Pervin Buldan: Türkiye afetlere hazırlıklı bir ülke değil 2020-01-28 13:02:27   ANKARA - HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Meclis Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada “Türkiye afetlere hazırlıklı bir ülke değil” dedi.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, haftalık Meclis Grup Toplantısı’nda gündemdeki gelişmelere ilişkin konuştu.    ‘Dayanışmayı büyütmemiz gereken dönemler’   Konuşmasına 24 Ocak günü merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğünde meydana gelen depremde yaşamını yitirenlere baş sağlığı dileyerek başlayan Pervin, “Elazığ’da yaşanan depremde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, tüm Elazığ halkımıza bir kez daha başsağlığı ve yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Yine depremde büyük hasar gören Malatya başta olmak üzere, çevre illerdeki, o gün o depremi yaşayan, panik içerisinde geceyi sabaha kadar soğukta geçiren tüm halkımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Tabi ki bu tür felaketlerin yaşandığı dönemler, toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı her zamankinden daha fazla büyütmemiz gereken dönemler ve süreçlerdir. Deprem sonrası toplumun acıda ve dayanışma duygusunda birleşmesi, yardım için seferber olması çok değerli, çok anlamlı ve kıymetlidir. Bu toplumsal dayanışmanın süreklilik arz etmesi hepimizin ortak sorumluluğu ve beklentisidir” diye belirtti.     ‘Kriz Masası oluşturuldu’   Depremden sonra partisinin Genel Merkezi’nde Kriz Masası oluşturulduğunu ve çalışmalara başladıklarını ifade eden Pervin, “Yerel yönetimlerimizle de hızlı bir koordinasyon oluşturduk. Deprem gecesi saat 01.00’den itibaren arkadaşlarımız depremden zarar gören alanlara yönlendirildi. Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Salim Kaplan, Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcümüz aynı zamanda Batman milletvekilimiz Ayşe Acar Başaran, Bingöl milletvekilimiz Erdal Aydemir, İstanbul milletvekilimiz Dilşat Canbaz Kaya ve Muş milletvekilimiz Şevin Coşkun'dan oluşan heyetimiz, en kısa sürede Elazığ’a geçerek çalışmalara başladı ve il yönetimlerimizde birlikte yaşanan felaketi ve halkın durumunu yakından gözlemleyeme çalıştılar” dedi.    ‘Felaketler göz göre göre geliyor’   HDP heyetinin depremle ilgili paylaştığı tespit ve gözlemlerine ilişkin konuşan Pervin, “Elazığ depremi bir kez daha bizlere göstermiştir ki, Türkiye afetlere hazırlıklı bir ülke değildir ne yazık ki. Felaketler göz göre göre geliyor. Sonucu ise ne yazık ki çok ağır oluyor. Evet, doğal afete dayanıklı olmadığı tespitli olan 6 katlı bir bina 4 kişiye mezar oluyorsa, bunun sorumluluğu doğal afete bağlanamaz. Yaşanan acı tablo iktidarın vurdumduymazlığı, doğal afetler konusundaki hazırlıksızlığı ve öngörüsüzlüğünün bir sonucudur. O yıkılan binaların dere kumuyla yapıldığı ve hiçbir zamanda denetlenmediği bir kez daha ortaya çıktı. İktidar düzeni hırsızlık ve yolsuzluk üzerine olursa eğer, yandaş müteahhit de dere kumundan bina yapar. Bunların iktidarları da çürük, binaları da çürük” ifadelerini kullandı.    