İktidarı uyaran Pervin Buldan: Tecrit ona sığınanı esir alır 2021-01-26 13:10:30   ANKARA - Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, demokrasi-diyalog ve müzakere dedikçe, topluma tecrit aklının dayatıldığını belirterek, “ Tecrit bir düşünüş biçimi, bir zihniyettir. Ona sığınanı esir alır! Bakın bu akıl sizi bataklığa sürüklüyor. Ülke her alanda krizlerle uğraşırken halen Şengal’de, Hewler’de yeni savaş ve böl-yönet siyasetinden medet umma ziyaretleri yapılıyor” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan,  partisinin  Meclis’te düzenlenen haftalık basın toplantısında gündemdeki gelişmelere dair konuştu.    ‘DAİŞ’i sonsuza dek yenilgiye uğratacak yegâne yol halkların mücadelesidir’   Konuşmasına Kuzey ve Doğu Suriye’nin Heseke kentinde DAİŞ tarafından katledilen ki kadın siyasetçi Seda Feysel El Hermas ve Hind Letif El Xidar’ı anarak başlayan Pervin, “İki kadın siyasetçinin kaçırılarak katledilmesini lanetliyor ve kınıyorum. Kuzey ve Doğu Suriye halklarına partimiz adına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Yine Bağdat’ta 32 sivilin hayatını kaybettiği DAİŞ saldırısını kınıyor, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, Irak halkına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. DAİŞ’i sonsuza dek yenilgiye uğratacak yegâne yolun halkların birlikte mücadelesi olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.    2020 yılının herkes için çok zorlu bir yıl olduğunu söyleyen Pervin, “Bir yandan faşizme karşı direniş, diğer yandan da covid salgınıyla mücadele yılı oldu. Umudumuzu ve cesaretimizi hiçbir an yitirmedik, kararlılığımızdan hiç bir zaman vazgeçmedik. Bu güç ve cesaretle 2021’i demokrasi açısından önemli bir kazanım yılına çevireceğiz. Yeni mücadele programımızla birlikte meydanlarda, sokaklarda, parlamentoda, yaşamın her alanında, fabrikada, tarlada, halkımızla birlikte olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.    ‘6 milyonu yok sayanların karşısına 12 milyon olarak çıkacağız!’   “Halklarımızı krizlerden kurtarmak, ülkenin geleceğini güçlü ve nitelikli bir demokrasiyle, eşitlik ve özgürlük hukukuyla, sosyal adaletle buluşturmak, onurlu bir barışa giden yolun önünü hep birlikte açmak temel mücadele alanlarımız olarak karşımızda durmaktadır” diyen Pervin, sorumluluklarının büyük ve ağır olduğunu söyledi. Pervin, “Ama halkımızdan ve ilkelerimizden aldığımız güçle, inanç ve kararlılıkla bu sorumluluğumuzu yerine getireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Biz, çizgimizden ve demokratik siyasetteki ısrarımızdan sapmadık, vazgeçmedik ve hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Tehditlere kulak asmadık, asmayacağız da. Önümüze bakacağız, örgütlülüğümüzü ve mücadelemizi daha da büyüteceğiz, genişleyeceğiz, çoğalacağız. 6 milyonun iradesini yok sayanlara, bunun karşısında duranlara onların karşısına 12 milyon olarak çıkacağız! Bunun müjdesini hep birlikte halkımıza veriyoruz” diye konuştu.    ‘Her türlü hileye başvuracaklar’   AKP iktidarı kaybettiğini gördüğü için küçük ortağı ile birlikte arayış içerisinde olduğunu vurgulayan Pervin, “7 Haziran’ı, 31 Mart’ı bir daha yaşamamak için seçim yasasıyla oynama dâhil her türlü hile hurdaya başvuracaklar, bunun peşindeler. Ortaklar kendi arasında gizli kapaklı görüşmeler yapıyorlar. Bunu görüyoruz, bunu biliyoruz ve okuyoruz. ‘Türkiye’nin yönetimine aday olan ve siyasi dengeleri belirleyecek güçte olan HDP’yi devre dışı bırakabilir miyiz’ arayışı içerisindeler” dedi.    ‘Meşru olmayan her yol iktidar tarafından deneniyor’   İktidarın yarattığı kutuplaşma ve siyasal çatışma ikliminin hukuk dışılığının normalleştirilmeye çalışıldığına dikkati çeken Pervin, “Yargı baskısı, tehdit, muhalif herkesi terörist ilan etme, siyasal şiddeti teşvik etme, sokak ortasında insan kaçırma, Alevilere ait yerleşim yerlerini ve evlerini fişleme, parti binasını korsanca basma gibi toplumu korkutma ve sindirmeye yönelik meşru olmayan her yol ve yöntem iktidar tarafından deneniyor. Bunu uygulamaya çalışıyorlar. Tüm bu hukuksuzluklar iktidar bloğunun bir seçim kampanyasıdır. Muhalefete düşmemek için halkı korkutma, muhalefeti bölme, çatıştırma ve tasfiye etme çabası içindeler. Ama nafile, ne yaparlarsa yapsınlar, kaybedecekler, kaybedecekler, kaybedecekler. Dünyada halk iradesinin önüne geçecek bir formül henüz icat edilmedi. Sandık mühendisliği yapmaya çalışanlara hatırlatırız, en iyi mühendis halktır. Sandık geldiğinde size gereken cevabı verecek olan Türkiye hakları ve Türkiye toplumudur” sözlerine yer verdi. ‘Sandığa güveniyoruz, halkımıza güveniyoruz’   HDP’nin siyasetteki gücü ve etkisinin engellenemeyeceğini vurgulayan Pervin, “ HDP’siz bir siyaset hayali kuranlara sözümüz şudur: Halk sizin olmadığınız bir ülke hayalini çoktan kurdu ve bu hayalini gerçekleştirmek için de sabırsızlıkla sandıkları bekliyor. Bizden söylemesi!   Halk iktidarın gitmesi için sandık ve seçim bekliyor. Erken seçim olmak üzere AKP’den AKP-MHP’den kurtulmanın yolu sandıktır, sandığa güveniyoruz, halklarımıza güveniyoruz. Halkın büyüyen değişim talebi ve bu iktidara olan öfkesi mutlaka sandığa yansıyacaktır. Bundan hiç bir kuşkumuz yoktur. Muhalefete düşeceksiniz. Halk zaten, 31 Mart’ta sizi İstanbul ve Ankara’da muhalefet stajına başlattı. İlk seçimde de sizi mezun edecektir” ifadelerini kullandı.   ‘Bize dayatılan adaletsiz yaşamı kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz’   “Bu ülkenin en önemli ve en acil ihtiyacı adalettir. Önümüzdeki dönem adalet mücadelesi partimizin öncelikli çalışma alanlarından biri olmaya devam edecektir. Bize dayatılan adaletsiz yaşamı kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz” diyen Pervin, şöyle konuştu: “Bildiğiniz üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş dosyasıyla ilgili 22 Aralık’ta tarihi bir karar verdi ve derhal Demirtaş’ı tahliye çağrısında bulundu. Bu karar, sadece Demirtaş’la sınırlı olmayıp, tüm tutuklu siyasetçileri kapsamakta, demokratik siyaset üzerindeki ağır kuşatmaya işaret etmektedir. Yine Avrupa Parlamentosu da AİHM kararlarını uygulama konusunda Avrupa Komisyonu’nu harekete geçmeye çağıran önemli bir karar aldı. Kararın Türkiye’de muhalefete yönelik yargılamaların siyasi iktidarın talimatlarıyla gerçekleştiği konusundaki ortak görüşe dayanması oldukça önemlidir. AİHM kararında, Demirtaş başta olmak üzere HDP’ye yönelik dava dosyalarındaki suçlamaların siyasi baskının amaçları için üretilen kılıf olduğu vurgusu önemle yapılmaktadır. AİHM kısaca bu iktidara dedi ki; siz yalan söylüyorsunuz. Siz Kürt siyasetçileri intikam hırsıyla yargılıyorsunuz!  