Filiz Kerestecioğlu: Bekçilere verilen yetki ile yeni bir paramiliter güç yaratılıyor 2020-02-02 09:13:44   ANKARA - Bekçilerin yetkilerinin genişletilmesine ilişkin kanun teklifi ile “iktidarın yeni bir paramiliter güç yaratmaya çalıştığını” vurgulayan HDP’li Filiz Kerestecioğlu, “Biz yeni Baran Dursun vakalarıyla, Ali İsmail Korkmaz, Dilek Doğan vakaları ile mi karşılaşacağız? Bu yetkilerin verilmesi çok ciddi bir tehlike” diye konuştu.    Çarşı ve mahalle bekçilerine kimlik sorabilme, araç durdurma, üst araması yapabilme ve silah kullanma yetkisi ile adli görevler verilmesi gibi düzenlemeleri içeren 18 maddelik Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu Teklifi’, Meclis İçişleri Komisyonu’nda kabul edildi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, AKP’nin bu uygulama ile yeni bir paramiliter güç yaratmaya çalıştığını belirterek, uygulamanın çok ciddi sonuçlar doğuracağı uyarısında bulundu.   Bekçilerle ilgili kanun 1966 yılında çıkarıldı   Bekçilerle ilgili kanunun aslında 1966 yılında çıkartıldığını hatırlatan Filiz, o dönemde kanunun gerekçelerinden birinin sokaklardaki karışıkları ve çatışmaları önlemek olduğunu kaydetti. O dönemde kanunun muhalefeti engellemek için yapıldığına dikkat çeken Filiz, “2016 yılında tekrar AKP iktidarı tarafından 20 bine yakın bekçi alımı yapıldı. Bu belki birçok kimsenin bilmediği bir şekilde gerçekleşti. Şimdi önümüzdeki dönemde yeni bekçi alımları öngörülüyor” dedi.   ‘Makul sebebin’  keyfi ve sınırsız yorumlanması nasıl önlenecek’   Bekçilere yetki verilmesini “Yeni bir paramiliter güç uyandırılıyor” sözleriyle değerlendiren Filiz, silah kullanma yetkisinin 1966’daki kanunda da olduğunu ancak bugüne kadar varlığının hissedilmediğini söyledi. Filiz, “Şimdi ise sadece 1966’daki maddeler değil bekçilere kimlik sorma, araç durdurma yetkisi veriliyor. Komisyonda özellikle birçok soru sordum. Bunlardan bir tanesi de ‘Kişileri durdurma yetkisi ve kimlik sorma yetkisi için aranan ‘makul sebep’ ne anlama geliyor’ sorusuydu. Bunların makul sebebi keyfi ve sınırsız yorumlaması nasıl önlenecek. Gerçekten çok fazla insan hakkı ihlaline neden olabilecek yetkilerle donatılacak bekçiler” diye konuştu.   ‘Erdoğan’ın sözleri ardından hemen yerine getirildi’   “Yepyeni bir şey yapılmıyor, burada yeni olan şey bu gücün yeniden uyandırılması” diyen Filiz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2 Ocak’ta Şehir ve Güvenlik Sempozyumu’nda sarf ettiği “Artık şehirlerimizin güvenliğini surlarla koruyamayacağımız, içerideki düzeni de sadece kolluk gücü ile sağlayamayacağımız duruma gelmiş durumdayız. Bu yeni duruma karşı yeni yöntemler geliştirmemiz gerekiyor” sözlerinin hemen ardından bekçilere arama ve kimlik sorma yetkisini veren bir kanunun önlerine geldiğini vurguladı.   ‘O eski mahalle çarşı bekçileri olmayacak’   Bekçilerin içinde 70 kadın bekçi olduğunu aktaran Filiz, “Tabi bu silahlı gücün oluşturulması ‘İçinde kadın var mı yok mu’ diye tartışılacak bir şey değil. Açıkçası kadınların militarist bir güç içerisinde yer almasını hiçbir zaman savunmuyorum. Sonuçta hakikaten Türkiye açısından hiç de olumlu olmayan bir sonuç yaratacak. O eski çarşı, mahalle bekçilerinin olamayacağı bir ortam. Çünkü mahallede en azından bekçi mahalleyi, mahalleli bekçiyi tanır ve birbirine benzeyen insanlardı bizim gençliğimizde. Orada da çok sayıda ihlal olmuştur. Ama şimdi ellerine bir silah aldıkları için bir güç olarak yeni bir iktidar olarak görecekler kendilerini. Buna hep birlikte karşı çıkmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.   ‘Güvenlik paranoyası ile iktidar bekasını sağlamaya çalışıyor’   Teknik bir takım tartışmalar Genel Kurul’a geldiği zaman tek tek maddelere değil kanun teklifinin tümüne karşı çıkılması gerektiğinin altını çizen Filiz, şöyle devam etti: “Türkiye’de yeterince silahlı güç var. Yenilerin oluşmasına hiç ihtiyaç yok. Dünyada da baktığımız zaman insanlar üzerinde yaratılmaya çalışılan bir güvenlik paranoyası da var. Sürekli korku, sürekli ‘Sizin güvenliğiniz tehdit altında’ gibi söylemler ile iktidarlar bekalarını sağlamaya çalışıyor. Asıl güvenlik sorunu yaratan, yetki verilen silahlı güçler oluyor. Buna topyekun bir karşı çıkış gerekiyor.”   ‘Aynı zamanda ‘ahlak bekçileri’ olacaklardır’   “Makul şüphe” ya da “toplum düzenini bozma” meselesine değinen Filiz, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Örneğin, mahallede elektrik ya da su kesildi. Orada mahalleli boş kovalarla gösteri yapıyor. Bekçiler yetkileri ile bunu engelleyebilir ve müdahale edebilir. Toplantı, gösteri hakkına da müdahale edecekler aslında. Bu yetki de veriliyor. Yardımcı kolluk olarak geçiyor. Aynı şekilde bu bekçiler ahlak bekçileri de olacaklardır. Burada kime göre kamu düzeni ya da kime göre ahlaklı, namuslu bütün bunlar hakikaten soyut ve aslında ideolojilerde değişebilen kavramlar. Bugünkü iktidarın muhafazakar politikalarına baktığımız zaman tabi ki bu güç aynı zamanda translara, LGBTİ+’lara, kadınlara, alkol kullananlara ya da gençlere yönelebilecektir. En fazla mahallerde bunlara tanıklık edeceğimizi düşünüyorum. Kadınların da ‘ahlak bekçisi’ olacaktır bu insanlar. Tüm kadınların itiraz etmesi gereken bir şey.”   ‘Yasaya uydurmaya çalışıyorlar’   “Bekçi kimlik soramaz” diye yargı kararları olduğunu anımsatan Filiz, kimlik sorma yetkisinin kanun teklifi ile yargıya uygun hale getirilmek istendiğine dikkat çekti. Filiz, bekçilerin kimlik sormasına ilişkin verilen yargı kararlarına dair şu örnekleri verdi: “Mesela İzmir’deki bekçinin art ardına kimlik sorması, sonra gözaltına alınmasına ilişkin suç duyurusu üzerine verilen bir yargı kararı var. Burada mahkeme ‘Görevi vatandaşın huzurunu sağlamak olan görevlilerin makamını vatandaşın huzurunu bozmak için kullandığı açıktır’ diyor. Polislere verilen kimlik sorma yetkisinin bekçilere verilmediğini söylüyor. Aynı şekilde Mardin’de bir mahkeme kararı vardı. Bu kararda da bekçilerin kimlik sormayacağını belirterek verilen idari para cezası kaldırılıyor. Yani aslında bu işi yasaya uydurmaya çalışıyorlar.”   ‘Ali İsmail Korkmaz ve Dilek Doğan vakaları ile mi karşılaşacağız’   Filiz, “Aracı durdurmak isteyecek, kimlik sormak ve kişiyi durdurmak isteyecek, durmadığında ne yapacak bu silahlı kişi” sorusunu yönelterek, “Biz yeni Baran Dursun vakalarıyla Ali İsmail Korkmaz, Dilek Doğan vakaları ile mi karşılaşacağız? Sonuç da bu yetkinin verilmesi çok ciddi bir tehlike” dedi.