DTK: Baskı rejimi kurularak ülke duruşma salonu haline getirilmiştir 2019-12-12 09:57:18   DİYARBAKIR - DTK, İnsan Hakları Haftası ve kongrelerine dönük saldırılara ilişkin yaptığı açıklamada, “İktidar toplum üzerinde baskı rejimi kurarak ülkeyi bir duruşma salonu haline getirmiştir” dedi.   Demokratik Toplum Kongresi (DTK), İnsan Hakları Haftası ve kongrelerine dönük saldırılara ilişkin basın açıklaması yayınladı. Ortadoğu’nun jeo-stratejik, jeo-politik konumunun anti-demokratik devletlere ve rejimlere yaşam alanı sunduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu nedenle bölge, 3’üncü kuşak insan haklarının konuşulduğu dünyada temel insan haklarının bile yaşam bulmakta zorlandığı bir sürece girdiğine vurgu yapıldı.   İnsanlığın beşiği olan Mezopotamya’da insana, kadına, çocuğa, doğaya ve topluma dair yaşananları kabul etmenin mümkün olmadığının altının çizildiği açıklamanın devamında şunlar kaydedildi:   “Kapitalist hegemonyanın krize girdiği her dönemde savaşlar, ölümler ve göçlerle insan hakları ayaklar altına alınıyor. Bu bağlamda insan hakları günü ve haftası kapsamında birçok kesimden gelen çeşitli tepkilerle birlikte sürdürülemez bir durum ortaya çıkmaktadır. Arap baharıyla başlayan halkların özgürlük talebi, yakın zaman da dünyada milyonlarca insanın sokağa dökülmesi, Kürt halkının siyasi talepleri ve yüz yıllık mücadelesinin geldiği aşama, mevcut krizi daha da derinleştirip çözüme zorlamaktadır. Ortadoğu’da yaşanan krizin temelinde ise bize göre İmralı Hapishanesinde sürdürülen tecrit vardır. Sayın Öcalan’ın hem Ortadoğu’ya hem de Kürt meselesine yönelik çözüm önerileri bu tecridin temel nedenidir. Tecrit politikasında ısrar etmek bu kaosu sürdürmenin bir yönetim biçimidir. Türkiye’de ise 15 Temmuz darbe girişimi, iktidarın kendisine has bir rejimi inşa etmesine olanak sundu. Bu nedenle uzun süreden beri en asgari demokratik koşullar bile rejim tarafından yerle bir ediliyor.   ‘Baskı rejimi kurularak ülke duruşma salonu haline getirmiştir’   Demokratik siyaset alanına yönelik baskılar ve tutuklamalar, kayyımlarla halk iradesinin yeniden gasp edilmesi, yürüyüş, gösteri ve protesto haklarına dönük orantısız güç uygulamaları AKP-MHP faşizminin yönetim krizinin emareleridir. En büyük hak ihlallerinden biri ise kongremize yönelik hukuksuz uygulamalar, baskılar ve gözaltılardır. İktidar toplum üzerinde baskı rejimi kurarak ülkeyi bir duruşma salonu haline getirmiştir. Savaşların sürekli hale getirilmesi ile halk bütçesi tamamen sarayın ve savaşın ekonomisine aktarılmış, halk büyük bir yoksulluğa ve çaresizliğe sürüklenmiştir. Her yıl yüzlerce kadının katledilmesi de eril sistemin ve mevcut rejimin savaş politikalarıyla paralel yürümektedir.   ‘Tecridinin sürdürülmesi kaosun sürdürülmesiyle eşdeğerdir’   Bu uygulamaların her birisi insan haklarının konuşulduğu bugünlerde başlı başına büyük hak ihlalleridir. Ancak başta İmralı hapishanesi olmak üzere bütün hapishanelerde devam eden hak ihlalleri artık kabul edilemez bir noktadadır. İmralı tecridinin sürdürülmesi savaş ve kaosun sürdürülmesi ile eşdeğerdir. AKP-MHP iktidarı, Sayın Öcalan üzerinde pervasızca yürüttüğü mutlak tecrit ve binlerce hasta tutuklunun yaşadığı hayati sorunların ahlaki, vicdani, siyasi ve hukuki sorumluluğu altında kalacaktır. Dünyanın hiçbir yerinde İmralı hapishanesinde sürdürülen tecrit gibi insanlık dışı bir uygulama söz konusu değildir. İktidar hem İmralı hapishanesi hem de genel olarak tüm hapishanelerde sürdürülen hukuksuzluktan bir an önce vazgeçmelidir.   İnsan hakları günü ve haftası vesilesi ile başta insan hakları kurum ve kuruluşları olmak üzere ulusal ve uluslararası tüm duyarlı kesimleri ısrarla sürdürülmek istenen mutlak tecride karşı duyarlı olamaya ve bir insanlık suçu olan tecridin ortadan kaldırılması için harekete geçmeye çağırıyoruz. Ayrıca tüm demokratik kamuoyunu ve halklarımızı yaşamın her alanında sürdürülen geniş sömürü biçimlerine karşı insan hak ve hukukunu yerel ve evrensel temelde korumaya ve sahiplenmeye çağırıyoruz.”