Tülay Hatimoğulları: Demokratik cephenin örülmesine yoğunlaşacağız 2020-10-05 09:04:06   Habibe Eren   ANKARA - “Kobanê operasyonu”nu ve önümüzdeki süreçlerde verecekleri mücadeleyi değerlendiren HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları, “Bütün çalışma programlarımızı faşizme karşı demokratik cephenin örülmesi konusunda daha fazla yoğunlaştırma kararı aldık” dedi.    Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) yönelik 6 yıl sonra açılan “Kobanê soruşturması” kapsamında gözaltına alınan 20 siyasetçiden 17’si tutuklandı. HDP’ye yönelik baskılar ve saldırılar artarken, HDP’nin yol haritası, mücadelesi ve önüne oyduğu planlamalara ilişkin HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tülay Hatimoğulları ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.    ‘Siyasi hesaplaşma dosyası’   Kobanê soruşturması kapsamında tutuklanan siyasetçilerin önceki süreçte soruşturma kapsamında ifade verdiklerini anımsatan Tülay, “Bunun bir hukuk  dosyası olmadığı, siyasi hesaplaşma dosyası olarak yargı, AKP-MHP iktidarı ve irili ufaklı güçlerin HDP ile muhalefetle bir bakıma hesaplaşma dosyası olarak okumak mümkün. Bugün AKP iktidarının HDP’yi seçim yoluyla geriletemediği ortada. Muhalefete dair de HDP’nin oynadığı kilit rolün herkes farkında. Bugün AKP iktidarı mevcut olan seçim yasası ile tek başına iktidar olamıyor, olamayacak da. Ve bu çerçevede elindeki en elverişli malzeme, muhalefeti parçalayarak bölebilmek” diye konuştu.     ‘Muhalif kesimler terör kavramının bir aparat olarak kullanıldığının farkında’   Kobanê operasyonu sonrası demokrasi ittifakının güçlendiğini ve kitleler nezdinde yaygınlaştığını kaydeden Tülay, “Bu operasyonda şu açığa çıktı: Birincisi, AKP iktidarının ‘terör’ kavramını artık muhalefeti parçalamak için kullandığı ve bir aparat olarak gördüğü konusunda Türkiye’deki geniş muhalif kesimlerin algısının ortaklaşması sevindirici. İkincisi, iktidar HDP’yi illegalize etmek ve bunun yanı sıra muhalefeti HDP’nin yanında durulmaz, HDP ile bir arada olunmaz algısını yaratmaya çalışırken bugün gerek Ankara'da genel merkezimize gerekse Türkiye’nin dört bir yanından destek mesajları ile karşılaştık” ifadeleriyle partilerine dönük desteğe dikkat çekti.    ‘Bugün HDP’nin hala ayakta olması halklaştığını gösteriyor’   Baskı ve operasyonların devam edeceğini söyleyen Tülay,  sözlerini şöyle sürdürdü: “AKP iktidarının pes etmeyeceğini biliyoruz. Çünkü istibdat rejimi kuruyorlar, faşizmi bu ülkede kalıcı hale getirmek istiyorlar. HDP’ye dönük zaten uzun yıllardır başlamış olan esir alma, tehdit etme, kriminalize etmeye çalışma durumları ellerinde patladı. Bugün binlerce üyesi cezaevinde olan HDP hala ayaktaysa HDP halklaşmış demektir. Çünkü gücünü halktan alıyor. Cumhurbaşkanı geçen günlerde ‘varlıkları yoklukları önemli değil’ diye bir söylemde bulundu. Bu söylemin sadece HDP kadrolarına yapıldığını düşünmüyoruz.  6.5 milyon oy alan bir partiyi ve sevenlerini düşündüğümüzde HDP milyonları temsil eden bir siyasi partidir. Bir Cumhurbaşkanı yurttaşlar arasında ayrım yaptığını kendi sözleriyle teyit etmiştir.  HDP'ye oy vermiş bütün yurttaşları önemsiz ve yoksaymış konuma getirdi."    ‘Dokunulmazlıkların kaldırılma durumu var’   Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7 vekil hakkında hazırlanan fezlekelerin ileriki günlerde Meclis’e getirilebileceğini söyleyen Tülay,  “Fezleklerden birinin Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan hakkında olduğu belirtiliyor. Bunun akabinde diğer vekillere dönük benzer fezlekelerin Meclis’e gelmesi olasılığı var. Fezlekeler Meclis’e getirildiğinde dokunulmazlıkların kaldırılma durumu var. Bunlar karşısında özetle ifademiz şudur: Faşizme dün de boyun eğmedik bugün de eğmeyeceğiz. Bu ülkede darbeler tarihine çok tanıklık ettik ve bizler 80 darbesini, 90'lı yılların ağır işkence koşullarını yaşayan geleneklerin temsil edildiği bir siyasi partiyiz. Erdoğan’ın AKP-MHP’nin istibdat rejimine boyun eğmeyecek kadar bir bilgi birikimine bir deneyime ve inanca sahibiz. O yüzden bu dönemde faşizme karşı mücadelemizi çok daha fazla yükselteceğiz. HDP olarak çalışmalarımızı bu çerçevede seferber etme konusunda karar aldık” diye konuştu.    ‘Savaş tezkerelerine tutumumuz nettir’   Meclis açılır açılmaz önlerine ilk olarak savaş tezkerelerinin geldiğini kaydeden Tüay, bu konuda HDP’nin tutumunun net olduğunu ifade etti. “Biz hem Türkiye’de hem bölgede hem de dünyada barışı savunan bir partiyiz. Gelecek tezkerelere karşı tutumumuz geçmiş dönemde nasılsa şimdi de aynı olacak” diyen Tülay, savaş tezkerelerine parti olarak “hayır” diyeceklerini kaydetti. Tülay, “Bugün Suriye, Irak, Libya ve Mali tezkerelerinin gelmesi bekleniyor. Fakat yanı başımıza yaşanan savaşı ve ödenen bedelleri, göçe zorlanmış olan milyonlarca insanın çektiği acıyı; özellikle Suriye savaşı başladığında beri canlı bir şekilde gördük. Ve bundan büyük acılar çekti herkes” ifadelerini kullandı.   ‘Savaş siyaseti karşısında barış siyaseti yürüteceğiz’   Türkiye’nin Irak’ta ve Güney'de yürüttüğü politikanın da karşısında olduklarını dile getiren Tülay,  konuşmasına şöyle devam etti: “PKK ile savaşıyoruz' deyip oradaki sivil köylere yapılan saldırıları görüyoruz. Dolayısıyla bizlerin başta siviller, kadınlar ve gençler olmak üzere ne bir gerillanın ne bir askerin yaşamını kaybetmesine artık tahammülümüz yok. Libya’yı hatırlayacağımız üzere Türkiye niye oraya askerini göndermişti. Bunun yanı sıra cihatçı ve selefi çeteler de gönderildi.  Şimdi ise Azerbeycan- Ermenistan savaşında aynı durum söz konusu. Bizim bu durumu kabul etmemize imkan yok. Savaşın olduğu yerde barış siyasetini ön plana çıkarma konusundaki kararlığımızı sürdüreceğiz.”   Kayyım atanan Kars Belediyesi önündeki görüntüler   Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’in tutuklandıktan sonra Kars Belediyesi’ne kayyım atanması ve  belediye önünde namaz kılınmasını değerlendiren Tülay, “Bu durum Ayasofya ile ayyuka çıkmıştı. Namaz kılıp bunu basına servis etmek AKP iktidarının bir geleneği. Bugüne kadar Türk-İslam sentezi anlayışı ile yürütüldü bütün siyaset; fakat AKP iktidarı zamanında İslam dinin siyasete alet edilmesini çok daha fazla ileriye taşıdı.  Aslında bunu farklı yerlerde görüyoruz. Bugün kadınlara dönük yapılan baskılar, bedeni üzerinden verilen fetvalar, kadın bedenini tahakküm altına alma, çocuk yaşta taciz ve tecavüzün önünü açan açıklamaların yapılıyor olması gerçekten özel olarak kadınlara dönük iktidarın yine dini kullanarak gerçekleştirildiğini görüyoruz. Aslında istibdat rejiminin en önemli ögelerinden birinin yine kadınlar üzerinden gerçekleştirdiklerinin farkındayız” diye belirtti.    ‘En büyük cevabı mütedeyyinler ve İslami çevre vermeli’   Türkiye ve tüm dünyada yaşayan halklar için kendi dinini ve inancını özgürce yaşayabileceği bir dünya tahayyülü içinde olduklarını vurgulayan Tülay,  ancak dinin siyasete alet edilmesine karşı AKP iktidarına en güçlü tepkiyi başta bu konuda gerçekten vicdan sahibi mütedeyyin kesim olmak üzere İslami çevrelerin vermesinin gerekli olduğunun altını çizdi. Tülay, “Bugün insanların inancını ibadetini yerine getirmesi asla ve asla siyasete alet edilmez. Bunu hiçbir İslami değer kabul etmez” diye konuştu.    