktidara hükmettiklerini de açıkça ilan etmiş oluyorlar. Aynı şekilde tehdit tüm partileredir. Tüm muhalefetedir. HDP sonrası nasıl bir yol izleyeceklerini, her şeyi nasıl talan edeceklerini, içini boşaltacaklarını açıkça itiraf etmiş oluyorlar. Nasıl ki kayyım rejimi üzerinden yerel demokrasiye savaş açtılarlarsa, şimdi de en üst merci olan bir kuruma aleni savaş açıyor, babalarının dükkanıymış gibi acilen kapansın diyorlar.   Kurumlara kapatma çağrısı yapacağına kendi içine kapansın   Buradan sesleniyoruz: Ülke yönetimini evdeki musluk gibi gören, ülkedeki her kurum ve yapıya, metrekareye düşen her muhalife bir nefret beyanı bulunan; şimdi de AYM’yi kapatma çağrısı yaparak anayasal düzeni ortadan kaldırmakla tehdit eden Bahçeli'ye tavsiyemiz şudur; kurumlara kapatma çağrısı yapacağına kendi içine kapansın, kapansın ki içindeki faşist ruh ve faşizm ile yüzleşebilsin. Türkiye’nin yararına olan budur.   Konu HDP olmaktan çıktı herkes ses çıkarmalı   Tüm Türkiye haklarına sesleniyoruz; konu HDP olmaktan çoktan çıktı. Ülkenin en önemli kurumlarından olan Anayasa Mahkemesi’ne yapılan tehdit ortadadır. Bu herkesi ilgilendiren, ülkenin kaderini kökten değiştirecek bir tehdittir. Tüm siyasi partileri bu darbeci mantığa karşı ses olmaya, temiz bir siyaset, demokratik bir ortam için seslerini yükseltmeye davet ediyoruz. Çünkü tüm toplum, bir bütünen demokrasi ve değerler hedeftedir. Bu gizli kapaklı değil, açıkça yapılmaktadır.   Son 5 yıldır girişilen bütün saldırılar intikam saldırılarıdır   Partimize karşı son 5 yıldır girişilen bütün saldırılar intikam saldırılarıdır. İktidarı sürdürme saldırılarıdır. Partimiz hakkında açılan kapatma davası da bu saldırıların bir devamı ve parçasıdır ve siyasidir. Eğer gerçekten bu ülkede hukuktan demokrasiden bahsedilecekse partimiz hakkında açılan kapatma davasının iddianamesinin iade edilmesi yetmez, bu dosya bir daha açılmamak üzere kapanmalıdır.   Bu iktidar bloğu hakların sırtına bir yüktür   AYM’nin kararını önemsiyoruz. Ancak bilinmelidir ki sorun sadece dosyadaki delillerin yetersizliği veya sahte delil uydurulması, yapılan usul hatalarının çok ötesinde bir ülkenin geleceği söz konusudur. Bu ülke, geleceğini demokrasinin bir parçası olarak mı kuracak, yoksa diktatörlükler ve otoriter rejimlerin, faşist yönetimlerin, darbeci iktidarların ailesine mi katılacaktır. Mevcut iktidar 2023 hedefi diyerek yepyeni bir rejim tahayyülü ile hareket etmektedir. Bu rejimde Kürtlere yer yok, kadın hak ve hukukuna yer yok, farklı kimliklere yer yok, işçiye, emekçiye yer yoktur, gençliğe yer yok.  Yerli-milli retoriği üzerinden milliyetçiliğin tüm kodlarının hayata geçirildiği ve faşizmin her alanda yükseltildiği, muhalif olan herkesin susturulduğu, her şeyin illegalize edildiği, kendilerinden olmayan herkesin terör ilan edildiği bir dönem yaşıyoruz. Bu iktidar bloğu, halkların sırtında bir yüktür. Herkesi yoksul kılarken lüksün içinde debelenen, emeğe ve ekmeğe konan bir hırsız bu iktidar.    Dava HDP’nin çok ötesinde bir anlam içeriyor   Biz HDP ve içerisinden geldiğimiz siyasal gelenekler olarak en fırtınalı havalara dayanmış, rüzgârın en sert estiği zamanlarda bile eğilmeden bükülmeden gemiyi limana ulaştırmayı başarmış bir tarihten geliyoruz. O yüzden bu davanın içeriği HDP’nin çok ötesinde bir anlam içeriyor. Dolayısıyla yargının atacağı her adım doğrudan bu ülkenin demokratik geleceği ile ilgili olacaktır. Bunu hatırlatmak, bizim tarihi sorumluluğumuzdur.”