‘HDP’nin kapatılması demokrasi, eşitlik ve özgürlük meselesidir’ 2021-03-30 09:03:50   Dilan Babat   ANKARA - HDP’li Gülistan Kılıç Koçyiğit, partilerinin kapatılmasına dönük yapılan başvuruyu değerlendirerek, tartışmanın HDP bağlamından çıkartılıp; demokrasi, eşitlik ve özgürlük bağlamında yapılması gerektiğini vurguladı. Gülistan, Avrupa ülkelerinin tutumunun ikiyüzlü olduğunu ve bunun da Türkiye’ye taviz verdiğini belirtti.    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, Halkların Demokratik Partisinin (HDP) kapatılması ve 687 parti yöneticisi ve üyesine 5 yıl siyaset yasağı getirilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. HDP’nin kapatılma davasına ilişkin ilk inceleme 31 Mart tarihinde görülmesi beklenilirken, kapatılma davasına ilişkin Avrupa ülkeleri yaptıkları yazılı açıklamada, “Kaygılıyız, endişe verici” diyerek duruma tepki gösterdi.    HDP’nin kapatılma davası, Avrupa ülkelerinin yaklaşımı ve kadınların ortak mücadelesine ilişkin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili ve Kadın Diplomasi Komisyonu üyesi Gülistan Kılıç Koçyiğit değerlendirmelerde bulundu.     ‘Hiçbir hukuki değerlendirmeyi hak eden bir dava değil’   Partilerinin kapatılma davası tartışmalarının siyasi bir tartışma olduğunu ifade eden Gülistan, bu tartışmaların sonucunda AKP ve MHP ittifakının toplumdaki yerlerinin eridiğinin çok açık bir şekilde ortaya çıktığını belirtti. Gülistan, “Mevcut bütün anketler onların aslında olası bir erken seçim ya da zamanında seçimde iktidar olamayacaklarını yüzde 50+1’i karşılayamayacaklarını ortaya koyuyor. Onun için bunlarda oturdular masa başında bir plan yaptılar. ‘Madem biz iktidar olamıyoruz, HDP’nin demokratik siyasetteki varlığı bizi iktidardan düşürüyor. O zaman biz HDP’yi tasfiye edelim ve bu arada muhalefeti de bölelim. Muhalefetteki en büyük güçlerden birini yok edelim’ üzerinden bir siyaset kurdular.  Bu aslında sandıkta yenemediği, tasfiye edemediği ve seçimlerle bir şekilde geriletemediği bir siyasi partiyi elinde tutuğu hukuksal araçlarla tasfiye etmenin bir yöntemidir. Bu anlamıyla hukuksal bir dava değildir, hiçbir hukuki değerlendirmeyi hak eden bir dava değildir” dedi.     ‘Tarihteki örneklerden hiçbir farkı yok’   Partilerinin kapatılma davasına ilişkin hazırlanan iddianamenin ‘safsatalardan’ oluştuğunu kaydeden Gülistan, fezlekeye dönemeyen ve açılmayan soruşturmaların da iddianamenin içeriğinde yer aldığını vurguladı. İddianamenin, Türkiye’de demokratik direnişin odağı olan AKP ve MHP ittifakının Türkiye’de en temel güç olan HDP’yi kriminalize ve sistematik siyasetten tasfiye etme operasyonu olduğuna dikkati çeken Gülistan, “Bu anlamıyla tarihteki örneklerden hiçbir farkı yok. Parti kapatmalara karşı olduğunu ifade eden AKP’nin kendisi bugün parti kapatarak, kendisini iktidarda tutmaya çalışmıştır. Buda aciziyetlerini, güçsüzlüklerini, çaresizliklerini ve kendilerince bu çaresizliği ifade edişlerini gösteriyor” diye belirtti.     ‘Diğer alanlarda çok mu iyi şeyler oluyor?’   HDP’nin kapatılma davasının sadece HDP’nin meselesi olmadığını, iktidara muhalif olan bir partinin kapatılması aslında ülkedeki demokrasi ve anayasanın askıya alındığının da bir göstergesi olduğuna işaret eden Gülistan konuşmasına şöyle devam etti: “Bundan kaynaklı, HDP’li siyasetçiler meselesi ya da Kürt seçmen meselesi değildir.  Kürtler yoğunluklu olarak HDP’ye oy veriyorlar ya da HDP bu ülkedeki muhaliflerin temel odağı ama mesele bu değil.  Bütün ülke bir karanlığa gömülmeye çalışılıyor. Bütün demokratik kazanımlar geri dönülmez bir şekilde elimizden alınmaya çalışılıyor. HDP kapatılıyor ama diğer alanlarda çok mu iyi şeyler oluyor?  Türkiye tek bir kararname ile İstanbul sözleşmesinden geri çekiliyor.  Merkez bankası başkanı da bir kararnameyle görevden alınıyor. Bütün bir ülkede bir tek adam rejimi gittikçe yerleşiyor. 84 milyon insanın kaderine, geleceğine ve birlikte yaşama iradesine dönük çok ciddi hamleler yapılıyor. HDP giderse ne olur? Kürt seçmen kendine yeni bir odak bulur mu? Elbette bulur geçmiş bunun örnekleri ile dolu. Yeni bir parti ile yoluna devam edebilir, mevcut bir parti ile edebilir. Her şekilde kendini ifade edecek bir yol ve kanal açacaktır.”   ‘Suud yönetimi ile karşı karşıya kalacağız’   Kapatılma davasının sadece Kürtlerin kendisini ifade edecek alanlarının kısıtlanacağı anlamına gelmediğini, Türkiye halklarının da kendisini ifade edecek siyasal bir zemini bulamayacağını dile getiren Gülistan, gelen riskin herkesi kapsayacağına işaret etti. Gülistan, “Bugün HDP’li olup olmamaktan bağımsız olarak bu kapatma davasına, siyasi operasyona ve kumpasa karşı çıkmak gerekiyor.  Kapatılmaya çalışılan Türkiye’nin demokrasisi ve geleceğidir. İnşa edilmeye çalışılan ise tek adam rejiminin sonsuz bekasıdır. Tek adam rejiminin kendisini bütün bir Türkiye’de hiçbir sınırlama olmadan yerleştirmesidir. Bir imza ile en temel haklarımızı askıya alacak bir iktidar ile karşı karşıyayız.  Bu risk çok büyük, sadece HDP’liler için değil bütün Türkiye için büyük. Bundan kaynaklı tartışmayı HDP bağlamından çıkarıp Türkiye bağlamına, demokrasi, eşitlik ve özgürlük bağlamına taşımamız gerekir. Herkesi ilgilendiren bir süreçten geçiyoruz, sadece yüzde 1 gibi mutlu azınlık bunun sonucunda kendisini yaşatacak, bütün ülkenin kaynaklarına daha fazla el koyacak. Bir ‘suud yönetimi’ ile karşı karşıya kalacağız. Buna itiraz etmemiz gerekiyor sadece HDP’nin sırtına yüklenecek bir sorumluluk değildir” şeklinde konuştu.     ‘Türkiye’ye taviz verdiler’   Partilerine yönelik kapatma davasında Avrupa ülkelerinin “Kaygı verici, endişe içerisindeyiz” açıklamalarına da değinen Gülistan, “Avrupa’nın ikiyüzlü siyaseti olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Hem Avrupa Birliği'nin hem Avrupa Konseyi'nin Türkiye’nin bu hale gelmesinde çok ciddi bir payı var.  Şu ana kadar hem mülteci anlaşması nedeniyle hem de Türkiye’nin biraz daha İran, Çin ve Rusya hattına kaymaması için bir NATO ülkesi olarak ellerinden tutmak için Türkiye’ye tavizler verdiler. Bugün Erdoğan yönetiminin böyle olmasıyla Türkiye’nin demokrasi ve insan hakları karnesinin bu kadar bozuk olmasında birebir Avrupalı siyasetçilerin payı var.  Bunun dışındaki bağlamda biz kadın vekiller Avrupa’daki kadın siyasetçilerle ve kadın aktivistlerle bir araya geliyoruz.  Onlar tamamen otoriter baskının karşısında olduklarını, Erdoğan rejiminin ve Türkiye’deki gelişmeleri gerçekten kaygı ile izlediklerini ve bu anlamıyla her düzeyde yanımızda olduklarını belirtiyor ve biz bunu hissediyoruz” ifadelerinde bulundu.    ‘Türkiye’de iki direniş hattı var’   Gülistan, partilerinin kapatılmasının yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine dair de Avrupa ülkelerinden ve Latin Amerika’dan kadınların kendileri ile sürekli iletişim halinde olduklarını söyledi. Bu dayanışmanın kıymetli olduğunu ifade eden Gülistan, “Zaten AKP’de Türkiye’deki temel iki direniş odağından biri olan kadın mücadelesini gördüğü için böyle bir hamle yaptı. Türkiye’de iki direniş odağı var. Biri HDP ve onun çevresinde kümelenen demokratik direniş odağı ki; kadınlar da bunun bir paydası içerisinde yer alıyor. İkincisi ise kadın mücadele hattı.  Şuanda bu iki hatta dönükte Erdoğan yönetimi hamle yapmış durumda. Parti kapatma meselesi ve İstanbul sözleşmesinden çıkma meselesini de böyle okumak gerekiyor” sözlerini kaydetti.     ‘Birlikte yürüyeceğimiz bir yol haritasına ihtiyacımız var’   Son olarak Türkiye ve dünya kadınlarına çağrıda bulunan Gülistan, “Bu mesele sadece Türkiye’de bulunan kadınların meselesi değil. Bugün Türkiye’nin İstanbul sözleşmesinden çıkması yarın AB’de bulunan Polonya ve Macaristan gibi ülkelerin önünü açıyor.  Buda Avrupa’daki otoriter güçlerin güçlenmesi demek. Avrupa’daki ve Latin Amerika’daki kadınların da haklarının tırpanlanmasının önünü açan bir süreç.  Birlikte yürüyeceğimiz bir yol haritasına ihtiyacımız var. Hiç olmadığı kadar kadın mücadelesinin evrensel olma koşulları olgunlaşmıştır. Büyük bir kadın enternasyonaline ve büyük bir kadın mücadelesinde buluşmamız, erkek ittifakını yenmemiz gerekiyor” dedi.