İktidarın ‘AİHM kararı bizi bağlamaz’ tavrı, bu davaların siyasi dava olduğunun başka bir tescilidir.    Biz bugüne kadar Kürt siyasetine yönelik yargılamaların politik yargılamalar olduğunu her zaman ifade etmiştik AİHM kararı bunu bir kez daha tescil etmiştir. Bugün uluslararası kurumlar, mahkemeler bu durumu açıkça teyit etmektedir. İşte bunun son örneği AİHM’in yasal örgütlenme olarak tarif ettiği DTK Eş Başkanı Sevgili Leyla Güven’in tutuklanması ve 22 yıl ceza verilmesidir. Siyasi bir intikam davası olduğunu hep söyledik şimdi de söylüyoruz. Bu dava da AİHM’den mutlaka dönecektir. Buradan Sevgili Leyla’yı selamlıyor, ona kucak dolusu sevgilerimizi yolluyoruz”   Kobane davası siyasi bir davadır   Pervin, devamla şöyle konuştu: “Yine Kobanî davası da AİHM’in tespit ettiği üzere siyasi bir davadır ve demokratik siyasete kurulan bir kumpastır. Kendileri siyaseten kapanmış olanlar, bu ülkeye zerre kadar faydası olmayanlar, demokratik siyaseti 15 Temmuz’un darbeci ruhuyla tasfiye etme planı yapıyorlar. Bunu uygulamaya çalışıyorlar. Karşımıza siyasetle çıkamayan iktidar bloğu, emrindeki yargı ve güvenlik mekanizmasını kullanarak HDP’yle adeta bir savaş içerisine girmiştir.    Korsanvari baskın komplolarının devamıdır   Hafta sonu Esenyurt ilçe binamıza korsanvari bir şekilde baskın düzenlendi, kapısı kırılarak binamızın içine girildi ve provokasyon amaçlı olan bu baskın, partimizi demokratik siyasetin dışına çekmeye yönelik komploların bir devamıdır. HDP; kadınların, gençlerin, emekçilerin, farklı toplumsal kesimlerin, inançların ve halkların bütün renkleriyle bir arada olduğu bir Türkiye tablosudur. Partimiz kuruluşundan beri tek eve daha ateş düşmesin, toplumsal müzakere ve uzlaşma ile toplumsal barış sağlansın diye Kürt sorununun demokratik ve barışçı çözümü için mücadele eden tek partidir. Ve partimiz Sayın Öcalan’ı barışçı bir çözüm adresi, iradesi ve imkânı olarak gördüğünü her platformda açıkça dillendirmiştir. Ve Bu yaklaşımından geri durmamıştır.    İktidar Sayın Öcalan’la görüşmeler yürüttü mü, yürütmedi mi?    2013-2015 yılları arasında bu iktidar, çözüm için İmralı’da Sayın Öcalan’la görüşmeler yürüttü mü, yürütmedi mi? Yürüttü. 2015 yılında Dolmabahçe’de bu görüşmelerin bir aşaması olarak heyetimizle devlet ve hükümet heyeti birlikte bir mutabakat metni açıklamadı mı? Elbette ki açıkladı. Bütün bunlara rağmen ilçe binamızın içindeki görüntüleri sosyal medya üzerinden yaygınlaştırıp partimizi Sayın Öcalan üzerinden terörize etmeye çalışanlara sesleniyoruz: Size buradan ekmek çıkmaz! HDP bildiğinden şaşmaz.     Komploları boşa çıkaracak mücadele birikimi ve kararlılığı var    Şiddetin sona erdiği, demokratik ve barışçı bir çözüm ortamının yaratılacağı günler için mücadele eden partimiz, bu provokasyonlara gelmeyecektir. Devletin güvenlik bürokrasisini ve yargısını siyasallaştıranlar, halkın masasındaki ekmeği yandaşlarına teslim edenler, hukuk ve demokratik hakları her gün gasp edip çiğneyenler, kurgulanmış ve hazırlanmış senaryolarla bize saldıranlar, unutmasınlar ki, günü geldiğinde hukuk önünde halka yaptıklarının hesabını tek tek vereceklerdir.    Evet, iktidarın bize yönelik komplolarını 1990’lardan tanır ve biliriz. Faili meçhullerden, kaybetme politikalarından, yargısız infazlardan biliriz. 