‘Kadınların kaygıları artarken devletin önlemi yok’ 2020-04-29 09:06:00   Filiz Zeyrek   ADANA - Salgın sürecinde kadın ve çocukların en korunmasız ve şiddete açık bırakılan kesim olduğunu ve buna karşı devletin herhangi bir önlem almadığını vurgulayan EMEP Adana İl Başkanı Sevil Aracı, “Şiddete karşı acil önlem planlaması açıklanmalı, devletin tüm olanaklarını seferber etmesi gerekiyor” dedi.    Dünyayı saran koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle Türkiye’de vaka sayısı 114 bin 653'e yaşamını yitirenlerin sayısı ise 2 bin 992'ye yükseldi. Salgına karşı evde kalınması çağrısı yapılırken, 31 kentte de sokağa çıkma yasakları ilan edildi. Türkiye’de pandeminin ilan edildiği Mart ayında 29 kadın katledilirken, kadına ve çocuğa yönelik şiddeti arttıran bir başka durum da infaz yasası oldu. Yasa ile tahliyeler başlarken, kadınlar tehdit edilmeye, şiddete maruz kalmaya başladı.    ‘Salgın sürecinde kadınlar desteksiz bırakıldı’    Emek Partisi (EMEP) Adana İl Başkanı Avukat Sevil Aracı, kadın ve çocuklar için özel önlemler alınması gerektiğini belirterek, aksi halde şiddetin daha da artacağına dikkat çekti. Bu süreç içinde kadın örgütlerinin belirttiği kaygıların da gerçekleştiğini hatırlatan Sevil,  “Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’na salgın günlerinde yapılan ihbar verilerine göre fiziksel şiddet yüzde 80, psikolojik şiddet yüzde 93, sığınma evi talebi yüzde 78, ihbar bildirimi yüzde 100, hukuki destek verilmeyen şiddet vakalarında ise yüzde 96 artış oldu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Mart ayı raporunda 21'i salgın başladığı tarih olan 11 ile 31 Mart arasında olmak üzere 29 kadının katledildiğini açıkladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün verilerine göre ise İstanbul'da ev içi şiddet Mart'ta yüzde 38,2 arttı. İzolasyon süreci boyunca şiddete uğrayan, karakollara başvuran kadınların desteksiz bırakıldığı, kadınların adliyelerin kapalı olması nedeniyle başvuru mekanizmalarına ulaşamayacaklarını düşündükleri için şikâyet etmekte tereddüt ettikleri gözlendi” dedi.    ‘Aile Bakanı ‘şiddet azalıyor’ açıklamaları yapıyor’   Kadınların katledilme riskinin büyük olduğunu söyleyen Sevil, şöyle devam etti: “Evlerde bir başlarına bırakıldıkları, devletin hiçbir kademesinden dertlerine çare olacak bir elin uzatılmadığı, yapılan başvuruların salgın bahanesiyle geri çevrildiği, şiddetin arttığı ve üstünün bizzat devletin almadığı önlemler nedeniyle kapatıldığı gerçeği var. Şiddet artarken hükümet önlem almak yerine, HSK eliyle, kadına karşı şiddetin önlenmesine dair 6284 Sayılı Kanun’daki tedbir kararının kadınların aleyhine işleyeceği açık olan bir karar aldı. Bu gerçeklere rağmen, Aile Bakanı ‘şiddet azalıyor’ açıklamaları yapıyor. Kadınlar maalesef bu gerçekleri birebir yaşamaya devam ediyor. Her gün kadınların korkuları ve bu süreçte yaşadıkları, kadın haberleri yapan mecralara yansıyor. Kadınlar olarak kaygılarımız da öfkemiz de büyüyor.”    ‘Açıklanan paketler patronların derdine derman oluyor’   Koronavirüs salgınının eşitsizlik, ayrımcılık ve sömürü üzerine kurulu düzeni apaçık gözler önüne serdiğini ifade eden Sevil, “Açıklanan paketlerin yüzde 100’ü sermayenin, patronların derdine derman olacak önlemlerden oluşuyor. Emekçilerin, kadınların yıllardır korumak için mücadele ettikleri hakları torba yasaların, genelgelerin, ek maddelerin satır aralarına sıkıştırılarak gasp ediliyor. Tüm zenginlikleri, değerleri üretenlere, toplumsal hayatın üreticisi olanlara hiçbir pay tanınmadığı gibi emekleriyle biriken fonlar talan ediliyor. Halk, virüs tehlikesi ile aç kalma tehlikesi arasında seçim yapmaya zorlandı, zorlanıyor” dedi.    ‘Yardım verilmiyor’   Bu süreçte devletin halka yardım vereceğini söylediği kurumlardan da insanların muhatapsız ve eli boş döndüğünü ifade eden Sevil, “İnsanların,  ‘yapacağız’, ‘yakında’ diye duyurulan ve büyük bir lütuf gibi sunulan sosyal yardımlara ulaşılabildiğine dair hiçbir veri yok. Tam aksine emekçilerin devlet kapılarını aşındırıp muhatapsız, eli boş, çaresiz bırakıldığını görüyoruz. Hiçbir yardım alamadığı için feryat eden Roman kadına verilen ‘Geber’ yanıtı, içinde yaşatıldığımız düzenin esasının ekonomik, sosyal ve politik rant olduğunun, halkın korunmaya değer görülmediğinin en gaddar ve çıplak ifadesini oluşturdu” diye belirtti.    ‘Şiddete karşı acil önlem alınması gerekiyor’    Kadınlar ve çocukların da bu eşitsiz düzenin en korumasız bırakılan, en fazla şiddete açık hale gelen kesim olduğunun altını çizen Sevil, şu önlemlere dikkat çekti: “Şiddete karşı acil önlem planı açıklanması, tüm yasal hakların güvence altında olduğunun açıklanması, salgını fırsat bilip kadınların haklarını gasp etme planlarına bir son verilmesi, kadınların şiddetten korunması için devletin tüm olanaklarının seferber edilmesi, özellikle de şiddete karşı koruyucu önlemlerin geliştirilmesi için iktidarın çaba harcaması gerekiyor. Bir an önce kadınları ve çocukları koruyucu önlemler alınmazsa daha pek çok acı haber alacağız gibi görünüyor.”    ‘İnfaz yasasıyla salı verilenler kadınlara ve çocuklara zarar verecek’   İnfaz yasasının, kadınları ve çocukları yaşam haklarına kast edenler karşısında tümüyle korunmasız bıraktığını, ölümlere, şiddete, istismara göz göre göre davetiye çıkarıldığını vurgulayan Sevil, “Nitekim yasanın uygulanmaya başlanmasının hemen ardından yine kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet ve hatta cinayet haberleri de gelmeye başladı. Pek çok kadın da kendisine zarar veren kişinin hapisten salıverilmesi nedeni ile korku ve kaygı ile yaşamak durumunda kaldı, bu korkular halen devam ediyor. Bu yasa bir yandan kadınlara ve çocuklara böyle kaygılar yaşatırken bir yandan da düşünceleri nedeni ile içerde olan hiç kimseyi de kapsamadı ve büyük bir ayrımcılık söz konusu. Bu haliyle bu yasanın ülkeye kötülükten başka bir şey getirmediği kanaatindeyim” diye konuştu.    ‘Kadın dayanışmasından asla vazgeçmemeliyiz’   Bu dönemde her ne kadar pek çok olanak kısıtlanmış olsa da şiddet ihbar hatlarının kullanılması, konunun kolluk ve yargıya taşınmasının önemli olduğunu vurgulayan Sevil, son olarak şunları söyledi: “Kadın kurumları da bu alanda çaba ve emek harcayarak kadınların başvurularına yardımcı olmaya çalışıyor. Bu dönem en önemli şey dayanışmanın sağlanması. Fiziki mesafe kuralları nedeni ile birliğin, dayanışmanın, örgütlenmenin yeni biçim ve yolları elbette yaratılıyor, çoğaltılıyor. Bugün emekçi kadınların yaşam sürdüğü, çalıştığı her yerde, her alanda tüm zorlu koşullar karşısında dayanışma ile ayakta kaldığını biliyoruz; dayanışmayı büyütmek ve mücadele birlikleri kurmak için yaşadığımız, çalıştığımız her yerde bir araya gelmeli, birliğimizden, kadın dayanışmasının gücünden asla vazgeçmemeliyiz.”