Gülistan Koçyiğit: Bira kujî’yi hayata geçirmek tarihe ihanet etmektir 2020-04-30 09:12:00   Beritan Canözer   DİYARBAKIR - Maxmur Kampı’na yönelik saldırıları ve ambargoyu değerlendiren HDPli Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Tarihsel kazanımlarımız, tarihsel varlığımız yeniden tehdit altındadır. Sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Bunu yapmak varken, birliğe giden yolları kapatmak ve bira kujî’yi hayata geçirmek tarihe ihanet etmektir” dedi.    Federe Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Maxmur Kampı’na dönük ambargosu 10’uncu ayına girerken, 15 Nisan günü Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait Silahlı İnsansız Hava Aracı (SİHA) ile kampa yapılan bombardımanda 3 kadın katledildi. Yine Zînî Wertê alanına ise askeri sevkiyat yapıldı. PKK Lideri Abdullah Öcalan, ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde Kürtler arası ulusal birliğe işaret ederek taraflara çağrıda bulundu. Aydınlar, sanatçılar ve gazeteciler de Kürt ulusal birliğinin sağlanması, kamptaki ambargonun kaldırılması ve Zînî Wertê alanındaki askeri sevkiyatın durdurulması için ortak bir bildiri yayınladı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Maxmur'a dönük saldırılar, ambargo ve Federe Kürdistan hükümetinin politikalarına karşı ulusal birliğin gerekliliğine dikkat çekti.    'Maxmur halkına yine göç yaşatılmak isteniyor’   Maxmur'a yönelik Türkiye'nin saldırısında yaşamını yitiren 3 kadını anan ve ailelerine baş sağlığı dileyen Gülistan, "Maxmur bir çölün ortasıydı ve Türkiye'de karşılaştıkları baskıdan ve saldırılardan kaçan Kürtler bu çölün ortasında bir yaşam kurmak üzere oraya göç ettiler. BM'nin gözetiminde olan bir yerdir. Hem statü olarak hem de gelişme koşulları olarak aslında çok özgün bir yer. Kürdistan'ın bir parçasından, diğer parçasına göç etmiş bu insanlara yönelik Güney hükümetinin 10 aydır sürdürdüğü ambargo asla anlaşılabilir ve kabul edilir değildir. Güney hükümetinin politikaları ve zihniyeti, o insanların köylerini yakan, göçe zorlayan, katleden mantıkla aynıdır aslında. Şu an Güney hükümeti de Maxmur halkına yine bir göç yaşatmaya çalışmaktadır. Maxmur kampı tamamen ortadan kaldırılmak isteniyor" ifadelerini kullandı.   'Maxmur'a ambargonun anlaşılır hiçbir yanı yoktur’   Maxmur'da yaşayan halkın o koşullarda keyfi bir yaşam sürdürmediğini kaydeden Gülistan, insanların oraya gittiğinde bir yaşam alanı bulmadığına dikkat çekti. Akreplerin, çiyanların arasında bir yaşam kurmaya çalıştıklarını dile getiren Gülistan, Maxmur halkına yapılmak istenenlerin hiçbir kabul edilir yanı olmadığının altını çizdi. Gülistan, "Bu bir devlet aklıdır aynı zamanda. Bir yaşam alanındaki insanları ambargo uygulayarak göçe zorlamak bir sömürge zihniyetidir. Bir Kürt hükümeti tarafından Kürtlere karşı uygulanan bu ambargonun anlaşılır hiçbir yanı yoktur. Orada çocuklar var, yaşlılar, hamileler, kadınlar, hastalar var ve bu insanlar tüm insani ihtiyaçlarından mahrum bırakılıyor. Ne hastaneye gidebiliyorlar, ne işe gidebiliyorlar ne okula gidebiliyorlar. Biliyoruz, orada yaşayan insanlar Hewler'e giderek günlük işlerde çalışarak gelir elde ediyor. 