Pervin devamında şöyle konuştu:     “Yerel kriz koordinasyonumuz Sivrice ve Maden’e bağlı 60 köye ulaşarak incelemelerde bulunmuştur. Devletin ulaşmadığı, gitmediği köylere ilk etapta HDP ulaşarak, halkımızın durumunu yerinde tespit etmiş ve bu 60 köyün hiçbirinde hasar tespiti yapılmadığı ortaya çıkmıştır. Bugün köylere yardım ulaştığını televizyonlardan öğrendik. O köylerden birinden tweet atılmış olsaydı, AKP’yi eleştiren bir açıklama olsaydı, değil 4 gün, köylere 4 dakika sonra baskın yapılırdı. AKP hükümetinin sorumluluğu ve duyarlılığı bu kadar. Hatta 2 ölü, biri ağır 3 yaralının olduğu Çevrimtaş köyüne kimse ulaşmadığı haberini aldık. Bu köyde insanlar kendi olanaklarıyla arama kurtarma çalışmaları yapmış, yolları kapalı olduğu için Elazığ’a gelememişler ve cenazelerini Malatya’ya götürmek zorunda kalmışlardır. Depremin merkez üssü olan Sivrice’de yaşanan ağır hasarın nedeni önceki depremde meydana gelen hasarların onarılmamış olmasıdır. Cami dahil olmak üzere hiçbir konutta doğru düzgün önlem alınmamıştır.    ‘AKP hükümeti bir kez daha izledi’   Yine heyetimizin tespitlerine göre, 60 köye ve Sivrice’ye yardımlar ilk 2 gün boyunca ulaştırılmamıştır. Sivrice’ye gönderilen yardımlar da AKP’nin ilçe başkanın elinden partizanca dağıtılmıştır. Özellikle köylere çadır, battaniye gibi temel ihtiyaç maddelerini gönderilmediği tespiti yapılmıştır. Aynı şekilde Malatya’da da evler hasar gördü ve çadır dışında Malatya’ya da yardım yapılmadığını tespit ettik. Elazığ halkı ağır kış koşulları altında yaşamaktadır. Cemevleri halkın toplanma alanı olmuştur. Çadır ve ısıtıcı ihtiyacı yeterli düzeyde karşılanmamıştır. Halk dondurucu soğukta sokaklarda kalmış ve AKP hükümeti bunu bir kez daha izlemiştir.    ‘Yardımların halka ulaştırılması engellendi’   Halkımızın yaşadığı zor koşullar nedeniyle 27 belediyemiz, il ve ilçe örgütlerimiz o andan itibaren seferber oldular. Özellikle Ergani Belediyemiz yardımların toplanma merkezi haline getirildi ve barınma, sıcak yiyecek, ekmek başta olmak üzere kadın ve çocukların ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çalışmalara hız verildi. Ancak ne var ki toplumsal dayanışmadan korkan iktidar, yardımların halka ulaştırılmasını engelledi. Yardımları halka ulaştırmak için yola çıkan araçlarımız İçişleri Bakanının talimatıyla engellenerek geri gönderildi. Halkın, depremden zarar gören insanlara el uzatması devlet eliyle engellendi. Burası elbette ki sözün bittiği yerdir. Bu iktidarın siyasi fıtratında insanlık değerleri adına hiç bir şey kalmamıştır. İnsanlık adına bir utançtır bu. Bunların utanç tabloları uç uca eklense inanın ki Harput’tan Edirne’ye kadar yol olur.    ‘Aynı zihniyeti Van depreminde de gördük’    O yüzden diyoruz ki AKP’nin politikalarına karşı çıkmak insanlığa, insanlık değerlerine bir kez daha sahip çıkmaktır. İnanın ki bu iktidarın toplumda yarattığı mağduriyet, depremin etkisinden çok daha fazladır. Bu aynı zamanda bize doğal afetler karşısında insanlığın birleşmesi, insanlara yardımcı olması elbette elzemdir. Biz aynı zihniyeti Van depreminde de gördük. Orada da Van Belediyemizin deprem yardımları iktidar eliyle engellenmişti. O zihniyetin hala devam ettiğine tanıklık ediyoruz. Deprem acıda ve dayanışma duygusunda toplumu daha fazla birleştirirken, iktidar ise toplumsal vicdanı ayrıştırmaya devam etmektedir gördüğümüz kadarıyla.    ‘Acıyı hissedebilmek için insan olmak yeterli’   Elazığ depremi sonrası özellikle Google’da en çok sorulan soru ‘Elazığ Kürt mü?’ sorusu olmuştur. İşte bu tablo bile iktidarın ayrımcı, ötekileştirici politikalarının insanları ne hale getirdiğinin bir göstergesidir. Oysa acıyı hissedebilmek için sadece insan olmak yeterlidir. İnsan olabilmeyi başarmak, en büyük erdemdir.   ‘İktidar tavrını ve tutumunu çok net ortaya koydu’   Elazığ’ın Valisi’nin ‘Toplumda iyi bir algı var’ sözü, iktidarın tavrını ve tutumunu çok net ortaya koymuştur. Başka söze gerek yoktur. İnsanlar enkaz altında, kurtarılmayı bekliyor, onlarca insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce insan evsiz barksız kalmış, Vali bey, ‘Algı çok iyi’ diyebiliyor. AKP hiç merak etmesin. Kamuoyunun ve halkın sizin iktidarınızla ilgili, alakası çok iyi. Halk ilk seçimlerde algısının ne olduğunu size çok net gösterecek. İşte o zaman gerçek algıyı sandıkta göreceksiniz diyoruz.   ‘Halk çaresiz bırakıldı’   Enkazdan yaralı kurtarılan bir insanımız acilen hastaneye götürüleceğine AKP Genel Başkanı’nın bulunduğu alana götürülerek adeta şov yapılmıştır. İnsan biraz kendinden utanır, biraz vicdanı sızlar, bir insan hastaneye götürüleceğine, AKP Genel Başkanı Elazığ’a geliyor diye, hastane yerine ayaklarına götürülmesi utançtır. Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bu durumu şiddetle protesto ediyoruz. Enkazdan siyaset devşirecek kadar küçüldüklerini dünya âlem görmüştür. Kendi televizyonlarında çaresizlik içindeki insanlara ne kadar mutlu olduklarını söylettirmeye çalışan bir iktidarı gördük. İnsanlar yıkılacağını bile bile riskli, hasarlı evlerde yaşamaya devam ediyorlar. Çünkü çaresizler. Gidecek yerleri yok. Halk yoksul, işsiz, çaresiz bırakıldı.   'Depremi durduramayız ama sizin iktidarınızı durduracağız'   Grubumuz deprem konusunda Meclis’te araştırma komisyonu kurulmasını talep etti. Önergemiz AKP-MHP oylarıyla reddedildi. 2020 yılı Deprem Farkındalık Yılı olsun dedik. Kanun teklifi verdik. Kanun teklifimiz gündeme alınmadı. Elazığ depremi için AKP Genel Başkanı ‘Depremi durdurma şansımız yok’ diyor. Aynı Erdoğan bundan 15 yıl önce bakın ne demiş: ‘Bazı dersleri almamış olacağız ki yine yanlış yapılar neticesinde 1999 depreminde Sakarya'da büyük bedeller ödedik. Bu bedelleri artık ödemek istemiyoruz’ demişti. 15 yıl geçmiş, peki ders almışlar mı? Hayır. İnsanlar bedel ödemeye devam ediyor mu? Evet ediyor. Ders almıyorlar. Aldıkları tek şey siyasi ve ekonomik rant. Halk depremle yaşamaya alışır ancak AKP’nin tek adam rejimiyle yaşamaya alışmadı ve alışmayacak da. Siz de buna alışsanız iyi olur. Evet depremi durduramayız. Ama sizin iktidarınızı mutlaka ama mutlaka durduracağız.   'Bu ülkede tek dil yok'   Depremin ortaya çıkardığı bir başka gerçek ise sağlık hizmetlerinde anadil kullanımının ne kadar hayati ve önemli olduğudur. Özellikle sağlık hizmetinde anadilin önemini Elazığ depreminde bir kez daha gördük.  Bu ülkede tek dil yok. Çok kültürlü, çok dilli, çok kimlikli ve çok inançlı bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla başta sağlık olmak üzere kamusal alanın, kamusal hizmetin bu çok dillilik esasına göre düzenlenmesi, anadilde kamu hizmetinin yasal güvenceye kavuşturulması gerekmektedir. Anadilin hayat kurtardığı, Elazığ depreminin öğrettiği bir gerçektir. İktidarın tüm engellemelerine rağmen toplumsal dayanışmayı ve yardımlaşmayı bundan sonra da sürdürmeye HDP olarak devam edeceğiz.   