‘Üçüncü yol siyaseti ile faşizme cevap olma irademiz var’ 2020-06-09 09:17:28   ANKARA - HDP’li ve CHP’li 3 ismin vekilliğin düşürülmesini “Mesele parti meselesi değil, demokrasi ortadan kaldırılmaya çalışılıyor” sözleriyle değerlendiren HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, önümüzdeki dönem yapacakları eylemselliklere işaret ederek, “Türkiye’de demokratik bir blok ya da üçüncü yol siyaseti yürütme, faşizme ve diktatör rejimlere cevap olma irademiz var” dedi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Enis Berberoğlu’nun vekilliklerinin düşürülmesine, Leyla Güven’in hedef alınmasına ve önümüzdeki günlerde partisinin hayata geçireceği “Tutum Belgesi”ne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.    ‘7 Haziran’dan bu yana seçme ve seçilme hakkı yok sayılıyor’    7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana sistematik olarak seçme ve seçilme hakkının yok sayıldığını ve halkın iradesine darbe yapıldığını belirten Ayşe, “15 Temmuz’dan sonra rejim olarak darbeyi esas alan bir zihniyet var karşımızda” dedi. Vekilliklerin düşürülmesini “iktidarın kendi cephesinde yürüttüğü bir strateji” sözleriyle değerlendiren Ayşe, bu kararın bir süredir Meclis’te bekletildiğine dikkati çekti. Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekilliğinin düşürülmesine gerekçe olan KCK davasının gösterildiğini hatırlatan Ayşe, “Bu davaların Cemaat ve AKP’nin ortak bir biçimde siyaseti sindirme davaları olduğunu herkes biliyor.  Hatta 15 Temmuz’dan sonra Cumhurbaşkanlığı raporunda bile KCK davası cemaatin bir kumpası olarak değerlendirilmişti. O yargılamaları yapan mahkeme başkanı,  savcıları,  hakimleri ve kolluğu şu an cezaevinde. Bir komplo ve kumpas davası üzerine milletvekilli arkadaşlarımızın vekillikleri düşürüldü ve apar topar tutuklanmaları için her türlü hazırlık yapıldı. Bu iktidarın süreç içinde yürüttüğü darbenin bir parçası” dedi.    ‘Cemaatin davalarını sonuçlandırmak AKP’ye kaldı’    “AKP bir taraftan ‘cemaatle mücadele ediyorum’ derken bir yandan da cemaatin bakiyesini kullanmaya devam ediyor. Cemaatten kalan davaları sonuçlandırmak AKP’ye kaldı” diyen Ayşe,  Kürtler ve HDP söz konusu olduğunda her türlü hukuksuzluğun meşru kabul edildiğini söyledi. Bu durumu Türkiye demokrasi mücadelesine bir saldırı olarak değerlendirmek gerektiğini belirten Ayşe, “Mesele iki parti meselesi değil aslında. Türkiye’de temsili de olsa demokrasiyi yok etmek amaçlanıyor. Hem CHP hem HDP’ye ‘mücadele etmeyin,  faşist rejim karşısında durmayın yöneliriz’ mesajı veriliyor” diye belirtti.    ‘Üçüncü yol siyaseti ile karşı duracağız’   İktidarın topluma vereceği bir şey kalmadığını, vaatte bulunamadığını, toplumsal talepleri karşılayacak durumu olmadığını, ayrıca ekonomik ve diplomatik olarak bir çıkmazda olduğunu ifade eden Ayşe, HDP’nin ise bu kriz karşısında uzun süredir yürüttüğü mücadele hattı olduğunu hatırlattı. Ayşe, şöyle devam etti: “Türkiye’de demokratik bir blok ya da üçüncü yol siyaseti yürütme, faşizme ve diktatör rejimlere cevap olma gibi bir irademiz var. Açıkladığımız Tutum Belgesi’nde de önümüzdeki günlerde eylemselliğe dönük planımız hayata geçirilecek. Faşizm karşısında her türlü mücadeleyi yürüteceğiz. Demokrasi cephesini genişletmek ve faşizmin kurumsallaşmasına karşı, ‘böl-parçala-yönet’ siyasetine karşı daha kolektif ve geniş ittifaklarla mücadele etmemiz gerekiyor."   ‘Tutum Belgesi bir ‘çözüm belgesi’ olarak da değerlendirilebilir’   Mücadele planları içinde kadın kazanımları, demokrasi güçlerinin toplumsal kazanımları için daha geniş bir mücadele hattı oluşturma adımları olduğunu belirten Ayşe, “Bu yönüyle Tutum Belgesi aslında bir ‘çözüm belgesi’ olarak da değerlendirilebilir” diye ekledi.    ‘Mücadelenin öncüsü olan kadınlara saldırı söz konusu’   AKP iktidarında kadınlara yönelik saldırıların arttığını, Leyla Güven şahsında da kadınlara mesaj verilmek istendiğini söyleyen Ayşe, “Bir toplum zapturapt altına alınmak ve biat ettirilmeye çalışılıyorsa ilk hedef kadınlar olur. Çünkü dinamik olan ve mücadelenin öncüsü kadınlar oluyor. Bu dönem mücadelenin öncüsü olan kadınlara bir saldırı söz konusu. Tekçi rejim oluşturulacaksa kadın mücadelesini ortadan kaldırma gerekiyor. Eğer demokratik bir anlayış gelecekse bu kadın iradesinden bağımsız olamaz. Sadece Türkiye’de değil dünyada ataerkil düşünce biçimleri yükseliyor. Bunun karşısında mücadele eden, toplumsal köleliğe ve biat ettirilme politikalarına karşın militarist, ırkçı kadın düşmanı politikaların karşısında çoğulcu, kadın özgürlükçü bir sistem inşa etmek isteyen kadınlar var. Pandemi sürecinde kadınları sindirme aracı olarak kullanmak isteyen bir iktidar var. Kayyımlar eliyle eşbaşkanlık sistemimiz ve kadın belediyeciliğimiz yerle bir edilmeye çalışılıyor. Eşit temsiliyet iddiamız ortadan kaldırılmaya çalışılıyor” şeklinde konuştu.    Tevgera Jinên Azad (TJA) ve Rosa Kadın Derneği’ne saldırıların da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Ayşe, “Bu saldırıların topyekün kadınlara ve kadın özgürlük çizgisine olduğunu değerlendirip topyekün karşısında durmaya devam edeceğiz” diye kaydetti.    ‘Yalnız olduğumuz hissi yaratmaya çalışıyorlar’   Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada diktatöryel yönetimlerin her zaman baskı ve korku mekanizmasını kullandığını dile getiren Ayşe, “Bu baskı ve korkuyu hep beraber kırdığımız anda yeni yaşamı inşa edebiliriz. Zaten iktidarın amacı bizi korkutup, bastırmak, vazgeçirtmek ve hepimizin yalnız olduğu hissini yaratmak. Ancak biz yalnız değiliz, çok büyük bir gücüz. İktidarın siyasetini değiştirecek kadar büyük bir gücüz. 31 Mart’ta ve 7 Haziran’da bunu gördük. İktidar zaten şu an kaybediyor. Bu büyük kaybediş seçimde tasdiklenecek. Barışı hep beraber örecek kararlıktan vazgeçmeyelim” ifadelerinde bulundu.