25 Ocak HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve Yönetici Ebubekir Deniz’in kaybedilmesinin 20’inci yıl dönümüydü. Tanış ve Deniz kaçırıldı ve kaybedildi. Tıpkı diğer kaybedilen diğer arkadaşlarımız tıpkı diğer faili meçhule uğrayan arkadaşlarımız, abilerimiz gibi. Medet Serhat gibi, Ape Musa gibi, Savaş Buldan gibi. O günden bugüne 25 yıl geçti değişen bir şey olmadı, ne hukuk ne adalet değişti. Kaybetmeler hala var. Yargısız infazlar cezaevlerinde işkenceler hala var. 20 yıl geçmesine rağmen bu ülkenin zihniyetinden hiçbir şey değişmedi. 20 yıl önceki Kürt düşmanı zihniyeti bugün AKP iktidarı döneminde zirve yapmıştır. Ama bilsinler ki; bu komplolar, baskılar bize ve halklarımıza geri adım attıramadı, bundan sonra da attıramayacaktır. Bizde bu komploları boşa çıkaracak mücadele birikimi ve kararlılığı vardır. Komplolara karşı demokratik formüller ve seçeneklerimiz vardır. Günün sonunda kaybedecek olan kendileri olacaktır.    Tutuklu bulunan tüm siyasetçileri derhal serbest bırakın!    AİHM kararı hukuka dönüş için AKP’nin önüne konan bir yol haritasıdır. Bu kararı ya uygulayacaklar ya uygulayacaklar! Başka bir çıkış yolu dönüş yolu yoktur, başka bir alternatif asla yoktur! Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı, İdris Baluken’i, Leyla Güven’i ve tutuklu bulunan tüm siyasetçileri derhal serbest bırakın!     AİHM kararlarını tanımayarak yüzünüzü AB’ye dönemezsiniz   Buradan bu çağrıyı bir kez daha yapıyoruz. ‘AİHM kararı bizi bağlamaz’ diyen Erdoğan’a buradan soruyoruz: Sizi ne bağlar? Darbe hukuku mu sizi bağlar? Bunu özellikle soruyoruz. Karara ayak direyen iktidar, yüzünü AB’ye dönmekten, reformlardan söz etmekten de geri durmuyor. AİHM kararlarını tanımayarak, Kürtlere yaşam ve siyaset alanı bırakmayarak, yüzünüzü AB’ye dönemezsiniz. Çünkü sizin yüzünüz olmaz.    Açlık grevlerinin sonuçlarını okuyamayan bir devlet aklı    Bir başka konu ekonomi konusu. Adaletsizlik ve hukuksuzluğun en ağır yaşandığı bir diğer hem ekonomide hem de cezaevlerinde yaşanan sorunlardır. Bildiğiniz üzere İmralı’da Sayın Öcalan’a karşı uygulanan hukuksuz ağırlaştırılmış tecride karşı 27 Kasım 2020 tarihinde cezaevlerinde başlatılan ve şu an uyarı amaçlı süren dönüşümlü-süresiz açlık grevi eylemi 61’inci gününe girdi. Sadece cezaevlerinde değil, yapılan destek grevleri Maxmur’da 40 ve Yunanistan’da da 23’üncü güne girmiş durumda. Birkaç tarih vereceğim. 1982, 19 Aralık 2000, 2012, 2018, Bakın bu dört tarihe dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu dört tarihte gerçekleşen açlık grevlerinin anlam ve önemini, sebep ve sonuçlarını okuyamayan bir devlet aklı ile karşı karşıyayız.    Devlet adım atmalı ve talepler yerine getirilmelidir   İşte bunlardan ötürü 2020’de bir grev daha başladı ve bu tarihlere ekleniyor. Fakat henüz geç kalınmış değil! Özellikle iktidara çağrı yapıyoruz. Devlet adım atmalı ve talepler yerine getirilmelidir. Nedir bu talepler? Birincisi bugün uluslararası kamuoyunun da mahkûm ettiği ağırlaştırılmış tecridin son bulmasıdır. Bu vesile ile Güney Afrika Sendikalar Konfederasyonu, Güney Afrika Kürt Çalışma Grubu, Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avukatlar Birliği, Yeni Dünya Zirvesi ile Uluslararası Hak ve Özgürlükleri Savunma İttifakı’nın sürdürdüğü ‘tecridi