Fatma Kurtulan: Her gün en az bir kadın öldürülürken, bütçe kadınların lehine düzenlenmedi 2019-12-20 17:50:27   ANKARA - HDP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, devlet aklının Kürtlerin hak taleplerine katliam ve inkar politikalarıyla karşılık verdiğini ve kadın katliamlarının kahramanlık haline getirildiğini belirterek, “Her gün en az bir kadın öldürülürken, bütçe kalemleri kadınların lehine düzenlenmedi” dedi.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekilleri Fatma Kurtulan Meclis Genel Kurulu’nda bütçe görüşmelerinde konuştu.   Fatma, devlet ve toplum ilişkisini belirleyen en önemli noktanın yönetimin adaletli olup olmadığı olduğunu söyledi.  Fatma, 1921 Anayasası’nın tarihi bir dönüm noktası olduğunu belirterek, “1921 Anayasası’nın ruhu, Anadolu ve Mezopotamya’da Kürtler ve Türklerin bir arada yaşayabilmesinin anahtarıydı. Kürtlerin varlığı bu anayasa ile kabul edildi. Bu anayasa ile devletin isminde etnik vurgu yer almadı. Türkiye Devleti’nde Kürtlerin de kendilerini yönetebilecekleri idari bir sistemin uygulanması amaçlandı. 23 maddelik anayasanın 14 maddesi Türkiye’nin idari sistemine ayrıldı. İdari birimlerden oluşturulan şuralara özerklik verildi, halkın kendi kendini yönetmesi yani doğrudan demokrasi amaçlandı. 20-22 Ekim 1919 Amasya Protokolleri Tutanağı’nın 1. Maddesi ‘Osmanlı devletinin düşünülen ve kabul edilen sınırları, Türk ve Kürtlerin oturdukları yerleri kapsamaktadır’ şeklinde başlamaktadır” dedi.   ‘Kürtlerin hak talebine katliam ile karşılık veriliyor’   Bugün ise 1921 Anayasası ruhunun terk edildiğini söyleyen Fatma, “Kürtleri ve haklarını yok sayan hukuki, idari ve sert fiili uygulamalara girişildi. Varlıklarının ortadan kaldırıldığını gören Kürtlerin bugün halen süren itiraz ve hak taleplerinde ısrarı böyle başladı. Koçgiri ile başlayan yok etme politikası, ‘Ağzına kadar cesetlerle doldurulan Zilan Deresi’yle’ devam etti. Her adımında kemiklerin ortaya çıktığı, mağaralarda gazlara boğulan Dersim’le devam etti. 1924’ten bu yana devlet aklı, Kürtlerin hak talebine katliam, inkâr, imha ve asimilasyon politikalarıyla karşılık verdi. Ne yazık ki kuruluş sürecinde bu farklılıkları görmezden gelmeyi tercih eden bu akıl hala canlıdır. Bu akıl bir asırdır Kürt meselesini askeri yöntemlerle çözebileceğini sanmaktadır” diye belirtti.   ‘Kürt sorunu muhatabını bulacak’   Bugün yaşanan  tüm krizlerin temelinde Kürt sorunu ve demokrasi sorununun çözümsüzlüğü olduğunu vurgulayan çeken Fatma, sözlerini şöyle sürdürdü:    “Artık uluslararası bir mesele olan Kürt sorununun çözümünün ilk adımı 1921’inin ruhunu anlamak, o doğrultuda hareket etmek olmalıdır. Kürt halkının ve bütün kimliklerin, inançların varlığının anayasal düzeyde kabulü çoğulcu demokrasinin bir gereğidir. Bugün de ihtiyacımız olan tam da bu esası anlamak, bu esasa geri dönmek, bu yöntemle yüz yıllık sorunları çözmektir. Unutmayınız, Kürt sorunu eninde sonunda kendi muhatabını yaratacak ve çözümünü bulacaktır. Bundan kaçış yoktur.   ‘Demokratik siyaset rehin alınıyor’   Ne yazık ki seçme ve seçilme hakkının, demokratik siyaset hakkının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı günlerden geçiyoruz. Partimizin eski eş genel başkanları, milletvekilleri, yöneticileri, belediye başkanları, üyeleri, çalışanları dahil neredeyse yarısı cezaevindedir. Demokratik siyaset dört duvar arasında esir alınmaya çalışılmaktadır. Bugün partimizi yargılamaya çalışan mahkemeler hukuk mahkemeleri değil, AKP mahkemeleridir, AKP yargısıdır. İktidarın yargısı Suruç’un, Diyarbakır’ın, Ankara’nın, Tahir Elçi cinayetinin esas sorumlularını bulmak için çaba sarf etmek yerine, fezleke rekorları kırmakta, cezaevlerini HDP’lilerle, muhaliflerle doldurmaktadır.   ‘Kürt düşmanı damgasını alnınıza yapıştırıyoruz’   İktidar seçimle kazanamadığını kayyım atayarak ele geçirmeyi bir gelenek haline getirmektedir. 2016 Eylül'ünden itibaren 94 belediye bu iktidar eliyle gasp edildi. Kayyımlar adeta Şark Islahat Planı’nın, Umumi Müfettişliklerin ve OHAL Valiliği’nin ardılı olarak uygulanmaktadır.    AKP iktidarı, ittihatçı zihniyetin uygulamalarını sistemli bir şekilde takip etmekte ve kendi politikası olarak hayata geçirmektedir. Bir lokma, bir hırka ilamlarını, şatafat ve israf düzenine dönüştürenlerin iktidarına, ellerindeki bütçe yetmiyor olacak ki halkın belediyelerine de peyderpey el konuldu. Kürt düşmanlığı dediğimizde buna tepki gösterenler, bir kez daha söylüyoruz; bu Kürt düşmanlığıdır. Kürt düşmanı damgasını alnınıza yapıştırıyoruz.   ‘Eşbaşkanlık demeye devam edeceğiz’   Kadın eş başkanların, kendi adaylıklarının tanıtım toplantısına katılmaları dahi suç olarak gösterildi. 200 gün açlık grevinde kalan Leyla Güven’in açlık grevinde olduğunu söylemek suç sayıldı. Karakola dönüştürülen belediyeler için ‘belediyeler karakola dönüştürülmüş’ demekten tutuklama gerekçesi yapıldı. Nefes alıp vermek dahi suç haline getirildi. Kayyım atamaları aynı zamanda Eş Başkanlık sistemimize yani kadın iradesine, kadınların eşit temsiliyetine ve kadın kazanımlarına bir saldırıdır. Ama ne yaparsanız yapın, biz kadınlar mücadelemizden de Eş Başkanlık’tan da asla vazgeçmeyeceğiz. Her yerde tek adam değil, çok insan, tek başkanlık değil, eş başkanlık demeye devam edeceğiz.   ‘Bütçe kadınlar lehine düzenlenmeli’   Kadınlar her gün sokak ortasında öldürülmeye devam etmektedir. Kadın cinayetleri, kadını mücadelesinden, kamu alanından ve hatta yaşamdan uzaklaştırma politikalarının bir tezahürü olarak yaşanmaktadır. Kadını öldürmek kahramanlık haline getirildi. İşte bu bütçe de bunu desteklemektedir. Her gün en az bir kadın öldürülürken, bütçe kalemleri kadınların lehine düzenlenmedi.   ‘Toplumun acil bir anayasa talebi var’   Bu çatı altında Türk, Kürt, Ermeni, Êzidî, Süryani, Arap, Laz vekil varken, bu topraklarda bu etnik kökenden halklar yokmuş gibi yaparak bu meseleyi çözemeyiz. Atılması gereken ilk adım tarihle, geçmişle kararlılıkla yüzleşmedir. İşte bu yüzleşme tam da burada, bu meclis çatısı altında başlamalıdır. Bu meclis eşit yurttaşlığı önüne vazgeçilmez şart olarak koymalı, adalet ve özgürlüğü düstur edinmelidir. Bu devasa sorunu ABD-Rusya ve dış güçlerle değil, kendi içimizde diyalog kanallarıyla çözmeliyiz. Elbette ki bunun en önemli koşulu demokratik, özgürlükçü bir anayasadır.  Toplumun acil olarak yeni bir anayasa ihtiyacı vardır.  Ülkedeki demokrasi krizinin çözülmesi, Kürt sorununda eşitlikle güçlenmiş, adaletle bezenmiş, barışçıl bir çözüm halkın bizden beklentisidir.”