10 aydır bu da engellenmiş durumda. Bu bir yıldırma, sindirme, orayı insansızlaştırma operasyonudur" diye konuştu.   'Güney yönetimi aşiret yönetimi olmaktan çıkmalıdır'   Gülistan, "Bunun en nihayetinde perde arkasındaki gücün de Türkiye olduğunu, AKP ve MHP hükümeti olduğunu çok iyi biliyoruz" diyerek, Kürt halkının her yerde hedef alındığını belirtti. Partilerinin kadın heyetinin geçtiğimiz aylarda bölgeye ziyarete gittiğini hatırlatan Gülistan, "Oradaki parlamento başta olmak üzere birçok kesime çağrı yapıldı. Bu ambargonun kaldırılması yönünde çok fazla görüşmeler yapıldı fakat hala bir adım atılmış değildi. Umuyor ve diliyoruz ki bu süreci çok hızlı bir şekilde geride bırakırız ve Güney Kürdistan hükümeti bir kez daha halkını mağdur eden bir tutum almaz. Biz elbette Türkiye hükümeti ile Güney Kürdistan hükümetinin tutumunu ayrı ele almak istiyoruz ama bunun için Güney Kürdistan hükümetinin farklılığını ortaya koyması gerekiyor. Bir aşiret yönetimi olma mantığından çıkıp bütün Kürtlerin çıkarlarını, menfaatlerini koruyan bir bakış açısıyla aslında iktidarda olmaları gerekir. Biz isteriz ki Güney Kürdistan hükümeti tüm diasporadaki Kürtlerin çıkarlarına göre şekillensin" dedi.   'Güney Kürdistan fiili bir işgal altındadır'   Bağımsızlık referandumu sürecinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Federe Kürdistan Bölgesi yönetimine "Biz size kapıları kapatırız, açlıktan ölürsünüz" sözlerini hatırlatan Gülistan, bugün Federe Kürdistan yönetiminin aynı tutumu Maxmur için sergilediğini kaydetti. Gülistan, "Güney Kürdistan aslında fiili bir işgal altındadır. Sömürülmeye çalışılıyor. Orada her gün karakollar, kalekollar, askeri üsler inşa ediliyor ve gittikçe Türkiye'nin bir eyaletine dönüştürülmeye çalışılıyor. Buna dönük Güney yönetiminin ciddi bir sessizliği var. Bunu kabullenme hali var ama bu hiçbir Kürt açısından kabul edilebilir değildir. Bugün çok açık ve net, dünyada bir değişim var. Ortadoğu'da çok ciddi bir alt üst oluş yaşanıyor ve bugün dünyadaki tüm egemen güçler Ortadoğu'yu kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmek istiyor" sözlerine yer verdi.   'Türkiye işgal operasyonunu genişletmek istiyor'   Bölgedeki Türkiye ve İran gibi statükocu güçlerin de yeniden dağılımda ve şekillenmede pay almak istediğini vurgulayan Gülistan, "Hepsinin ortak yanı ise, Kürtlerin bir 100 yıl daha statüsüz yaşamasını istemeleridir ve hepsi Kürtler arası birliğin sağlanmasına karşıdır" dedi. Ulusal birliği sağlamanın önemine değinen Gülistan, "Ulusak birliğini sağlamış bir Kürt halkı, bölgedeki dengeleri demokrasi lehine, doğa, barış, insanlık, ekoloji lehine değiştirecektir. O nedenle bu birliği engellemek istiyorlar. Bugün Güney Kürdistan'ı bir eyaletine çevirmeye çalışan Türkiye, aynı zamanda Rojava'yı da işgal ediyor. Efrîn, Girê Spî'yi işgal etmektedir. Bu işgal operasyonunu aslında genişletmek istiyor. Kürdistan'ın diğer bütün parçalarını Misak-ı Milli’nin sınırları içinde gören ve oranın demografik yapısını değiştirmeye çalışan bir Türkiye gerçeği var" diye belirtti.   