Semra Güzel: İstismar tasarısına karşı bir bütün örgütlü mücadele şart 2020-02-22 09:02:33   Beritan Canözer   DİYARBAKIR - “Çocuk istismarında evlilik yoluyla af” düzenlemesi ile hükümetin taciz ve tecavüzü meşrulaştırdığı ve önünü açtığı eleştirisinde bulunan HDP’li Semra Güzel, bunun taciz ve tecavüzün üstünü örtmeye yönelik bir yasa olduğunu belirterek, “Buna karşı bir bütün örgütlü mücadele gerekiyor” dedi.   Daha önce kamuoyu tepkisiyle iki kez geri çekilen “Çocuk istismarında evlilik yoluyla af” düzenlemesi, ikinci yargı paketi taslağında yer aldı. Düzenlemeye göre, çocuk ile cinsel istismar faili arasındaki yaş farkı 10’un üzerinde değilse ve evlendirilirlerse verilen ceza ertelenebilecek. 2016 ve 2018 yıllarında özellikle kadınların tasarıya itiraz etmeleri sonucu ertelenen taslak üçüncü kez gündeme getiriliyor. 2016 yılında dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, istismar ettiği çocukla evlendirilmiş ancak ceza aldığı için hapiste olan erkeklerin olduğunu dolayısıyla 3 bin ailenin “mağdur” olduğunu öne sürmüş, 2019 yılında da bu rakamın artarak 10 bini bulduğu ifade etmişti.   Kadınlar bu söylemlere ve istismar affına bulundukları her yerde tepki göstermeye devam ederken, buna karşı eylemler de gerçekleştirdi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel de af tasarısına ilişkin değerlendirme yaptı.   ‘Taciz ve tecavüzün affı olmaz’   “Tacizin biri ikisi olmaz” diyen Semra, hükümetin taciz ve tecavüzü meşrulaştırdığını ve önünü açtığını aktardı. Semra, “Bir defaya mahsus demek, Ensar vakfında olan bir olaya ‘bir kereden bir şey olmaz’ demekle aynı zihniyettir. Biz 18 yaşın altındaki her bireye çocuk diyoruz ve taciz, tecavüzün affı da olmaz, taciz tecavüze ceza indirimi de kabul edilemez. Tabii bu afla beraber hem çocuk yaşta evliliğin önünü açacaklar, hem istismarcıyla evlendirmenin önünü açacaklar, hem de aslında taciz tecavüzü meşrulaştırmış olacaklar. Bugün görüyoruz ki rakam 3 binden 10 bine çıktı. İnsanlar ‘ne de olsa af gelecek’ diye düşünüyor. İşte bu mantıkla baktığı için bu durum ortaya çıkıyor. Bir diğer durum da aileleri tarafından zorla evlendirilen çocuklar var. Fail ile yakınları, mağdur ile yakınları tehdit edecek ve evlenme sonucu tahliye olacak. O yüzden bu af, aslında ‘tecavüze teşvik yasası’ da diyebileceğimiz af kabul edilemez” ifadelerine yer verdi.   ‘Kürdistan’da özel savaş politikası devrede’   Türkiye’de tecavüze eğimli bir toplum yaratılmaya çalışıldığını belirten Semra, bunun bölgede de özel savaş politikası olarak hayata geçirildiğini aktardı. Dersim’de bir hafta içinde üç olayın yaşandığını hatırlatan Semra, “Hem çocuklara yönelik taciz hem bir kadına yönelik tecavüz hem de kayıp Gülistan Doku vakası var. Tecavüze uğrayan kadın polislerin evine çağrılıyor, hem darp ediliyor hem tecavüze maruz bırakılıyor, sokağa bırakıldıktan sonra hastaneye kaldırılıyor ve üstü kapatılmaya çalışılıyor. Bu Kürdistan’da bir savaş politikasıdır, bir nevi soykırımdır, ahlak çökertilmeye çalışılıyor. Bir yandan imha, işgal ve öldürmeyle yapıyor bunu, bir yandan da toplumun kimyasını bozarak yapmaya çalışıyor. Bunu yaparken de gençler ve kadınlar fuhuş yapsın, uyuşturucu satsın ama kimliğinden haberdar olmasın diye uğraşılıyor. İstismar kelimesi de aslında belki zayıf kalıyor bunun yanında, direkt tecavüz denmeli. Bu politikalar gerçekten kabul edilebilir politikalar değil” diye vurguladı.   ‘Cezasızlığa yönelik bir maddedir’   Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ni imzaladığını ve uygulanırsa kadına yönelik tacizin, tecavüzün, çocuk istismarının azalacağını belirten Semra, bugün bu sözleşmenin hem kadını koruyan maddeler içerirken hem de faile yaptırımlar içerdiğini ifade etti. Bir yandan da toplumda bunların olmaması için bilinçlendirme içerdiğini söyleyen Semra, “Sözleşme uygulanırsa şiddet olayları azalacaktır. AKP yakın zamanda bir genelge yayınladı. Sözde, kadına yönelik şiddete karşı Adalet Bakanlığı’nın yayınladığı bir genelgeydi. Genelgenin dikkat çeken birkaç maddesi vardı mesela. Bunlardan en ilginci kadına yönelik taciz, tecavüz, cinayet durumlarında medya yasağı getirileceğine dair maddeydi. Yani medyada yayınlanmasına yasak getiriyor. Bu yasak yaşananları örtmek demektir. Çünkü bu tarz olaylarda en çok cezanın verildiği davalar sosyal medyaya yansımış, kamuoyu tepkisi almış ve kadın örgütlerinin bir şekilde dahil olduğu, mahkemeleri takip ettiği, eylem yaptığı davalar. Bunlara basın ambargosu uygularsan görünmez olacaklar. Bu madde cezasızlığa yönelik bir maddedir” dedi.   ‘Taciz ve tecavüzün üstünü örten bir genelge’   “Kişinin beyanıyla beraber oluşturulacak bir sosyal saha raporunun ortaya çıkartacağı sonuçlara göre mahkeme tedbir alacak” maddesini de değerlendiren Semra, “Yani kişinin beyanını yeterli görmüyor ve kadını şiddet uygulayan kişinin yanına göndermek oluyor. Bunu daha önce fiili olarak zaten yapıyorlardı, kadın şiddete uğradığını söylediğinde evine geri yollanıyordu. Şimdi rapor çıkana kadar tedbirler alınmayacak. Bir de başka bir maddede mahkeme kişinin beyanına bakmadan tedbir alabilecek deniyor. Mesela sığınma evine gitmek istemeyen kadın zorla gönderilebilecek. Genelge taciz tecavüzün üstünü örten bir genelge genel olarak ama zaten bu genelgeye gerek yok. İstanbul Sözleşmesi var, 6284 sayılı yasa var, SEDAV sözleşmesi var, bunlar varken genelgeye gerek yok. Bunlar uygulanırsa zaten taciz tecavüz azalacak” diye kaydetti.   ‘Mücadeleyi büyütmek gerekiyor’   Çocuklara yönelik istismar yasasına değinen Semra, şunları söyledi: “Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi çocuklara yönelik istismarı önlemeye dair sözleşmede imzacı. Türkiye buna bağlı olarak sosyal medya spotları oluşturmalı, medya yoluyla halkı aydınlatmalı, çocuklarla çalışan yetişkinlere eğitimler yapılmalı. Bunun dışında çocuklara dair eğitimler var, bu çocuklar hangi durumlarda şüphe duymalı, hangi durumlarda ebeveynlerine haber vermeli vs. Bugün bu sözleşme de uygulanmış olsa bu kadar istismar, taciz, tecavüz olmayacak. Bunlara uymak yerine tecavüzcüye af yasası getirip taciz tecavüzün üzerini örtüyorlar. Bu yüzden af yasasını asla kabul etmeyeceğiz ve muhalefet edeceğiz. Buradan çağrımız da olsun, hem çocuk hakları savunucularına hem kadın mücadelesi yürütenlere. Biz nasıl taciz ve tecavüz uygulayan kişilere yönelik affı mücadele ile bertaraf ettiysek bu affa da engel olabilir. O yüzden mücadeleyi büyütmek gerekiyor.”   ‘Cezaevlerini boşaltmak istiyorlarsa binlerce hasta tutsak var’   Yaşanan olaylarda ortaklaşmak gerektiğine vurgu yapan Semra, bugün Dersim’de bir taciz tecavüz olayı yaşandığında bunun sadece Dersim ile bölge kentleri ile sınırlı kalmaması gerektiğini kaydetti. Semra, kadınların her yerde ses çıkarması gerektiğine işaret ederek, “Bu mücadeleyi ortaklaştırırsak sonuca varacağız, taciz ve tecavüzün önüne geçebileceğiz. Yani aslında içerik istismarcıyla mağdur arasındaki yaş farkı 10 ve ya 15’in altındaysa, evlenme sonucu fail cezaevinden çıkacak. Buna birçok gerekçeleri var ama aslında asıl gerekçeleri kadın düşmanlığı ve cezaevlerinin doluluğu. Cezaevlerini boşaltalım ama çocuk istismarı rakamlarını 3 binden 10 bine çıkaran sizsiniz. Hedef cezaevlerini boşaltmak iste cezaevlerinde bugün binlerce tutsak var, düşüncelerinden dolayı oradalar. Binlerce hasta tutsak var, cezaevlerinden tabutlar çıkıyor. Eğer cezaevlerini boşaltmak isterseniz yöntem çok, ama tacizciyi tecavüzcüyü dışarı bırakamazsın” ifadelerinde bulundu . ‘Dini nikahların ve çok evliliklerin önü açıldı’   Daha önce resmi nikahtan önce imam nikahının yapılmasının suç olduğunu ve bunu yapan imam ile ailelerin yargı tarafından cezalandırıldığını hatırlatan Semra, bu ceza hükmünün AYM tarafından kaldırıldığına dikkat çekti. Dini nikahlarının ve çoklu evliliklerin yolunun açıldığını ifade eden Semra, “Bu şekliyle de çocuk istismarı rakamları artmış oldu. Şimdi de bu kişilerin aileleri suçlu konumuna sokulup faili aklıyor ve kadını farklı sebeplerden mağdur konumuna getiriyor. Bir defa bu evliliklerin önünü açan sizsiniz, AYM’nin bu ceza hükmünü bozması. Türkiye bu aşamaya yeni gelmedi. Aldığı kararlarla bunu oluşturdu. 2012’de MEB’in getirdiği bir kararla ortaokul ve liselerde nişanlanma serbestisi getirildi. Daha sonra 4+4+4 sistemiyle ilk 4. sınıftan sonra kız çocukları okuldan alınmaya başlandı. Çünkü 4. yıldan sonra örgün öğretimin zorunluluğu ortadan kalktı, 4. seneden sonra okula dışarıdan devam edilebilecekti. Bu da kız çocuklarının okuldan alınmasına sebep oldu. Resmi nikahın müftülükler tarafından kıyılması yasalaştırıldı” diye kaydetti.   ‘İstismarın üstünü kapatıyorlar’   Semra, cinsel istismarda rıza yaşının 15’ten 12’ye düşürüldüğünün altını çizerek, “Yani aslına bu aşamaya gelene kadar birçok değişiklik yapıldı. Mesela cinsel istismarların tespitinde etkin rol oynayan rehber öğretmenlerin görev tanımı değiştirildi. Normalde istismara tanıklık eden bunu bildirmeliydi. İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet Hastanesi’nde çok sayıda doğum yapan çocuk vardı, 300’ün üzerinde, bunlar bildirilmemişti. Geçen sene olan olayda bildirmeyen sanıklar bu sene beraat etti. Şöyle bir hedefleri var, tanıklık eden kişinin tanıklığı resmileştirmesi zorunlu değil. İstismarın üstünü kapatıyorlar. 103. maddenin bir ve ikinci fıkralarının iptali istendi. Yasamaya, 15 yaşın altında da bir rıza olabilir, cezalar çok yüksek, bir sınır koy dendi. Eğer bu maddeler iptal edilirse, çocuk istismarı tamamen cezasız kalacaktı. Yasama zorlandı” diye konuştu.   Kadınların 2016’da bu yasa için çok mücadele verdiğini söyleyen Semra, “Bu mücadele sonrası iktidar ciddi bir değişiklik yapamadı, yalnızca 12 yaş altı vakalarda ceza ağırlaştırıldı. Ama yine de bu yasadan sonra afa gelindi. Aslında biz kadınlar 2004 yılında tecavüzcü ile evlenmeyi ortadan kaldırdık. Ama bu maddeyle tecavüzcü ile evlendirme maddesi geri gelmiş olacak” diye ekledi.