Kadınlardan mülteci sorununa dair: Uyum politikaları geliştirilmeli 2019-09-11 09:07:03   Gülistan Azak   MERSİN - Türkiye’de hükümetin mültecilere yönelik değişen politikalarını eleştiren kadınlar, mültecilerin maruz kaldığı sorunlara ilişkin yerel yönetimlere tespit ve önerilerde bulunurken, hükümete ise uyuma dayalı kalıcı çözümler geliştirmesi konusunda çağrı yaptı.   İstanbul Valiliği, Türkiye’ye  “yasadışı yollardan giren” düzensiz göçmenlerin yakalanarak sınır dışı edileceği, geçici koruma kapsamında olan Suriyelilerin İçişleri Bakanlığı ile belirli illere sevk edileceği, geçici koruma kaydı olmayanların kayıtlı bulundukları illere dönmeleri için geçtiğimiz aylarda karar almıştı. 12-31 Temmuz tarihleri arasında 12 bin 474 mülteci geri gönderme merkezlerine gönderilirken, mültecilerin Efrîn ve İdlib’e gönderildiği ve bölgede demografik yapının değiştirilmesinin hedeflendiği, kolluk kuvvetlerinin mültecilere ve göçmenlere yönelik ev baskınları, alıkoyma, zorla Geri Dönüş Belgesi imzalatma uygulamaları ve kötü muameleleri kamuoyuna yansımıştı.    Suriyelilerin en fazla yaşadığı şehir İstanbul   Göç İdaresinin 15 Ağustos 2019 tarihli verilerine göre Suriyeli mültecilerin en çok yaşadığı illerin başında 548 bin 134 kişi ile İstanbul bulunurken, sıralamayı Antep, Hatay, Urfa, Adana ve Mersin takip etti. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 31 Mart 2019 tarihinde yapılan açıklamaya göre Türkiye’de çalışma izni verilen Suriyeli sayısının 31 bin 185 olduğu açıklanırken, İçişleri Bakanlığı tarafından 21 Temmuz tarihinde yapılan açıklamaya göre ülkesine dönen Suriyeli sayısının 337 bin 729 olduğu belirtildi.   Öte yandan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Tevgera Jinên Azad (TJA), mülteci sorununa dikkat çekmek amacıyla geçen hafta sonu Mersin’de "Kadın mülteci olmak" konulu çalıştay düzenlemişti. Çalıştaya katılan kadınlar savaş, militarizm ve faşizmin özellikle kadınları etkilediğini belirterek çözüm önerilerinde bulundu. Çalıştaya katılan kadınlar, ajansımıza konuştu.    ‘Kalıcı uzun vadeli politikalar geliştirilmeli’   Türkiye’deki mülteci konusuna dikkat çeken akademisyen Bediz Yılmaz, Türkiye’nin dünyada en fazla mülteci nüfusa sahip ülke olmasına rağmen hukuki olarak statülerinin geçici koruma altındaki mülteciler olarak değerlendirildiğini ve bu nedenle mültecilik haklarına sahip olmadıklarını ifade etti.  Bediz, “8 yıl geçti ve çok fazla nüfus var. Ülkelerindeki savaş bitse dahi geri dönmelerini beklemek çok mantıklı ve gerçekçi değil. Ciddi bir nüfusun Türkiye’de kalacağını öngörmemiz lazım ve bu öngörü doğrultusunda günü birlik çözümlerden ziyade her iki toplumun bir birine uyumuna dayalı politikalar üretmemiz lazım. Bu durumun hem merkezi iktidar hem de yerel yönetimler açısından önemli olması gerektiğini düşünüyorum. Gidici değil, kalıcı bir nüfus ile karşı karşıyayız. Bunu kabul etmek gerek. ‘Gelen halkla bir arada nasıl yaşanabilir?’ bunu düşünmemiz gerek. Bütün farklılıkları görerek, kabul ederek, birlikte yaşamanın ortak noktalarını geliştirmek gerek. Bunu yapmadığımız takdirde veya yarın gideceklermiş gibi düşündüğümüzde ortaya çıkan şeyler gelişi güzel oluyor maalesef” diye konuştu.   ‘Çıkarlar değiştikçe, politikalar da değişecektir’   AKP’nin Suriyeli mültecilere yönelik politikalarının değişkenlik gösterdiğine dikkat çeken Bediz, siyasetçilerin mültecilere dönük ırkçı söylemlerinin var olan önyargıyı körüklediğini kaydetti. “AKP mülteci dostu bir görünüm sergilemiş olabilir ama bizler için hukuka yansımamış hiçbir siyaset aslında güven telkin etmemektedir” diyerek hukuki zeminin yaratılması gerektiğini söyleyen Bediz, “İktidar bugün belli bir gruba iyi davranıyor olabilir. Ama koşullar ve çıkarlar, beklentiler değişebilir, öngörüler ve hesaplar tutmayabilir. Bu nedenle farklı bir politikaya geçebilir. Hukuki düzenlemeler olmadıkça, mültecilerin hakları veya gelecekleri her zaman iktidarın iki dudağı arasında olacaktır. İktidarın iyi veya kötü mü davranacağı işine geldiği oranda değişecektir. Zaten toplumda ciddi bir ön yargının olduğunu görebiliyoruz. Maalesef bundan 20 yıl önce Kürtlere veya 50 yıl önce Almanya’ya giden Türklere yönelik söylenen her türlü ırkçı söylemlerin aynısı Suriyeliler için de dile getiriliyor. Bunu kıracak tek şey ise uzun vadeli uyum politikalarının geliştirilmesi olacaktır” ifadelerini kullandı.   ‘Son gelişmeleri AKP politikasının çirkin yüzü olarak görüyoruz’   CHP Mersin İl Kadın Kolları Başkanı Pakize Esen de “TJA ve HDP’li kadınlarla birlikte, mülteci kadınların ve çocukların yaşadığı sorunlara anlaşılabilir çözümler üretmek üzere bir araya geldik. Yaşadığımız ilde adı mülteci olan ama yasal ve hukuki haklarıyla mülteci olmayan çok sayıda kişi var. Türkiye’yi yalnızca bir göç yolu olarak kullanıp kayıt altına alınmadıkları için ise ne onlara aktarılan yardımları kayıt altına alabiliyoruz ne de aldıkları yardımları görebiliyoruz. Böylelikle AKP hükümetinin yarattığı politik bir sorun olan mülteci sorunu yerel yönetimlerin ve belediyelerin üzerine yıkılmaya çalışılıyor. Bu durumun mevcut hükümetin yaratmış olduğu sorun olarak değerlendiriyoruz. Çünkü buralara kapılar açıldığı zaman denetimsiz açıldı. Şimdi ise istersek göndeririz gibi tavırlarla aba altından sopa gösterilmesi ve son yaşanan gelişmeleri AKP politikasının çirkin bir yüzü olarak görüyoruz. Yaşadığımız illerdeki Suriyeli göçmenlerin her birimiz gibi iyi koşullarda yaşamasını istiyoruz” dedi.    ‘TJA olarak sorunları çözüme ulaştırmayı amaçlıyoruz’   TJA aktivisti Gülcihan Şimşek ise Türkiye’deki mültecilerin yoğun bir nüfusunun Kürt ve Arap olduğunu ifade etti. Gülcihan şöyle konuştu: “Üzülerek söylüyoruz ki, bugün ‘Türkiye’de 3 buçuk milyonun üzerinde Suriyeli var’ demek siyasi-politik bir söyleme dönüşmüş durumda. Suriyeli mültecilerin haklarının ve koşullarının iyileştirilmesi sorunun üzerinin kapatıldığını görüyoruz. Savaşlar oluyor ve bu savaşları mutlak ki erkekler çıkarıyor. Bu savaşın mültecileri ise kadınlar oluyor maalesef. Bizler de göçün en fazla olduğu yerlerdeki sorunlara dikkat çekmek istiyoruz. Kamplarda özellikle kadınların yaşadığı şiddet, fuhuş dayatmaları ve katliamlar hepimizin malumu. Mülteci sorununa parmak basıyoruz ve çözülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Mültecilik kader değildir. Mülteciliği yaratan nedenler vardır. TJA olarak sorunları çözüme ulaştırmayı amaçlıyoruz. Sorunlara ilişkin ciddi tespitler saptadık. Tespitlerin çözüme dönüşmesi için ortak fikirlerimiz var. Yaptığımız çalıştaylara ilişkin sonuç bildirgemizi kamuoyu ile paylaşacağız.”   ‘Yerel yönetimlere ilişkin tespit ve öneriler var’   Mülteci sorununu yaptıkları çalıştaylarla detaylı olarak ele aldıklarını belirten yerine kayyım atanan önceki dönem Akdeniz Belediye Eşbaşkanı Yüksel Mutlu, kentlerde özellikle mülteci kadınların maruz kaldığı her türlü şiddete ilişkin önemli tespitlerde bulunduklarını ve yaşanan sorunları yerel yönetimlerle çözüme kavuşturmayı hedeflediklerini kaydetti. Yüksel, çalıştaylarına ilişkin şunları aktardı: “Yerel yönetimlerin ayrımcılık ve nefret söylemlerini ortadan kaldıracak çalışmalar yapmaları gerektiğini ve belediyelerde buna ilişkin birimler oluşturulması gerektiğini ifade ettik. Yine ana dillerini çocuklarına aktarmalarına olanak sağlanması önerilerinde bulunduk. Hemşerilik hukukundan yerelde yaşayan herkesin yararlanması gerekiyor. Ayrıca belediyelerin bu kişilere de hizmet sağlanmaları gerektiğinin önemine dikkat çektik.”   ‘Kadın işbirliği erkek egemen iktidarı sarsıyor’   Çalıştayların farklı kentlerde de devam edeceğini belirten Yüksel son olarak şunları dile getirdi: “Yerel yöneticileri zorlayacak aynı zamanda da kadın işbirliğini güçlendirecek iş birliği mekanizmasını kurmak üzere ciddi sonuçlar çıkardık çalışmalarımızla. Ben bu çalışmaların değerli olduğunu düşünüyorum. Kadınların işbirliklerinin, erkek egemen iktidarlarını sarstığını ve bu sarsıntının da aslında iktidarlar tarafından bir korkuya neden olduğunu belirttik. Söz konusu sorunların Türkiye’deki siyasi süreçten, Ortadoğu’da yürütülen savaştan, göçler ve travmalardan farklı olmadığını, barışı sağlayacakların kadınlar olacağını dile getirdik. Egemenlerin verdiği savaş kararının mağdurlarının  kadınlar ve çocuklar olduğunu konuştuk. Amacımız bu tartışmaları farklı yerellerde de yürütmek ve kapsamlı çözümler bulmak olacaktır.”