MYK’daki tartışmalar    Kobanê tutuklamaları sonrası gerçekleştirilen Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısında yürütülen tartışmalara ve yol haritalarına da değinen Tülay,  toplantıda Kobanê operasyonunun hangi siyasi saiklerle yapıldığına dair değerlendirmelerde bulunduklarını aktardı. MYK’de HDP’ye yönelik yönelimin bir yanıyla seçime bir yatırım ve “ne olursa olsun devletin tüm zor aygıtlarını kullanarak seçimi kazanmaya endekslediği” yorumunun ağır bastığını kaydeden Tülay, “Bu oyunu ve denklemi bozanın HDP olduğu tespitini yaptık. Bununla beraber muhalefetteki parçalı duruşu sağlamak için AKP-MHP iktidarının provokatif yönelimlerin çok daha ileri düzeyde olabileceğini tespit ettik. Bütün bunlara ve faşizme karşı birleşik demokratik mücadeleyi örmek dışında bir seçeneğimizin olmadığını bir kez daha tespit ettik ve bütün çalışma programlarımızı da faşizme karşı demokratik cephenin örülmesi konusunda adımlar atma, çalışmalarımızı daha fazla yoğunlaştırma kararı aldık” şeklinde konuştu.    ‘Yol haritamızı daha olgunlaştıracağız’   Toplantıda yürütülen bir diğer tartışmanın Demokrasi İttifakı üzerinden gerçekleştiğini belirten Tülay, “Salt mecliste grubu bulunan siyasi partiler arası ya da seçim ufkuyla sınırlı kalmış bir ittifaktan ya da demokrasi mücadelesinden bahsetmiyoruz. Burada esas altını çizmek istediğimiz şey; faşizme karşı demokrasi güçleri ile ortak bir mücadeleyi yükseltme konusunda hangi siyasal zemin üzerinde tartışmak, müştereklerimiz ne olacaktır sorusunu açığa çıkartmak ve bu çerçevede yol haritamızı oluşturmak. Yol haritamız aslında bellidir ama bu haritayı olgunlaştırarak nasıl yol alabileceğimiz konusunda emek verme kararı aldık” dedi.    Demokrasi güçlerinin ortaklaştığı meseleler    Türkiye’de demokrasi güçlerinin ortak olarak dert ettiği kimi meseleler  olduğunu ifade eden Tülay, demokrasi mücadelesinin kanallarını bu meseleler üzerinden açabileceklerini  vurguladı.  Tülay, demokrasi güçlerinin ortak meselelerinin ne olduğuna dair ise şöyle konuştu: “Demokratik parlamenter sistemin inşası,  demokratik anayasa, Kürt sorunun barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesi başlıca mücadele alanımız. Öte yandan ülke gerçekten çok büyük bir ekonomik kriz içerisinde ve yoksullaşma ile karşı karşıya. Hele pandemide işsizlik ve yoksulluk katlanarak artmış durumda. Burada adil bir bölüşüme dayalı ekonomi programı açığa çıkarabilme, bununla beraber kadına yönelik şiddet ve baskılara karşı mücadele programı oluşturma planımız var.    Elimizden alınan kazanımları yeniden tahkim edeceğiz   Özellikle İstanbul Sözleşmesi iktidarın en temel gündemleri haline geldi. ‘Biz kadınları koruyoruz’ adı altında kitleleri yanıltan açıklamalar yapılıyor. Başta kadınlar olmak üzere bunu herkes biliyor ki, AKP iktidarı zamanında kadınlara yönelik şiddet yüzde bin 400 arttı. Çok daha fazla öldürülüyoruz. O yüzden kadınların yaşam hakkını, eşitlik mücadelesini bu dönemde yürüyebileceğimiz kanalların açık olduğunu çizmek gerekir. Özellikle faşist rejim inşa edilirken yargı tamamen denetim altına alındı. Kobanê operasyonunun Saray'dan aldıklarını hiç gizleme gereği bile duymadılar. Dolayısıyla bugüne kadar ki kazanımlarımızı elimizden almaya çalıştılar bunları yeniden tahkim etmek ve üzerine eklemek en büyük mücadelelerimizden birisi.”