Nuran İmir: Maxmur kampındaki ambargoya herkes ses çıkarmalı 2020-04-02 09:10:06   Şehriban Aslan-Zeynep Durgut   DİYARBAKIR- Maxmur kampına 9 aydır uygulanan ambargonun Kürt ulusal birliğine zarar verdiğini söyleyen HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir, kampta uygulanan ambargonun kabul edilemez olduğunu ve böylesi bir salgının olduğu dönemde herkesin sesini çıkarması gerektiğine dikkat çekti.   Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Maxmur Kampı, Hewlêr'de 17 Temmuz 2019 tarihinde Türkiye Konsolosluğu'nda görevli 3 kişiye yönelik silahlı saldırının ardından giriş ve çıkışlara kapatılarak, ambargo altına alındı. Geçtiğimiz aylarda da AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın “Mahmur Kampı zaten uzun süredir bir terörist kampı niteliğindedir" sözleriyle tekrardan hedefe konulan kamp çevresi sık sık bombardıman altına da alınıyor. Yaşananlara ilişkin ise Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi (PDK-T), İnsan ve Özgürlük Partisi, Azadî Partisi ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) de aralarında bulunduğu bir heyet, bir süre önce Maxmur Kampı’nı ziyaret etti. Heyet içerisinde yer alan HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir, uygulanan ambargoyu değerlendirdi.      ‘Abluka kabul edilemez’   Kampta yaşayanların çok büyük zorluklar çektiğini, çoğunun yaşlı ve kronik rahatsızlığının olduğunu ifade eden Nuran, “Kürdistan’ın dört parçasında bütün Kürtler birlik olmadığı sürece bir ulusal birlikten söz edilemez. Güney Kürdistan’ın topraklarında olan Maxmur’un Kürt hükümeti tarafından ablukaya alınması insani olarak kabul edilemez” diyerek ulusal birliğin önemine dikkat çekti.    ‘Salgına karşı dayanışma olmazsa olmazdır’    9 aydır Türkiye’nin baskısıyla Federe Kürdistan yönetiminin Maxmur Kampı’na yönelik ambargosunun olduğunu söyleyen Nuran, Maxmur’un virüs olmadan da çok ciddi hak ihlallerinin yaşandığı bir alana dönüştürüldüğünü belirtti. Onlarca hastanın olduğu kampta hastalara dahi tedavi için izin verilmediğini kaydeden Nuran, “Korona virüsün dünyada yayılması ile birlikte devletler birlik ve dayanışma çağrısında bulundu. Dünyanın her yerinde olağanüstü durumlar söz konusu iken AKP ve IŞİD işbirliğinin olduğu Güney Kürdistan’da savaştan baskıdan zulümden geri adım atılmıyor. Dünya Devletleri ve hakları bir olmuş salgına karşı savaşırken AKP içerde ve dışarıda savaş politikalarında ısrar etmektedir. İnsanlığı tehdit eden bu salgına karşı dayanışma olmazsa olmazdır. Güney Kürdistan Bölgesel yönetiminin bu insanlık dışı politikalarına derhal son vermeli ve Maxmur kampında virüse dair önlemler almalıdır. Aksi halde Maxmur’da virüsten kaynaklı yaşanacak ölümlerin sorumlusu Güney Kürdistan Bölgesel yönetimidir” dedi.   ‘Salgına rağmen halen ambargo sürüyorsa bu düşmanlıktır’   Dünyaya yayılan ve insan yaşamını tehdit eden bu salgına karşı herkesin duyarlı davranmak zorunda kaldığına dikkat çeken Nuran, “Bugün Birleşmiş Milletlerin koronavirüs nedeniyle tüm dünyaya ateşkes çağrısı yapmasına rağmen Kürdistan’da halen Maxmur Kampı’nda ambargo sürmektedir. Bütün bu yaşananlara rağmen yapılan görüşmelere rağmen ve insanlığı tehdit eden bu salgına rağmen halen ambargo sürüyorsa bu düşmanlıktır. Maxmur halkında ciddi bir öfke vardı. Kürt hükümeti tarafından kuşatılmış olmasını kabul edemiyorlardı. Hijyen açısından çok sorunlu bir alan. 12 bin nüfuslu bir yerleşim alanı ve bu halk zamanında Türk hükümeti tarafından göç ettirilerek buraya yerleştirilmiş. Maxmur çölü yaşanılabilir bir alan olmamasına rağmen bu halkın örgütlü gücü birlikteliği ile 25 yıllık bir emek ile orayı yaşanabilir bir alana dönüştürmüştür. Fakat bugün yine Türk iktidarının baskısıyla Güney Kürdistan Bölgesel yönetimi tarafından tekrar ablukaya alınmıştır. Bu yapılan bir yaşam hakkı ihlalidir. Burada yaşayan 12 bin nüfusun 9 aydır ablukaya alınması ile artık temel yaşam ihtiyaçları dahi karşılanamamaktadır” diye konuştu.   ‘Onlarca insanın kronik rahatsızlığı var’   5 ay önce Federe Kürdistan Bölgesi’ne gittiklerini ifade eden Nuran, resmi bir heyet olmalarına rağmen saatlerce asayiş güçleri tarafından keyfi olarak bekletildiklerini söyledi. Nuran, ziyarette bulundukları esnada hastaneye götürülmesine izin verilmeyen hamile bir kadının çocuğunu kaybettiğine dikkat çekti. Nuran, “Burada yaşayan onlarca yaşlı hasta ve kronik hastalığı olan insanlar var. Ne hastaneye ne de temel yaşam malzemesi almak için geçişlerine izin verilmemektedir. Öğrenciler ve çalışanlar Hewlêr, Süleymaniye ve diğer kentlere gidip gelememektedirler. Yapılan bu abluka bu insanları ölüme terk etmek anlamına geliyor. AKP iktidarı Türkiye’de uygulamış olduğu politikaları Güney Kürdistan Bölgesel yönetimi üzerinden Maxmur halkına uygulamaktadır. Kürdistan toprağı artık işgal mantığı ile yönetilmemelidir. Bütün Kürdistan yönetim ve partileri Kürdistan’da Kürdün çıkarına hareket etmek zorundadırlar. Yaptığımız bütün ziyaretlerde, Kürdün birliği ve beraberliğinden söz ettik. Bunun artık gerçekleşmesi gerektiğini vurguladık fakat ne yazık ki Güney yönetimi bu zor şartlarda dahi halen AKP mantığı ile ablukayı sürdürmektedir” ifadelerini kullandı.   ‘Abluka derhal sonlandırılmalıdır’   Tüm Kürtlerin birlik olması gerektiğine değinen Nuran, dört parçaya bölünen bütün Kürtlerin birlikteliğini sağlamadığı sürece bir ulusal birlikten söz edilemeyeceğinin altını çizdi. Federe Kürdistan’ın topraklarında olan Maxmur’un Kürt hükümeti tarafından ablukaya alınmasının insani olarak kabul edilemeyeceğine dikkat çeken Nuran, “Bunun Kürt ulusal boyutuna baktığımızda ise elbette bu ulusal birliğin önünde bir engeldir. Kürtlerin ulusal birliğini kabul etmeyenlerin değirmenine su taşımaktır. Koronavirüsün insan yaşamını tehdit ettiği bu süreçte herkes, her parti, her yönetim üstüne düşeni yapmalıdır ve Kürtlerde bu süreçte birlikte hareket etmek zorundalar. Bu süreçte dahi halen düşman hukukundan beslenmek hiç kimseye bir fayda sağlamayacaktır. Her şeyi bir kenara bırakalım insani olarak Güney hükümeti üstüne düşeni yaparak Maxmur ablukasını derhal kaldırmalıdır” çağrısı yaptı.