durdurun, diyaloga şans verin’ çağrı ve kampanyalarını HDP olarak selamlıyoruz. Kendilerine kucak dolusu selamlarımızı gönderiyoruz. İkincisi cezaevlerindeki her geçen gün artan hak ve hukuksuzluğa son verilmesi, özellikle pandemi sürecinde insani koşulların oluşturulması gerekirken birer insanlık suçuna dönüşen ayrımcılık ve keyfi uygulamalardan vazgeçilmesi ve işkencenin son bulmasıdır. Bir üçüncü sebep daha var. Cezaevleri sadece kendilerine dönük yapılan sistematik uygulamaları protesto etmiyor. Dışarıda her yeri saran, tüm yaşamı yangın yerine çeviren baskıcı politikaların da son bulması için çağrı yapıyor.   Her tarafa yayılan tecridin normalleştirilmesine izin vermeyeceğiz    Öncelikle adını net koyalım, ortada olan bir tecrit değildir, artık bu durum tecridi aşmıştır. Derinleştirilmiş, mutlak bir tecrit söz konusu ve bu tecrit CPT’nin de teyit ettiği üzere bir insanlık suçudur, ağır bir işkencedir. Bu insanlık suçu her tarafa yayılmış durumdadır. Israrla normalleştirilmeye, topluma kanıksatılmaya çalışılıyor. Fakat biz buna izin vermeyeceğiz! Açlık grevleri pandemi koşullarında çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Cezaevi ve kelepçe iktidarına dönüşmüş olan mevcut iktidarı uyarıyoruz; bu açlık grevinin süresiz ve dönüşümsüz eyleme dönüştürülme ihtimali, pandemi koşullarında çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu açıdan bizim çağrımız; bir an önce tutsakların sesinin ve taleplerinin duyulmasıdır. Ve buradan bir kez daha belirtelim: Talepleri bizim de talebimizdir.     Şengal’de, Hewler’de yeni savaş ziyaretleri yapılıyor    Biz demokrasi-diyalog ve müzakere dedikçe, topluma tecrit aklı dayatılıyor. Tecrit bir düşünüş biçimi, bir zihniyettir. Ona sığınanı esir alır! Bakın bu akıl sizi bataklığa sürüklüyor. Bugün tecrit içinde tecrit politikasının bir sonucu olarak savaş politikalarını konuşuyor durumdayız. Ülke her alanda krizlerle uğraşırken halen Şengal’de, Hewler’de yeni savaş ve böl-yönet siyasetinden medet umma ziyaretleri yapılıyor.     Cezası biten tutsaklar serbest bırakılmıyor   Artık herkesi rehin alıyorlar. Haksız-hukuksuz yere keyfi cezalar veriyorlar herkese. Cezaevi içinde cezaevi politikasının bir sonucu olarak, cezası biten tutsaklar artık serbest bırakılmıyor. Evet, yanlış duymadınız, cezası biten tutuklular serbest bırakılmıyor. Zaten hukuksuz yere verilen ceza bitiyor, fakat yine de tahliye edilmeyen insanlar var! Çıkarılan yönetmeliklerle, ‘İyi Hal’ adı altında pişmanlık ve itirafçılık dayatıyor insanlara. Böyle bir rezaletin, böyle bir hukuksuzluğun yeryüzünde örneği çok azdır.   Toplum patlama noktasında   Kriz gün geçtikçe daha da ağırlaşmaktadır. Toplum patlama noktasındadır. Bir ülkede insanlar geceleri aç yatıyorsa, ertesi günü gidecek bir iş bulamıyorsa, yarınlara miras olarak yoksulluğu bırakıyorsa o ülke çöküyor demektir. İsraf, torpil, yolsuzluk, rant, işsizlik, açlık ve yoksulluk kavramları Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde bu denli dile getirilmemiştir. İşsizlik, açlık ve yoksulluk bu dönemde adeta zirve yapmıştır. Çıkıyorlar işsizliğin azaldığını iddia ediyorlar. Rakamlar vererek insanların kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. İnsanlar umudunu yitirdiği için artık iş başvurusunda bulunmuyor. İktidar da bunu işsizlik azaldı diye ne yazık ki kullanıyor ve bu yönlü algı operasyonu yapıyor. Siyasi ahlakın bittiğini görebiliyoruz.   