'KDP tüm Kürt halkına sorumlu davranmalıdır'   Gülistan, Kürtlerin bütün kazanımlarına el koymaya çalışan bir Türkiye, İran ve uluslararası güçler gerçeği ile karşı karşıya olduklarını ifade ederek, şöyle devam etti: "Bu güçler karşısında Kürtler kendi birliğini sağlamak zorunda ama Güney yönetimi bu güçlerin ekmeğine yağ süren bir tavır içerisinde bulunmakta. Kürtler arası 100 yıl öne yaşanan ayrıştırıcı politikaları 100 yıl sonra yeniden gündeme getirmek Kürtlerin çıkarlarına uymamaktadır. Bunun hiçbir Kürdistani güce faydası olmayacaktır. Bizim ulusal çıkarlarımız birlik olmaktan geçiyor. Sırtımızı dönüp gideceğimiz bir noktada değiliz, tarihi bir eşikteyiz. Artık bugün 21'inci yüz yıla Kürtlerin yüz yılı diyorsak, haklarımızla dünya sahnesinde yer alacağımız bir yüz olduğunu söylüyorsak o zaman bu tarihsel döneme uygun olarak sorumluluklarımızı yerine getirmek zorundayız. Bunu yapmak varken, birliğe giden yolları kapatmak ve bira kujiyi hayata geçirmek tarihe ihanet etmektir."   Gülistan, "Ben Dersimli bir Kürt olarak KDP yönetiminden benim haklarımı da savunan bir ulusal duruşu bekliyorum. Beni görmezden gelemez. Kendi sınırları içerisinde elde ettiği federasyonla kendini yeterli görmemeli. Tüm Kürt halkından sorumlu davranmalıdır. Yalnızca kendi yönetimi altında olan ailesini, aşiretini koruyan bir tutum halk nezdinde mahkum edilecektir" diye ekledi.    'Tarihsel sorumluluk almaya davet ediyoruz'   “Kürdün birbirine kurşun sıktığı bir sürece asla izin vermemeliyiz” diyerek bu süreçte herkesin sorumluluk alması gerektiğinin altını çizen Gülistan, “Hiç birimiz parçacılık yapamayız. Bu ulus devlet mantığının bir parçasıdır, böl-parçala-yok et mantığıdır. Oysaki Kürdistan bir bütündür. Güney'in kendi kendisine yeten bir yere oturması gerekiyor. Bir statü kazanmamız gerekiyor. Şunu çok iyi biliyoruz, Güney Kürdistan yönetimi ekonomik anlamda Türkiye'yi doyuran, besleyen bir noktada ama ciddi bir şekilde de bağımlı durumda. Bütün aklını petrol gelirine odaklayan ve bunun çok azını halka dağıtan politikalardan uzaklaşması gerekiyor" dedi.    'Tarihsel varlığımız yeniden tehdit altındadır'   Bu saldırıların ideolojik saldırılar olduğunun her kesçe bilinmesi gerektiğini ifade eden Gülistan, İran ve Türkiye’nin Kuzey Doğu Suriye'de gelişen demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü sistemi tasfiye etmek için, demokratik modernite sistemini tasfiye etmek için yandaş güç oluşturmaya çalıştıklarını belirtti. Gülistan, “Afganistan'da Rusya'ya karşı, komünizme karşı Taliban'ı yaratan ABD, Suriye'de ve Irak'ta, İsrail'in güvenliği ile İran'ın yayılması için IŞİD'i icat eden ABD, bugün bu güçler kendi eksenlerinden çıktıktan sonra tekrar dönüp onlarla masaya oturduklarını görüyoruz. Bu kadar bedel ödenmişken hiç kimsenin bu bedelleri boşa götürmesine izin vermemeliyiz. Herkesi daha fazla sorumluluk almaya ve eyleme geçmeye davet ediyoruz. Kimsenin izleyici kalacağı bir süreç değildir. Tarihsel kazanımlarımız, tarihsel varlığımız yeniden tehdit altındadır. Bu tehdide karşı yeniden birlik olma zamanıdır" şeklinde konuştu.