‘Rusya Libya’ya Vagner’i, Türkiye SADAT ve paramiliter güçleri gönderiyor’ 2020-01-05 09:10:10   Dilan Babat - Habibe Eren   ANKARA - AKP’nin Suriye’den Fas’a kadar İhvancı olan her çizgiyi desteklediğini ve Libya’da Türkiye’yi çok karanlık bir tablonun beklediğini belirten HDP’li Tülay Hatimoğulları, ayrıca Rusya’nın Libya’ya Vagner (özel savaş şirketlerini) gönderdiğini Türkiye’nin de  SADAT’ı ve paramiliter güçleri göndererek böyle bir sektörü ülkede geliştirip başka ülkelere ihraç etmek istediğini vurguladı.   Libya’ya asker gönderme tezkeresi geçtiğimiz günlerde Meclis Genel Kurulu’nda AKP-MHP oylarıyla kabul edildi. Açık oylama yapılan tezkere, 325 ‘evet’, 184 ‘hayır’ oyuyla kabul edildi. Tezkerenin kabul edilmesinin ardından Arap Birliği, Mısır ve çok sayıda ülke kararı yaptıkları açıklamalarla kınadı.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, HDP olarak tezkereye neden ‘hayır’ dediklerine ve Türkiye’yi Libya’da neyin bekleyeceğine dair değerlendirmelerde bulundu.   ‘O bulutların bu yağmurları getireceğini biliyorduk’   AKP-MHP iktidarının bir süredir Libya gündemi ile yatıp kalktığına dikkat çeken Tülay, “Gerçekten sadece birkaç haftaya baktığımız zaman Libya ile iki anlaşma imzalandı ve bir tezkere çıktı. Birinci anlaşma Akdeniz yetki alanlarının sınırlandırılması ile ilgiliydi. Buna da o vakit sadece HDP ‘hayır’ dedi. Çünkü biz hakikaten o bulutların bu yağmurları getireceğini biliyorduk. Deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ‘hayır’ derken bunun akabinde çeşitli askeri anlaşmaların geleceğini biliyorduk. Nitekim daha birkaç hafta geçmeden güvenlik ve askeri iş birliği mutabakatı geldi ve Genel Kurul’da bu anlaşma imzalandı” dedi.   ‘Dış siyasetin faturasını halk ödedi’    İktidarın Libya konusunda iştahı kabarık davranmasının yine halklara zarar vereceğinin altını çizen Tülay, “Yıllardır devam eden yanlış dış siyasetin faturasının Türkiye’de yaşayan halklar tarafından en ağır bir biçimde ödendiğini vurguladık. Bu nedenle savaş tezkeresine karşıyız” ifadelerini kullandı.   ‘AKP İhvancı olan her çizgiyi destekliyor’   Trablus Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin meşru ve Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen bir hükümet olduğu iddiasının yanlış ve eksik bir yaklaşım olduğunu belirterek, Birleşmiş Milletler'in Fas’ta düzenlediği toplantıyı hatırlatan Tülay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir anlaşmaya imza atıyor. Bu anlaşmada deniyor ki; ulusal mutabakat sağlanması için aynı zamanda Hafter güçlerinin de güçlü olduğu temsilciler meclisinin onayına ihtiyaç var. Bu onayı bir kere alabilmiş değil. Ulusal konferanslar düzenlenecek, çatışmalar bitecekti bunların hiç birisi gerçekleşmedi. O nedenle gerçekten bize göre bu güç asla meşru bir güç değil. Serrac İhvancı çizginin müdavimidir ve Türkiye’de AKP iktidarının Suriye’den Fas’a kadar İhvancı olan her çizgiyi desteklediği ve İhvancı olmayan her çizginin karşısında tavır koyduğu aşikardır. Serrac’ı destekleme sebepleri de İhvancı çizginin orada varlık göstermesi ve devamlılığının sağlanmasıdır.”   ‘Ortadoğu ve Kuzey Afrika ‘ya silah pazarı oluşturmak’   Türkiye’nin Libya’da varlığının sadece bunlarla sınırlı olmadığını belirten Tülay, aynı zamanda inşaat sektörünün büyük bir sekteye uğraması ile birlikte Türkiye’nin ağırlıklı olarak silah sanayine ağırlık verdiğini ifade etti. Bunun başını Cumhurbaşkanı’nın yakını olan Bayraktarların yürüttüğüne dikkat çeken Tülay, AKP-MHP iktidarının Libya adımı ve bu kadar düşüncesizce ülkeyi savaşa sürüklemesinin altında yatan nedenlerden birinin de Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya silah satabilecek bir pazar alanı oluşturmak olduğunu vurguladı.   ‘Rusya Vagner’i Türkiye SADAT ve paramiliter güçleri gönderiyor’   Rusya’nın Libya’ya Vagner güçlerini yani özel savaş şirketlerini gönderdiğini kaydeden Tülay, Türkiye’nin de  SADAT’ı ve paramiliter güçleri göndererek böyle bir sektörü ülkede geliştirip başka ülkelere ihraç etmek istediğini belirtti. Tülay, “Biz bunları sorduk ve sormaya devam edeceğiz. Mesela Nijerya’da Boko Haram’a karşı gidip savaşacaklar mı ya da Taliban’ın yanında, karşısında savaşacaklar mı? Şirketleşmiş savaş güçlerini oraya gönderecek mi? Bütün bunları üst üste koyduğumuzda Suriye başta olmak üzere izlenen savaş endeksli yanlış dış siyaseti eleştiriyoruz ve bu nedenle biz bu tezkereye muhalefet partileri ile beraber ‘hayır’ dedik” diye ekledi.   ‘Paramiliter güçlerin yaşamın her alanında etkisini göstereceği anlamına geliyor’    SADAT gibi bir oluşumun olması ve bu oluşumun başındaki şahsın Cumhurbaşkanının danışmanının olmasının düşündürücü olduğunu vurgulayan Tülay, şöyle konuştu: “Eğer iktidar SADAT gibi bir oluşumunun önünü açıyor ve uluslararası savaşlarda da görevlendirebilecek bir özel güvenlik şirketi gibi çalıştırılacaksa bu, Türkiye’de artık paramiliter güçlerin yaşamın her alanında etkilerini gösterecekleri anlamına geliyor. Genel seçimler olduğu zaman ‘seçimlere hile karıştı’ iddiasına karşın eğer insanlar çıkıp seçim kurullarının önünde haklarını talep ederse onun karşısında SADAT güçlerini ortaya çıkarıp çatıştırma konusunda bu iktidarın zerre kadar bir çekincesi yoktu. Bunu yapma ihtimalleri de yüksekti. Bu tehlike geçmemiştir.”   ‘Halk savaş ve şiddet siyasetine karşı tavrını ortaya koymaya devam edecek’    SADAT gibi paramiliter güçlerin bir tehdit unsuru olarak kullanılmasının demokratik ve hukuk devletinde bahsedilecek bir şey olmadığına dikkat çeken Tülay, “Bu, ancak korsan ve gayri meşru olan devlet yapılanmalarının iddia edebileceği bir şeydir. Bu ülkede demokrasiye, insan haklarına, barışa, kardeşliğe gönül vermiş insanlar da bütün demokratik haklarını kullanarak bu paramiliter örgütlenmelere, savaş ve şiddet merkezli bu siyasete karşı tutumunu ortaya koymaya devam edecektir” dedi.     ‘İdlib’ten cihatçıların gönderildiği iddiasının doğruluk payı çok yüksek’   Tülay, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR),  Efrîn’de dört merkez oluşturulduğu ve merkezlerin görevinin Suriye Milli Ordusu (SMO) ve ona bağlı olan örgütlerden elemanları maaşa bağlayarak Libya’ya göndermek olduğu şeklindeki açıklamayı hatırlattı. İdlib’ten Türkiye üzerinden Libya’ya cihatçıların gönderildiği iddiasının da doğruluk payının çok yüksek olduğuna işaret eden Tülay, şu bilgileri verdi: “Ayrıca bir tek oradan değil Türkiye’den İstanbul Havaalanı’ndan özellikle Trablus’a çok yoğun uçuş seferleri gerçekleşmiş bunun yanı sıra Tunus üzerinden aktarmalı uçuş seferleri gerçekleştirilmiş. Bu konu ile ilgili resmi bilgi edinmek isteyenlere de ‘ MİT’in uhdesindedir, bu bilgileri size veremeyiz’ gibi açıklamalar yansıdı basına. İtiraz noktalarımızdan birisi de buydu.”   ‘Neo-Osmanlıcılık hayalleri ile yayılmacı bir siyaset izleniyor’   AKP iktidarının barış siyaseti diye yola çıktığı halde savaş ve şiddeti merkezine alarak komşularla tamamen geçimsizlik üzerinden,  Ortadoğu ve Batı siyasetini de uluslararası güç dengelerinin aralarında oluşan çatlaklardan faydalanarak yürütmeye çalıştığını aktaran Tülay, “Bu iktidar bunu uluslararası düzeydeki kimi emelleri için yapıyor. Bir miktarını az önce sıraladık ama şunu da eklemeliyiz. AKP iktidarı Neo-Osmanlıcılık politikalarını hayata geçirmek için şimdi Libya’ya bu kadar hızlı koşuyorsa bir nedeni de yayılmacı siyasettir. Bu adımları biz Suriye’de de gördük” diye konuştu.    ‘Türkiye sürekli bir savaşın eşiğindeymiş gibi gösterilmeye çalışılıyor’   İktidarın iç politikadaki baskı ve tekçi siyasetinin, ekonomik krizin, geçim sıkıntısının, demokrasinin askıya alınmasının üzerini kapatmak için de sürekli ülkeyi bir savaşın içinde gibi göstermeye çalıştığını belirten Tülay, “İnsanların itirazlarının örgütlü bir biçimde ortaya çıkmasını engellemek bakımından sürekli Türkiye’yi sürekli bir savaşın eşiğindeymiş gibi göstermeye ve iç siyaseti böyle dizayn etmeye çalışıyorlar” sözlerini kullandı.    ‘İhvancı hükümetin yenilme olasılığı yüksek’   HDP’nin başından beri bu konuda tavrının net olduğuna, muhalefette olan hatta AKP’ye gönül vermiş bir kesimin de artık savaş seferinin ne kadar yanlış olduğunu söylediğine dikkat çeken Tülay, “Bunun iç siyaseti düzenlemek için yapıldığının farkındalar” ifadesini kullandı. Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesinin oradaki denklemi değiştirip değiştirmeyeceğinin kritik bir soru olduğunu vurgulayan Tülay, sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi işin içinde uluslararası dengeler var. Bugün Hafter güçleri azımsanmayacak düzeyde, hem bölge ülkeleri hem Avrupa’dan ülkeler desteklemektedir. Öte yandan Trablus Mutabakat Hükümeti’ni destekleyen kitleye baktığımızda Türkiye ve Katar gibi ülkeler sadece destekliyor. Şimdi bunlar sahadaki gelişmeler. İhvancı Trablus hükümetinin yenilme olasılıklarını göstermektedir. Peki bu durumda Türkiye’nin yaptığı bu anlaşmalar ne olacak. Bir kere hepsi yok hükmünde olacaktır. Asker gönderdiği için de Türkiye zaten Suriye’deki siyaseti ile oradaki halklar tarafından bir işgalci bir güç olarak görülüyor.”   ‘Ortadoğu halkları Türkiye’ye negatif bakıyor’    Yakın tarihte Osmanlıcılığın diğer coğrafyadaki ülkeler üzerindeki olumsuz etkileri ile orada yaşayan halkların Türkiye’ye oldukça negatif bir biçimde baktığını ve düşmanlık beslediğini belirten Tülay, “Bizim topraklarımızı almaya geliyorlar algısı var ve Türkiye’nin bu algıyı düzeltme ihtimali yok. Bugün yoksul halk çocukları gidecek savaşacaklar, varlıklı kesim ya da Erdoğan’ın ailesinden biri gidip savaşmayacak Libya’da. Orada kanları akacak. Kısacası Türkiye’yi çok karanlık bir tablo bekliyor. Savaşın eşiğine sürüklenmiştir. Asla parçası olmadığımız bir savaşı kabul etmiyoruz. Kendileri de açıklayamıyor zaten. Bu kararıyla bu iktidar tarihte kara bir leke olarak yerini alacaktır” dedi.