Ayşe Acar Başaran: İktidara karşı ortak mücadele edelim 2020-05-28 13:54:22   DİYARBAKIR - HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Diyarbakır’da tutuklanan tüm kadınlarla dayanışma çağrısında bulunarak, “Beraberliğimiz, birliğimiz, ortak mücadelemiz parçalamaya, bizi kriminalize ederek parçalayıp yönetmeye çalışan iktidara karşı ortak mücadele edelim” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Demokratik Toplum Kongresi’nde (DTK) gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Açıklamaya DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, HDP’li Milletvekilleri Feleknas Uca, Remziye Tosun, Semra Güzel, Dersim Dağ, HDP il ve ilçe yöneticileri, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) il-ilçe yöneticileri, Tevgera Jinên Azad (TJA), HDP Genlik Meclisi, HDP’nin kayyım atanan belediye eşbaşkanlarının yanı sıra çok sayıda kadın katıldı.    DTK binasında bir araya gelen kadınlar, Rosa Kadın Derneği’ne yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan 9’u kadın 12 siyasetçi ve kadın hak savunucusunun fotoğraflarını taşıdı. Tutuklanan Gönül Aslan ile birlikte cezaevine gönderilen böbrek hastası çocuğu Dilgeş Aslan’ın fotoğrafını da taşıyan kadınlar, “Dilgeş için özgürlük” dedi. Katılımcılar tutuklanan siyasetçilerin fotoğraflarının yanı sıra, “Kadınlar barış istiyor demekten vazgeçmiyoruz”, “Direnişimiz duvarları aşacak”, “Kadına yönelik şiddetin karşısındayız” dövizleri taşıdı.   ‘Normal deniliyor ama normalleşme yok’   Açıklamada, gündeme dair değerlendirmelerde bulunan HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, Türkiye’nin salgına karşı normalleşme tartışmaları yürüttüğünü ancak ülkede hiçbir şeyin normal olmadığını dile getirdi. Ayşe, “Maalesef 7 Haziran'dan bu yana iktidarın yürüttüğü savaş ve toplumu zapt u rapt altına alma siyaseti, her geçen gün biraz daha genişletiliyor. Pandemi sürecinde, bu yaklaşım pandemi fırsat bilinerek daha üst bir perdeye taşındığını, yeni normalin Türkiye’de demokrasinin ortadan kaldırıldığı, demokrasinin bir adada sadece bir anıt haline getirildiği, kadınların her gün katledilmesine rağmen kadın katliamlarında geriye düşüşün olduğu ifade edilerek bunun normalleştirildiği, bekçiler, polisler, askerler eliyle toplumun halkın her gün göz önünde kameralar önünde işkenceyle yüz yüze bırakıldığı, siyaset yürütenlerin, demokratik siyasette ısrar edenlerin cezaevlerinde tutularak ölüme terkedildiği yeni bir normal inşa etme süreci AKP iktidarı açısından” dedi.    ‘12 arkadaşımız tutuklandı’   İktidarın normalleşme kapsamında son adımının Diyarbakır’da Rosa Kadın Derneği yöneticileri ve Kürt siyasetçilerine yönelik operasyon kapsamında 18 kişinin gözaltına alınması, 12 kişinin de tutuklanması olduğunu söyleyen Ayşe, 18 kişinin büyük çoğunluğunu TJA aktivistleri, Rosa Kadın Derneği’nin yöneticileri ve başkanlarından oluştuğunun altını çizdi. Ayşe, “Bu 18 arkadaşımız, bu yeni normalin karşısında aslında kadınların yaşam derdi olmadan, yoksulların emek derdi olmadan, halkın demokrasi derdi olmadan yaşayabilecekleri bir ülke inşa etmek için çabalayan arkadaşlarımızdı. Bu arkadaşlarımız özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, AKP iktidarının Allah'ın lütfu olarak gördüğü bir süreçte, bütün kadın kurumları kapatılmışken KHK’larla, Türkiye’nin en büyük sorunlarından olan ve iktidarın çözümsüz bırakmakta ısrar ettiği, çünkü kadına yönelik şiddetle mücadele gibi bir derdi yok, kadınlarla dayanışma için kurulan Amed'deki tek dernekti. TJA aktivistleri de aslında uzun yıllardır kadın mücadelesi yürüten arkadaşlarımızdı ve iktidar bayram arifesinde, yani Türkiye’de ilan edilecek 4 günlük yasaktan önce, kadınların sokağa çıkmasını engelleyecek bir tutumla bir cunta rejimi uygulamasıyla, sabah baskınları ile gözaltına alındı. İktidar yine manipülasyonlarla bu dosyayı terörize etmeye, kadın mücadelesini, dernekte yapılan çalışmaları terörize etmeye çalıştı” diye konuştu.   ‘Gülistan Doku pankartı soruldu’   Kadın aktivistlerin gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla kadın mücadelesinin yargılandığını ifade eden Ayşe, “Ama ben size bir kaç örnek vereyim, arkadaşlarımıza ne soruldu. Çok başarılı bir operasyon diye yansıttıkları bu operasyonda arkadaşlarımıza soruların sorulardan biri; ‘Niye Gülistan Doku Nerede pankartını taşıdınız. Neden 8 Mart’ları organize ettiniz, neden HDP’den mesaj aldınız’, bir MYK üyemize HDP’den mesaj alması soruldu. ‘Kadın haklarını niye savunuyorsunuz, niye Rosa Kadın Derneği’nin yöneticisiniz, niye Eşbaşkanlık mor çizgimizdir diyorsunuz, neden kayyım protestolarına katılıyorsunuz, neden barış diyorsunuz, neden tecrit kalksın, neden açlık grevleri son bulsun diyorsunuz’ denilerek, aslında kadın mücadelesini yargılama pratiğini ortaya koydular” ifadelerini kullandı.   ‘Kadın mücadelesini yargılamaya kimsenin gücü yetmez’   Ayşe, kadın aktivistlerin gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla ilgili konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz biliyoruz ki bir taraftan iktidar kadın mücadelesini yargılamaya çalışırken, ki bu yargılamaktan bir adım öteye gitmez, hiçbir güç, iktidar kadın mücadelesini yargılayamaz, çünkü kadın mücadelesi bu ülkenin geleceği için verilen en önemli mücadelelerden biridir, hak mücadelesidir, kadınların özgürlük mücadelesidir ve bunu yargılamaya hiç kimsenin gücü olmaz. Ama bir taraftan da aslında bir Rosa Kadın Derneği’ne yapılan saldırı ile kolektif kadın mücadelesi yargılanırken bir taraftan şiddetle yüz yüze kalan, erkek egemen zihniyetin yarattığı toplumda erkeğin şiddeti ile günbegün yüz yüze kalan, kendi yaşam mücadelesini veren kadınların mücadelesini de yargılanmak istenmiş, başvuru kadınların mücadelesi de saldırı altına alınmıştır.    ‘Türkiye’de neler olduğunu hatırlayalım’   İktidar kadın mücadelesine saldırıp yargılamaya çalışırken, Türkiye’de neler oldu ona bakmak lazım. İçişleri Bakanı sanki bir cins kıyımı yokmuş gibi her gün kadınlar katledilmiyormuş gibi geçen seneye göre kadına yönelik şiddet vakalarında azalma olduğunu söyledi. O zaman bir daha hatırlatalım siz Rosa Kadın Derneğini basarken, TJA’lı kadınlara saldırırken, bu ülkede neler oldu; bir kadın İzmir’de öldürüldü, hala faili bulunamadı. İktidar o failleri arayacağına kadın mücadelesi yürüten ‘o failler nerede’ diyen kadınların peşine düştü. Konya’da cezaevinde izinli çıkan -biz bu izin meselesini çok iyi biliyoruz. İnfaz yasası ile önce AKP iktidarı kadına ve çocuğa yönelik suç işleyenleri önce izne sonra eve gönderdi- Temel Garip adlı erkek, boşanma aşamasında olan kadını tüfekle yaraladı, kaçtı ve hala bulunamadı. Ama AKP iktidarı kadın mücadelesi yürütenlerin, failler nerede, neden Türkiye'de bu kadar kadına şiddet vakası var, bunun karşısında direneceğiz diyenlerin peşinde. Zeynep ayrılmak istediği, kendine milli boksör diyen kişi tarafından katledildi. Ama AKP sözcüleri sosyal medyadan TV’lerden Zeynep’i suçlu gösterecek, bu cinayeti meşru gösterecek söylemlerde bulundular. AKP iktidarı da bu arada kadın mücadelesine saldırmakla meşguldü. Fatma 61 yaşında Edirne’de 3 gün boyunca kendisinden haber alınamadı akabinde boğazı kesilerek öldürüldüğü ortaya çıktı.    ‘Dılgeş cezaevine gönderildi’   Gönül Aslan kadın mücadelesi yürütüyordu. Tam bu saydığım cinayetlerin işlenmemesi için, kadınların özgür bir biçimde yaşayacakları, sürekli sokaklarda, meydanlarda, evlerinde şiddete uğramayacakları bir ülke yaratmak için mücadele yürütüyordu. Operasyonla gözaltına alındı. Çocuğu Dilgeş ile birlikte cezaevine gönderildi. Gülistan Doku, gencecik bir kadın 145 gündür Dersim gibi küçücük bir yerde kayıp. İktidar onu aramakla değil, kadın mücadelesine saldırmakla meşgul. Bu süreç içerisinde kadınlar iktidarın yarattığı mekanizmalara başvurduğunda ne oluyor. Bir kadın 6-7 şiddete maruz kalıyor, karakola başvurulur ama evine geri gönderiliyor. Babasından ve abisinden şiddet gören kadın evli değilsin sana destek olamayız diyorlar. Kadın, KADES uygulamasıyla defalarca destek almaya çalışıyor. KADES cevap vermediği için polisi aramak zorunda kalıyor, hayatını tehlikeye atıyor. 