‘Kadına yönelik şiddet devlet eliyle yürütülen bir politikadır' 2020-08-28 09:01:01   VAN - Musa Orhan’ın tahliye edilmesine tepki gösteren DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, devletin şiddeti ve tecavüzü besleyen bir mekanizmaya dönüştüğünü kaydederken, HDP Milletvekili Muazzez Orhan ise, iktidarın korumacı yaklaşımlarının son olmayacağının göstergesi olduğunu söyledi.    Siirt’te tecavüze uğrayıp 16 Temmuz’da ise Batman’ın Beşiri ilçesinde intihar girişiminde bulunarak, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitiren İpek Er’in ölümü ile ilgili “nitelikli cinsel saldırı” suçlamasıyla hakkında dava açılıp tutuklanan Uzman Çavuş Musa Orhan 25 Ağustos günü akşam saatlerinde tahliye edildi. Tepkiler sonucu tutuklanan fail Musa Orhan, sadece bir hafta cezaevinde kaldı. Musa Orhan’ın serbest bırakılmasına dönük tepkiler ise devam ediyor.   Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Muazzez Orhan failin tahliye edilmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘İktidar çetevari bir yapı oluşturma derdinde’   Nisan ayında çıkarılan infaz yasasında açık açık tecavüz, katliam ve istismar faillerinin salıverildiğini belirten Saliha, “Çetevari bir yapı oluşturma derdindeler” dedi. Bir şiddet devleti oluşturma durumunun söz konusu olduğunu kaydeden Saliha, “Bugün kadına yönelik şiddeti devlet yetkilileri yapıyor, polisi yapıyor, askeri yapıyor. Tecavüz eden, uyuşturucu ticareti yapanların cezasız kalmasının nedeni tam da budur. Yani gelinen aşamada ülkede yargıdan, hukuktan bahsedemiyoruz. Ülkede bir çete yapılanmasından bahsedebiliriz. Tam da buradan politik bir yönelim söz konusudur. Musa Orhan’ın tahliye olmasının nedeni çok net ortada” dedi.   ‘Polisi göreve iade eden yine İçişleri Bakanlığıydı’   Geçtiğimiz günlerde maske takmadığı gerekçesiyle bir kadının polis tarafından şiddete maruz bırakılmasını hatırlatan Saliha, “Musa Orhan’ın tutuklandıktan hemen sonra İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamasının dışına çıkacağı belliydi. Aynı şekilde kadını sokak ortasında şiddete maruz bırakan polisi göreve iade eden yine İçişleri Bakanlığıydı. Devlet çok net şiddeti, tecavüzü yürüten, besleyen bir mekanizmaya dönüşmüştür” sözlerini kullandı.   ‘Kadınların sessiz kalmaması gerekiyor’   İstanbul Sözleşmesi’nin devlete sorumluluklar yüklediğine dikkat çeken Saliha, sözleşmenin ortadan kaldırılmak istenmesinin altında da toplumu sürekli bir şiddet sarmalında tutmak olduğunu vurguladı. Saliha, “Devlet yetkilisi, valisi de sahip çıkıyor. Kadına yönelik şiddet Kürdistan’da çok organize bir şekilde devlet eliyle yürütülen bir politikadır. Musa Orhan’ın tahliyesi de Kürtlere karşı yürütülen soykırım politikalarının bir parçasıdır. Kürt kadınlarına yönelik yürütülen katliam, tecavüz, savaş politikasının bir parçasıdır. Kadın hareketlerinin, kadınların bu politikalara sessiz kalmaması gerekiyor” dedi.   ‘Kadınların tepkisi iktidarı sıkıştırdı’   HDP’li Muazzez Orhan ise, iktidarın faillere yönelik korumacı yaklaşımının, yaşananların son olmayacağını gösterdiğini söyledi.  Süleyman Soylu’nun İpek Er’in bir kardeşinin de polis olduğunu hatırlatarak, “Cenaze bizim cenazemizdir” sözüne karşılık Muazzez, bunun da bir kadının yaşadıkları ve ölmesinin önemsenmediğini gösterdiğini ifade etti. Muazzez, “Erkek şiddetine karşı mücadele eden kadın örgütlerinin kadın kırımına, soykırımına, şiddetine, istismarcılara karşı başlattığı mücadele, yine erkek devlet şiddetine karşı yürüttüğü kampanyalar toplumda bir bilinç oluşturdu. Bu dönemde de TJA, feminist kadın hareketlerinin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmak istenmesine karşı tepkisi iktidarı sıkıştırdı. Bunlar iktidarı rahatsız ediyor. Tecavüz faillerine sahip çıkmasının açık mesajı kadınların mücadelesine karşı başlatılan bir savaştır” diye belirtti.   Son olarak erkek devlet şiddetine karşı toplumsal muhalefeti örgütleyeceklerini kaydeden Muazzez, “Şiddete karşı sokakları terk etmeyeceğiz, mücadelemize devam edeceğiz” diye konuştu.