'Kadınlar öldürüldüğünde devreye giren yargı sistemi istemiyoruz' 2021-01-27 10:57:20   ANKARA - Meclis’te düzenlediği basın toplantısında konuşan HDP'li Filiz Kerestecioğlu, zorla kaybetmeleri, yasadışı şekilde alıkoyma, gözaltında işkence ve cinsel şiddet olaylarını darbe dönemlerinden ve 90'lardan çok iyi bildiklerini ifade ederek, “İnsanlığa karşı suç anlamına gelen bu kirli savaş metotlarının, devlet suçlarının yeniden yönetim araçlarından biri haline gelmesine asla izin vermeyeceğiz” dedi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, farklı kesimlerden yükselen adalet talebi, yargı sisteminin açmazları, kadın gündemi, kayıplarını arayanlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş kararını kararını Meclis’te düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi.    Yargılama süreçleri    Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığının bugün artık yalnızca muhalifler tarafından değil; herkes tarafından sorgulanır olduğunu vurgulayan Filiz, “Yargılama süreçleri inanılmaz derecede uzun ve belirsiz, tutuklu yargılanmayan hemen hiç kimse yok, tahliye kararları dahi yok sayılıyor, infaz sistemi işlemiyor yani yargı bütünüyle siyasallaşmış durumda. Hakimler verdikleri yanlı kararlardan dolayı değil; tarafsız kararlardan dolayı disiplin soruşturmasına maruz bırakılıyorlar” dedi.   Kadına yönelik şiddet    Kadına yönelik şiddetin her cenahtan gelse de, son dönemlerde mafyatik görünümlü birtakım adamların göstere göstere kadınlara şiddet uyguladığını vurgulayan Filiz, “Tehditler savurduğunu, haklarında bir soruşturma açılsa bile neticeden korkmadıklarını görüyoruz. Ağızlarında ‘vatan-millet, din-ahlak’ sözleri, birkaç Türk bayraklı paylaşım… Kendileri dışında herkes terörist... Vatanı koruma görevi ise ne hikmetse her türlü suça karışan, kadınlara şiddet uygulayan, tecavüz eden bu adamlar! Bunlar, siyasetçileri tehdit edip serbest kalan mafya liderlerinin ya da erkeklik yarıştıran siyasetçilerin adeta birer kopyası... Ve işledikleri suçlar kamuoyunda bir infial yaratana kadar hiçbir şeyden korkmuyorlar. Çünkü siyasi iklimden cesaret alıyorlar” diye konuştu.    ‘Cinsel saldırı davalarında deliller toplanmıyor’   Kadınlara ilişkin cinsel saldırı  davalarında delillerin toplanmadığını pek çok mağdurun sağlık kurumlarından geri döndüğünü dile getiren Filiz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Emniyet güçleri, mağduru olay yerine götürerek yeniden travma yaşatıyor. Yani kadınlar yara almadan, isyan etmeden, sesini duyurmak için mücadele etmeden adalete erişemiyor. Hatırlarsanız 2017’de Ankara’da bir özel halk otobüsü şoförü, yolcu bir kadına tecavüz edip nihayetinde ceza almıştı. Fakat, daha önce defalarca cinsel saldırı dahil onlarca suçtan yargılandığı halde serbest bırakıldığı ortaya çıkmıştı. Adamın mahkemedeki savunması, kendisinin Türk, kadının çifte vatandaş olduğu ve akşam 11’de bir kadının yalnız dolaşmasının ‘normal olmadığıydı.’ Bir başka örnek de Antalya’da bir kadına çok ağır biçimde şiddet uygulayan, tecavüz eden, parasına el koyan; bir de üstüne davayı alan kadın avukatı tehdit eden Murat K.’nın serbest bırakılması! Saatlerce işkence ettiği kadın sesini kimseye duyuramadı. Sağlıklıyken sürekli telefonla arandı ve intihara sevk edilmeye çalışıldı. Çiğdem’in sesi ancak yaşadığı travma ve tehditler nedeniyle intihar edince ve yüzde 99,9 engelli olarak yatağa bağımlı hale gelince duyuldu."   