6 ve 9 yaşındaki 2 çocuğu ile sığınma evine başvurmak isteyen kadın sığınma evine başvuran kadın sığınma evine çocukları alınmıyor diye geri çevriliyor.   ‘Rosa Kadınlara alternatif oldu’   Tüm bu vakalarda, kadın katliamlarında, şiddet vakalarında kadınlara destek olmak için, iktidarın işletmediği mekanizmalara alternatif yaratmak için çalışan Rosa Kadın Derneği’ne saldırı gerçekleştirildi. Adalet Kaya, Rosa Kadın Derneğimizin başkanıydı. Onlarca kadına destek sunmayan iktidarın alternatifi olarak destek gösterdiler. Bunun karşısında iktidar görevini yapıp kadınları koruyacağına kadınlara biat edin diyor. Kadınlara ‘biat edin, biz mekanizmaları işletmeyeceğiz, biz size bir alan çizdik, o alanının dışına çıkarsanız, size örgütlediğimiz erkek şiddeti ile ya da kendimiz direk size saldırmaktan geri adım atmayacağız’ diyorlar. Çünkü kadınlara, dört duvar arasında şiddetle baş başa kalmak, biat etmek, diz çökmek zorundasınız diyorlar bize. İktidarın Rosa Kadın Derneği’ne gerçekleştirdiği saldırı ve gözaltıların nedeni buydu. Sıradan alelade bir mesele değildi.    Pandemi sürecinde kadınlara yönelen şiddet arttı   Hele ki bu pandemi sürecinde kadına yönelen şiddet bu kadar artmışken, mekanizmalar bu kadar işletilmezken, hele ki bayramdan sonra Meclis açıldığında tecavüz yasası Meclis’e getirilip, küçük kız çocuklarından başlayarak, kadın ve yaşamı şekillendirmeye çalışılırken, bu saldırı tesadüf değil. Bu saldırı sadece Kürt kadın mücadelesine saldırı değil. Bu saldırı sorulan sorularda çok ve ne ortadaki topyekûn Türkiye ve dünya kadın mücadelesine bir saldırıdır. O yüzden kadınlar günlerdir yasak olmasına rağmen, mücadelemizi yargılayamazsınız diye ses yükseltiyorlar. Gülistan Doku nerede diye sormak suçsa biz suçu işliyoruz diyorlar. Kadın derneğine üye olmak suçsa biz de bu suçu işliyoruz diyorlar. Barış istemez suçsa biz de bu suçu işliyoruz diyorlar, kadın katillerini bulun demek suçsa biz de bu suçu işliyoruz. Kadın erkek eşitliğini savunmak, yaşamı savunmak suçsa hepimiz bu suçu işliyoruz. Bunun suç olmadığını aslında bu saldırıları geliştirenlerin suç işlediğini bir kez daha hatırlayalım. Kadın mücadelesine gerçekleştirilen bu saldırı başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere hem iç hem de uluslararası hukuka aykırıdır. Kadınları tehlikeye atmak en büyük suçtur. Barışın karşısında savaş propagandası yapmaktır suç olan. Gülistan Doku’yu soranların karşısında onu aramayıp bu suça ortak olanlardır asıl suçlu olan.    ‘Meydanlarda olmaktan geri adım atmayacağız’   Biz kadınlar bütün bu saldırılar karşısında barışı ve eşitliği savunmaktan, meşrulaştırmaya çalışılan çocuk istismarına karşı durmaktan, alanlarda meydanlarda olmaktan, bizi sıkıştırmak istediğiniz o kafeslerden çıkmaya, onun için mücadele etmekten asla geri adım atmayacağız. Bu geldiğimiz aşama iktidarın, erkeklerin lütufları ile olmadı. Büyük emeklerle elde ettiğimiz kazanımlardan geri adım atmayacağız. Elde ettiğimiz kazanımların gasp edilmesine izin vermeyeceğiz. Kayyımları da Gülistan Doku’yu da katliamları da soracağız, barışın sesini de yükselteceğiz.    ‘Saldırı bütün kadınlara yapılmıştır’   Buradan kadın mücadelesi yürüten bütün kadınlara sesleniyorum: Beraberliğimiz, birliğimiz, ortak mücadelemiz parçalamaya, bizi kriminalize ederek parçalayıp yönetmeye çalışan iktidara karşı ortak mücadele edelim. Bugün saldırı HDP’ye değil, Kürt kadınlarına değil bütün kadınlara yapılmış bir saldırıdır. Politik kimlikleri bir yana bırakılan AKP’lisinden CHP’lisine MHP’lisinden İYİ Partilisine bütün kadınlar, kadınlara yönelik, kadın mücadelesine yönelik saldırılara karşı hep beraber tek ses olalım, bu erkek egemen zihniyeti tarihe hep beraber gömelim. Kazanımlarımızı hep beraber savunalım, geleceğimizi hep beraber örelim. Bu erkek dünya yaratma, yeni normali erkekleştirme çabası karşı yeni normali kadın dünyasına çevirelim diyorum.”   Açıklama, “Direne direne kazanacağız” ile “Jin jiyan azadi” sloganları ve çekilen zılgıtlar eşliğinde sona erdi.