Çözüm borç ertelemek değil o borçları tümüyle silmektir   Esnafın borcunu ödeyemediği için arazilerine, traktörlerine banka tarafından el konulmaktadır. Halkı borç-haciz kıskacıyla adeta yerli İMF’nin insafına bıraktılar. Dün esnafların kredi borçlarının 6 ay erteleneceği açıklandı. Kendi yandaşlarının vergi borçlarını sıfırlayan iktidar, esnafın borcunu ertelemeyi bir lütuf gibi sunuyor. Esnaf bir yıldır iş yapamadı. Çözüm borç ertelemek değil o borçları tümüyle silmektir. Sizin esnafa vereceğiniz müjde bu olmalıdır.     Cengiz kapanmamışsa, kapanan dükkân da yoktur onun için   AKP Genel Başkanı geçenlerde şöyle diyor, “Bazı dostlar geldi dükkânlar kapanıyor dedi. Kapanan dükkân yok. Rakamlar ortada.” Yandaşları olan Cengiz’e, Limak’a, Kolin’e bakarak, söylüyor bunu. Cengiz kapanmamışsa, kapanan dükkân da yoktur onun için! Odalar ve Borsalar Birliği 2020’nin Aralık ayında kapanan işyeri sayısının önceki yıla oranla yüzde 43,5 arttığını açıkladı. Geçen yıl sicil kaydını kapatan işyeri sayısı yaklaşık 100 bin.    Sanırsınız muhalefetteler iktidara geldiklerinde istikrarı yakalayacaklar   Hal böyleyken, ‘Ekonomide istikrarı yakalayacağız’ diyenlere bu rakamları vererek bu hatırlatmayı yapıyoruz. Sanırsınız muhalefetteler ve iktidara geldiklerinde bu söylediklerini yapacaklar! 18 yıldır iktidarlar ve yapmadıkları bir sürü şey, adalet yok, istikrar yok. Ekonomide, siyasi alanda sosyal alanda kriz var. Her alanda kriz var, hukuk yok, demokrasi yok, adalet yok. Adalet olacaksa bu ülkede istikrar olmalı, demokrasi olmalı, özgürlük olmalı. Bunlar olmadan da istikrar olmaz.    Hangi halkı yalnız bırakmadınız?   Halk bir yıldır bir yandan pandeminin pençesinde yaşam mücadelesi veriyor, diğer yandan da bu iktidarın eşitsizlik ve ayrımcılık yaratan politikaları karşısında ayakta durmaya çalışıyor. Bu gerçekler orta yerdeyken Erdoğan çıkmış ‘Pandemide halkımızı yalnız bırakmadık’ diyor. Soruyoruz: Hangi halkı yalnız bırakmadınız? Saray ahalisini yalnız bırakmamış olabilirsiniz. Ama sokaktaki halkı virüsün yıkıcı etkisiyle; işsizlik ve yoksullukla karşı karşıya bıraktınız, üstelik İBAN verip halktan para topladınız.   Halkın ekonomisini savunuyoruz   Türkiye halkları; işçiler, çiftçiler, emekçiler, işsizler, kadınlar, gençler, esnaflar bu adaletsizliğe ve eşitsizliğe mecbur ve mahkûm değildir. İşsizliğin, yoksulluğun, açlığın ve sefaletin çözümü elbette ki vardır ve bu çözümü HDP olarak bizler ‘halkın ekonomisi’ anlayışı ile ortaya koyacağız!    Bizler Saray'ın, savaşın, sermayenin ve yandaşın talancı tekel ekonomisine karşı; işçinin, emekçinin, işsizin, çiftçinin, kadının, gencin, esnafın ekonomisini yani halkın ekonomisini savunuyoruz.   İktidar kadın mücadelesinde de zirveyi karşısında görecek    Sevgili Kadın arkadaşlarım; Bizi dinleyen bütün kadınlara buradan seslenmek istiyorum. Geride bıraktığımız yıl kadınlar açısından da önemli bir mücadele yılıydı. 2021 ise kadın mücadelesinin zirveye taşınacağı ve büyük kazanımların elde edileceği bir yıl olacaktır. Çünkü kadınlar kararlıdır. Kadın düşmanlığında zirve yapan iktidar, kadın mücadelesinde de zirveyle mutlaka karşısında kadınları görecektir.     