‘İktidar teslim alamadığını tehdit olarak görüyor’ 2021-01-19 09:01:18   Melike Aydın    İZMİR - Tahliye edilmesi gerekirken, keyfi olarak ceza süresi uzatılan üç tutsak kadına yönelik uygulamaya dikkat çeken HDP’li Serpil Kemalbay, “Bu, adaletsizliğin yeni bir tezahürü. Tahliyesini bekleyen mahpusların da şartlı tahliye edilmeyeceğine de işaret. Pişmanlık dayatması faşizmin kurumsallaşma çabasının bir parçası” dedi.    Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nden 9 Ocak’ta şartlı tahliye yasasına göre serbest bırakılması beklenen Didar Boza, Merve Nur İşleyici ve Ceylan Bozkurt, oluşturulan İdare ve Gözlem Kurulu’nun kararına göre ve Adalet Bakanlığı’nın 1 Ocak’tan itibaren yürürlüğe koyduğu yönetmelik nedeniyle tahliye edilmedi.  Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay, bu durumun başta İmralı Cezaevi olmak üzere tüm cezaevlerinde uygulanan tecrit politikaları ile faşizmin kurumsallaştırılmasının bir uzantısı olduğunu söyledi.    ‘Şartlı tahliye bir hak ihlali’   Üç tutsak kadına yönelik şartlı tahliye uygulamasının, hak ihlallerinin bir yönü olarak değerlendiren Serpil, “İnsan hakları ile bağdaşmayan insanlık onuru ile bağdaşmayan birçok muamele cezaevlerinde tutsaklara uygulanıyor. Mektup veya görüş hakkına kadar pek çok uygulama var. Yasalarla bu uygulamalar daha da artırılıyor. Basına duyurulan ailelerin itirazları yükseliyor. Bu tamamen iktidarın dışarıdaki mücadeleden barış taleplerinin yükselmesinden korktuğu için hapishaneleri elinde bir koz olarak tutmasından kaynaklanıyor” diye belirtti.     ‘Tutsaklar sürekli tehdit altında tutulacak’   Tutsakların cezalarının keyfi olarak uzatılıp tahliyelerinin engellendiğine dikkat çeken Serpil,  söz konusu yönetmelik ile tutsakları siyasi kimliklerinden uzaklaştıracak “itirafçılık” ve “pişmanlık “ gibi sorunlarla karşı karşıya bırakıldığını belirtti. Hiçbir somut veriye dayandırılmadan tutsakların dışarıya çıkarsa tutuklanmasına neden olan kişi ve kurumlara zarar verecekleri yönünde rapor düzenlenerek cezaevlerinde kalmalarının sağlandığını ifade eden Serpil, “Bu, adaletsizliğin yeni bir tezahürü. Tahliyesini bekleyen mahpusların da şartlı tahliye edilmeyeceğine de işaret. Bu konuda cezaevi yöneticilerine verilen bu keyfilik ideolojik politik siyasi kararlar bundan sonra başta HDP’li olduğu için keyfi şekilde tutuklanan tutsaklar üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılacak” dedi.    ‘Faşizmi kurumsallaştırma çabasının bir parçası’   AKP iktidarının 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana yargıyı saraya bağlayarak muhalifler üzerinde tehdit unsuru olarak kullandığını ifade eden Serpil, yasaları ise iktidarın parlamentodaki parmak çoğunluğuna güvenerek değiştirdiğini dile getirdi. Son gelişmelerin Türkiye’deki faşizmin kurumsallaştırılması çabasının bir parçası olarak değerlendiren Serpil, “Daha önce yargı reformu adıyla getirdikleri yasa maddeleriyle bugünkü infazda eşitsizlikler antidemokratik uygulamaları getiren siyasi tutsakları içerde rehin tutan uygulamalar artırılıyor. Bu tecrit politikasıyla da direk bağlantılı. 40 yılı aşkın süredir savaş ve çatışmadan beslenen iktidar odakları Türkiye’nin barıştan, müzakereden yana çabaları arttıkça bu konuda kendi iradelerini ortaya koyması yaygınlaştıkça daha da hırçınlaşıyor ve faşizmin araçlarına sarılıyorlar” diye kaydetti.     ‘İktidar teslim alamadıklarını tehdit olarak görüyor’   AKP’nin iktidarı süresince cezaevlerinde doluluk oranının 5 kat arttığını, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni fırsata çevirdiğini, ülkenin genel olarak sessizleştirilmeye çalışıldığını dile getiren Serpil, diğer yandan baro ve sendikaların da abluka altına alındığını sözlerine ekledi. Serpil “Bu kadar baskı ve işsiz bırakma politikalarına karsı toplum hala direncini, umudunu koruyor. Bu da onları öfkelendiriyor. Zaten 4 yıl hukuksuzca yatmış, 25 yıl hayatı çalınmış insanlara şartlı tahliye aşamasında ‘pişman mısın’ deniyor. ‘Düşüncelerini siyasi görüşlerini değiştirdin mi?’ ve ‘Bu kitapları neden okudun?’ diye sorarak siyasi kimliklerinden uzaklaştırmaya çalışıyor, yargı yoluyla da değil bir komisyonun aldığı kararla. Siyasi olarak teslim alamadığı insanların onların iktidarlarını tehdit ettiğini düşünüyorlar” diye belirtti.    ‘Türkiye evrensel hukuktan kopuyor’   İktidarın siyasi tutsaklardan korktuğunu söyleyen Serpil, bunun nedeni olarak toplumsal gücün çoğalmasına işaret etti. Serpil, “Bu insanların içini boşaltamadıkları, zombiye çeviremedikleri sürece onlardan korkuyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’nin verdiği karar açık ve net. Bütün tutsakların serbest kalmasını söylüyor. Ama yasayı uygulamadıkları gibi Leyla Güven’i 22 yıl 3 ay gibi keyfi bir cezaya çarptırdılar. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), illegal bir örgüt diyerek AİHM’in tam tersini açıklamaya hazırlandığı günün hemen öncesinde böyle bir karar çıkarılıyor. Yargının bu kararlarıyla tutsaklar ceza aldı. Üniversiteli kadınların da serbest bırakılmaması böyledir. Türkiye’nin dünyadaki evrensel hukuktan koptuğunu, bir çeşit intihara sürüklendiğini görüyoruz” sözlerini kullandı.     ‘Tutsakların tahliye edilmemesi tecridin bir boyutu’   İmralı ve diğer cezaevlerinde giderek ağırlaştırılan tecrit politikalarına değinen Serpil, bu politikalar ile hukukun da “siyasetin sopası” haline getirilmesinin bütünsel olarak değerlendirilmesi gerekliliği üzerinde durdu. Serpil ayrıca, Türkiye’de savaş kliklerinin yerinden edilmeden demokrasinin ve adaletin inşa edilmesinin mümkün olmadığını kaydetti.    ‘Demokrasiden yana herkes mücadele etmeli’   Türkiye’nin bir yandan Avrupa Birliği (AB) içerisinde yer alması gerektiğinin konuşulduğunu, diğer yandan hukuksuz uygulamalara imza atmasıyla ortaya çelişkili bir durumun çıktığını ifade eden Serpil, tüm bunlara karşı faşizmin kurumsallaşma çabasına karşı birleşik mücadele verilmesini savundu. Serpil, “Adalet iktidara yakın olanların, mafya ve çetelerin elinde. Sadece HDP’ye yönelik değil, toplumun üzerindeki adaletsizliklerin kaldırılması için gereken şey faşizmin ortadan kaldırılmasıdır. Açlık grevine giren tutsakların değil tüm halkların sorunudur. Bizim zindanlardaki bu sese kulak vermemiz gerekiyor. Devam eden açlık grevlerinin kalkması için dışarıda mücadelenin daha fazla yükseltilmesi gerekiyor. İçeridekilerin bedeninden başka hiçbir şeyi yok. Orada tecrit altındalar. Biz dışarıdakilerin demokrasi mücadelesini daha da artması gerekiyor. Sadece HDP’liler değil demokrasiden yana herkesin mücadeleye omuz vermesi gerekiyor” diye konuştu.