Aleyna Çakır soruşturması    Geçen yıl şüpheli bir şekilde yaşamını yitiren Aleyna Çakır’ın ölümünde baş şüpheli olan Ümitcan Uygun'un, Aleyna Çakır'ı şiddet uygulayarak bayılttığı görüntüleri sosyal medyada paylaştığını anımsatan Filiz, bu görüntülere rağmen faile yalnızca bir aylık uzaklaştırma kararı verildiğini söyledi. Aleyna’nın ölümünden sonra ise şüpheliden herhangi bir DNA örneği toplanmadığını ve gözaltında tutulmadığını kaydeden Filiz, şöyle devam etti: “Bu kişi Erdoğanlı, Bahçelili fotoğraflar paylaşarak, ailesi ise kovuşturma talebini dile getirenlere karşı ölüm tehditleri savurarak açık açık cezasızlık rejimini devreye sokmaya çalıştı. Sonuç olarak da, Ümitcan Uygun, bunca ihale rağmen Aleyna Çakır’ın ölümü nedeniyle değil; sosyal medyada uyuşturucu kullanırken görüntüleri paylaşılınca tutuklandı.Kadına karşı şiddet failleri bu rahatlığı, bu cesareti nereden buluyor? Ülkeyi mafya zihniyetiyle yönetenler kadar, tedbir kararlarını takip etmeyen, kadınları geri çeviren polislerden, erkekleri empatiyle kucaklayan yargı mensuplarından da cesaret alıyorlar.”   ‘Hakimler kadınların yaşadığı gerçekliği bilmiyorlar mı?’   Geçtiğimiz günlerde Yargıtay’ın  cinsel şiddet hakkında bunca yıldır hukuki mücadelelerle oluşmuş içtihadı bir kenara atıp, skandal bir karar aldığını söyleyen Filiz,  18 yaşını doldurmamış bir çocuğun şikayeti üzerine açılan tecavüz davasında “ailesine anlatmadığı, hemen yetkili makamlara bildirmediği ve 15 gün sonra suç duyurusunda bulunduğu” gerekçesiyle bunu rızaya delalet sayarak sanığa verilen mahkumiyet kararının bozulduğuna dikkat çekti. “Bu hakimler kadınların kadınların yaşadığı gerçekliği bilmiyorlar mı” diye soran Filiz, “Bal gibi biliyorlar. Bir cinsel istismar bir tecavüz; bırakın 15 günü bazen 15 yıl sonra ancak dile getirilebiliyor çünkü yaşanan baskı, tehdit, bazen öfke bazen utanç ve en önemlisi de emniyetin ve yargının durumu kadınları çaresiz bırakabiliyor” diye ekledi.    Kadınlara çağrı    “Ben burada, bu erkek egemen düzenin sürdürücüsü olan emniyet ve yargı mensuplarına değil kadınlara seslenmek istiyorum” diyen Filiz, “Sevgili kadınlar, ne giydiğimiz, nasıl yaşadığımız, aidiyetlerimiz asla şiddete gerekçe olamaz. Hakkımız olan kadınlar öldürüldüğünde devreye giren bir güvenlik ve yargı sistemi değil, şiddeti önleyebilen ve sonlandırması gereken bir sosyal devlettir” sözlerini kullandı.    ‘İrfan Fidan Yargıtay üyesi olabilsin diye seçim ertelendi’   Anayasa dışı müdahalelerle yargı bağımsızlığının tümüyle yitirildiğini ve bu çarpık yargı düzeni üzerinden siyasal mücadele yürütüldüğünü kaydeden Filiz,  buna bakanlar arası son polemikte bir kez daha tanıklık ettiklerini dile getirdi. Filiz, “Fakat önemli olan bu anlamsız polemikler değil; Türkiye'deki temel sorun, yargı bağımsızlığının olmaması ve tüm HSK’nın iktidar tarafından atanması. Son günlerde hiçbir demokraside göremeyeceğimiz bir örneği yaşadık. Savcı İrfan Fidan Yargıtay üyesi olabilsin diye önce Yargıtay seçimi ertelendi, ardından sadece altı gün görev yaptığı -ona görev denirse tabii!