Meclis'i kadın gündemiyle acil toplanmaya çağıracağız    Eşitlik İçin Kadın Platformu'nun (EŞİK), "Günde en az 3 kadın öldürülüyor, bu artık bir cinskırım" başlığıyla başlattığı kampanyaya, çok sayıda ünlüden de destek geldi. Sanatçı ve yazarlar kadın cinayetleri için Meclise acil toplantı çağrısı yaptı. Meclis kapanmadan kısa bir süre önce kadına yönelik şiddet ile ilgili genel görüşme talebi vererek Meclisin acil toplanmasını biz de HDP olarak istedik, fakat AKP-MHP oylarıyla önergemiz reddedildi. Yine Meclis'in kapandığı gün kadınların siyasete katılımı önündeki engellerin kaldırılması amacıyla araştırma önergesi verdik. Bugün yine aynı gündemle Meclis'i acil toplanmaya dönük Genel Görüşme önergesi verecek arkadaşlarımız. Bugün bu başvuruyu kadın milletvekili arkadaşlarımız yapacaklar.   Zehra Zümrüt Selçuk yaşanan bu cinskırımına duyarsız kalmamalı    Meclis’in erkek aklıyla yönetildiğini biliyoruz. Ve biz kadınlar da erkeklerden adalet beklemiyoruz. Ama Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk bir kadın olarak yaşanan bu cins kırımına, kadın kırımına duyarsız kalmamalı ve Meclis'i kadına yönelik şiddetin önlenmesi için acil olarak toplanmaya zorlamalıdır. Buradan kendisine bu çağrıyı yapıyoruz. Bu konuda biz HDP olarak da kadına yönelik şiddet konusunda tüm partilerin kadın milletvekilleriyle ortak çalışmaya hazırız. Bu sorumluluğu alıyoruz.   ‘Bizler kazandıkça erkek düzen kaybedecek’   Buradan tüm kadınlara, kadın kurumlarına çağrımızdır: Örgütlenelim, güçlenelim, kadın mücadelesini yaşamın her alanına, zamanın her anına yayalım ve büyütelim ki 2021 yılı kadınların yaşadığı, yaşatıldığı bir yıl olsun. Bizler kazandıkça erkek iktidar, erkek sistem kaybedecektir. Hep birlikte erkek düzenine kaybettirelim diyorum ve kadınlara birlikte mücadele çağrımızı yineliyorum!    1921 Anayasanı tekrar tartışmanın zamanı geldi   Biz HDP olarak Türkiye halklarının yeni bir anayasaya, demokratik anayasaya en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, 1915’le yüzleşerek, cinsiyet özgürlüğünü ve eşitliğini esas alarak 1921 Anayasasının çokluğu esas alan ruhunu tekrar tartışmanın zamanı geldiğini düşündüğümüzü ve bunu Türkiye halklarına hatırlattığımızı belirtmek isterim. 1921 Anayasasında olduğu gibi yeni çoğulcu bir anayasayı hep birlikte yapabiliriz. Bir asır sonra Türkiye halklarına hak ettiği demokratik sivil bir anayasayı hediye edebiliriz. Tarihi, radikal demokrasinin anı ile buluşturmak, bugüne demokratik gözle bakmak ve demokratik Cumhuriyeti oluşturmak için bu elzemdir. Bu kapsamda, HDP tek adam ve tek kimlikçi otoriter anlayışlara karşı çokluğu esas alan Demokratik Cumhuriyetin, demokratik anayasanın ve Üçüncü yolun adresidir. HDP tekçiliğe karşı, çoğulculuğun ve demokratik yaşamın adı olmaya devam edecektir.    Bizim tek kapımız var o da barışa ve demokrasiye çıkar   Son olarak; iktidarın küçük ortağı bugün grup toplantısında bize şunu söyledi: "HDP’nin ön kapısından giren arka kapısından Kandil'e çıkar". Biz de buradan kendisine şunu söylüyoruz. Bizim tek bir kapımız var o da barışa ve demokrasiye, aydınlığa demokrasiye çıkar. Sizin gibi nereye çıktığı belli olmayan bin odalı kapılarımız yoktur bizim. Siz o 1000 odalı kapıdan bir girdiniz bir daha çıkamadınız, çıkamayacaksınız da size cevabımız budur.”