Muazzez Orhan: Türkiye uluslararası güçlerin eliyle bataklığa sürükleniyor 2019-10-20 09:02:00   Zeynep Durgut   VAN - Türkiye’nin Kürt kazanımlarına ve kadın devrimine karşı Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırdığını, ancak uluslararası güçler eliyle büyük bir bataklığa sürüklendiğini, kendi halkını da bu kaosa dahil ettiğini belirten HDP’li Muazzez Orhan, “Savaşanın kazananı yoktur. Burada Türkiye de büyük kaybeder ve binlerce mazlum insan hayatını kaybetmiş olur” dedi.    Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) 9 Ekim’de Meclis’ten geçen Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyon tezkeresinin hemen ardından başlattığı saldırıların 9'uncu gününde 17 Ekim’de 5 günle sınırlı bir “ateşkes” anlaşması ilan edildi. Ancak TSK’nin ateşkese uymadığı ve saldırılarının devam ettiği ifade ediliyor. Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik başlatmış olduğu operasyona ilişkin değerlendirmelerde bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Muazzez Orhan, Türkiye’nin bataklığa sürüklendiğini belirterek, barışın katliamlarla değil, diyalog ve müzakerelerle olacağını vurguladı.    ‘Kendi iktidarı için ülkeyi savaşa sürükledi’    Saldırıların Kürtlerin statüsüne ve kazanımlarına yönelik olduğunu  ifade eden Muazzez, “Bizler yıllardır şunu söylüyoruz; Türkiye’de Kürt halkının hakları verilmeden, Kürt sorunu demokratik yollarla çözülmeden birlikte yaşamın önü açılamaz” dedi. “Ne Kürtler ne de Türkler ne de Türkiye bu savaş politikalarıyla demokratik bir ortamı öremez diyoruz” diyen Muazzez, Suriye’de Türkiye’ye yönelik herhangi bir tehdit olmadığını kaydederek, “AKP, siyasal ve ekonomik krizin, seçim yenilgisinin üstünü örtebilmek ve iktidarını sürdürebilmek için Kürtlerle bir savaşa girişmeyi çözüm olarak gördü” diye belirtti.    ‘Halk AKP’yi istemediğini seçimlerde gösterdi’    Son seçimlerde Türkiye halklarının artık bu iktidarı istemediğini, toplumun tüm kesimlerinin birlikte bir yaşamı istediğini gösterdiğini dile getiren Muazzez,  “Ancak iktidar sallanan tahtı için Kürtlerin iradesini kayyımlarla gasp etti. Kayyım politikasını farklı bir savaş yöntemi ile Kuzey ve Doğu Suriye’yi işgal hareketi ile meşrulaştırmaya çalıştı. Tüm dünya halkları bu hareketi, bir işgal ve savaş olarak tanımlarken maalesef ki iktidar o baskı iktidar şiddetini kullanarak daha önce ki süreçler gibi bu harekata ‘savaş’ diyen herkesi terörize etmekte, tutuklamakta ve tüm demokratik eylem ve tepkilerin önü kapatılmakta” ifadelerini kullandı.    ‘Hevrîn Xelef şahsında Rojava kadın devrimi hedef alınıyor’    Başta HDP olmak üzere tüm muhalif kesimlerin susturulmak istendiğini, karalama politikası uygulandığını, yasaklarla toplumun sesinin bastırılmaya çalışıldığının altını çizen Muazzez, şöyle devam etti: “Halkın ne içte ne de dışta savaş istemediğini söylemesine engel olunuyor. Bu da haksız olduklarının göstergesidir. Ancak şunu söyleyebiliriz ki bu savaş söyledikleri gibi bir ‘askeri harekat’ değil, orada yaşayan Kürt halkına ve halklara yöneliktir. Rojava’da tüm dünyanın örnek aldığı bir sistem hedef alınıyor. Rojava’da bir kadın devrimi gerçekleşti ve bu devrim şuanda emperyalist ülkelerin desteğiyle yıkılmak isteniyor. Kürtleri orada sıkıştırmak ve devrimi boğmak istiyorlar.”    Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef’in katledilmesinin de bunun göstergesi olduğunu ifade eden Muazzez, “Hevrîn Xelef şahsında Rojava da gerçekleşen kadın devriminin önü alınmak istendi. Hain bir saldırı ve suikastle genç bir siyasetçi kadın katledildi. Ekonomiden, enerjiye, tarımdan, özgür birlikte yaşamın har alanı için çalışma yürüten kadın siyasetçi katledilerek aslında bu sistemin hedef alındığını bir kez daha ortaya koymuşlardır” dedi.    ‘Ülkeyi kaosa, çıkmaza sürüklüyorlar’    Türkiye’nin içte de dışta da Kürt halkının hiçbir statü elde etmemesi için tüm ülkeyi bir kaosa sürüklediğini vurgulayan Muazzez, “Bunun çok başarılı olmayacağını da söyleyebiliriz. Belki şuanda askeri silah gücüyle bir nebze de olsa belirli bir yere ulaşmış olabilir ancak hiçbir zaman savaş kazandırmamıştır. Savaş kan, gözyaşı ve ölüm olmuştur. Toplumsal vicdan ve halkların birlikteliği bu savaşın önüne geçecektir. Türkiye büyük kayıplarla bu toplumu ayrıştırmış olacaktır. Biz buradan şunu söylüyoruz, bu savaş politikalarından, bu işgal hareketinden bir başka ülkenin topraklarını işgal etme harekatından bir an önce vazgeçilmelidir” diyerek halkların bir arada yaşama yolunun diyalog ve müzakere olduğunu kaydetti.    ‘Uluslararası güçler ikircikli politika yürütüyor’   Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), Rusya, ABD ve diğer güçlerin ikili bir yaklaşım gösterdiğini ifade eden Muazzez, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) üzerinden Suriye’de bir savaş yürütüldüğünü, uluslararası güçlerin de bundan nemalanmak istediğini aktardı. Bu ikircikli yaklaşımı daha önce de önceki dönem HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a ilişkin kararlarda da gördüklerini hatırlatan Muazzez, “Özellikle de ABD bu tutumunu devam ettiriyor. Trump söylediğini bir gün sonra değiştirip tam tersini söyleyebiliyor. Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir savaşın içine sürüklüyorlar. Daha önceki süreçler de Irak’ın Kuveyt’e müdahalesine izin verildi, daha sonra Irak’ın toprak bütünlüğü parçalandı. Uzun yıllar Irak’ta da bir savaş gerçekleşti ve Kuveyt’e giriş kararını veren Saddam Hüseyin’in sonu vahim oldu. Bugün aynı strateji uygulanıyor olabilir” derken, Türkiye’nin uluslararası güçler tarafından içinden çıkılmaz bir bataklığa çekildiğine işaret etti.    ‘Türkiye büyük kaybeder’    “Bu savaşın uluslararası güçler tarafından doğru bulunmadığı ancak Türkiye’ye belirli yaptırımların yolunun açılması olarak değerlendirebiliriz” diyen Muazzez, “Savaşın haklı gerekçesi olmadığını ve Türkiye’nin geri çekilmesini söylerken, bir yönüyle de izleyici pozisyonundalar. Savaşın kazananı yoktur. Burada Türkiye de büyük kaybeder ve binlerce mazlum insan hayatını kaybetmiş olur” diye uyardı.    ‘Heyete izin verilmemesi ne kadar kirli bir savaş olduğunu gösteriyor’    Mardin’in Nusaybin ilçesinde 12 kişinin yaşamını yitirmesini de hatırlatan Muazzez, HDP heyetinin ilçeye girişine izin verilmemesine ilişkin de şu değerlendirmede bulundu: “Heyetimizin girmesine ‘güvenlik’ gerekçesiyle izin verilmezken aynı saatlerde İçişleri Bakanı incelemelerde bulunuyor. Bu da gerçeklerin partimiz tarafından bilinmesinin engellenmek istendiğinin, yaşananların saklanmak istendiğinin göstergesidir. Bu da yürütülen savaşın ne kadar kirli ve haksız olduğunu gösteriyor. Havan toplarının araştırılması için komisyon kurulmasını ifade ediyoruz ama bu talebimiz de reddediliyor. Bu kirli savaşın önünde durabilmek için tüm sol, sosyalist, demokrat kesimlerin bir tepki oluşturması gerekiyor. Her zaman barışı haykırdık ve haykırmaya da devam edeceğiz. Barış insanları katlederek gerçekleştirmez, müzakere ve görüşmelerle, demokratik yollarla gerçekleşir.”