- yaptığı Yargıtay’dan Anayasa Mahkemesine atandı! Neden böyle oldu? Çünkü Erdoğan böyle istedi, çünkü ödüllendirilmesi gerekiyordu” ifadelerini kullandı.    ‘Yargı iktidarın tecrübesiz bürokratı haline geldi’   Yargıyı  “İktidarın tecrübesiz bürokratı haline gelmiş” sözleriyle tarifleyen Filiz, “Bu nedenle, iktidarın kadınlara bakışı neyse, Kürtlere bakışı neyse, doğaya bakışı neyse, yargının kararlarında da bunun tezahürünü görüyoruz. Bugün Adalet Bakanı ‘sosyal medyadan adalet aranmaz’ dese de, yurttaşlar basbayağı adaleti sosyal medyada arıyor. Çünkü ancak bu yolla yaşadıklarına dikkat çekebiliyorlar. Bakan, ayrıca ‘Hakim/savcı cübbesi giymeyeceğim’ diyor; ama zaten kimse ondan cübbe giymesini istemiyor. Toplumun tek bir beklentisi var! Yargı kararlarının en azından var olan hukuka uygun olması, denetlenebilir olması, adil ve tarafsız bir yargılama sürecinin işlemesi” dedi.    ‘Hürmüz Diril’den bir yıldır haber alınamıyor’   Türkiye’de yaşam hakkının güvence altında olmadığına değinen Filiz, kayıpların dün olduğu gibi bugünün Türkiye’sinin de bir gerçeği haline geldiğini kaydetti. Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Mehri köyünde 11 Ocak 2020’de eşi Şimuni Diril ile birlikte kaybolan Hürmüz Diril’den 1 yıldır haber alınamadığını anımsatan Filiz, “Keldani çiftten Şimuni Diril’in cansız bedeni, kaybolduktan 70 gün sonra bulundu ve naaşında kurşun izleri tespit edildi. Ancak Hürmüz Diril’in akibeti halen bilinmiyor.Bölgede kayıplar, göç, faili meçhuller orada yaşayan herkesin hayat hikayesinin adeta bir parçası. Göç, savaş, devlet şiddeti kuşaklar boyunca insanları takip ediyor ve bu şiddetin travmalarını saracağımız yerde, sürekli yeni ihlallerle karşılaşıyoruz” diye belirtti.    ‘Oğlunu ziyaret eden Mehmet Bal’dan haber alınamadı’   Yine Silivri  Cezaevi'ndeki oğlunu görmek için 24 Ocak 2020’de Batman'dan İstanbul’a giden, Mehmet Bal’dan o günden beri haber alınamadığını dile getiren Filiz,  Mehmet’in oğlunu ziyaret ettikten sonra Bağcılar’da bulunan akrabalarıyla görüştüğü ve sonrasında vapura bindiği tespit edildiğinin ancak sonrasının meçhul olduğunu kaydetti. Mobese görüntüleri ve HTS kayıtlarının incelenmediğini söyleyen Filiz, savcılığın takipsizlik kararı alarak bir insanın yaşam hakkını koruma sorumluluğundan resmen feragat ettiğini vurguladı.    ‘Gülistan’a ait kişisel bilgileri paylaşmaktan ihraç edilmedi’   Yine 5 Ocak 2020 günden beri kayıp olan Gülistan Doku’nun akıbetine değinen Filiz, başta  Gülistan’ın yakınları ve kadınlar olmak üzere, milyonlarca yurttaşın bir yılı aşkın süredir şüpheliler hakkında etkin soruşturma yapılması için mücadele ettiğini dile getirdi. Geçen hafta şüpheli Zainal Abarakov’un babası Engin Yücel’in polislikten ihraç edildiğini hatırlatan Filiz, “Ancak ne hikmetse bu kişi Gülistan’a ait kişisel bilgileri açıklamaktan değil, başka bir dosyadan, bir emniyet müdürü hakkındaki sosyal medya paylaşımlarından dolayı ihraç ediliyor. Ülkedeki her muhalefet sesini teröre bağlayıp, büyük mücadeleler yürüttüklerini iddia edenler, bir genç kadını bir yıldır bulmamaktan utanmıyorlar ve kibirle görevlerine devam ediyorlar” dedi.    ‘Bu ciddi iddiaları araştıracak savcı bugüne kadar ortaya çıkmadı’   15 Temmuz sonrasında insan kaçırma ve yasadışı alıkoyma vakalarının neredeyse sıradan hale geldiğini söyleyen Filiz, Hak İnisiyatifi’nin, 2016-2019 arasında 28 kişinin kamu görevlileri tarafından zorla ve yasadışı şekilde uzun süre alıkonulduklarını raporladığını aktardı. Kamuoyu baskısı sonucunda, aylar sonra bu kişilerden bazılarının emniyette gözaltında olduklarının ortaya çıktığını söyleyen Filiz, “Bu kişilerin işkence gördüklerine, baskı altında ifade verdiklerine, kendi avukatları tarafından temsil edilmelerinin engellendiğine ilişkin ciddi şüpheler var. Ancak bu ciddi iddiaları araştıracak bir savcı bugüne kadar ortaya çıkmadı” diye kaydetti.    ‘Kirli savaş metotlarının yönetim aracı olmasına izin vermeyeceğiz’   Filiz, “Zorla kaybetmeleri, yasadışı şekilde alıkoyma, gözaltında işkence ve cinsel şiddet olaylarını darbe dönemlerinden ve 90'lardan çok iyi biliyoruz. İnsanlığa karşı suç anlamına gelen bu kirli savaş metotlarının, devlet suçlarının yeniden yönetim araçlarından biri haline gelmesine asla izin vermeyeceğiz” dedi.    Gökhan Güneş’in kaçırılması   Gökhan Güneş’in 20 Ocak’ta güpegündüz yol ortasında kaçırıldığını ve kamuoyunun olayın peşini bırakmaması neticesinde 6 gün sonra kar maskeli kişiler tarafından evinin yakınına gözleri bağlı bir şekilde bırakıldığını anımsatan Filiz, “Gökhan Güneş eve dönmüş olsa da, emniyet ve yargı onu zorla alıkoyanlar kimlerdi ve bu olayın iç yüzü nedir? Bilinsin ki bunun da peşindeyiz. Çünkü çok iyi biliyoruz ki geçmişte devletin, kamu görevlilerinin işlediği suçlar aydınlatılsaydı, bir kısım çetelerle işbirliği halinde işlenen suçların üstü örtülmeseydi, 2021 Türkiyesinde zorla kaybetmeleri konuşmuyor olurduk” ifadelerini kullandı.    Musa Anter davası    1992'de Diyarbakır'da Kürt aydını Musa Anter’in katledilmesine ilişkin davanın zamanaşımıyla kapatılma tehlikesi bulunduğunu vurgulayan Filiz, son olarak şöyle konuştu: “Avukatlar; Adalet Bakanlığı'nın mahkeme ile işbirliği yapmadığını, dolayısıyla sanık Abdülkadir Aygan’ın ifadesinin alınmadığını ve yargılamanın uzadığını belirtiyor. Faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması için devletin tüm imkanlarının seferber edilmesi, tüm arşivlerini açması gerekirken, tıpkı Hrant Dink cinayeti gibi, Musa Anter cinayetinin de aydınlatılmasının önündeki en büyük engel bizzat bu iktidardır.    AİHM’in Selahattin Demirtaş kararı    Bu örneklerin hiçbiri yargının bağımsız olduğu bir ülkeden örnekler olamaz. Nitekim, son olarak AİHM’in Selahattin Demirtaş Kararı da bunu bir kez daha tescil edecek çok önemli tespitler sunuyor. Tam 36 gün oldu. AİHM’in derhal serbest bırakılması yönündeki kararının üzerinden 36 gün geçmesine rağmen, Selahattin Demirtaş hala tutuklu. Kararda da ifade edildiği gibi, kanunları siyasi amaçları için eğip bükerek, yargıyı kötüye kullanarak arkadaşlarımızı rehin alan bu iktidar; Kararı uygulamayarak yargıyı siyasi emellerine alet etmeye, Anayasayı ve imzacı olduğumuz Sözleşmeleri ihlal etmeye devam ediyor. Bugün halkımızın nasıl bir ülkede yaşamak istediğine karar vermesi gerekiyor. Bu ülkenin keyfiyetle, hamaset ve düşmanlıkla mı yönetileceği, yoksa vatandaşların çıkarına, huzuruna, refahına, geleceğine mi önem verileceği konusunda ciddi bir yol ayrımındayız. Bu soruyu tekrar tekrar sormamız gerekiyor; nasıl bir ülkede yaşamak istiyoruz.“