Ayşe Acar’dan Yargı Paketi eleştirisi: Toplumun beklediği bir şey yok! 2019-10-02 09:01:08   Habibe Eren   ANKARA - Yargı Paketi’nde “Türkiye’de yargı nasıl bağımsız olabilir?” sorusunun cevabı olmadığını belirten HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Bu paket, Kürtler ve muhalifler hariç herkesin yararına düşünülmüş. Pakette toplumun beklediği hiçbir şey yok” dedi.    AKP, "Yargı Reformu Strateji Belgesi" çerçevesinde hazırladığı 1. yargı paketini, muhalefete sunduğu taslak metinde küçük değişiklikler yaparak Meclis Başkanlığı'na sundu.39 maddelik yasa teklifinde, HDP dışında muhalefet partileriyle bire bir görüşerek paketi sunan ve bu partilerin önerilerini alan AKP iktidarı birçok özgürlük getirdiğini iddia ederken, HDP’nin pakete yönelik ciddi eleştirileri var.   Halkların Demokratik Partisi (HDP) Batman Milletvekili ve İnsan Hakları ve Hukuk Komisyonu Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, AKP’nin hazırladığı yargı paketine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   Bir süredir hem Yargı Paketi hem Demokratik Anayasa için kurum ziyaretleri gerçekleştirdiklerini hatırlatan Ayşe, “Bizim için hatta Türkiye’nin bütünü için adalete güvenin bu kadar düştüğü bir dönemde Meclis’in böyle bir girişimde olmasını önemsedik. Maalesef iktidar cephesinden çok da toplumun ihtiyaçlarını giderebilecek, yargının mevcut durumunu düzeltebilecek, son üç dört yıl içerisinde toplumun vicdanında derin yaralar açan kanunsuzlukları düzenleyecek bir paket karşımızda yok. Dağ fare bile doğurmadı maalesef” diye belirtti.    ‘Yargı savaş siyasetinin bir parçası haline geldi’   Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmadığını,  tamamen bir ideolojiye, bir siyasi partinin bakış açısına göre yargının kendini konumlandırdığını, şekillendirdiğini ve karar aldığını dile getiren Ayşe, “Yargı uzun bir süredir özellikle AKP-MHP ittifakının oluşması ve bir savaş kararının alınması ile beraber savaş siyasetinin bir parçası haline geldi. Ve toplumu sindirme aracı olarak kullanıldı. Şu anda özellikle Selahattin ve Figen başkanlarla ilgili alınan karar da yargının geldiği durumu gözler önüne seriyor. Dünyanın bütün devletlerinde hatta kabilelerde bile bir suç işlendiği iddia ediliyorsa bu suç bir defa cezalandırılır. Ama Türkiye’de en temel ilke bile ayaklar altına alındı. Bu Türkiye’de yargı mekanizmasının ne hale geldiğinin bir göstergesi” şeklinde konuştu.    ‘Türkiye’de yargı nasıl bağımsız olabilir sorusunun cevabı yok’   Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, çocuk istismarı ve sayılabilecek türlü davalarda Türkiye’de artık bir yargı güvencesinin olmadığını dile getiren Ayşe,  iktidarın bakış açısına ya da bir kesimin kendisini ilişkilendirme biçimine göre yargının belirli kararlar verdiğini dile getirdi. Paketin içerisinde bu sorunlara çözüm olabilecek hiçbir düzenlemenin olmadığına dikkat çeken Ayşe,  sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de yargı nasıl bağımsız olabilir bunun cevabını pakette bulamıyorsunuz. Son süreçte Türkiye’nin tümünün mustarip olduğu düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı var. Neredeyse Cumhurbaşkanı’nı eleştiren en ufak bir mesele bir suç unsuru olarak karşımızda duruyor. Peki, bu pakette düşünce ve ifade özgürlüğü açısından bir düzenleme var mı derseniz maalesef yok. Özellikle Avrupa Birliği’nin sert eleştiri ve tepkilerinden sonra güya madde eklenmişti. Propaganda suçuna bir ek yapılarak, ‘haber yapma ve eleştiri çerçevesinde ise suç kabul edilemez’ denilmiş Terörle Mücadele Kanunu’nda. Biz biliyoruz ki bu madde olsa bile darbe anayasasında bile Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan maddeler var. Ama mesele zihniyet meselesi. Cumhurbaşkanına hakaret diye bir suç varsa; maalesef burada özgürlükten söz edemeyiz. Böyle göstermelik birkaç madde dışında bir şey yok.”   ‘TMK’ya bir cümle eklenerek özgürleştirilmiyor’   Kendi içlerinde ses yükselten muhalefete karşı bile kullanabilecek bir TMK olduğunu, bu kanunda da terör tanımının çok geniş olduğunu dile getiren Ayşe, şöyle devam etti: “Nereye çekerseniz oraya uzayabilen bir terör tanımı ve yaftalama meselesi var. Ekonomiden kadın haklarına kadar herhangi konuda yapılan bir açıklamaya kadar iktidarın söylemi dışında bir söylem kullanıldığında ‘terörist’ damgası ile yaftalanıp büyük cezalar alabiliyorsunuz. Bu kadar geniş bir terör tanımının olması Türkiye’nin en büyük problemlerinden biriyken bunla ilgili de düzenleme ve bir çalışma yok. TMK’ya bir cümle eklenilerek özgürleştirilmiyor. Bir kere bu kanunun tümden ortadan kaldırılması gerekiyor. Örgüt üyesi olmanın var sayılan ‘terör’ kavramının somut olarak tanımlanıp demokrasi ve özgürlük talebini yürütenlere karşı bir demokrasi kılıcı gibi sallandırılmasından vazgeçilmesi gerekiyor.”   ‘Pakette toplumun beklediği hiçbir şey yok’   15 Temmuz darbe girişimden sonra ilan edilen Olağanüstü hal (OHAL) ile birlikte kış lastiğinin değiştirilmesinden, kayyımın atanmasına kadar birçok kanunda düzenleme yapıldığına dikkat çeken Ayşe, kanunların birçoğunun Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı iken şu an yürürlükte olduğunu aktardı.  Türkiye’deki en büyük problemlerinden birinin de OHAL döneminde binlerce insanın pasaportuna şerhler konulduğunu ve yurt dışı çıkış yasağı getirildiğini anımsatan Ayşe, “ Bununla ilgili bir düzenleme varmış gibi gösterilse de en nihayetinde getirip kolluğun yetkisi çerçevesinde değerlendirildiğinde kolluğun son süreçte istihbarı bilgiler toplayarak bir yönlendirme yaptığını çok iyi biliyoruz. Bu şekilde çok dar ve kolluğa inisiyatif veren bir şekilde olması toplumsal beklentiyi karşılamıyor. Bu pakette ne var derseniz toplumun beklediği hiçbir şey yok” ifadelerini kullandı.   ‘Tutuklulukta iki yılı beklemek facia’   Pakette yer alan uzun tutukluluk sürecine ilişkin düzenlemeye işaret eden Ayşe şunları söyledi: “Dava açılıncaya kadar geçen süreçte 2 yılla bir sınırlama hali var. Siz iki yıl boyunca davanız açılmadan tutuklu kalabilirsiniz ama ondan sonrası için herhangi bir düzenleme yok. İki yılı beklemek aslında bir facia. Bir insanı özgürlüğünden mahrum edecek kadar ciddi iddialar varsa, ciddi deliller varsa; çünkü tutuklamanın şartlarından biri budur. Bunun için iki yıl beklemek kişiler açısından büyük bir ihmal getirecek bir durum. Dava açıp davadan sonra 7- 10 yıla kadar varacak bir süreye geliyor. Yargının daha hızlı ve adil yargılamasını sağlayacak bir düzenleme yok. Binlerce insan hakkında dava açılmadan cezaevlerinde tutuklu bulunuyor.”   Yine pakette temyize dair yapılan düzenlemeden söz eden Ayşe, “Bugüne kadar biliyorsunuz beş yıl ve altı suçlar açısından sadece istinaf yolu vardı. Sonrasında temyiz yolunun kapalı olduğu bir süreç işletiliyordu. Özellikle TMK’daki bazı suçlar açısından tamamı değil, İstinaf ’tan sonra bir yargı mekanizması olarak Yargıtay’ın da yol olarak açılması bir tarafı ile iyi ama yetersiz bir düzenleme. Bütün suçlar ve cezalar açısından kısıtlamaya gidilmeksizin temyizin açık olması gerekiyor. Biz biliyoruz ki; özellikle son süreçte çok hatalı kararlar verildi. İnsanlar maalesef cezasını tamamlamak zorunda kaldı. Önümüzdeki günlerde komisyona geldiğinde daha detaylı bakıp muhalefet şerhlerimizi ileteceğiz. Yine pakette soruşturması olmayan avukatlara yeşil pasaport verileceği söyleniyor. Biz avukatlara tabi ki yeşil pasaport verilmemesini savunmayız. Ama bunu bazı bakanlıkların inisiyatifine bırakarak yine yandaş bir kesim avukatlara karşı kullandırılması karşısında da ortak bir ses yükseltilmesi gerekiyor” diye belirtti.   ‘Pakette, hasta tutsaklara dair hiçbir şey yok’   Ayrıca yargı paketindeki düzenlemeyle birlikte avukatsız bazı kararların verilmesinin önünün açılacağını ifade eden Ayşe, bunun gibi birçok düzenlemenin kişi haklarını ve özgürlüklerini tamamen geriye çektiğini dile getirdi. Gündemdeki en önemli konulardan birinin hasta tutsaklar olduğunu vurgulayan Ayşe, “Binlerce hasta tutsak var. Ve maalesef biz her gün tabutlarla ve cenazelerle karşılaşıyoruz. Bugün belki en acil konuşulması gereken hasta tutsakların durumu. Cezaevlerinde bir ceza ile de karşılaşıp sağlık hakkından yararlanması engellenerek yaşamlarını yitiriyor. Yine ağırlaştırılmış müebbet alanlar açısından bir hukuksuzluk var ortada. Bu meselelerin hiçbiri ile ilgili bu paketin içerisinde bir düzenleme yok. Sipariş üzerine çıkarılan bir paket gibi görülüyor.”     ‘O dosyaların nasıl hazırlandığını hepimiz biliyoruz’   Yargı paketinin siyasi partilere gönderildiği gün önceki dönem HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile ilgili olmayan bir dosyadan yargılama yapıldığını kaydeden Ayşe,  bu süreçte yargı paketinin ne manaya geldiğini çok iyi anladıklarını söyledi. Avrupa Birliği (AB) uyum süreci ile birlikte toplumda yükselen adalet çığlıkları ile beraber bu paketin bir göz boyama aracı olduğunu vurguladı. Ayşe, “Birkaç gün sonra KCK Ana davada görülen cezaların onaylanması ile beraber esasında niyet bir tarafıyla ortaya çıktı. KCK davaları süreç olarak hepimizin hafızasında. Bunun hangi eller tarafından yapıldığını defalarca söyledik. Hatta 15 Temmuz’dan sonra kumpas davaları içerisinde sayılan ama sürecin savaş siyasetine dönmesi ile beraber kendi sitelerinden kaldırdıkları bir dava süreciydi. Bu süreç içerisinde o dosyaların nasıl hazırlandığını nasıl hukuksuzluklar yaşandığını hepimiz biliyoruz. Bunun sonucunda mahkemelerden çok yüksek cezalar çıktı. Belediye başkanlarının, milletvekillerinin içerisinde olduğu Kürt siyasetinin önemli birçok isminin olduğu bu dosyada çok facia bir karar verildi. Ama Yargıtay bunu bile beğenmedi. Bir kısım arkadaşlarımızla ilgili cezaları az bularak bozdu. Büyük cezaların büyük bir kısmını da onadı. Bu iktidarın Kürt siyasetine ya da HDP’ye, demokrasi cephesine nasıl bir yaklaşım sergilediğini gösteriyor. İktidar bir taraftan toplumun bir kesimini yargı paketi ile oyalamaya çalışırken bir taraftan da siyasi soykırım operasyonları daha da derinleştirerek tasfiyeyi daha büyütecek çalışmalar yapılıyor” dedi.   ‘Paket Kürtler ve muhalifler hariç herkesin yararına düşünülmüş’   Artık çıkmaza giren kendini ifade edemeyen iktidarın hem iç hem de uluslararası kamuoyunda kendini savunamayacak duruma geldiği için yamalarla kendine göre bir düzenleme ile algı operasyonu yapmaya çalıştığının altını çizen Ayşe, “Bu paket görünen ki Kürtler ve muhalifler hariç herkesin yararına düşünülmüş” ifadesini kullandı.    ‘Daha iyi yapmak için mücadele yürüteceğiz’   Geçen günlerde AKP’li Mehmet Muş’un Yargı Paketi’ne ilişkin söylediği “muhalefetin ciddi eleştirisi yok. Ve çok olumlu bir paket” sözlerini eleştiren Ayşe, “Kulaklarını muhalefetin sesine tıkadıkları için herhalde hiç dinlemiyorlar. Komisyon sürecinde bu paketi daha detaylı tartışacağız. Ama bugüne kadar Barolar Birliği Başkanı ve iktidar cephesi dışında bu paket ile ilgili tek bir olumlu görüş yansımadı. Atılan her adım önemli. Ancak bunu daha iyi yapmak için muhalefet açısından bu süreci yürüteceğiz. Her 10 kişiden 8’inin adalete güven duymadığı mahkemelerin bir çözüm mekanizması olarak görülmediği bu süreçte bu paket bu dertlerin hiç birine derman olmaz” dedi.