'Sarayın kadrolu bekçisi olsunlar'   Şimdi yeni bir şey yapmaya çalışıyorlar. Bekçilere silah kullanma ve kimlik sorma yetkisini tanıyan bir yasayı Meclise getirdiler. Faşizmin bekçisini oluşturuyorlar. AKP iktidarı, toplumla mücadele etmek için bekçilerle kendi paralel güvenlik yapılanmasını kuruyor. Yurttaşa, topluma güvenmeyen bir iktidar ve devlet var karşımızda. Peki, halk size nasıl güvensin ve inansın? Halk bu iktidara hiçbir şekilde ne inanıyor, ne güveniyor. Bu iktidarın tek bildiği şey fişlemek, gözaltına aldırmak, tutuklattırmak, tweet atanın peşine düşmek, bekçiye polise yetki vermek, halkın bütçesini tanka tüfeğe mermiye harcamaktan başka bir şey değildir. Şehirleri, halkı asıl tehdit eden şey yoksulluktur, işsizliktir, sefalettir, rantçı politikalardır, adaletsizliktir, ayrımcılıktır, yolsuzluktur. Şehirleri ve halkı asıl tehdit eden şey insanlara nefes dahi aldırmayan faşizm uygulamalarıdır. Bekçiler, neredeyse milletvekillerinden daha yetkili bir duruma getiriliyorlar. Buradan parlamentodaki tüm gruplara ve milletvekillerine öneriyorum: Ülkenin bu kadar ağırlaşan sorunları orta yerde dururken bu yasaya evet diyecek vekiller varsa, vekilliği bir an önce bıraksınlar ve Saray'ın kadrolu bekçisi olsunlar.   'Emekliliği yakındır'   Bunların Meclis’e getirdiği bir başka yasa daha var: İmar yasası. Halkın depreme dayanıklı konut sorunları orta yerde dururken, AKP-MHP ittifakının imar konusundaki tek düşüncesi Bitlis Ahlat’a saray yaptırmak, deprem toplanma alanlarını ranta açmak, AVM yapmak, yerel yönetimlerin yetkilerini daraltarak imar konularını denetimden kaçırmaktır. İnsanlar deprem felaketlerinde evsiz barksız kalırken bunların derdi Ahlat’a ikinci bir saray yapmaktır. Kendisine tavsiyemiz şudur: Ahlat’a saray yapmayı bırakın. O sarayı görmeye siyasi ömrünüz yetmeyecektir. Ancak şunu yapabilirsiniz! Ahlat taşı hepimiz biliyor ki meşhurdur. O taştan kendisine bir ev yapsın. Çünkü emekliliği yakındır. Emekli olduğunda gününü bol bol o evde torunlarıyla geçirmeye ayırsın!   'Değişime öncülük eden demokrasi gücü HDP'dir   Türkiye önemli bir değişimin ve dönüşümün arifesindedir. AKP tekçi iktidarının 20 yıla dayanan siyasal, sosyal, ekonomik ve toplumsal yıkımı değişimin aciliyetini her gün daha fazla dayatmaktadır. Bu değişime öncülük edecek demokrasi gücü ise HDP’dir. Bizler bu değişim sürecinde her alanda etkili ve belirleyici bir rol oynamaya, demokratik yaşamı inşa etmeye kararlıyız. Bu tekçi rejimin sonlandırılması, demokratik iktidar sürecinin başlatılması için toplumsal mücadeleyi ve demokrasi ittifakını büyütmek en önemli hedefimiz olarak önümüzde durmaktadır. Ve bunu başaracağız.    'Halkların demokrasi buluşmasını sağlayacağız'   Önümüzdeki süreçte mahalle mahalle örgütlenerek, gece gündüz çalışarak Türkiye halklarının demokrasi buluşmasını mutlaka sağlayacağız. Halkın ve demokrasinin nabzının attığı her yerde HDP olacaktır. Genişleyeceğiz, büyüyeceğiz. İtirazı olan herkesin sesi ve itirazı olacağız. Ortak mücadelenin adresi olacağız. Yeni dönemde siyasetin çehresini ve iktidarı değiştirmeye odaklanmış bir partiyi hep birlikte var edeceğiz. İnanın ki aydınlık ve güzel günler bizleri bekliyor. Bundan önce olduğu gibi bugünden sonra da demokratik siyasetin tüm imkânlarını kullanarak adaletsizliklere, baskılara son verecek; demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin ve barışın bu topraklarda yeşermesini, boy vermesini hep birlikte sağlayacağız.”